Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, TGRT Haber ve İhlas Haber Ajansı (İHA) Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. 15 Temmuz darbe girişimi gecesini anlatan Bakan Özhaseki, “Sıradan bir gün gibiydi. Bakanlıklarda çalıştık. Sonra hafta sonlarında bir hafta gidemezsem mutlaka ikinci hafta kendi memleketime gitmeye çalışıyorum. Kayseri’de programlar yapıyoruz. Saat 9.30 10 civarında evimde Beştepe’de Jandarma Genel Komutanlığı’na çok yakın, eşimle birlikte yola çıkarak Kayseri’ye doğru hareket ettim. Tanıdık, eş dost aramaya başladılar Elmadağ’a gelmeden. ‘Uçaklar alçak uçuş yapıyor haberiniz olsun’ diye. Biz şakalaştık, burası Türkiye, alttan da uçar yukarıdan da uçar gibi. Sonra haberler çoğalınca bakan arkadaşlarımızdan telefon gelmeye başladı. Tabi kimse inanmak istemiyor. Ara ara kendi aramızdaki sohbetlerde şunu söylüyorduk; ‘Ordu içerisinde FETÖ dediğimiz bu grubun 40 yıldır bir çabası var, çok gizlenerek geliyorlar. Bunların tespit edilmesi lazım. Askeri Şura’da bunların ilişkilerinin kesilmesi lazım gibi’ bir takım sohbetler yapıyoruz ama bu denli cesaret edip de ortaya çıkabilecekleri ihtimalini doğrusu çok aklımıza getirmiyorduk. Kayseri’ye doğru devam ediyoruz hala. Yolun yarılarındayız neredeyse Başbakanın özel kalemini aradım. ‘Bir takım şeyler geliyor kulağımıza yapmamız gereken nedir’ dedim. ‘Nerdesiniz’ diye sordular. ‘Kırşehir’e yaklaştık biz’ dedim. ‘Yakınsanız burada olan arkadaşlarımızı Çankaya’ya davet ediyoruz siz de buyurun’ dediler. ‘Yakın değilim. Eğer dön diyorsanız buradan döneyim’ dedim. ‘Hayır, o zaman adres kaybettirin devamlı telefonlaşalım. Yeni telefondan sizi arayalım. Ara yollara girin’ dediler. Sayın Başbakanımızda ana yoldan çıkarak Ilgaz tarafına doğru devam ediyor” diye konuştu.
“O GECE PLANI YAPANLAR ÖNCE SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZIN CANINA KAST ETMEYİ HEDEFLEMİŞLER"
“Çünkü o gece bu planı yapanlar önce Sayın Cumhurbaşkanımızın canına kast etmeyi hedeflemişler” ifadesini kullanan Özhaseki, “Sonra Başbakan ve Bakanlar Kurulu’nu derdest edecekler ya da oldubittiyle vuracaklar veya hapsedecekler. İkisinden birisi. Başka çaresi yok bu işin ihtilalin başarılı olması için. Sonra da yaygınlaşarak aşağı doğru herkesi sindirip, korkutup, işkencelerle herhalde hesap soracaklar diye düşünüyoruz. O sırada durmadan formüller geliştiriyorsunuz. 80 ihtilalinde öğrenciyim, emir komuta kademesi içinde yapıldığı için ‘ihtilal yaptık gelin’ dediler. Bizde epeyce sıkıntı gördük o ihtilal de. Öyle bir şeydi. Yapacak bir şey yoktu. Öğrencisiniz zaten. Ama şimdi sorumluluk mevkiindesiniz” dedi.
O akşam Kayseri’yi arayıp Emniyet Müdürüne durumu sorduğunu aktaran Bakan Özhaseki, şunları kaydetti: “Emniyet Müdürü, ‘Biraz önce beni birisi aradı. Ben sıkıyönetim komutanıyım. Teslim olun. Sakın direnmeyin’ dediler. ‘Sen ne düşünüyorsun’ dedim. Muhataplarınızı da ölçüyorsunuz bu arada. Bizim emniyet müdürü iyi bir insan ama fikrini bir sorayım dedim. ‘Asla böyle bir şey olur mu’ dedi. ‘Teslim etmeye falan niyetim yok’ dedi. ‘Aslansın dedim işin rast gelsin.’ Doğru emniyete git polisleri çağır, ne kadar ağır hafif silah varsa ver. Bende geleceğim inşallah. 3-5 dakika sonra komutanlar ne yapıyor diye aklıma düştü. Emniyet Müdürünü aradım bizimkiler ne yapıyor diye. Garnizon komutanı kibar bir beyefendi belediyenin her faaliyetlerine katılan herkese gülücükler dağıtan bir adam. Emniyet müdürü, ‘o birkaç gün öncesinden kampa gidiyorum diye Kayseri’yi terk etti’ dedi. Hava üssü? O da terk etti. Peki bizim Aydoğan General ne yapar? O Güneydoğu’da savaşıyor. Garnizon nöbeti kimde peki? Jandarma Bölge Komutanında. Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral bir genç arkadaş. Onu da arayın çağırın dedim. Valiliğe davet edin dedim. Peki dediler. Yeniden aradım komutan ne yapıyor? Evet, gelmiş bizimkilerin yanında oturmuş. Sabaha kadar bütün vaziyetimiz buydu.”
“BU YAPININ BİR GECEDE BİR VAHŞİYE, BİR DRAKULA’YA DÖNÜŞECEĞİ HİÇBİRİMİZİN AKLINA GELMEDİ"
Sabah abdest alıp namaz kılıp valiliğe uğrayıp bir basın toplantısı yapmasının ardından Ankara’ya doğru hareket ettiklerini söyleyen Özhaseki, “Hepimizin yaşadığı bir şaşkınlık, bir şok. Hiç aklımıza gelmeyecek bir şey. Ergenekon Balyoz olduktan sonra bir daha hiç kimse darbe yapmaya teşebbüs edemez. FETÖ’nün bir çalışması var. İçeri öğrenci yetiştirdiler koydular, eleman yetiştirdiler. Fakat devasa boyutta olduğunu bilmiyoruz. Lise çağlardan imtihan sorularını çalarak kendi talebelerini, sonra içerde öğrenciler üzerinden baskı yaparak başka öğrencileri elimine edip sadece kendi öğrencilerini ileriye doğru getirdiklerini, kurmaylık imtihanlarında kendi adamlarını eğittiklerini, rütbe alma noktasında başkasını pasifize edip kendi adamlarını üst rütbeye çıkardıklarını da çok bilmiyoruz doğrusu. Bu kadar hainleşeceklerini bilmiyoruz. Bilmediğimiz bir şey daha var. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği konu, ‘bunlar şöyle şöyle yapıyor’ dediğinde ‘yok yapmazlar Müslüman adamlar, temiz adamlar’ gibi bir itham var ya hepimizdeki duygu o. Niye? Bize bakan yüzünde bu FETÖ örgütünün yurt dışına gidip fedakarlık yapanlar. Bize bakan cephesinde Kayseri’de kibar kibar çocuklar var, badem bıyıklı çocuklar geliyorlar. İşimiz var şöyle yapıyoruz böyle yapıyoruz. Yurt dışında öğrenciler Türkçe olimpiyatları. Fedakar bir grup gibi gözüküyor. Hatta ve hatta biz az çok İslami cemaatleri bilen insanlarız. Bu yapıyı az çok bilen insanlarız. Kaç grup var, kim ne yapar, nerede, ne yapıyor, nasıl bir faaliyet içerisinde az çok bilen insanlarız. Bunların içlerinde en ılımlı, en sakin, insanlara en hoşgörülü davranan grup olarak gördük. Bu yapının bir gecede bir vahşiye bir Drakula’ya dönüşeceğini hiçbirimizin aklına gelmedi” değerlendirmesinde bulundu.
“SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ, BU TEHLİKEYİ İLK HİSSEDEN, ÖNCE AYAĞA KALIP HERKESE BUNU SÖYLEYEN VE ISRAR EDEN, SERTÇE DE ÜZERİNE GİDEN TEK İNSAN”
Bakan Özhaseki, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sayın Cumhurbaşkanımızın bu tehlikeyi ilk hisseden önce ayağa kalkıp herkese bunu söyleyen ve ısrar eden sertçe de üzerine giden tek insan. Onun dışında 30 Mart 2014 belediye seçimleri yaklaşıyor. Bütün belediye başkanı arkadaşlar 17-25’ten sonra herkes bir şaşkınlık içerisinde. Ne oluyor diye. Bu işin içerisinde bir iş var demeye başladık hepimiz. Orada hiç biraraya gelmeyecek suç unsurları aynı torbaya dolduruluyor ve bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Fatih Belediyesi’nde imarla ilgili sıkıntı varsa başmüfettişler gider tespit eder mahkemeye verirler. Reza Zarrab diye bir adam bir takım bir şeyler veriyor alıyorsa birinin oğluna rüşvet veriyorsa alıyorsa işlem yaparlar. Çevre ve Şehircilik Bakanlığında benden önceki bakanla ilgili bir şey varsa Devlet Denetleme Kurulu var, bir takım kurumlar var işlem yaparlar. Bunların hepsini bir torbaya doldurduğunuzda bir algı demektir bunun manası. Hele hele bir hafta sonra 25’inde Türkiye’nin ileri gelen iş adamlarının sermayelerine el koyarak ekonomiyi durdurma hareketi başladığında ‘bir dakika’ dedik. Burada bir rezillik var. Burada bir ihtilal denemesi var. Ama bende o zaman belediye başkanıyım. Bütün belediye başkanlarımızda şöyle de bir duygu var. 30 Mart geliyor bu adamlar iyi bir güç. Cumhurbaşkanı seçiminde destek verdiler. Bunları fazla kızdırmayalım. Karşımıza da çok almayalım. Şöyle bir gidişata bakalım. Namuslu Müslüman adamlar, Amerika’ya giden ara bulmaya çalışan var. Diyanet İşleri Başkanı devreye giriyor falan belki bir sakinleşir ortalık, yanlış anlama vardır biraz alttan alalım gibi tavır herkeste vardı. Bunu itiraf edelim.”
