Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, 2022 yılında satışa çıkması planlanan yerli elektrikli otomobil için fiyat açısından küresel olarak yarışabilecek ve 500 kilometre menzili yakalayacak bir araç üzerinde çalışıldığını belirterek, yerli aracın ayrıntılarını açıkladı.
Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a elektrikli yerli otomobille ilgili bir sunum yaptı. Sunumun yapıldığı toplantıda yer alan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Türk Patent ve Marka Kurumunda iftarda bir araya geldiği gazetecilere projede gelinen son aşamayı anlattı. Türkiye’nin otomobili projesinin otomotiv sanayini dönüştürecek önemli bir proje olduğunun altını çizen Bakan Varank, "Biz bunu sadece bir otomobil projesi olarak görmüyoruz. Dünyada müthiş bir değişim, dönüşüm var. Otomobil endüstrisi de bu dönüşümün, değişimin en hızlı yaşandığı sektörlerden biri. Türkiye’nin otomobili projesini bir teknoloji projesi olarak bizim otomotiv sanayimizi dönüştürecek, güçlü ülkelerle rekabetçi hale getirecek bir proje olarak görüyoruz. Baktığınızda artık elektrik motorlarıyla, yazılımlarıyla, otonom sürüşüyle, pil teknolojileriyle otomobil endüstrisi tamamen başka bir yöne gidiyor. Biz de bu projeyle bu fırsat penceresini doğru zamanda yakaladığımıza inanıyoruz. Kendi otomobilimizi tamamen elektrikli olarak rakipleriyle yarışacak şekilde bir proje olarak ortaya koyacağız ve bir ekosistem ortaya çıkaracağız" dedi.
"2022 YILININ İKİNCİ YARISINDA İNŞALLAH ARAÇLAR SATIŞA ÇIKMIŞ OLACAK"
Araçların 2022 yılının ikinci yarısında satışa çıkacağını söyleyen Varank, "Tabii biz bunu devlet olarak yapmıyoruz. Beş babayiğit ortaya çıktı, TOBB bunlara katıldı, onlar bu işi sırtladılar. Getirdikleri CEO ve ekibi gerçekten profesyonel arkadaşlar, özverili çalışıyorlar. Zaten kendisi iş başı yaptıktan sonra aslında proje tam yol ilerlemeye başladı. Planlandığı şekilde onların kendilerine koyduğu iş akışlarının süresi dahilinde bu proje ilerliyor. 2019’un sonunda bir prototip göreceğiz, buna hep birlikte şahitlik edeceğiz. 2022 yılında da, muhtemelen ikinci yarısında inşallah araçlar satışa çıkmış olacak. Yollarımızda Türkiye’nin otomobilini görmüş olacağız" diye konuştu.
"2019’UN SONUNDA İNŞALLAH PROTOTİPİ GÖRECEĞİZ"
Projenin profesyonelce planlandığı için ince elenip sık dokunduğunun altını çizen Bakan Varank, projenin uzun sürdüğü eleştirilerine de cevap verdi. Varank, "Az çok sanayiyle haşır neşir olanlar bu soruya kolay cevap verebilirler. Biz sadece tek bir Ar-Ge projesi, bir otomobil yapmıyoruz ya da bu arkadaşlar bunu yapmıyor, bir marka ortaya çıkarmaya çalışıyorlar. Bu markanın dört dörtlük olması, tutunabilmesi, satılabilmesi, kendini devam ettirebilmesi lazım. Dolayısıyla iş akışlarını yapıyorlar, 15 yıllık bir plan yapmışlar. Bu 15 yıl içerisinde 5 tane model, 3 tane facelift, bunların planlamasını yapmışlar. Dolayısıyla siz ortaya tek bir ürün çıkarabilirsiniz, ama bunun satılabilir olması için bayi ağının olması lazım, yedek parçasının, tedarikçilerinin olması lazım, servisinin olması lazım, pazarlamasını güzel yapmanız lazım. Yurt dışına ihracat yapacaksınız, o standartlarda, o kalitede ve rakipleriyle yarışabilecek olması lazım. Dolayısıyla bunların tamamını profesyonelce planladıkları için bu iş aslında bu kadar uzun sürüyor. Ama dediğim gibi iş akışları çerçevesinde ilerliyorlar, 2019’un sonunda inşallah prototipi göreceğiz" ifadelerini kullandı.
"AR-GE MERKEZİNİ YAKIN ZAMANDA İLAN EDEBİLİRİZ”
Bakan Varank, projenin AR- GE merkezinin nerede olacağı soruları üzerine, “Güzel bir yerde de Ar-Ge merkezini açmak istiyorlar. Onu da yakın zamanda ilan edebiliriz. Açılışını yaparız. İlk modelin segmentini söylemiyoruz. Ama kafalarındaki plan şöyle; tüm modelleriyle küresel pazarlarda da rekabet edecek bir fiyat yakalamak istiyorlar" dedi.
Fabrikanın endüstri bölgesi mi, yoksa organize sanayi bölgesinde mi olacağı sorularını yanıtlayan Varank, "Siz bir yatırım yapmak isterseniz, tedarikçiye en yakın yeri tercih edersiniz. Yani ekosistemden en verimli şekilde faydalanacağınız yerde kurmak istersiniz. Bunun görüşmelerini yapıyorlar. O konudaki bilgiler ticari sır niteliğinde olduğu için açıklamıyoruz" diye konuştu.
"500 KİLOMETREYİ YAKALAYACAK BİR ARAÇ ÜSTÜNDE ÇALIŞIYORLAR"
Aracın dünyadaki örnekleriyle yarışabilecek bir menzile ulaşacağını belirten Varank, "500 kilometreyi yakalayacak bir araç üstünde çalışıyorlar. Prototip çalışmalarına paralel marka kimliği ve isim çalışmalarına da başladılar. Türkiye’de ilk defa binek olarak bir hibrit araç üretilmeye başladı. Madem biz Sanayi Teknoloji Bakanıyız, yerli üretimi destekliyoruz, bu da Türkiye’de, Sakarya’da üretilen bir araç. Aynı zamanda çevreci, az yakıyor, biz binersek mesaj olur dedik. Herkesten güzel tepkiler alıyoruz. Vatandaş seviyor bir kere, o önemli. Yani insanlar tebrik ediyorlar" dedi.
Varank, “Türkiye’nin otomobiline kamu sipariş verecek mi?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
"Memur-Sen’in öyle bir kampanyası vardı, ‘Yerli otomobil çıkarsa biz şu kadar sipariş vereceğiz’ diye. Aslında talep olacağa benziyor, insanlar bekliyorlar bu otomobili. Piyasaya çıktığında göreceğiz. "
Varank, yerli üretim milli teknoloji çalışmaları kapsamında ilk amacın cari açığın en çok verildiği ürünler üzerinde yoğunlaşmak olduğunu söyledi. Varank, "Gündemimizde yerli üretim ve milli teknoloji var. Yerlileştirme Ürün Programı da bunun önemli bir parçası. Amacımız, özellikle yüksek cari açık verdiğimiz ürünlerin yerlileştirilmesi. Bu ara malı da olabilir, ham madde de olabilir, birtakım makine ekipmanları da olabilir. Sadece bir ürünün ithalat- ihracat rakamına bakıp bir liste çıkarmadık. Listemizi oluştururken potansiyeli olup olmadığına da baktık. Bir ürünü yerlileştirmek istersiniz, ama dünya ticaretine baktığınızda bunun yüzde 80’ini bir ülke üretiyorsa, ha demek ki orada bir fırsat yok. Dominant baskın bir ülke var, sizin onunla rekabet edecek bir ürünü ortaya çıkarıp fayda sağlamanız mümkün değil" ifadelerini kullandı.
"MAKİNE SEKTÖRÜ İLE BAŞLAYACAĞIZ"
Çalışmalara ilk olarak makine sektörü ile başlanacağını ifade eden Bakan Varank, "Birçok faktörü değerlendirerek ürün listemizi çıkardık. Orta yüksek ve yüksek teknolojiye de odaklanarak 300’ün üzerinde ürün ve ürün grubunun yerlileştirilmesiyle ilgili yeni bir teşvik programı dizayn ettik. Burada eğer ürünün Ar-Ge ihtiyacı varsa oradan başlayarak ürün geliştirilmesi, yatırımı, ticarileşmesi, bütün bu adımların tamamını teşvik etmek üzerine ama elimizdeki mevcut teşvik mekanizmalarını buna göre dizayn ederek bir program hazırladık. Aslında bizim çalışmalarımız bitti, kamuoyuna ilan etmesi kaldı. Tabii mevzuatla ilgili yapmamız gerekenler var. Makine sektörüyle başlamayı planlıyoruz. Pilot sektör makine olacak, daha sonra Eylül, Ekim ayına kadar diğer sektörlerdeki ürünleri ilan edeceğiz. Burada hem sanayicinin, üreticinin bize başvurmasını bekliyoruz, hem de biz proaktif olacağız. Bu arada zaten girişimci bilgi sistemi gibi aslında Türk sanayisinin röntgenini elinde bulunduran bir Bakanlığız; kimlerde bu kabiliyetler var, aradığımız ürünü kiminle oturup çalışarak yerli ürettirebiliriz, burada proaktif de davranacağız" dedi.
"CEYHAN PETROKİMYA ENDÜSTRİSİ BÖLGESİ’NDE SON AŞAMAYA GELDİK"
Cari açıkla ilgili bir öngörüsü olup olmadığı sorusu üzerine Varank, "Bizim o beş sektörde şu anda verdiğimiz cari açık 40 milyar dolar civarında. Bunun tabii tamamını biz karşılayalım isteriz, ama bu uzun soluklu bir maraton. Ama özellikle hammadde anlamında cari açık verdiğimiz büyük sektörler var. Petrokimyada milyarlarca dolarlık açık veriyoruz, büyük projelerimiz var. Ceyhan Petrokimya Endüstrisi Bölgesi, bu manada oldukça faydalı olacak bir proje. Bu projede son aşamaya geldik. Aslında temel atma aşamasında olan yatırımlar var. Onların da sene sonuna kadar temellerini atarak cari açık verdiğimiz bu petrokimya alanında ilerlemek istiyoruz. Eğer bir yabancı gelip burada o yatırımı yapmak istiyorsa, ‘Bunu yerli olarak üreteceğim’ diyorsa kapımız ona açık. O da aynı programdan faydalanıp o yatırımları yapıp o üretimi yapabilir. Yani global sermaye olup, yerli üreticilerden de o işlere başvurabilecek olan ara malı üreticisi firmalar var, onlarla da çalışabiliriz" diye konuştu.
"30 GÜNDE NETİCELENECEK"
“Çok uzun sürecek yüksek teknolojili ürünler yerine daha kısa vadeli sonuç alınabilecek ürünler mi olacak?” sorusu üzerine Bakan Varank, “Sadece ithalat ve ihracata bakmıyoruz. O manada bir kabiliyet gelişmiş mi Türkiye’de, sanayi altyapımız bu ürünü üretebilir mi üretemez mi, hepsine bakıyoruz. Tabii ki temel Ar-Ge aşaması 5 sene sürecek bir ürüne de yatırım yapmak mantıklı değil. Burada bağlı ve ilgili kuruluşlarımızın da dahil olduğu program yöneticisi bir ekip olacak bakanlığımızda. Hem kendileri zaten bu ürünleri çalışıyorlar, bir de firmalar geldiğinde zaten bunu alıp değerlendirip neticelendirecekler ve bunu kısa sürede yapacaklar. Mesela kendimize koyduğumuz hedef, 30 günde başvuruyla neticelendirilme arasında bütün süreçler bitsin istiyoruz. Bağlı, ilgili kuruluşlarımız programın içinde. KOSGEB’i, TÜBİTAK’ı işin içine dahil edeceğiz, Ticaret Bakanlığı ile görüşüyoruz, belki ihracatla ilgili onların destek programlarını bunun içine dahil edeceğiz, uçtan uca bir sistemi tasarlamış olacağız” dedi.
“BERABER İLAN EDECEĞİZ”
Sanayi stratejisini yenileme çalışmasının hangi aşamada olduğuna ilişkin bilgiler de veren Varank, “Bakanlığımız sadece bir Sanayi Bakanlığı değil burası aynı zamanda Teknoloji Bakanlığı. Dolayısıyla sanayi ve teknoloji stratejimizi beraber ilan edeceğiz. Orada da sona yaklaştık sayılır, güzel bir dokuman ortaya çıktı. Tabii biz sanayi ve teknolojiyi beraber niçin zikrediyoruz? Artık teknolojiden bağımsız bir sanayi düşünmek mümkün değil. Rekabetçi olmak istiyorsanız sanayinizi dijitalleştirmek, dönüştürmek, verimli hale getirmek zorundasınız. Lojistik anlamda yapmanız gerekenleri yapmak zorundasınız. Dolayısıyla, biz de bu stratejiyi ortaya koyarken sanayiyle teknolojiyi beraber değerlendiriyoruz” diye konuştu.
