MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Milliliğin görkemli bahçesinde dal olamayanlar terörün ve bölücülüğün pis kokan koruluğuna bekçi durmaya özeniyorlar” dedi.
MHP
Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sosyal
paylaşım sitesi Twitter hesabından açıklamalarda bulundu. Bahçeli, “Doğa yeşilleniyor, umutlar baharla çiçekleniyor. Mektupçu Agah ne hoş, ne hisli, ne manalı söylemiş: ‘Bahar, ağaçların gelinlik mevsimidir.’
Bahar doğanın renk renk yayılan düğünü, solan ve çoraklaşan toprağın sökülen düğümüdür. Bahar uyanış ve diriliştir. Sonbahar ağaçların
göç mevsimi,
kış ise sükut dönemidir. Peki,
huzur göçerse, şeref ve haysiyet gömülürse hal nice ve
nasıl olacaktır?
Güzel bir davranış,
doğru bir söz petekten damla damla sızan bala benzer. Dürüst ve samimi bir mizaç ruha
lezzet katar, yüreğe heyecan verir. Sahte, sanal, yalancı ve yapmacık yüzlerin milliliği, millilik
istismarı söğüt ağacından
meyve ummak
kadar abestir, zaman ve emek israfıdır. Toprak çölleşirse çare sudur. Çimenler-çayırlar kurursa
çözüm yine sudur.
İrade kuruyup milli
duygu ve aidiyet çatlarsa deva yoktur. Hz. Mevlana; ‘Gülün dibindeki
toprak gül kokar’ der. Ya rüşvetin, ihanetin, rezilliğin duldasında boylu boyunca uzanıp yatanlar ne kokar? Yeni
Türkiye sözleşmesi yapıyorlar,
yeni yargı stratejisiyle
göz boyuyorlar. Geziyorlar, eğleniyorlar, yiyorlar, içiyorlar, haramdan harcıyorlar. Malum çevreler aldatıyor, saptırıyor, ahlaktan sapıyor; insaniyet, hamiyet ve
adalet inkarıyla yozlaşmanın dipsiz kuyusuna iniyorlar” dedi.
“YARABBİ BİZE MİLLETİMİZİN ZAFER GÜNLERİNİ MÜYESSER EYLE”
“Millilik edebiyatı
yapan yurtsuzlar Oslo-Kandil-İmralı
arasında mekik dokuyorlar, yeni ihanet seferleri
için gece gündüz mil topluyorlar” ifadelerini kullanan Bahçeli, şanları kaydetti:
“Milliliğin görkemli bahçesinde dal olamayanlar terörün ve bölücülüğün pis kokan koruluğuna bekçi durmaya özeniyorlar. Vah zavallılar. Merhum A.Nihat
Asya demiş ki; ‘Vazoyla saksının farkını sen söyleme, çiçeklerden sor.’ Kim milli, kim müptezel bırakalım da millet söylesin. Dil ile söylenen kalben tasdik edilmezse, kalben haykırılan insanı halden
hale sokamazsa her söz boş olacak, her
ifade riyayla anılacaktır. Bıktırırcasına konuşanlar, garezle dolup taşanlar, harıl harıl dolaşanlar, dolandıranlar ve dolaşıklar
Türkiye’nin baharını çoktan kışa çevirdiler. Bunlar, bir bakıyorsunuz sülalesiyle uçakta, bir bakıyorsunuz efradı ve yalakalarıyla
bisiklet üzerinde.
Millet düşüyor, bunlar biniyor. Yetkilerini çiğneyip hukuku karartanlar, helali öğütüp haramı yüceltenler millet kesesinden seyahati marifet ve kabiliyet sayıyorlar. Derler ki; ‘Yol, kendine bir yer bulamamış kişinin özlemidir. Ve
kendi yolunu bulamayan,
bütün yolları boşuna yürür.’ Evliya
Çelebi ‘Seyahat Ya Resulullah’ dedikten
sonra 51
yıl boyunca gezip dolaştı. Doğuya, batıya, güneye, kuzeye gitti, yedi iklimi tanıdı. Geriye muazzam bir eser ve hatıra demeti bıraktı. Havalardan inmeyen,
yabancı diyarlardan gelmeyen 17-25 rumuzlu
kişi millete ne kazandırdı? Bu kişiye Gulliver desek itiraz edecektir;
Marco Polo’ya özeniyor desek
karşı çıkacaktır; İbn-i Batuta’yı örnek alıyor desek ilgim yok diyecektir. Kendisini ve yedi sülalesini gezdiren, uçuran, gün
aşırı konuşup sinirleri bozan bu
seyyah durmayı ve susmayı ne zaman deneyecektir? Altın kaçakçıları heveslenmesin, fakat söz gümüşse sükut altındır. Taş
yerinde ağırdır.
Ağır taşı ne yel
alacak ne de sel kaldıracaktır. Cesaret ve gayretle bozgun kervanı dağıtılacaktır. Dua ve destekle kötü kalpliler, kandan ve menfaatten beslenenler yenilecektir. Umuda az kaldı, hilalin aydınlığına ramak kaldı; Yarabbi bize milletimizin zafer günlerini müyesser eyle, himmetini üzerimizden esirgeme.”