“30 MART’TA GÖRÜLDÜ Kİ, BİR İMTİHANA TABİ TUTULDU HERKES"
“30 Mart’ta da görüldü ki bir imtihana daha tabi tutuldu herkes. O adamlar gittiler Güneydoğu’da HDP’ye oy verdiler” diyen Özhaseki, “Kayseri gibi Yozgat gibi, Adana gibi, Mersin gibi, Osmaniye gibi illerde MHP’ye büyük destek verdiler. Ankara gibi CHP’nin güçlü olduğu yerlerde, İstanbul gibi yerlerde CHP’ye destek verdiler. Birçok şehrin kaderiyle oynadılar. Yüzde 1’lik 2’lik ne tesirleri varsa oraya kullandılar. 17-25’ten sonra bir kırılma oldu ama 30 Mart’tan sonra da hala bunları görmeyen birisi varsa gözü kör demektir onun, aptal demektir veya niyeti bozuk demektir. Ondan sonra asıl kırılma başladı. Bütün bunları gördük ama arkasından silahları doğrultup, göğsünü tanka siper etmiş olan insana silah sıkacak kadar adileşeceklerini tahmin edemedik biz. Yukarıdan devletin uçaklarını uçurup Meclisi bombalayacak kadar, Beştepe’ye bomba atacak kadar çirkinleşeceklerini, vahşileşeceklerini, şerefsizleşeceklerini tahmin edemedik biz. O gülen sırıtık yüzlü, sırnaşık tiplerin bu işi yapabilecekleri hiç aklımızın ucundan bile geçmedi” açıklamasında bulundu.
“BU BİZE MÜTHİŞ BİR DERS OLDU"
Gazileri ziyarete gittiğini anlatan Bakan Özhaseki, “Biz kız kardeşimiz diyor ki, ‘Liderimiz sokağa çıkın dedi. Atladım sokağa. Evde yalnızdım diyor. Arabam yok. Baktım ki bayraklı arabalarla giden ağabeyler var. Ağabey beni de alır mısınız dedim. Arabalarına bindim Kızılay’a geldim. Meclis bombalanıyor. Genelkurmaya gidin. Koştum oraya gittim. Beştepe dediler. Koştum Beştepe’ye gittim’ dedi. Orada şarapnel parçalarından 10 yerinden yaralanmıştı. Böyle bir destan yazacak insanlar var. Bu insanlara kurşun sıkacak kadar kötüleşeceklerini biz hiç aklımızın ucundan geçirmedik. Yine bir gazimiz diyor silahı doğrultmuş asker, ‘evladım ne yapıyorsun dedim. Benim torunum var senin kadar” diyor. Arkasında duran subay ‘sıkın diyor’ ve sıkıyorlar kurşunu. Bu kadar çirkinleşebilecekleri aklınıza gelir miydi. Bunların hepsini yaşadık ne yazık ki. Tecrübe. Derler ya fıkra olarak, Temel idam sehpasına gidiyormuş tam asacaklar darağacında boynuna geçiriyorlar, son sözünü söyle demişler, ‘bu da bana ders olsun’ demiş. Orada şansı gidiyor o dersin ona hiçbir faydası yok ama bu bize müthiş bir ders oldu" dedi.
“RECEP TAYYİP ERDOĞAN’I YOK EDECEKLERDİ, ALLAH KORUDU"
Amerikalı bir generalin ‘TSK’da arkadaşım olan subaylar içeride dolayısıyla TSK ile ilişkilerimiz aslında zorlaştı’ sözlerini hatırlatması üzerine ABD’nin Türkiye’nin müttefiki olduğunu belirten Bakan Özhaseki, “Türkiye’nin müttefiki, her halükarda yıllardır işbirliğinde olduğu, her zaman dostluğundan bahsettiğimiz bir ülke. Onların muhataplarının içeriye giren adamların olması çok düşündürücü. Onun muhataplarının resmi kurumlar olması lazım. Genelkurmay Başkanlığı, MİT, Başbakanlık olması lazım. Niye içeriye düşen adamlarla bu kadar samimiler herkesin düşünmesi lazım. Bana göre korkunç plan şuydu; Recep Tayyip Erdoğan’ı yok edeceklerdi, Allah korudu. Arkasından iç çatışmaların çıkacağını çok iyi hesaplamışlardı. Müthiş bir iç çatışma çıkacaktı. Zaten devam eden geceye bakarsanız, ‘falan kurumda halen çatışmalar devam ediyor, filan kurum ele geçirildi’ diyorlar. İçeride çatışmalar var, esir aldıkları insanlar var. Derken Türkiye’ye yaygınlaşacak bir iç çatışma. Türkiye’deki iç çatışma nerede biteceği belli olmayan dehşet senaryosudur, felaket, kıyamet senaryosudur. Bu iç çatışma ülkenin Güneydoğu’suna bölünme getirir, birçok batılı ajanların yapmak istediği bölücülük senaryoları. Bir koridor oluşturmaya çalışırken yeni şehirlerin oraya ilave edilmesi ile birlikte adeta bir ‘devletçik’ ortaya çıkacaktı. Peki bu kimin devletçiği olacak? Oradaki masum vatandaşın mı olacak? Beni güldürmesinler. Bu devletçik başka bir devletçik olacaktı. Sonra boğazlar üzerinde bir takım güçler gelir, 100 yıl önce yapmak istediklerini yapabilirlerdi. Senaryo felaket bir senaryoydu. Orta Anadolu’da çok küçük bir parça içerisinde sıkışıp kalırdınız ve şuanda büyüyen, gelişen, güçlü bir Türkiye’nin yerine küçülmüş, daralmış, parçalanmış bir ülke olacaktı. Bu ülkenin kendine faydası olmadığı gibi gönül coğrafyasına da faydası olmayacaktı. Suudi Arabistan, Katar, Sudan, Afrika’dan bazı ülkelerden, Türk devletlerinden muhatabımız olan bakanların o gece bizi aradı. ‘Tehlike geçti değil mi? Sabaha kadar uyumadık. İyisiniz değil mi? Siz hakimsiniz olaya değil mi?’ dediler. Siz ‘onları ne ilgilendirir bunları’ diyebilirsiniz. İlgilendiriyor, çok ilgilendiriyor bunları. O yüzden bir felaket senaryosu ile karşı karşıyaydık” değerlendirmesinde bulundu.
“ASKERİN GÖREVİ İKİDE BİR GELİP İHTİLAL YAPMAK, KENDİ İNSANINA SİLAH DOĞRULTMAK EDİL Kİ"
Başbakan Binali Yıldırım’ın Akıncılar Üssü ve Mamak’taki tankların çıktığı zırhlı birliklerin kapatılacağı yönündeki sözlerini değerlendiren Bakan Özhaseki, “Olayı belki de geniş olarak almak lazım. Asker-sivil ilişkisi, sadece insani ilişki değil kurumlar ilişkisi ve aynı zamanda da mekansal ilişki, baştan sona yeniden dizayn ediliyor. Osmanlı’dan beri hasta bir yapı var ve halen Cumhuriyet döneminde devam eden asker-sivil ilişkisindeki normalleşememe ve her an yeni bir belayı kendi içinde getiren yapının yok edilmesi lazım diye düşünüyorum ben. Burada neler yapılabilir; birinci olarak askeri okullardan başlayarak yeni bir eğitim, yeni bir müfredat yapılması lazım. Askerin görevi ne oradan başlamak lazım. Askerin görevi iki de bir gelip ihtilal yapmak, kendi insanına silah doğrultmak değil ki. Şimdi bütün bunların kırıldığı bir yapı. Sonra belki de biraz daha silahlı güçlerin çeşitlendirilmesi gündemde. Jandarmanın ve sahil güvenliğin İçişleri Bakanlığına bağlanması söz konusu. Tek elde silahlı gücü toplayıp 3 kişiye yetki verdiğiniz zaman yarın bir gün onların insafına kalmış olursunuz. Kurumsal bir yapının oturması lazım ve bu işinde tek elde toplanmaması lazım. Şehir içlerinde kalan zırhlı birlikler gibi veya buna benzer tümenler gibi birlikler neden buralarda oluyor? Ordumuz bizi yurtdışına karşı savunmayacak mı? Mamak’ta olmasının ne anlamı var, Kızılay’da niye olsun öyle bir yer? Kimi kime savunacak orada, kimin için duruyor orada? Onlar geniş bir şekilde tespit edilmesi ve şehir dışlarına taşınması esastır diye düşünüyorum. Yeni bir dönemin içerisindeyiz. Bir felaket yaşadık ve bundan bir hayır doğması için, bir daha böyle şeylerin yaşanmaması için gayret ediyoruz” diye konuştu.
“DARBENİN SİYASİ AYAĞI DA VARDIR, SİVİL AYAĞI DA VARDIR, BÜROKRASİ AYAĞI DA VARDIR"
Darbenin bir numaralı sivil ayağı olduğu yönündeki iddiaları yanıtlayan Bakan Özhaseki, “Bu işin bir numarasının kim olduğunu savcılar epeyce soruşturacaklardır. Bugünlerde yalan söyleyen, kıvıran o yüzlerce adamı çapraz sorgulara sokarak doğru bilgileri almaya çalışacaklardır. Oradan bir şeyi bilecekler ve bulacaklar diye düşünüyorum. Ama en azından bu tehlikenin doğmadığı 4-5 sene öncesine doğru gidelim. O günlerde bu insanların ara ara bizlere, belediyeye işi düştüğünde geldiğinde, konuştuğunda, sohbet ettiğinde adam yetiştirdiklerini, sağda solda teşkilatlandıklarını gördüğümüz zaman birçok insanın içinden geçirdiği duygu ‘iyi ya güzel insanlar yetiştirsinler’di. Ama zaman içerisinde gördük ki bütün devlet dairelerinde imamlar atamaya başlamışlar. Bunlar açığa çıkınca insanlar ürkmeye başladı. Adliyenin imamı var ve bunu söylerken her şehir için söylüyorum. Türkiye’deki 81 ilde olan imamlarında bağlı olduğu bir imam var. Ordudaki çalışan her birliğin içinde de bir imam var. Ankara’da 5 tane birlik varsa 5’ininde ayrı ayrı imamı var. Yargıda var, orduda var, polislere geliyorsunuz orada da var. Bizim bakanlığa geliyorsun, bizim bakanlıkta da imam çıkıyor. Ya nereden çıktı bu imamlar? Ordudaki imam ne yapar? Allah korusun harp çıktı, dış devletlerle savaşıyoruz diyelim. Ordu komutanı ‘vurun’ dedi, imam abisi ‘vurmayın’ dedi. Böyle bir yapı olabilir mi? Birçok imama da bakıyoruz alt rütbeli veya hoca. Adam ilahiyatı bitirmiş generaller diz çöküp ondan emir dinliyor. Adliyede 3 yıllık bebe denenecek hakim bütün adliyedeki hakimlerin imamı. Birebir şahit olduğumuz olaylar yaşandı. 17-25 Aralık’a kadar benim açtığım davalarda Yargıtay’da kesin, net, aleni lehime çıkan davalar, 17-25 Aralıktan sonra aleyhime çıkmaya başladı. ‘Ne oluyor’ dediğimiz zaman o yargıdaki ağabeylerle karşılaştık. Sonra biraz daha eşeleyince imamların emir verdiğini gördük. Şimdi böyle bir yapı, her tarafta imamlık müessesesiyle teşkilatlanmış bir yapı. Kimi zaman çok hızlı çalışan, kimi zaman açıkta faaliyet gösteren bu yapı size göre ihtilal yaparken siyaset kurumunu ihmal etmiş olabilir mi? Emin olun etmemiştir. Yani bunu külahıma anlatsınlar. Darbenin siyasi ayağı da vardır, sivil ayağı da vardır, bürokrasi ayağı da vardır. Tahmin ediyorum ki bunlar ortaya çıkacak. Allah’tan en büyük dileğim ortaya çıkması” dedi.
“EVLİLİKLERİ BİLE İDEOLOJİK YAPIYORLAR"
“Adam liseye girerken onların torpiliyle girmiş, sonra imam ağabeyleri bunları iyice gezdirmiş, yedirmiş teğmen etmiş. Sonra cemaatin verdiği kızlarla evlenmişler” diyen Bakan Özhaseki, “Size bir istihbarat bilgisi vereyim. Bir tarihte KPSS’de en önde çıkan onlarca kız çocuğu hiç hatasız birinci gelmiş. Adresleri belli Gülen evleri. Birkaç sene geçmiş aradan ve yeni adreslerine bakmışlar ordu lojmanları. Yani evlilikleri bile ideolojik yapıyorlar. Burada bu çocukların hepsine hanımlarda bulmuşlar, daha sonra terfi ettirip büyütmüşler. Şimdi ifadelerine bakıyorsunuz baştan sona her şeylerini bağlı oldukları o örgüt karşılamış. ‘Ben tanımam, bilmem onlar, televizyonda gördüm’ diyorlar. Şereflice dik durun ‘ben inandım, hoca denen müsvettenin de arkasından gittim’ diyin dik durun. Yalanın biri bin para. Çünkü bunları eğitim metodolojisi şöyleydi; ileri gelenlerine diyorlar ki ‘namaz kılmayın.’ Ya siz İslami cemaatsiniz ‘namaz kılmayın’ ne demek? İslamın 5 tane emri var biri namaz. ‘Oruç tuttuğunuzu göstermeyin, hatta Ramazanda herkesin içerisinde su için çay için’ diyorlar. Oruçta gitti şimdi dinden. Hacca zaten göndermiyorlar. Aleni Müslüman olduğunu söylettirmiyorlar, kelime-i şahadet getirmiyor adamlar. Benim bildiğim 5 tane İslamın şartı vardı hepsi gitti” şeklinde konuştu.
"HALA ATRAKSİYON YAPABİLİRLER, BANA GÖRE YAPTIKLARI PLANLAR ŞEYTANDAN İKİ TIK ÖTEDE"
Bakan Mehmet Özhaseki, darbecilerin dikkat çekmemek ve saklanmak için neler yaptıklarını anlatarak, "Şunu duydum mesela, ’Mayoyla girmesin askeri şeylere eşleriniz o biraz gericilik alameti, bikiniyle girilebilir’, bakıyorsunuz uçmuş bir yapı var, başkalaşmış bir yapı var bu yapı kendini güya saklarken dinden, imandan her şeyden gitmiş. Bu adamlar kendilerini saklarken bu kadar yalanla, riya ile davranan ömrü böyle geçmiş adamdan doğru söylemesini bekleyebilir misiniz? Hala atraksiyon yapabilirler, bana göre yaptıkları planlar şeytandan iki tık ötede. Onun için meydanları bırakmıyoruz biz, iki tane sebebi var bu işin birisi, bütün ayaklar temizlenmiş değil bunların ne yapacağı belli olmaz, bunların şeytani planları bitmez çünkü sadece kendi akılları değil o ’üst akıl’ diye tarif ediliyor ya, sorumlu mevki de olan benim gibiler de ismini söyleyemiyorlar o ülkelerin. O yüzden oralardan aldıkları akıllarla her türlü şeytanlıkları yapabilirler. İkincisi, köşeye sıkışmışlık psikolojisiyle kedi gibi tırmalayabilirler, kedinin tırmalaması bir şey yapar mı? Yapmaz ama biraz can yakar" diye konuştu.
"İKİYÜZLÜ TAVIRLARI ÇİRKİNLİK BOYUTUNA ULAŞTI"
Avrupa ülkelerindeki liderlerin hiçbirinin Ankara’ya gelmemesi üzerine ise Bakan Özhaseki, "Neden gelmedi bütün Türk milleti cevabını herhalde biliyordur ama yine de söylemekte fayda var. Bu ülkelerin yıllardır izlemiş oldukları ikiyüzlü bir tavır var, bu ikiyüzlü tavır çirkinlik boyutuna ulaştı. Belki şöyle söylenebilir: ’Siz Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olarak doğrusu anlatmadınız, keşke gitseydiniz, aydınlatsaydınız bilselerdi, böyle olmazdı’ denilebilir ama öyle bir çıkarcı anlayış var ki o anlayışları neyi gerektiriyorsa onu yapıyorlar. Birçoğunun sözde demokratlıkları, sözde hümanistlikleri hiç kimse tarafından kabul görmüyor ve iğrenç bir fikir olarak açıkta kalıyor. Mısır’da bir darbe oldu, insanlar darbeye karşı çıktılar, niye karşı çıkmadılar darbeye? Avrupa niye karşı çıkmadı darbeye? Amerika niye karşı çıkmadı? Üstelik sermaye desteğini yağdırarak ayakta tutmaya çalıştılar. Bitmiş ekonomilerini, tükenmiş ekonomilerini tutmaya çalıştılar niye? Oradaki Sisi, Batı’dakileri hala dostu mu zannediyor? Eğer böyle yapıyorsa yazıklar olsun, o da bilmiyor işi. Batı kullanır, kullanır, kullanır paçavra gibi kaldırır atar. Burada da Türkiye’de çok güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti istemiyorlar. Tüm İslam dünyasına rehberlik edecek, etrafına ışık saçacak, güçlenen müreffeh bir Türkiye istemiyorlar. Kendileri şimdiye kadar ne dediyse kabul etmiş hükümetlere alışmışlarken, kendileri karşısında dimdik duran, doğruları söyleyen bir hükümet istemiyorlar. Dış politikada kendilerine tamamen bağımlı bir ülke istiyorlar, ekonomide tamamıyla kendilerine bağımlı bir ülke istiyorlar. IMF’ye bile rest çekip ’istiyorsanız size para verelim’ diyen bir ülke asla istemiyorlar ve bundan dolayı da bu ikiyüzlü tavırlarını devam ettiriyorlar" ifadelerini kullandı.
“YENİ BİR DİZAYN VE DARBE ÜRETMEYECEK BİR YAPI"
Başbakan Binali Yıldırım’ın sistematik olarak çok ciddi değişikliklerin arifesinde, olunduğunu TSK’nın yeniden yapılandırılma ihtiyacı olduğunu söylemesi üzerine Bakan Özahseki, "Ben, sivil-asker ilişkisinde yeni baştan bir düzenleme, kurumlar arasında, şahıslar arasında, mekansal planlama da baştan sona yeni bir dizayn ve darbe üretmeyecek bir yapı diye özellikle belirttiğim konu bunlar. Orada gereken yapılacak yalnız bu yapılırken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) yer alması istenmiyor. Zaten aldığı görev kendisine yeter daha fazla hırpalanması hepimizi üzer. Çünkü TSK olmazsa olmazımız ve bizim göz bebeğimiz. Bu içindeki asker kılığına girmiş eşkıyaları temizledikten sonra daha da güçlü hale getirilmesi, ordunun daha modernize edilmesi, profesyonel bir ordu haline getirilmesi, dışarıya korku salacak, içerideki bütün dostları sevindirecek bir yapıya kavuşması amacıyla gerek bütün okullar değiştirilecek. Efendim ’Bu okullar 100 yıllık okullar’ o zaman 100 yıllık okullarsa medreseleri de tutsaydık 100 yıllık diye veya İptidai Okulları vardı onları da tutsaydık tarihsel bir geçmişi var diye. Gereken neyse çağa uygun olarak, doğru olan neyse onların yapılması herhalde bu millet için en elzem işlerden biridir" değerlendirmesinde bulundu.
FETÖ ile ilişkili olanların üzerinden 1 dolar çıkması ile ilgili şunları kaydetti: "Tahmin ediyorum ki FETÖ örgütünün lideri, şizofrenik ileri derecede hasta birisi ve halüsinasyonlar görüyor. Millet arasında çok yaygın olan 3 harflilerle de uğraşıyor diye herkes biliyor. Bu Dolarlar üzerine okuduğunu söyleyerek herkese gönderiyor, o bir taraftan parola oluyor bir taraftan da onu alan hocanın büyük duasını almış gibi kendini hissediyor, halbuki normalde beyaz kağıda yaz dua yazılacaksa, bizim sapıklar 1 Dolar’a yazıyorlar, Amerikan Doları’na yazıyorlar. Böyle bir şeye de inanıp arkasına düşen adamlar var, diyecek başka bir şey bulamıyorum yani."
“TEMİZLİK BAŞLAMIŞTI, BİZDE 200’E YAKIN KİŞİNİN İLGİSİ KESİLDİ, 200-250 KİŞİ DE İNCELENİYOR"
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan FETÖ ile ilişkili olanların görevden alınması ile ilgili ise Bakan Özhaseki, "Bizle ilgili ve bağlı bir takım genel müdürlükler var, hepsi komisyon kurdu. İller Bankası gibi Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü gibi Bakanlık bünyesi gibi zaten şehirler de valilerimiz kurmuşlar o komisyonlar tespit ettiklerini atıyorlar, ilişkiyi kesiyorlar. Zaten ben FETÖ örgütüne mensup 2-3 tane genel müdürü bu darbe olmadan önce görevden almıştım. Temizlik başlamıştı bizde, 200’e yakın kişinin ilgisi kesildi, 200-250 kişi de inceleniyor. Niye inceliyoruz? Ola ki bir yanlışlık olmasın. Adaletsizlik olmasın" şeklinde konuştu.
Bakan Özhaseki, 15 Temmuz darbe girişiminde vatandaşların gördüğü zararla ilgili neler yapılacağı üzerine, "O konuda çok müracaat yok, vatandaş sineye çekiyor. Şehitlerimiz, gazilerimiz ile ilgili şehitlikler istifade edilmesi, onların ailesine tazminat ödenmesi, işe alınması, ev verilmesi, gazilerimizin tabii yardımları, tedavileri hepsi ile ilgili tespitler yapılıyor" açıklamasını yaptı.
"MAHALLİ İDARELER ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI’NA BAĞLANACAK"
Mahalli İdarelerin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlanması ile ilgili, Bakan Özhaseki, "Karar verildi, Sayın Cumhurbaşkanımızın Başkanlığında yapılan Bakanlar kurulu Toplantısı’nda İçişleri Bakanlığı’ndaki Mahalli İdarelerin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlanmasına karar verildi. Belediyeler bundan sonra tamamıyla işçilerini gerek işçi hakları yönünden özlük hakları yönünden gerekse kentsel dönüşüm gibi, mekansal planlama gibi her türlü işlerini bizden yapacaklar. Biraz da Türkiye şehirciliği ile ön plana çıkan bir ülke olmaya başladı, şehirlerimiz çok hızlı gelişiyor, büyüyor ama kontrolsüz büyüyor, biraz da kimliksiz ve şekilsiz büyüyor" değerlendirmesinde bulundu.
“HDP’Lİ OLUP ARKA ODASINDA 3 TANE PKK’LININ BELEDİYEYİ İDARE ETTİĞİ İNSANLAR DA VAR"
Özellikle ülkenin Güney Doğusu’nda 100 kadar HDP’li belediyenin olduğunun altını çizen Özhaseki, "Bunlar içerisinde terörle ilişkili insanlar da var, tavır koyanlar da var az da olsa ama bir taraftan HDP’li olup arka odasında 3 tane PKK’lının belediyeyi idare ettiği insanlar da var. Örgüt çok farklı değil onlardan, o göstermelik adamlar Belediye Başkanı birçoğu Kaymakamlarımıza geliyorlar zaten ’Efendim üstümüze gelmeyin, bizim elimizde bir şey yok biliyorsunuz, komite var’ diyorlar, komite kim? Üç tane dağdan gelmiş PKK’lı. Orada her türlü ihaleye onlar karar veriyor, imar işleri olduğunda insanlardan parayı onlar topluyor. Oralarda bu tür kötülükler yaşanırken bunları seyretmemiz mümkün değil. Önümüzdeki günlerde Meclis’e zaten kanun gelecek, teröre ilişen Belediye Başkanları görevden alınacaklar. Niye alınacaklar? Eğer siz terör örgütüne para desteği veriyorsanız, siz iş makinelerinizle gidip hendekler, çukurlar kazıyorsanız, depolarınızı da üs gibi kullandırıyorsanız bunlara bir kere suçlusunuz, onların ortağısınız ve siz bu görevde duramazsınız. Vatandaş seçmişti, evet seçmişti ne olmuş yani seçmişse, vatandaş Belediye Başkanı’nı seçtiği zaman hizmet etsin diye seçiyor, yolumuzu yapsın, suyumuzu akıtsın, otobüs getirsin vesaire. Hiçbir vatandaş bu Belediye Başkanı’nı gelsin hırsızlık yapsın, kesesini doldursun diye, teröre destek versin diye Belediye Başkanı seçer mi?" diye konuştu.
"SUR’DA 12. AYDA BİN KADAR EVİ TESLİM EDEBİLİRİZ"
Güneydoğu’daki Bakanlık bünyesinde sürdürülen çalışmalar üzerine ise Bakan Özhaseki, "Sur ve Cizre’de hiç durma yok hızla devam ediyoruz, hayat akıyor. Sur’la ilgili bir kaç ay içinde evleri yıkılan insanlara evlerini verecek durumdayız. Şırnak’ta tespiti daha yeni bitirdik, temizliğe girdik. Kimisinde rezerve alanlar tespit ettik, inşaata yeni başlıyoruz, kimisine parasını, eşya parasını ödüyoruz. Oralarda hızlı çalışmamız devam ediyor o konuda bir sıkıntı yok. Sur’da 12’inci ayda bin kadar evi orada teslim edebiliriz" ifadesini kullandı.
dikGAZETE.com