“GİRİŞİMCİLİĞİ DEVLET FONLUYOR”
Girişimciliğin Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının en önemli konularından biri olduğunu ifade eden Varank, “Türkiye’de maalesef girişimcilik çok fazla dillendirilen, ama uygulamada çok özel sektörün girmediği bir alan. Türkiye’de girişimciliği yüzde 90 oranında hala devlet fonluyor. Biz G-20 üyesi bir ülkeyiz, dünyanın 17’nci büyük ekonomisiyiz. Bu kadar büyük bir ekonomide özel sektörün bu kadar girişimcilikten uzak kalması kabul edilebilir bir şey değil. Burada gene girişimcilikle ilgili stratejilerimizi ortaya koyacağız. Türkiye’de özellikle dikkat etmemiz gereken yıkıcı teknolojilerle ilgili pozisyonumuzu da ortaya koyacağız. Burada tabii dijital dönüşüm ofisiyle de beraber çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
“MİLLİ UZAY PROGRAMIMIZDA KAPSAMLI OLARAK UZUN VADELİ YOL HARİTAMIZI ORTAYA KOYACAĞIZ”
Uzay Ajansı çalışmalarının hangi aşamada olduğu sorusuna cevap veren Varank, “Uzay Ajansı’nı kurduk, bununla ilgili Milli Uzay Programımıza dönük bir çalıştayı Gebze’de gerçekleştirdik. Türkiye’deki bütün paydaşları kamu, özel sektör, üniversite bir araya getirdik ve bununla ilgili güzel bir rapor hazırladık. Bu bizim Milli Uzay Programımızın aslında nüvesini oluşturabilecek bir çalışma. Teşkilat yapısıyla ilgili mevzuat çalışmalarını biz yürütüyoruz, ama tabii yönetici kadrosuyla ilgili de faaliyetlerimiz sürüyor. Görüşmeler yapıyoruz, en uygun ismi bulalım istiyoruz, ama biraz da zorlanmıyor değiliz. Türkiye’de uzay program ve projelerini yönetmiş çok az insanımız var. Yakın zamanda hem yönetimini hem teşkilatını oluşturmuş olacağız. Türkiye’de uzayla ilgili faaliyet gösteren kurumlar faaliyetlerine devam ediyorlardı. En önemli ihtiyaçlardan biri koordinasyondu. En kısa zamanda teşkilat yapısıyla o işi yapmış olacağız” dedi.
Uzay alanında önemli iki projenin halihazırda sürdürüldüğünü söyleyen Varank, “TÜRKSAT 6A, ilk milli haberleşme uydumuz ve İMECE, metrealtı çözünürlüklü milli görüntüleme uydumuz. Bu uydularımızı ve alt sistemlerini milli olarak tasarlıyoruz. Kendi uydusunu tasarlayabilen ve üreten bir ülke olmamız bu alanda yetkinliğimizi gösteriyor. Fakat uzayda rekabet uydularla sınırlı değil. Fırlatma teknolojileri, insanlı uzay araştırmaları. Bu alanlarda da rekabete dahil olacağız. Milli Uzay Programımızda kapsamlı olarak uzun vadeli yol haritamızı ortaya koyacağız” ifadelerini kullandı.
"ÇEVRE ALANINDA NOBEL ÖDÜLLÜ ARAŞTIRMACILAR VAR"
Yurt dışında bulunan bilim insanlarının Türkiye’ye dönüşünü teşvik etmek amacıyla hazırlanan programa ilişkin soruları da yanıtlayan Varank, “Bunu ilk ilan ettiğimizde eleştirenler oldu, ‘Türkiye’ye kim gelir bilim yapmak için’ diye. Aslında oldukça cazip de bir paket ortaya koyduk. Amacımız ne? Kritik teknolojilerin geliştirildiği programlar var ve orada üst düzey araştırma yapanlara ihtiyacımız var. Bunları Türkiye’ye getirerek bu projelerde çalıştırabilir miyiz? Sisteme 3 binden fazla kayıt oldu. Kriterler de çok zordu. Yani dünyanın ilk 100 üniversitesinden en fazla atıf alan makale sayılarında sıralamalar gibi oldukça zorlu kriterler var. Şu anda bu şartları taşıyan 242 başvuruyu değerlendiriyoruz. Tabii bunlar bir tane kurumla beraber başvuruyorlar, bu bir üniversite olabilir, araştırma altyapısı olabilir, şirket olabilir. Türk kökenli olanlar olduğu gibi 80 civarında yabancı da var. İşte çevre alanında Nobel Ödülü almış bir araştırmacı var. Amerika’dan 86, İngiltere’den 21, Almanya’dan 17, Fransa’dan 9, Hollanda’dan 9, Kanada’dan 9 başvuru var. Başvuruların beklentilerimizin ötesinde olması bizi de mutlu etti" dedi.
"517 DOKTORA ÖĞRENCİSİNİ YETİŞTİRECEĞİZ"
517 doktora öğrencisinin yetiştireceğini belirten Varank şunları söyledi:
"Bu dönem başka bir yeniliği daha hayata geçirdik. Orada da aslında beklentimizin üzerinde dönüşler aldık. Bu sanayi doktora programı, yani sanayinin ihtiyaç duyduğu doktora derecesine sahip öğrencilere biz burs veriyoruz daha sonra bu öğrenciler o sanayi kuruluşunda istihdam ediliyorlar ve 3 yıl boyunca bunların istihdamına teşvik veriyoruz. Oldukça verim aldığımız bir program oldu. Şirketler gelip teşekkür ettiler, çünkü bazen gerçekten üretim yaparken temel bilim olsun, Ar-Ge anlamında olsun detaylı çalışmaya ihtiyaç oluyor ve bunu da ancak doktora programlarıyla yapabiliyorsunuz. İnşallah bu programla da 517 doktora öğrencisini yetiştireceğiz, daha sonra da sanayide çalışmalarını teşvik etmiş olacağız."
(Hülya Keklik/İHA)