BAYBURT (AA) - Akademisyen ve ressam Hüsamettin Koçan, hayatından izler taşıyan ve göçü konu alan "Ayağımdaki Diken" adlı 44. kişisel sergisini, çocukluğunda babasının gurbetten dönmesini beklediği tepede kurduğu ve "Avrupa Konseyi Müze Ödülü"ne sahip Baksı Müzesi'nde sanatseverlerin beğenisine sunacak.
Prof. Dr. Koçan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Bayburt'un yıllardır ülkenin en yoğun göç veren illeri arasında yer aldığını söyledi.
Babasının, gurbette çalışarak ailesinin geçimini temin ettiğini belirten Koçan, şöyle devam etti:
"Çocukluğumda, şimdi müzenin bulunduğu tepede babamın gurbetten gelmesini beklerdim. Belki de müzenin kurulmasına etken olan şey, bu bekleme meselesidir. Bekleyen çocuğu anlamaya ve ona el uzatmaya çalıştım. O çocuğun daha uzun süre bu tepelerde beklemesini istemediğim için müzeyi yaptım. Sergiyi, müzenin yapılış sürecini de içine alan uzun bir öyküye, hikayeye dönüştürmeye çalıştım."
Annesi, kendisi ve kardeşleri için gurbete giden eş ve babayı bekleme durumunun aslında bir travma olduğuna dikkati çeken Koçan, duygularını şöyle aktardı:
"Bilinmeyene giden ve ne zaman döneceği belli olmayan bir baba... Çocuklukta yaşanan o travma, sizi giderek eskiyi hatırlamaya, geçmişle ilişki kurmaya itiyor çünkü hayatınızdaki en güçlü vurgu, en derin iz o ve o iz benim sanatımı kökten etkiledi. Onun için de benim sanatım bir yanıyla geleneği hep var saydı, kendi içinde canlı tuttu. Öteki yanıyla da bir gelecek, yenilik inşa etmeye çalıştım."
Sergi 12 Temmuz'da açılacak
Koçan, beklemenin bir gelecek düşüncesi, umut olduğunu dile getirerek "Beklerken hasret ve çile yaşarsınız ama o bekleme ve gelecek umudunu taşıyor olmak son derece zenginleştirici bir durum ve olgudur." dedi.
Çocukluk döneminde köyde ayağına diken battığını ve yaklaşık 4 ay sonra çıktığını anlatan Koçan, bu anıdan yola çıkarak 12 Temmuz'da açacağı sergiye "Ayağımdaki Diken" adını verdiğini söyledi.
Serginin kent merkezine 45 kilometre mesafedeki Bayraktar (Baksı) köyüne 17 yılda kurduğu müzede açılacağını ifade eden Koçan, herkesin hayatında sürekli öne çıkan, bir şekilde kendini hatırlatan anılar olduğuna işaret etti. Koçan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Sergideki çalışmaları 'Bu işi anılarıma terk etmeliyim.' diyerek hazırladım. Gurbeti farklı tekniklerle izleyiciyle buluşturacak sergide, yörede geçmiş yıllarda hemen herkesin deneyimlediği çeşitli olay ve durumları sanat yoluyla anlatmaya çalıştım. Yer sofrasından yola çıktım ve giderek sonsuzluğa bir yolculuk inşa ettim. İnşa ettiğim şey gitmeyi ve gitmenin içinde taşıdığı derinliği anlatıyor. Evimizde tandırın bulunduğu alanda oynar, uyur, masal dinlerdik. Ben oradaki masaya çok şey borçlu olduğumu düşünüyorum. O masa benim için hep çok yüksekti ve üstüne tırmanılması gerekiyordu. Sergi için şimdi dahi üstüne tırmanamayacağım kadar büyük bir masa inşa ettim."
Köpekleri yırtıcı hayvanların saldırısından korumak amacıyla boyunlarına demir ustalarının hazırladığı çengellerin takıldığını anımsatan Koçan, sergide bu duruma da gönderme yapan ve çengeli yüz misli büyüten güncel çalışmanın yer aldığını anlattı.
Koçan, sergide, yöre sakinleri tarafından "huy kesen adak ağacı" olarak adlandırılan ağaçtan yola çıkarak yaptığı resim ve plastik heykel, ilkokul ödevinden hazırladığı yerleştirme ve "Sona" adında evlatlık verilen komşularının gidişini anlatan çeşitli resimler de bulunduğunu paylaştı.
"Sergideki temaların hem aktörü hem de anlatıcısı durumundayım"
Sergideki çalışmaların çocukluğunun ve hayatının tamamına ilişkin iki yorum taşıdığına dikkati çeken Koçan, "Çalışmaları öncelikle çocukluğumda yaşadıklarımdan yola çıkarak hazırladım, ardından da 70 yıllık tecrübemle yeniden yorumladım. Sergideki temaların hem aktörü hem de anlatıcısı durumundayım. Onun için burada iki Hüsamettin Koçan'dan söz edebiliriz." dedi.
Koçan, sergide çocukluktan başlayan ve bugüne uzanan süreci anlattığını vurgulayarak şöyle konuştu:
"Çoruh Vadisi'ne bakan ıssız bir tepenin üzerinde bulunan müzedeki serginin izleyiciyi baskı altına alan, kuşatan, izleyiciye soluk alma şansı vermeyen, sert ve kendi iddiasını haykıran bir sergi olmasını istemiyorum. Hayatım gibi sessizlikle ziyaretçileri kendi içine davet eden ve o sessizlikte bir derinlik paylaşan sergi olsun istedim. Temalar benim çocukluk dönemime ait. Buraya gelen izleyici sessizliği deneyimleyecek bu sessizlik içinde bir yolculuğa gidecek."
Ziyaretçilerin, çocukluklarında zihinlerinde asılı kalmış çok sayıda olayı deneyimleyeceğini düşündüğünü belirten Koçan, şunları kaydetti:
"Sergi, seyirlik olmanın ötesinde paylaşmayı öneriyor. Benim algımı, hayat karşısında duruşumu anlatan bir sergi. Bu nedenle seyirlik olmaktan daha çok paylaşmayı öneren sergi, kendi sessizliğiyle izleyiciye alan açacaktır. Ziyaretçilerin bir sanatçının çocukluğundan 70 yaşına kadar yaptığı yolculuğun sessiz paylaşımına tanık olacaklarını düşünüyorum."
Çağdaş ve geleneksel sanatları 2010 yılından itibaren aynı çatı altında barındıran, atölyelerle yöre insanına eğitim ve istihdam imkanı sağlayan Baksı Müzesi, 2014 Avrupa Konseyi Müze Ödülü'ne sahip. Baksı Müzesi, ayrıca 2014 yılında TBMM Onur Ödülü'ne layık görülmüştü.