Genel

Bahçeli: "Bugün Kuvay-i Milliye ateşi yeniden yakıldı"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, salonda Kuvay-i Milliye ateşinin yeniden yakıldığını söyledi. MHP’nin 11’inci Olağan Büyük Kurultayı Ankara Arena Spor Salonu’nda başladı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan Kurultayda partililer İsti

Bahçeli: "Bugün Kuvay-i Milliye ateşi yeniden yakıldı"
21-03-2015 17:26

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, salonda Kuvay-i Milliye ateşinin yeniden yakıldığını söyledi.
MHP’nin 11’inci Olağan Büyük Kurultayı Ankara Arena Spor Salonu’nda başladı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan Kurultayda partililer İstiklal Marşı okunurken bozkurt işareti yaptı. Ardından divan oluşturuldu. Divan Başkanlığına Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın seçildi. Kurultayın açılış konuşmasını yapan MHP Genel Başkanı Bahçeli, “Yeni Gün’de, yeni bir diriliş destanı yazmak, yükselen Türkiye’nin ülküsüyle, yepyeni ümitlerle coşmak için beraberiz, bir aradayız. Türk’ün Bahar Bayramı’nda yeniden doğuş, yeniden milli doğruluş amacıyla biriz, birlikteyiz. Bugün idrak ettiğimiz Nevruz’un güzelliklerin habercisi olmasını diliyorum. Aziz milletimizin ve sizlerin Nevruz Bayramı’nı kutluyorum. Kucaklaşmak ve kararlılığımızı göstermek için buradayız. Allah’a hamd olsun ki, 11. Olağan Büyük Kurultayımızı ebedi başkentimiz Ankara’da toplamış bulunuyoruz. Türkiye’nin gözü kulağı bu salondadır. Türklüğün kalbi bu salonda atmaktadır. Türk-İslam alemi bu salondan duyulacak umut dolu mesajlara kilitlenmiştir. Çok şükür Türkiye buraya akmış, yurdumun her köşesinden koşup gelen kutlu yürekler Ankara’ya dolmuş taşmıştır. Sözlerimin bu aşamasında sizleri en halisane, en samimi, en içten duygularımla selamlıyorum” diye konuştu.

“BUGÜN BU SALONDA KUVAY-İ MİLLİYE ATEŞİ YENİDEN YAKILMAKTADIR”
“Türkiye’nin kurtuluşu için bağımsızlık ateşi yakanlar buradadır. Hoş geldiniz” diyen Bahçeli, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin tüm güzelliklerini, milletimin tüm haslet ve emanetlerini getirenler aramızdadır. Hoş geldiniz. Edirne’den Hakkâri’ye, Trabzon’dan Mersin’e milli heyecan ve mirası getirdiniz. Hoş geldiniz. Anadolu yaylarının yelini, Anadolu bozkırlarının esintisini, taşımızın toprağımızın, dağlarımızın ovalarımızın bereketini getirdiniz. Hoş geldiniz. Türk milletinin sadasını, Türk tarihinin nidasını, kardeşlikle geçen asırların duasını getirdiniz. Hoş geldiniz. Kilim oldunuz gönüllerde dokundunuz, sevda oldunuz dilden dile dolaştınız, şiir oldunuz mısralarda okundunuz, bayrak oldunuz semalarda dalgalandınız, tarih oldunuz yerküreye iz bıraktınız. Hoş geldiniz. Sizler yenilgiyi reddeden asaletsiniz. Sizler yılgınlığı elinin tersiyle iten iman anıtlarısınız. Sizler yozlaşmaya yıldırım gibi düşecek iffet ve itibar akınısınız. Sizler Türkiye’siniz, Müslüman Türk milletini payidar kılacak yegâne kudretsiniz. Görüyorum, Türkiye’nin içine alındığı tahakküm çemberini kırmak için azimlisiniz. Biliyorum, vatanı ablukaya alan insan suretlerine tahammülsüzsünüz. Binbir acı ve kaybın kazıdığı yüz kırışıklıklarından süzülen yaşları, kalplere kızgın hançer gibi saplanan AKP’li yılları silmek için hazırsınız. Biliniz ki, Türkiye’nin geleceği sizlere bağlıdır. Biliniz ki, vatanın nusret, saffet, izzet ve ismet-i haremi sizinle var olacaktır. Gözlerinizden aydınlık yarınların müjdesi parlamaktadır. Yüzlerinizden müreffeh ve muazzez bir Türkiye çağrısının sıcacık izleri pırıl pırıl yansımaktadır. Ruhlarınızdan muzaffer devirlerin, mutlu ve huzurlu dönemlerin daveti yankılanmaktadır. Duruşunuz dosta güven, düşmana korku salmaktadır. Bugün bu salonda Kuvay-i Milliye ateşi yeniden yakılmaktadır. 1919’un Samsun’undan 1922 İzmir’ine kadar kademe kademe yayılan Milli Mücadele şuuru tekrar canlanmaktadır. Vatanını canından aziz bilen ülkü neferleri Türkiye’yi yaşatmak, Türk milletini müdafaa etmek için ayaktadır. Türkiye’nin bölünmesine dur diyecek, sosyal ve ekonomik inişine engel olacak milli uyanış ve milli ahlak çok şükür kabına sığmamaktadır. Milliyetçi-Ülkücü vicdanlar “Bizimle Yürü Türkiye” diye seslenmektedir. Biliniz ki bugün burada yalnız değiliz. Bu toprakları bizlere vatan yapan kutlu ecdadımızın ve bu uğurda toprağa düşen aziz şehitlerimizin ruhları ve anıları bizimledir. Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’in, Hakk’a yürüyen dava ve ülkü şehitlerimizin hatıra ve emanetleri bugün aramızdadır. Hepsini rahmet, hürmet ve minnetle anıyorum.”

“SESİMİZ İMRALI’DA VE KANDİL’DE YANKILANACAK, BÖLÜCÜ HAİNLERİN KABUSU OLACAKTIR”
Bugün Türkiye’nin milli ve manevi değerlerine sahip çıkma kararlılıklarını yedi düvele haykırdıklarını bildiren Bahçeli, “ Bugün, Milliyetçi Hareket’in, Türk milletini ekonomik sıkıntıların cenderesinden kurtarmak için iktidara yürüdüğünü ilan ediyoruz. Bugün Türkiye’yi soyanlardan, hırsızlık ve yolsuzluk yapanlardan ne pahasına olursa olsun hesap sorulacağını tarihe not düşüyoruz. Bu salondan yükselen ses; vatan ve millet sevgisinin, milli onur ve haysiyetin, milli vicdanın gür sesidir. İnancım odur ki, milli çağrımız tüm Türkiye’ye, tüm Türk ve İslam coğrafyalarına dalga dalga yayılacaktır. Sesimiz İmralı’da ve Kandil’de yankılanacak, bölücü hainlerin kabusu olacaktır. Beştepe’den duyulacak, kaçak ve karanlık sarayında diktatörlük hesapları yapan 17-25 rumuzlu şahsın uykularını kaçıracaktır. Duruşumuz teslimiyetçilerin, saray süsü Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ve sanal hükümetinin korkulu rüyası olacaktır. Bizi duyan rüşvetçiler, yolsuzluk yapanlar, hırsızlar ve Türkiye’yi dört koldan dolandıranlar korkudan sinecek delik arayacaktır. Türk milleti buradan çıkacak sesi beklemektedir. Bu ses; yoksulların, işsizlerin, mazlumların ve kimsesizlerin ümit kapısı olacaktır. Bu ses; can çekişen köylü ve çiftçilerin, yaşam savaşı veren memur ve işçilerin can simidi olacaktır. Bu ses; çaresiz esnaf ve sanatkarların, tüccar ve işadamlarının, dar gelirlilerin, mahsun emeklilerin, boynu bükük dul ve yetimlerin nefesi olacaktır. Bu ses; AK Parti mağdurlarının, ekonomik sıkıntıların pençesinde kıvranan tüm kesimlerin heyecanı ve sığınağı olacaktır. Bizim yolumuz bellidir. Bu yolda haram yoktur, kul ve yetim hakkına el uzatma yoktur, al bayrağımıza ihanet yoktur, bölücü hainlerle yol arkadaşlığı yoktur. Bu yolda, Türk milletinin kardeşliğini sarsmak, milli kimliğiyle oynamaya çalışmak, Türkiye’yi bölüp parçalamak için İmralı canisi ile tezgah kurmak yoktur. Yolumuz nurlu, yönümüz uğurlu, yürüyüşümüz kararlıdır. Bu itibarla diyorum ki, “Bizimle Yürü Türkiye” şeklinde konuştu.

“KABUL EDELİM Kİ, 11.OLAĞAN BÜYÜK KURULTAY’IMIZ ÜLKE VE MİLLET OLARAK YAŞADIĞIMIZ SORUN VE AÇMAZLARIN MUHASEBESİ İÇİN EŞSİZ BİR FIRSATTIR”
“Kabul edelim ki, 11.Olağan Büyük Kurultay’ımız ülke ve millet olarak yaşadığımız sorun ve açmazların muhasebesi için eşsiz bir fırsattır” ifadesini kullanan Bahçeli, “Tasavvurlarımızın ağırlık merkezini, elbette “Nasıl bir Türkiye”, “Nasıl bir Dünya” sorularına verilecek sağlam ve tutarlı cevaplar oluşturacaktır. Fikir ve hedeflerimizin istikameti bu cevaplara göre tezahür edecektir. Dünyanın en zorlu, en çetin; aynı zamanda en nadide, en güzel coğrafyasında bin yıldır yaşamaktayız. Kaderimiz vatan coğrafyasında düğümlenmiştir. Milli ruh ve karakterimize anlam katan değerler üzerine bastığımız bu dualı topraklarda olgunlaşmıştır. Geleceğimize yön veren veya vermesi gereken milli politikaların esası coğrafyaya göre şekillenmiş ve içerik kazanmıştır. Hafızamızda taşıdığımız, hayalini kurduğumuz, hatırasını yaşattığımız her toprak parçası bizim için vatan olmuştur. Şayet karşı karşıya olduğumuz tarihi tehdit ve husumetleri okuyamazsak ya da hafife alırsak, benzerlerine geçmişte muhatap kaldığımız acı ve ızdırap verici kayıpları tekrar yaşamamız kaçınılmazdır. Türk milliyetçilerinin tarih belleği çok güçlüdür ve öyle olmalıdır. Şanlı geçmişimiz hamaset ve ezber dolu sözlere hapsedilemeyecek kadar önemlidir, özeldir, varlığımızın öznesidir” dedi.

“TARİHE İBRET İLE BAKARAK MİLLETİMİZİ AYAKTA TUTAN MANEVİ DİNAMİKLERİ ÖĞRENMEK ŞARTTIR”
Tarihin yalnızca başarı hikâyelerinden, zafer dönemlerinin anlatımından ve kahramanların özgeçmişinden ibaret olmadığını söyleyen Bahçeli, şöyle konuştu:
“Osmanlı İmparatorluğu’nun, 1444 Varna Zaferi’nden 1571 İnebahtı Deniz Savaşı’na kadar geçen 127 yılda hiç yenilmemesi bizim için gurur verici iken, sonraki yüzyıllardaki geri çekilme ve toprak kayıpları şüphesiz hüzünlü vakalar zinciri olarak kayıtlara geçmiştir. Asırlar boyunca Asya, Afrika ve Avrupa’da Türk bayrağı dalgalanmış, Türk’ün sesi dinlenmiş, Türk töresinin hükmü yürümüştür. Ne var ki bu tablo uzun soluklu olmamış, olamamıştır. Tarihe ibret ile bakarak milletimizi ayakta tutan manevi dinamikleri öğrenmek şarttır. Bu sayede karşımıza çıkacak tehlikeleri tanımamız da mümkündür. Bugün bölücülük ve çok kültürlülük maskesi ile Türksüz bir Anadolu yaratma emellerinin arkasında bin yılı bulan bir derinlik vardır. Amaç Türklüğü yuvasında ve yurdunda eritmektir. Amaç Türksüz millet oluşturmaktır. Yüzyıllarca hesap ve hevesler hep buna dönük olmuş ve hiç kesilmemiştir. Haçlı operasyonları sürekli bunun için plan yapmıştır. Türk’e etnik mercekten yaklaşan içimizdeki gafillerin niyetiyle, 100 yıl önce Çanakkale’ye üşüşen sömürgeci güçlerin gayesi maalesef ki aynıdır. İslam’ın bayraktarlığını yapan Türk milletinin varlığını hazmedemeyenlerin yüzyıllar süren karanlık teşebbüsleri hiç bitmemiştir. Türkleri Anadolu’dan atma hayali, yüzyılları aşarak günümüze kadar ulaşan vazgeçilmez kabus senaryosu haline gelmiştir. Bu emellerin yol haritasının ilk işareti, Türklerin Anadolu’yu yurt edinmesi ile başlamıştır. Binli yılların başından, 1700’lü yılların başına kadar tarihe hükmünü veren, sözü dinlenen, saygı duyulan Türk milleti ve onun cihan devletidir. Bu hâkimiyet dönemi boyunca, Osmanlı’nın çıkış noktası, güç kaynağı Anadolu toprakları ve üzerinde yaşayan Türk milletidir. Türk cihan devleti, enerjisini, dinamizmini ve kudretini bugün tartışmaya açılan vatan coğrafyasından beslenerek sağlamıştır. İmparatorluğun yönetim merkezlerinin sırasıyla Söğüt, Bursa, Edirne ve İstanbul olması da tesadüf değildir.”

“BİZİM İÇİN ÇANAKKALE, ASİL MİLLET EVLATLARININ RUH, İNANÇ VE KANDAN VÜCUDA GETİRDİKLERİ AŞILMAZ SON KALESİDİR”
Türklerin giderek yaşama ve var olma alanını daraltan ve onları Anadolu’ya doğru sıkıştıran sürecin en vahim aşamasının Çanakkale olduğunu ifa eden Bahçeli, “Çanakkale Savaşları’nın yapıldığı 1915 yılına kadar süregelen toprak ve nüfus kayıpları ile çok ağır bir insanlık trajedisi yaşadık. Yaklaşık yedi asırda fethettiğimiz toprakları iki asırda kaybederek geri çekildik. Çanakkale’de zaferle sonuçlanan mücadele bu şartlarda gerçekleşmiştir. Artık Türk milleti için dönülecek toprak parçası, gidilecek göç güzergâhı, verilecek vatan köşesi kalmamıştır. Ya bu topraklar tutulacaktır, ya da Türk milleti Anadolu’dan atılacak ve tarihten silinecektir. Bu itibarla Çanakkale Savaşları herhangi bir harp değildir. Bu savaş, yüzyılların birikmiş hınç ve intikamı için yurdumuza saldıran haçlı zihniyetine karşı şanlı bir müdafaanın adıdır. Türk milletinin, yaklaşık iki yüzyıldır cepheden cepheye yenilgilerle kırılan gururu bu muhteşem zaferle onarılmıştır. Bu tazelenmiş kudret, birkaç yıl sonra Milli Mücadele döneminin ihtiyacı olan ruh ve heyecana da rehberlik etmiştir. Türklük, Dünyaya, vereceği toprağın ve tavizin bittiğini bu savaşla ilan etmiştir. Çanakkale ruhu ile tüm dünyaya meydan okumuştur. Bu nedenle, bizim için Çanakkale, asil millet evlatlarının ruh, inanç ve kandan vücuda getirdikleri aşılmaz son kalesidir” diye konuştu.

“SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ VE SAYGI KARAKOLU’NU HAVAYA UÇURUP KORKAKÇA KAÇANLARIN ÇANAKKALE KAHRAMANLARINDAN BAHSETMELERİ YÜZSÜZLÜĞÜN ZİRVESİDİR”
“Çanakkale, bizim için bir coğrafi bölgenin adından önce, her karış toprağına bir yiğidin uzandığı dünyanın en büyük şehitliğidir” diyen Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Çanakkale, aklın ve izanın durduğu, bir ilahi duyuş ile kendinden geçmiş binlerce isimsiz kahramanın, can vermek için birbiri ile yarıştığı bir manevi imtihan alanıdır. Çanakkale, barutun inanç; çeliğin itaat; donanmanın cesaret, silahın millet karşısındaki çaresizliğinin ateşle tescilidir. Çanakkale, milletin topyekûn bir direnişi ve kanlı gömleğiyle kara toprağa giren on binlerce kınalı şehidin, siperden sipere taşınan muhteşem destanıdır. Lapsekili Ali, Akyazılı Mehmed, Yanyalı Hulusi, Ohrili Kemal, Sorgunlu Murat, Pütürgeli Bilal, Ezineli Yahya Çavuş, Konyalı Mıstık ve daha nice ana kuzusu Çanakkale’yi geçilmez yapmıştır. Nusret Mayın Gemisiyle devleşen Tophaneli Yüzbaşı Hakkı, “Korkmayın evlatlarım” diye bağıran Binbaşı Mahmud Sabri, 57. Alay’ın başında şehadete koşan Yarbay Hüseyin Avni Çanakkale’yi Ehl-i Salibe dar etmişlerdir. Anafartalar ve Conkbayır’da ölmeyi emreden Mustafa Kemal, sırtına Türk tarihini alan Seyit Onbaşı vatan için ölüme kafa tutmuşlardır. Çanakkale; kan gövdeyi götürürken, fırın gibi siperlerde, kurşun yağmuru altında, öleceğini bildiği halde ileri atılmaktan korkmayan kahraman neslin hatıra ve nişanesidir. Gözlerimiz hasretle yaşarıyor. Göğsümüz iftiharla kabarıyor. Yüreklerimiz coşkuyla çarpıyor. Çünkü Çanakkale’de vatan korunmuş, milletin şerefi kollanmıştır. Vatan nedir bilmeyen, ruhsatlı Türk düşmanlarının Çanakkale edebiyatı yapması kirli sicillerini aklamaya yetmeyecektir. Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’nu havaya uçurup korkakça kaçanların Çanakkale kahramanlarından bahsetmeleri yüzsüzlüğün zirvesidir. Serok Ahmet’e göre vatan kaybı başarıdır. 17-25 Erdoğan’a göre toprak kaybı kutlanması gerek bir zaferdir. PKK’nın gölgesine sığınmak, teröristlerin kortejiyle emniyete alınmak, hainlerin gözetiminde hareket etmek itibardır. Bunlar Çanakkale’de olsalardı, tek kurşun atmadan vatanı teslim ederlerdi. Bunlar Milli Mücadele yıllarında yaşalardı işgalcilere bin takla atarlar, bayraklarını sevinçle sallarlardı. Bunlar Damat Ferit’e bile rahmet okuturlar, Ali Kemal’i bile aratırlardı. Zira bunlarda milli namus yoktur. Zira bunlarda milli haysiyet kadavra halindedir. Erdoğan’a göre vatan sıradan toprak parçasıdır. Erdoğan’a göre vatan kupon araziden farksızdır. Bize göre ise vatan namustur. Aziz atamız Dedem korkut soy soylamış ve demiştir ki; “El olma, elin olma, elden olma. El olan, elin olan, elini de, kolunu da, vatanını, bayrağını, dinini, namusunu ve dahi devletini de kaybedecektir.” El olan, elin taşeronluğuna gönüllü ve görevli olan AK Parti vatana yabancı ve uzaktır. Ve Davutoğlu’nun AK Parti’yi, rahmetle andığımız Dedem Korkutla ilişkilendirip irtibatlandırması tam bir akıl tutulmasıdır.”

“AK PARTİ’YLE BERABER BAYRAK İNMİŞ, VATAN GİTMİŞ, DEVLET DİBE VURMUŞTUR”
AK Parti’nin aile fotoğrafına yakışacak olanın Dedem Korkut neslinin kanını döken cani ve saldırganlar olduğunu kaydeden Bahçeli, “Tehdit var diye, can güvenliği bahane gösterilerek vatan toprağını boşaltmak nerede görülmüştür? Ne işimiz vardı Çanakkale’de? Ne geziyorduk kıtalar arasında? Yüzyıllarca niçin kan verdik, hangi amaçla canımızdan olduk? Yurt içinde 349, yurt dışında 34 ayrı devletin sınırları içinde bulunan 78 şehitliğimiz nasıl izah edilecektir? Madem tehlike varsa, madem güvenlikle ilgili riskler had safhada ise, her seferinde toprak mı vereceğiz? 2 bin 224 yıl önce Mete Han’ın, millete ait olan, ataların mezarlarını saklayan toprak, yani vatan verilemez buyruğunu bilen yoktur. 119 yıl önce, II. Abdülhamid’in, Siyonist emellere, “Türk İmparatorluğu bana ait değildir, Türk milletinindir. Hiçbir parçasını vermem, canlı beden üzerinde ameliyat yapılmasına müsaade etmem” beyanını duyan yoktur. Vatan kanla alınmıştır, son damla kana kadar teslim edilmeyecektir. Üzerine bastığımız topraklar şehadetlerle vatanlaşmıştır, Türk milletinin son ferdi şehit olmadıktan sonra vatan düşmeyecektir. Şehitler tepesi boş değildir, bekleyen ve nöbet tutan cesaret timsalleri işte burada, bu salondadır. AK Parti’yle beraber bayrak inmiş, vatan gitmiş, devlet dibe vurmuştur” ifadelerini kullandı.

“ANKARA’DA ESİP GÜRLEYİP BATI’DA SİNMEK VE SUSMAK, KOMŞU COĞRAFYALARDA EMPERYALİZM UŞAKLIĞINA SOYUNMAK ONURSUZLUK DEMEKTİR”
Türkiye’nin utanç üstüne utanç yaşadığını belirten Bahçeli, “IŞİD tehdidi karşısında bölgenin en güçlü ordusuyla vatan toprağı korunamamıştır. Ecdadımızın manevi emanetleri çuvallara doldurulmuş, kemikleri sızlatılmış, Türk milletinin başı öne eğdirilmiştir. Bu zilletin, bu ihanetin kara damgası, bunun sorumlularının alınlarından ebediyen silinmeyecektir. Milli vicdanı kanatan bu rezalet karşısında Milliyetçi Hareket Türk milletinin duygularına tercüman olmuştur. Vatan toprağı, al bayrağımız, ecdadımızın yadigârı kutsal emanetler bizim için mukaddestir. Biz; vatanı kutsal, milleti aziz biliriz. Milli birliğimiz üzerinde titreriz. Vatan; Orhun’da Bilge Kağan, Malazgirt’te Alparslan, Caber’de Süleyman Şah, Söğüt’te Ertuğrul Gazi, Niğbolu’da Yıldırım, Kosova’da Murad, İstanbul’da Fatih, Viyana’da Kanuni, Ankara’da Mustafa Kemal’dir. Vatan Turan’dır, vatan vicdanlarda çizilmiş fütuhat haritalarıdır. Geldiğimiz yerleri unutmadık, göçtüğümüz coğrafyaları hafızamızdan çıkarmadık. Biliyoruz ki, Balkanlara yüz çevirmek küçülmek demektir. Ortadoğu’da BOP planlarına yataklık yapmak felaket demektir. Ankara’da esip gürleyip Batı’da sinmek ve susmak, komşu coğrafyalarda emperyalizm uşaklığına soyunmak onursuzluk demektir. Türkmeneli’ne kayıtsız kalmak, Türkmen kardeşlerimizin feryatlarına kulak tıkamak vefasızlık ve kalleşlik demektir. Akmescit’i umursamamak uyuşmak ve uyuklamakla aynı anlamdadır” dedi.
Türk’ün ayak bastığı her yerin kendilerinin müstesna cevheri olduğunu söyleyen Devlet Bahçeli, şunları kaydetti:
“Bu nedenle merhum Hüseyin Nihal Atsız diyordu ki; Turgut Reis’in mezarı olan Trablus’u, kahraman Türk kadınlarına mezar olan Rodos’u, Azerbaycan’ı, Kırım’ı, Türkistan’ı, Kafkasya’yı, Altayları, Uralları unutmadık. Biz de unutmayacağız, unutturmayacağız. Unutursak Allah affetmez, ecdat bağışlamaz. Vatanın tapusu, bu uğurda toprağa düşen şehitlerimize zimmetlidir. Vatansızlara, hainlere, köksüz ve kozmopolit arzulara teslim edecek ne bir parça toprağımız ne de bir değerimiz vardır. Türkiye’nin namusunu koruyamayanlar kim olursa olsunlar Milliyetçi Hareket’i karşılarında bulacaklardır. Biz, merhum şairimiz Orhan Şaik Gökyay’ın “Bu vatan kimin” şiirinin şu mısralarını bilir, bunu söyleriz. “Bu vatan toprağın kara bağrında Sıradağlar gibi duranlarındır, Bir tarih boyunca onun uğrunda Kendini tarihe verenlerindir. Tarihin dilinden düşmez bu destan. Nehirler gazidir, dağlar kahraman, Her taşı yakut olan bu vatan Can verme sırrına erenlerindir.”

“TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ TARİH BOYUNCA YAŞANAN ŞEHADETTİR”
“Türk milliyetçiliği; Samsun kıyılarından Ankara’nın bereketli vadisine kadar aşama aşama büyüyen istiklal ve istikbal mücadelesinin ana dinamiği, ana fikridir” ifadesini kullanan Bahçeli, “Türk milliyetçiliği tarih boyunca yaşanan şehadettir. Bu haliyle milliyetçilik milletimizi uyaran yürekli iradenin ölüm kalım sürecindeki güvencesidir. Ve milletimizi uyandıran yüksek fazilet simgesidir. Milliyetçiliğimize modern karakterini kazandıran hiç kuşkusuz ki milleti egemen bir varlık olarak tarif etmesidir. Milli devlet, milletin egemenlik haklarının vücut bulduğu ve korunduğu merkezdir. Bu itibarla da saldırıların odağındadır. Türk milliyetçiliği haklı olarak yaşanmış ve yaşanması muhtemel çöküşlerden dolayı beka kaygısı taşımaktadır. Çünkü Türk milliyetçiliği tarihsel olarak sorumlu ve kurucu bir değerdir. Çöken İmparatorluktan devlet çıkaran Türk milliyetçiliğidir. Biten umutları tazeleyen, kapanan ufukları açan Türk milliyetçiliğidir. Türk milliyetçiliği Türk milletinin tüm güzelliklerinin milli ve manevi potada kaynaşmasıyla billurlaşmıştır. Bizim milliyetçiliğimiz soysuzlaşmaya engeldir. Bizim milliyetçiliğimiz köksüzlüğe duvar, kimliksizliğe deva, bağımsızlığa davettir. Bizim milliyetçiliğimiz millet ve medeniyet mücadelesidir. Bizim milliyetçiliğimiz milli hakimiyet manasına geldiği için demokrasi vazgeçilmez, ikame edilmez mevkidedir. Milliyetçilik bir kültür hareketi olması dolayısıyla ırkçılığı, halka dayanan bir siyasi hareket olarak da otoriter sistemleri tümden reddetmektedir. Manası ve fonksiyonunu büyük ölçüde kaybetmiş kavramların medeniyet adına empoze edilmesi, milliyetçiliğin kötü gösterilme sinsiliği bizatihi çağdaş olmanın inkârıdır. Milliyetçilik, milli kültürü bizzat medeniyet kaynağı haline getirmek ve milleti kontrolsüz değişmelerin açık pazar yeri halinden kurtarma hareketidir. Tarihin tekerrür etmesi, dünde acı birer tecrübe olarak kalmasını dilediğimiz travmaların bir kez daha vasat bulmaması öncelikli isteğimizdir” şeklinde konuştu.

“BOZKURT, TIPKI BUGÜN OLDUĞU GİBİ, MİLLETİN ÖNÜNE NEVRUZ GÜNÜ DÜŞMÜŞTÜR”
Milleti yıkılmaz bir kale haline getiren milli kültürün Türkiye’de zayıflatılmak, gevşetilmek, yok edilmek istendiğini bildiren Bahçeli, şunları kaydetti:
“Milli refleksleri köreltmek, milli hassasiyetleri çökertmek, milli duyguları çözmek amacında olan karanlık odaklar, yerli ve yabancı çıkar grupları hiç durmamaktadır. Milliyetçiliği ayaklar altına alan Recep Tayyip Erdoğan’ın çabası boşuna değildir. Türklükle karşıma gelmeyin diyen, Türk’üm seslenişinden ürken, Ne Mutlu Türküm diyene sözünden irkilen Recep Tayyip Erdoğan’ın zalimlere hizmet ettiği çok açıktır. AK Parti’nin iktidar yıllarında milli kültürümüz çok ağır bir darbe almıştır. AK Parti’nin iktidar yıllarında birlik ve kardeşlik hukukumuz ağır bedeller ödemiştir. Türk kültürünün eşsiz bir veçhesi ve vecdi olan Nevruz Bayramı’nın kimler tarafından kundaklandığı, kimlerin elinde heba edildiği ortadadır. Nevruz Türk kültür coğrafyasının birlik, dirlik ve dostluk sembolü; bolluk ve bereket simgesidir. Nevruz yalnızca bir mevsimsel dönüş değil, barış ve kardeşlik pınarıdır. Öyle inanılmaktadır ki, gece ile gündüz Nevruz günü yaratılmıştır. Hz.Adem ile Hz.Havva Nevruz günü Arafat’ta buluşmuştur. Hz. Nuh’un gemisi Nevruz günü Cudi Dağı’na oturmuştur. Hz. Yusuf Nevruz Günü kuyudan çıkarılmıştır. Hz. Yunus Nevruz Günü balığın karnından kurtulmuştur. Türk milleti Nevruz Günü demir dağları eriterek Ergenekon’dan çıkmıştır. Bozkurt, tıpkı bugün olduğu gibi, milletin önüne Nevruz Günü düşmüştür. Nevruz’da yanan ve yakılan ateşler sevgileri pekiştirmiş, bağlılıkları güçlendirmiştir. Balkanlar, Ortadoğu ve Avrasya’yı kapsayan çok büyük bir alanda milyonlarca soydaşımız Nevruzla bahara uyanmıştır.”
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER