VİYANA
Avusturya'da halk, 4 Aralık'ta yeni cumhurbaşkanını belirlemek üzere sandık başına gidecek.
Yaklaşık 15 yıldır koalisyonla yönetilen Avusturya, Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) ve Halk Partisinin (ÖVP) oluşturduğu koalisyon hükümeti ile yönetiliyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda koalisyon partilerinin adaylarının saf dışı kalmaları, aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisinin (FPÖ) adayı Norbert Hofer ve Yeşiller Partisinin (Grüne) adayı Alexander Van der Bellen'in karşı karşıya kalmasına neden oldu.
Kamuoyu yoklamaları Hofer'in yüzde 52, Van der Bellen'in yüzde 48 oy alacağını gösteriyor. Hofer’in seçimi kazanması, başta Avusturya olmak üzere Avrupa’nın genelinde yükselişte olan yabancı ve İslam karşıtı sağ partilerin elini güçlendireceği ve ırkçı söylemlerin yönetime taşınacağı korkusunu tetikliyor.
Norbert Hofer
Aşırı sağcı Hofer, İslam ve Türkiye karşıtı açıklamalarıyla biliniyor. İslam’ın Avrupa’ya ait olmadığını söyleyen Hofer, bu güne kadar sürdürülen yanlış yabancı politikaların sorunlara neden olduğunu vurguluyor.
Sığınmacı karşıtlığıyla bilinen Hofer, Avrupa’nın dış sınırlarının güçlendirerek sığınmacı akınının durdurulabileceğini ve Akdeniz’de kurtarılan sığınmacıların Libya’ya gönderilmesini savunuyor.
Başörtüsünün kadını aşağıladığını ileri süren Hofer, burka ve başörtüsünün kamusal alanda yasaklanması gerektiğini ifade ediyor.
Alexander Van der Bellen
Sığınmacı bir ailenin çocuğu olduğunu vurgulayan Van der Bellen, savaş sebebi ile sığınmacı durumuna düşenlere kucak açılmasını, ancak ekonomik nedenler ile gelenlere karşı daha temkinli olunmasını savunuyor.
Van der Bellen, terör örgütü PKK'ya açık desteği ile biliniyor.
Burka ve başörtüsü yasağı tartışmalarını aptalca bulduğunu ifade eden Van der Bellen, kendisinin görev süresinde Türkiye’nin AB’ye girebileceğini zannetmediğini ifade etti.
dikGAZETE.com