Genel

Bakan Çelik’ten İç Güvenlik Paketi açıklaması

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, İç Güvenlik Paketi’ne ilişkin 6-7 Ekim olaylarını hatırlatarak, "Ekmek almaya giden çocuğun güvenliğini, balkonda oturan ailelerin güvenliğini kim sağlayacak? Tek başına, kimsesiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bire

Bakan Çelik’ten İç Güvenlik Paketi açıklaması
20-02-2015 19:11

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, İç Güvenlik Paketi’ne ilişkin 6-7 Ekim olaylarını hatırlatarak, "Ekmek almaya giden çocuğun güvenliğini, balkonda oturan ailelerin güvenliğini kim sağlayacak? Tek başına, kimsesiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bireyin güvenliğini kim sağlayacak?" dedi.
Bakan Çelik, bir televizyon kanalında gündeme ilişkin soruları cevapladı. İç Güvenlik Paketi’ne yönelik tartışmaları değerlendiren Çelik, "Bu paket oluşturulurken çok tartışıldı. Kendi içimizde ’bu sahada nasıl istismar edilebilir buna karşı ne tür tedbirler almalıyız’ diye konuştuk. Bakanlar Kurulu’ndaki tartışma bir beyin fırtınası şeklinde döndü. ’Ortaya çıkan yeni güvenlik ihtiyacını sağlamamız lazım ama elde dilen kazanımlara özgürlüklere zarar verir miyiz’ diye çok ciddi tartıştık. Hatta zaman zaman bunu uygulayacak olanların yetkililerine de bunu sorduk. Hedeflediğimizin dışında bir noktaya yönelir mi diye sorduk. 6-7 Ekim olaylarında hepimiz gördük. Eskiden vatandaşın güvenliği devletin içinde bir takım çeteler tarafından ihlal ediliyordu, faili meçhul cinayetler ve başka sıkıntılar oluyordu. Devlet içindeki çeteler temizlendikten sonra, demokratik bir hukuk devleti olarak konsolde olduktan sonra bu 6-7 Ekim olaylarıyla ilgili ilk defa vatandaşın güvenliğini tehdit eden asimetrik yapıların ne kadar güçlü olduğu görüldü. Batman’da belli sokaklar belli gruplar tarafından ele geçiriliyor, MOBESE kameraları yok ediliyor, vatandaşın güvenliği yok ediliyor. Buna vatandaşın güvenliği ile ilgili bir paket olarak bakmak lazım" ifadelerini kullandı.

"EKMEK ALMAYA GİDEN ÇOCUĞUN GÜVENLİĞİNİ KİM SAĞLAYACAK"
Sunucunun "Bu yetkiler o dönemde yöneticilerin elinde olsaydı bu 6-7 Ekim olayları yaşanmayacak mıydı?" sorusunu cevaplayan Bakan Çelik, "Onun çok fazla boyutları var, 6-7 Ekim olayların nasıl ortaya çıktığı ne şekilde gerçekleştiği konuşulabilir müstakil olarak. Ama bu asimetrik grupların vatandaşın gündelik hayatını sabote etmesi genel kamu güvenliğini tehdit etmesi karşısında bir takım tedbirlerin alınması gerekiyor. Güvenlik ihtiyacı çeşitli olaylara göre değişebiliyor. Türkiye’nin komşularımıza bakın bin kilometrelik sınırda devlet yok. Bu ülkelerdeki çatışmalar örgütlerin birbiri ile kapışmalarının Türkiye’ye yansımaları oluyor. Dolayısıyla böyle bir paketin meclise getirilmesi zorunluluğu ortaya çıktı. Gelinen noktada kütüphaneler yakıldı, okullar talan edildi, binlerce kamu kurumları yağmalandı, insanlar balkonlarında otururken yağmalandı, ekmek almaya giden çocuklar öldürüldü. Ekmek almaya giden çocuğun güvenliğini, balkonda oturan ailelerin güvenliğini kim sağlayacak? Tek başına, kimsesiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bireyin güvenliğini kim sağlayacak?" dedi.
Bakan Çelik, şöyle devam etti:
"Verilen yetki bu tip her seferinde üstüne gidilmesi gereken, yapıldığı zaman sonuna kadar soruşturulması gereken ve hak ettiği cezayı alması gereken meselelere alan açan bir mesele değil. Biz kötü niyetlilerine eline kötü niyetli alan açıyoruz ve ellerine yetki veriyoruz diye düşünmeyelim. Eline verilmiş biber gazını, eline verilmiş yetkiyi veya silahı vatandaşın güvenliğini tehdit edecek şekilde kullanan bir kamu görevlisi olursa onunda karşısında biz oluruz, hukukla oluruz. Kamu görevlisini orantısız biçimde güçlendiren onun yapacağı yanlışlar karşısında hiçbir müeyyide getirmeyen bir sistem değil bu. Zaten sahada pratik olarak uygulanan şeyler var. Önünüzden bir araba geçiyor içinden uyuşturucu olduğuna inanıyorsunuz ama yargı kararı alamadığınız için güvenlik görevlisi onu seyretmek durumunda kalıyor. Burada ortaya çıkan güvenlik açığının giderilmesi lazım."

"MUHALEFET FİZİKİ SALDIRIDA BULUNMA HUYUNDAN VAZGEÇMELİ"
Meclis’te yaşanan kavgayı da değerlendiren Çelik, "Meclis en itibarlı kurumlardan birisi bu tür görüntüleri hiç birimiz tasvip etmeyiz. Fakat muhalefetin aklına ilk gelen şey kürsüyü işgal etmek. Siyasete girdiğim ilk günden beri hiçbir zaman vazgeçmedikleri iki huyları var. Beğenmedikleri bir konuşma yapılacağı zaman ya da buna karşı bir fikri mukavelede bulunmak yerine meclisi terk etmek ya da kürsüyü işgal etmek. Kürsüde konuşan hatibin konuşmasını fiziki şekilde engellemekten vazgeçmesi lazım. Onun dışında bir şiddet ortamı olduğunda ister bizim partimizden ister başka partiden olsun TBMM üyelerinin biz taraf olmasını istemeyiz. Ama kürsü dokunulmazlığı sadece hukuki bir dokunulmazlık değil. Fiziki saldırıda bulunma huyundan muhalefet vazgeçmeli aksi takdirde bu istemediğimiz görüntüler ortaya çıkıyor" şeklinde konuştu.

"ÇÖZÜM SÜRECİ KAMU GÜVENLİĞİNİ ORTADAN KALDIRACAK BİR SÜREÇ DEĞİL"
Bakan Çelik, "Hükümet seçime giderken elinde kamu güvenliğini sağlayacak yetkiler güçlü şekilde olsun daha sonra bu riskler ortadan kalktığında sonra yeniden konuşuruz’ noktasında mısınız?" sorusunu ise şöyle yanıtladı:
"Hayır, onu kastetmiyorum. Güvenlik paketleri ya da bir takım düzenlemeler aşırı konjonktürel tepkilerle mi yapılıyor diye soruyorsunuz. Mesela 10-12 yıl önde bir düzenleme yapıyorsunuz aradan 5-10 yıl geçiyor bunu yeniden şekillendirmeniz gerekebiliyor. Burada bazı maddelerde farklı yaklaşımlar getirdiğiniz zaman kimisi ileri kimisi geri buluyor bunu. Bizim burada yapmamız gereken hayatın dinamizmi içinde ortaya çıkan yeni gelişmelerle birlikte güvenlikçi bakış açısında sahip olmadan demokratik bir perspektifle güvenlik ihtiyacını karşılamak. Ama ’güvenlikçi bir bakış açısıyla her şeyi kontrol altında tutalım’ dediğimizde bu demokratik toplum yapısına karşı bir şey. Bunun dengesini bulmak zorundayız. Benim gördüğüm bizim gerek Bakanlar Kurulu’nda gerek başka mekanizmalarda bunu tartışırken hepimizin baktığı gözlük ’özgürlük-güvenlik dengesinde, özgürlük aleyhine bir durum ortaya çıkmasın’ şeklindeydi. Bugün bu güvenlik paketinin getirilmesiyle özgürlüğün aleyhine bir takım düzenlemeler olduğunu söyleyenler 6-7 Ekim olayları gibi olaylarda özgürlüğün bizzat tehdit edildiği özgürlüğün gasp edildiği olaylar ortaya çıktığında bunlara karşı nasıl tedbir alınması gerektiğiyle ilgili bir şey söyleyemiyorlar. Burada en şaşırtıcı olan MHP’nin durumu. ’Nerede bu devlet’ diyor böyle olaylarda hatta hükümet bunlara göz yumuyor diyor. Peki ’böyle bir boşluk var’ diyorsan o zaman ’bu tedbirleri alalım’ dediğimizde de bunlara da yanaşmıyor. HDP açısından da hiç kimse çözüm sürecinin Türkiye’nin kamu güvenliğini ortadan kaldıracak bir süreç olduğunu düşünmesin. Hiç kimse çözüm sürecinin bir takım paralel veya illegal yapıların devletle eşdeğer bir biçimde ilçelerde mahallelerde hükümdarlık kurmaya göz yumacak bir süreç olduğunu düşünmesin. Buradan yola çıkarak illegal bir takım eylemlerin himaye edilmesine yönelik yaklaşımlar üretmek çözüm sürecinin mantığına aykırıdır. CHP ile ilgili bir şey söylemiyorum zaten hiçbir şekilde tutarlı bir taraf yok."
HDP heyeti Kandil’e gitti geri geldi üzerinde anlaşıldığı söylenen metinde İmralı’nın mesajı da açıklanmadı ve gerekçelerden birisi de bu güvenlik paketi olarak sunuldu. Sizce burada yine hızlı adımlar atıldığı bir dönemde bunu durdurmak için bir bahane olarak mı kullanıldı güvenlik paketi yoksa ortada başka sorunlar mu vardı çözüm sürecinde adımların yavaşlamasını sağlayacak.

HDP HEYETİNİN KANDİL ZİYARETİ
Kandil ziyareti sonrası HDP heyetinden yapılan açıklamayı değerlendiren Çelik, "Kandil’den gelen ’bu süreç kopmuştur ya da biz bu sürecin bu şekilde ilerlemesine karşıyız, hükümet gereğini yapmıyor, biz yaptık’ şeklindeki açıklamanın gerekçesi barajların yapılmasıydı. Barajlar yapılmasın, yollar yapılmasın bunlar bize karşı yapılıyor diye. İşin en vurgulu tarafı birisi neden karakol yapılmasın ister? Hala teröre niyeti varsa hala devletle çatışmak gibi bir niyeti varsa bunun için ister. Biz çözüm süreci derken devletin, toplumun, demokratik sistemin güvenliksiz kalacağı bir yapının ortaya çıkmasını mı istiyoruz? Tam tersine biz bu çatışmanın ortadan kalkmasını Türkiye’nin içindeki bu silahlı unsurların ülke topraklarının dışına çıkmasını söylüyoruz. Sen karakol yapma hatta baraj yapma, yol yapma noktasına getirdiğinde demek ki sen terör eylemleri ile ilgili kendine daha geniş bir alan yaratmak istiyorsun demektir. Bunu bizim kabul etmemiz mümkün değil. Ortadoğu’da etrafta yeni gelişmeler oluyor. Bu yeni, gelişmeler etrafında örgütün stratejisi bütün bir batı sisteminin bizimde aynı şekilde hepimiz ortak tehdit unsuru olarak gördüğümüz şey IŞİD meselesi. Örgüt IŞİD’le mücadele etmesi üzerinden kendisine yeni bir alan açtığını ittifaklar kurduğunu elinin güçlendiğini düşünüyor olabilir. Bundan çok önce de bunu siyasetçiler söylediler, ’silah istese de bırakamaz çünkü IŞİD’le mücadele ediyor’ diye. Mesela ret, inkar, asimilasyon politikalarının bitmesinden sonra bu coğrafyada hepimiz ortak refah, ortak güvenlik ve ortak demokratik değerler etrafından bir arada yaşama perspektifi kurmamız mı yoksa birilerinin bütün bu kazanımları bir takım örgütlerin mevzi kazanımlarına indirgeme çabasına dönüştürmeleri mi? Bugün gelinen noktada birileri Türkiye’nin genelinin onun içinde de Kürt kimliği temelinde siyaset yapıyorsa, Kürtlerin özgürlüğünün demokratik haklarının korunmasının, Türkiye’nin ve bölgenin ürettiği refahtan faydalanmanın peşindeyse o zaman çözüm süreci bitmiştir gibisinden bir açıklama yapmaya hakkı yok. Çözüm sürecini bitirmeye dönük bu sözler birebir Kürt düşmanlığıdır" açıklamasında bulundu.
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER