ANKARA
Devlet Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'yi çok tehlikeli bir tartışma ve kamplaşma girdabına sürüklemek maksadıyla el ovuşturan, hava koklayan, fırsat kollayan menhus emeller ve karanlık çevrelerin son günlerde tahrik kampanyalarına hız verdiğini belirtti.
Türkiye'nin sinir uçlarını tahriş ve tahrip etmek niyetiyle müsait ortam yoklayan mihrakların iç barış ve toplumsal huzuru kirli bir senaryo çerçevesinde bozma teşebbüslerinin gözlerinden ve dikkatlerinden kaçmadığını dile getiren Bahçeli, şöyle devam etti:
"Kaos failleri ile kargaşa figüranları son kozlarını oynamak için tekrar nifak sahnesine çıkmışlardır. Bu kapsamda tezahür eden vahim gerçekler tüm çarpıcılığıyla ortadadır.
Aziz milletimizin milli ve manevi hassasiyetleriyle ters düşmüş kör ideolojiler ve köhne siyasi kesimler emperyalizmin kurşun askerliğine soyunmuşlardır. Başörtüsü meselesinin mutabakatla çözülmesini hala kabullenemeyen, bir türlü hazmedemeyen çorak ve çürük siyasi zihniyetlerin inanç ve insan haklarına tahammülsüzlükleri maalesef yeniden nüksetmiştir.
Adaleti kıyafette arayan, ahlakı şekilde araştıran, üstelik insani haslet ve imani haysiyetle açıktan çatışan zorbaların başörtüsü nefretleri ilkel ve ilkesiz bir anlayışın göstergesidir."
Bahçeli, demokrasi ve özgürlük istismarının kaldıracıyla güç bela ayakta duran ayıplı siyaset temsilcilerinin zillet ve rezalet çukuruna artık iyice gömüldüklerinin belirterek, "Türk milleti, mayaları ve meşrepleri lekeli güruhun gizil ve gizli amaçlarını ferasetle tefrik ve tespit etmiştir.
Başörtüsü üzerinden kutuplaşma dinamiklerini harekete geçirmeyi planlayan faşist ve faziletsiz simalara elbette müsaade edilmeyecek, her zamanki gibi oyunları isabetle bozulacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Bu konuda CHP'nin nerede durduğunu netleştirmesi, "dürüst" ve "pürüzsüz" hareket edecek siyasi erdemi göstermesi gerektiğini vurgulayan Bahçeli, "Çünkü CHP'nin olduğu her yerde hizip, husumet ve huzursuzluk vaki bir çarpıklık olarak belirginlik kazanmaktadır.
Zillet ittifakının söylemleri, siyaset metotları, kamuoyuyla ilişkileri ve irtibat kanalları sakat ve sancılıdır. Bunların medyaya yuvalanmış çıkarcı yandaşları da Türkiye'nin kazanımlarını, diriliş ve yükseliş çabalarını karalamak ve kötü göstermek için faaliyet halindedir." ifadesini kullandı.
"Ayasofya'nın açılışını 'felaket' gibi lanse etmek utanç verici alçalmadır"
Devlet Bahçeli, Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi'nin açılmasının, 2020 yılının felaket ve gözyaşı olaylarından birisi olarak lanse edilmesini "kaygı ve utanç verici bir alçalma" olarak nitelendirdi. Bu üslubun Türk ve İslam düşmanlarının üslubu olduğuna işaret eden Bahçeli, şunları kaydetti:
"Kimin sözcüsü, kimlerin gözcüsü oldukları esasen belli olanların Türkiye'nin tarihi ve egemenlik haklarına kastetme düşüncesi zulme taşeronluk, 'Megali İdea' zırvalığına teşrifatçılıktır. Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi'nin kilitlerinden kurtulup Müslüman vicdanlarla buluşması 2020 yılının muhteşem bir olayı, millet nazarında unutulmayacak bir zafer anıdır.
Ziyadesiyle meydandır ki bu kutlu açılışı çekemeyenler iddia ve ilan ettikleri felaket tablosunun asıl yüzleridir. Anlaşıldığı kadarıyla iç ve dış işgal cephesinin eşzamanlı provokasyonları 2021 yılında da devam edecektir. Ancak Türk milleti basiretlidir, şuurludur, kudret, kuvvet ve ufuk sahibidir. Bu itibarla teşkil edilen zillet ve husumet cephesinin şımarıklıklarına asla izin ve imkan vermeyecektir."
"Başbuğ'un düşünceleri sakıncalı ve sorunludur"
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin demokratik nitelikli sosyal bir hukuk devleti olduğunu anımsatarak, "Geçmişin hüzünlü sayfalarını karıştırıp her tarafa çekilebilecek şifreli ifadelerle darbelere bahane üretmek iyi niyetle izah edilemeyecektir.
Genelkurmay Eski Başkanı Sayın İlker Başbuğ'un, 4 Ocak tarihinde Cumhuriyet Gazetesi'nde neşredilen düşünce ve kanaatleri her zaviyeden sakıncalı, her cepheden sorunludur." görüşünü paylaştı.
Başbuğ'un mantık hatalarının ve kafa karışıklığının ileri düzeyde olduğunu kaydeden Bahçeli, şu değerlendirmede bulundu:
"'27 Mayıs 1960 darbesinden önce şayet bir erken seçim tarihi açıklansaydı darbe önlenebilirdi' demek tam bir gaflet, tam bir garabettir.
Sayın İlker Başbuğ, erken seçim kararı almış bir hükümete karşı yapılan darbeyi gayrimeşru, erken seçim kararı almamış bir hükümete yapılan darbeyi de zımnen makul ve meşru kabul etmektedir.
Bu ifadeler normal karşılanacak ve sineye çekilecek bir durum sayılamayacağı gibi vesayetçi ve anti demokratik bir açmazdır. CHP'nin başını çektiği zillet ittifakının erken seçim dayatması ve zorlamasıyla Sayın Başbuğ'un sözleri üst üste koyulduğunda, muhtemel gelişmelerle ilgili tuhaf ve düşündürücü bir illiyet bağının kurulması abartılı ve afaki bir değerlendirme olmayacaktır."
Sonuçları bakımından ve toplumsal bünyede açtığı derin yaralar itibarıyla hiçbir darbenin masum ve mazur gösterilemeyeceğini belirten Bahçeli, özellikle 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 tarihlerinde yaşanan Talat Aydemir vakaları ile 15 Temmuz darbe girişimini ayrı yorumlamanın, bu suretle 22 Şubat ve 21 Mayıs müdahale girişimlerini aklamaya çalışmanın esef ve endişe verici bir yanlış olduğunu vurguladı.
"Darbe cinayettir, melanettir, ihanettir"
Ekonomik sorunlarla darbeler arasında sebep sonuç ilişkisi kurmanın, dünya ekonomisinin çok ciddi kayıplar verdiği yeni tip koronavirüs (Kovid-19) günlerinde, siyasal istikrar ile ekonomik istikrar arasındaki bağlantıya atıf yapmanın oldukça kuşkulu ve zorlama bir analiz olacağını dile getiren Bahçeli, "Demokrasiye ve millet iradesine silah doğrultmak, buna heves etmek, bunu aklından geçirmek büyük bir suçtur.
Darbe cinayettir, melanettir, ihanettir." ifadesini kullandı.
İlker Başbuğ'un tarihe geçmiş olayları "şöyle olsaydı böyle olurdu" bağlamında ele almasının hem bir spekülasyon hem de nesnel gerçeklere aykırı olduğuna dikkati çeken Bahçeli, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
"Tarih, yanlışlara kılıf aranacak, objektif esaslardan koparılacak, eğip bükülecek, hatta keyfi sonuçlar çıkarılacak bir yapboz tahtası değildir. Aksi davranışlar tarihe hakaret, tarihçilere hürmetsizliktir. Darbeler arasında mukayese yapmak ya bilgisizliğin ya da bilip de asıl hedefi perdeleyen mahsurlu bir mizacın eseridir.
Tam da bu esnada, bir gazeteci müsveddesinin, aklı ve kalemi kiralanmış bir şahsın 'Sayın Erdoğan'ın gitmesi için büyük bir halk öfkesi ya da doğal afet lazım' demesi demokrasi ve millet iradesi düşmanlığına esaslı bir örnektir."
Bu tip zihniyetlerin düştükleri uçurumda debelenirken, Cumhur İttifakı'nın 2023'ü kucaklayacak, sonraki yılların stratejik ve reformist mimarisini heves ve heyecanla planlayacağını ifade eden Bahçeli, "Doğal afetlere umut bağlayanların, halk öfkesinden medet umanların, askeri müdahalelere bel bağlayanların, insanım diye ortalıkta gezinmesi, düşünce ve ifade özgürlüğünü maske olarak kullanmaları başlı başına hezeyan ve çelişki yumağıdır." görüşünü dile getirdi.
"Hiç kimse sokakların karanlığından ikbal beklememeli"
Bahçeli açıklamasında, Türkiye'nin kaybetmesi, işgal ve istilaya uğraması için pusuya yatanların yine mahcup olacağını, mağlubiyet yaşayacağını ve ters köşeye yatacağını bildirdi.
"Büyük Türk milleti, egemenliğine ve hükümranlık haklarına hayasızca meydan okuyan sefilleri tarihin çöp sepetine fırlatıp atacaktır." ifadelerine yer yeren Bahçeli, "Hiç kimse sokakların karanlığından ikbal ve istikbal beklememelidir. Bilhassa Türk gençliği terör örgütlerinin kışkırtmalarına kapılmamalı, temennim odur ki uyanık olmalıdır." açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne atadığı isim üzerinden süren tartışmalara da değinen Bahçeli, şunları kaydetti:
"Bir süredir Boğaziçi Üniversitesine atanan rektörle ilgili suni itiraz ve organize tepkiler gündemdedir. Kanuna uygun bir atamaya terör yöntemleriyle karşı çıkmak, bu vesileyle Boğaziçi Üniversitesinden bir Gezi Parkı kalkışması çıkarmaya niyetlenmek başı ezilmesi gereken bir komplodur.
CHP'nin, İP'in, HDP'nin provoke ettiği, PKK, MLKP, DHKP-C'nin alevlendirdiği protestoları bir sokak hareketine dönüştürme ısrarları ateşle oynamaktır.
Yazılı ve görsel medya vasıtasıyla gerilimi tırmandıranlar, darbe imalarını örtbas etmeye çalışanlar, hatta mezkur rektör atama yöntemini tenkit edenler, Allah muhafaza, 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsü başarılı olsaydı durumlarının ya da konumlarının ne olacağını, ülkemizin ne hallere düşeceğini sorgulama zahmetine hiç niyet etmişler midir?"
Devlet Bahçeli, Boğaziçi Üniversitesindeki tepkiler sırasında Türk polisine yönelik söylenen sözlere de tepki göstererek, "Bunun yanı sıra kahraman Türk polisine 'katil' demek şerefsiz bir iftiradır ve bu iftiranın taraflarının öğrenci olması imkansızdır.
Gerçekten de gözaltına alınan 17 kişi arasında sadece 2 kişinin bahse konu üniversitenin öğrencisi olması her şeyi gözler önüne sermektedir. " ifadesini kullandı.
"Muhataplarını ikaz ediyorum"
"Boğaziçi Üniversitesine meşru ve hukuken geçerli bir rektör atamasını gerekçe olarak gösterip Türkiye'nin boğazını sıkmak isteyenlerin terörizmin piyonları ve öğrenci kılıklı bölücüler" olduğunu belirten Bahçeli, şu açıklamayı yaptı:
"CHP'nin İstanbul İl Başkanıyla Büyükşehir Belediye Başkanının bölücü ve yıkıcı odakların mihmandarı olmaları kepazeliktir ve fiilleri Cumhuriyet savcılarının görev alanına girmektedir.
Darbe imaları, erken seçim dayatmaları, ekonomik sorunlardan siyasal sonuç elde etme gayretleri ortadayken, bunun üstüne üniversitelerde öğrenci olaylarının fitilini tutuşturma arayışları vatana ihanettir.
Geçmişte pek çok defa yaşandığı üzere, üniversitelerde çıkan olayların siyasal bir hüviyet kazanması, ardından da iç ve dış çıkar gruplarının güdümüne girmesi ağır bedellere, öngörülemeyecek hadiselere neden olabilecektir.
Muhataplarını ikaz ediyorum; 1980 öncesi yarım kalmış bir mücadeleyi bir vesileyle tamamlamaya hiç kimse tevessül etmemelidir."
Bahçeli, açıklamasında ayrıca "Boğaziçi Üniversitesine yasal yollardan rektör atanmış ve konu kapanmıştır. Buna tahammül edemeyenlerin şanslarını fazla zorlamamaları, anarşist projelere kapılmamaları hassaten tavsiyemdir.
Milliyetçi Hareket Partisi, üstünlerin ve elitlerin hukukuna değil, hukukun üstünlüğüne inanmaktadır." değerlendirmesine yer verdi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğunu hatırlatan Bahçeli, "Türkiye'de sokak hukuku yoktur, zillet hukuku yoktur, taviz hukuku yoktur, teslimiyet hukuku yoktur, 'var' diyenler hukuk ve millet önünde menfur eylemlerinin sonuçlarına muhakkak surette katlanacaklardır." uyarısında bulundu.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com