Genel

Asya-Pasifik’te Çin'e karşı ABD-Hindistan ittifakı

Hindistan’ın, ABD ile stratejik ittifakı bölgesel dengelerde daha belirleyici olmasına imkan verirken, Asya-Pasifik’teki hassas dengeler açısından soru işaretlerine yol açıyor.

Asya-Pasifik’te Çin'e karşı ABD-Hindistan ittifakı
25-10-2017 17:01

Ä°STANBUL (AA) - ZERRAR CENGÄ°Z - Son yıllarda hayata geçirdiÄŸi geniÅŸ çaplı kalkınma projeleriyle dünya genelinde en hızlı büyüyen ekonomilerden biri haline gelen Hindistan, buna paralel olarak bölgesel ve küresel ölçekte siyasi ve askeri nüfuzunu da geniÅŸletmeye çalışıyor. 1 milyar 300 milyonun üzerindeki nüfusuyla Güney Asya’nın baÅŸlıca aktörlerinden biri haline gelen Hindistan’ın, ABD ile tesis ettiÄŸi yakın ittifak iliÅŸkileri bölgesel dengelerde daha belirleyici olmasına imkan verirken, halihazırda sınır ihtilaflarından, silahlanma ve enerji kaynaklarının paylaşımına kadar birçok alanda farklı güçler ve ittifak eksenlerinin rekabetine sahne olan Asya Pasifik’in geleceÄŸi açısından ise soru iÅŸaretlerine yol açıyor.

ABD'nin Çin’e karşı bir denge unsuru olarak Hindistan’ı seçtiÄŸi ve Asya-Pasifik bölgesine yönelik güç projeksiyonunda Hindistan’ın baÅŸlıca rolü üstleneceÄŸine iliÅŸkin en açık mesajlar, bu hafta Yeni Delhi’ye ilk ziyaretini yapacak olan ABD DışiÅŸleri Bakanı Rex Tillerson’dan geldi.

ABD ile Hindistan arasında "100 yıllık stratejik ortaklık" vizyonunu ÅŸekillendirmek hedefiyle Hindistan’a giden Tillerson, geçen hafta Çin Komünist Parti Kongresi’nin açılış gününe denk gelen konuÅŸmasında, Hindistan’dan övgüyle söz ederken, Pekin yönetimine de diplomasinin ihtiyatlı üslubunu zorlayacak ÅŸekilde ağır ithamlarda bulundu. Hindistan ile ABD’nin yerkürenin iki tarafında istikrarın dayanakları olduÄŸunu söyleyen Tillerson, “Hindistan’ın, uluslararası platformda güvenilir bir partnere ihtiyacı var. Açıkça ifade etmek istiyorum: Ortak deÄŸerlerimiz, küresel istikrar, barış ve refah vizyonumuzla ABD iÅŸte bu partnerdir” ifadelerini kullandı. KonuÅŸmasında Çin’i uluslararası, kural temelli düzeni baltalamakla itham eden Tillerson, Çin’in Güney Çin denizindeki provokatif eylemleriyle uluslararası hukuk ve normlara doÄŸrudan meydan okuduÄŸunu ileri sürdü.

ABD’li yetkililer, “Yeni Pasifik” ismiyle anılan ve hem BaÅŸkan Trump’ın hem de Tillerson’un ortak önceliÄŸi olan projenin, Avustralya, Hindistan, Japonya ve ABD’den oluÅŸan dört aktörün çok geniÅŸ bir bölgeye “çapa atmak” suretiyle yeni ticaret ve güvenlik standartlarının belirlenmesini öngördüÄŸünü ve doÄŸal olarak bu denklemde Çin’in dışarıda bırakılacağını ifade ediyor.

ABD-Hindistan arasında artan askeri işbirliği

ABD yönetiminin Hindistan'a tayin ettiÄŸi merkezi rol, üst düzey yetkililerin açıklamalarında açıkça ifade ediliyor. ABD’nin Güney ve Orta Asya iÅŸlerinden sorumlu DışiÅŸleri Bakan Yardımcısı Vekili, Afganistan ve Pakistan Özel Temsilci Vekili Alice Wells, geçtiÄŸimiz aylarda yaptığı açıklamada, Washington’un Hindistan’ı büyük bir stratejik ortak olarak gördüÄŸünü ifade etmiÅŸ, Yeni Delhi'nin bölgeye barış ve istikrar getirilmesinde kilit rol oynamasını istediÄŸini, bu çerçevede ABD'nin Hindistan'ın askeri gücünü tahkim edecek nükleer parça/bileÅŸen satması arzusunu dile getirmiÅŸti.

Wells’in, Hindistan Deniz Kuvvetleri’nin birkaç yıldır envanterine katmayı çok istediÄŸi "deniz gözetiminde uzun süre dayanabilen 'Sea Guardian' çok modlu deniz yüzey arama radarı” ve geliÅŸmiÅŸ bir tanımlama sistemine sahip “Ä°nsansız Uçak Sistemi’ni (UAS)” Hindistan’a satma konusunda "benzeri görülmemiÅŸ bir teklif" yapıldığını da açıklamıştı.

Washington’un bu sistemi en yakın savunma müttefiklerinden sadece birkaçına verdiÄŸi hesaba katıldığında, ABD'nin dış politikasındaki büyük deÄŸiÅŸiklik, ABD-Hindistan askeri iliÅŸkilerinde gelinen nokta ve bu iliÅŸkilerin Asya ile sınırlı kalmayıp Pasifik’te artan Çin nüfuzuna karşı bir denge unsuru olarak kullanılmasının hedeflendiÄŸi anlaşılabilir.

Hindistan-ABD stratejik iÅŸbirliÄŸi dengeleri deÄŸiÅŸtirecek

Çin’in doÄŸu ve güney Çin denizindeki sivil/askeri yapılanması, bölge ülkeleriyle askeri iÅŸbirlikleri, doÄŸrudan Hint Okyanusu’na açılan Myanmar, BangladeÅŸ, Pakistan ile iliÅŸkilerini geliÅŸtirmesi vb durumlar CIA Uzak Asya Uzmanı Micheal Collins’in ifade ettiÄŸi gibi "Çin’in, Washington nazarında Rusya'dan daha büyük bir tehdit" olarak algılanmasına yol açıyor.

Pekin yönetiminin, Pasifik’ten Afrika’ya uzanan geniÅŸ bir coÄŸrafyada askeri, siyasi ve ekonomik boyutlarıyla nüfuzunu artırması ve bütün bu sürecin ABD’nin mevzi kaybetmesiyle neticelenmesi, Washington’un endiÅŸelerini destekler mahiyette.

ABD’nin tarihsel olarak bölge ülkelerini Çin’e karşı ortak bir hatta hizalama stratejisine mukabil, Güney Çin Denizi baÅŸta olmak üzere özellikle ASEAN bölgesindeki sorunlarını, ABD’nin geleneksel müttefikleriyle doÄŸrudan görüÅŸerek ve ikili anlaÅŸmalar imzalayarak aÅŸmaya çalışan, Cibuti’de ilk denizaşırı üssünü kuran ve son olarak Sri Lanka’nın en önemli limanlarından birinin yüzde 70’lik hissesini satın alan Çin, uluslararası platforma ABD’nin baÅŸlıca rakibi olarak öne çıkıyor.

Washington ise bu ‘tehdide’ karşı stratejik bir tercih olarak Hindistan’la iliÅŸkilerini hızla geliÅŸtiriyor. Son 10 yılda Hindistan’a silah satışını 15 milyar dolara çıkaran ve önümüzdeki yedi yıl içerisinde bu ülkede 30 milyar dolarlık askeri modernizasyon projeleri gerçekleÅŸtirmeyi planlayan ABD’nin, askeri sahadaki iÅŸbirliÄŸini siyasi sonuçlara tahvil etme çabası, Yeni Delhi’nin Washington tarafından Afganistan barış sürecine dahil edilmesiyle tezahür ederken, önümüzdeki dönemde Hindistan’ın, bir bakıma ABD’ye vekaleten bölgede farklı misyonlar üstleneceÄŸi sancılı bir hareketliliÄŸin iÅŸaretleri olarak yorumlanabilir.

Bölgede artan askeri hareketlilik

ABD’nin, temmuz ayında, Asya-Pasifik’teki en yakın müttefiki Japonya ve Hindistan hava ve deniz kuvvetlerinin katılımıyla düzenlediÄŸi “Malabar 2017” ortak deniz tatbikatı, Washingon-Yeni Delhi hattındaki yakınlaÅŸmanın askeri veçhesini ortaya koyarken, esas olarak Çin’e yönelik kararlılık mesajının verildiÄŸi bu tatbikatla Hindistan’ın Çin’e karşı etkin bir denge unsuru olarak öne çıktığını da gösterdi. Asya-Pasifik bölgesinin iki ucunda yer alan Hindistan ve Japonya’yı yan yana getiren bu askeri tatbikata ABD’nin, dünyanın en büyük uçak gemisi, Japonya’nın ise nükleer denizaltısıyla katılarak hem bölgeye hem de oluÅŸan yeni ittifak eksenine verdikleri önemi sergilemiÅŸ oldular.

Buna mukabil Çin ise en geliÅŸmiÅŸ araÅŸtırma gemisi Kexue ile "ABD casus uçaklarının burnunun dibinde" Asya-Pasifik sularındaki en büyük ABD askeri üssünün arka bahçesinde bir ay boyunca (5 AÄŸustos-5 Eylül) faaliyette bulunduÄŸunu açıkladı.

Güney Çin Denizi'nde faaliyet gösteren ABD'nin en hızlı saldırı kabiliyetine sahip nükleer denizaltılarına ve Andersen Hava Kuvvetleri Üssü ile ABD deniz üssüne ev sahipliÄŸi yapan Guam'ın güneydoÄŸusundaki denizaltıları araÅŸtıran Çin gemisi, ABD’yi tedirgin etmiÅŸ olmalı. ABD'nin geliÅŸmiÅŸ hava savunma sistemi THAAD ile korunan ve en yakın ABD toprağı Hawaii Adasına 6 bin 500 kilometre uzaklıkta bulunan ada, Çin, Japonya, Filipinler ve Kore Yarımadası'na yakınlığı nedeniyle de önemli.

6 bin askerin bulunduÄŸu, ABD ordusu için çok önemli bir konuma sahip Guam adası B-2 nükleer ve konvansiyonel silahlar taşıma kapasiteli, radara yakalanmayan hayalet bombardıman uçakları ile Kore Yarım Adası gibi potansiyel çatışma bölgelerine hızlıca ulaÅŸabilecek mesafede yer alıyor.

Pakistan-Hindistan gerilimi

Uzmanlar ABD-Çin geriliminin Pasifik'ten ziyade Asya ana kıtası üzerinde olduÄŸunu belirtseler de, yeni kaynak arayışı ve nüfuz savaşında ABD-Hindistan ortaklığının Pasifik’teki gerginliÄŸi daha da tırmandıracağı söylenebilir.

Trump yönetiminin, bütün uluslararası tepkilere raÄŸmen nükleer denemelere devam eden ve her seferinde yeni bir kritik eÅŸiÄŸi aÅŸan Kuzey Kore’ye yönelik açıkça saldırı tehdidinde bulunmasına karşın, böyle bir müdahale, yol açacağı yıkım ve ABD’nin müttefiklerine vereceÄŸi zarar hesaba katıldığında muhtemel görünmüyor. Kaldı ki ABD’nin, Kuzey Kore’nin baÅŸlıca hamisi konumundaki Çin’e raÄŸmen Pyongyang’a saldırması küresel ölçekte bir kaosu tetikleyebilir. ABD ile Çin’i doÄŸrudan karşı karşıya getirecek bir savaÅŸ durumu muhtemel görünmese de Güney Asya ve Pasifik bölgesinin, Hindistan’ın da müdahil olacağı bir çeÅŸit “vekalet savaşına” sahne olması yabana atılmayacak bir ihtimal.

Bölgede Çin’le girdiÄŸi nüfuz savaşında mevzi kaybetmek istemeyen ABD, güçlü bir “vekil” olarak gördüÄŸü Hindistan’la Hint Okyanusu’ndan Pasifik’e uzanan bölgede Çin’e karşı siyasi/askeri nüfuzunu artırmanın yolunu bir an evvel hazırlamakta kararlı görünüyor.

Nitekim, ABD Savunma Bakanı Mattis’in 5 Eylül PerÅŸembe günü Afganistan'daki Kongre toplantısında "Hindistan, Güney Asya'nın istikrarı için bir güçtür, Hindistan, Pasifik bölgesinin istikrarı için bir güçtür. Ä°ki ülke arasında mutabık kalınan büyük sözlerin gerçeÄŸe dönüÅŸtürülmesi için çalışıyoruz” diyerek Hindistan'ın büyüklüÄŸünden ötürü bölgede oynamak istediÄŸi rolün de "boyutsuz" olduÄŸunu” açıklaması bu yöndeki arayışların ufkunu belirler mahiyette.

Afganistan’da Hindistan’a biçilen rol

Hindistan’ın ABD ile tesis ettiÄŸi ve giderek derinleÅŸen ittifakın somut tezahürlerinden biri, Yeni Delhi’nin ABD’nin Afganistan stratejisine dahil edilmek istenmesi. Trump’ın açıkladığı yeni Afganistan stratejisinde Çin, Rusya, Ä°ran ve Pakistan’ın göz ardı edilmesi, buna mukabil Hindistan’ın baÅŸlıca bir aktör olarak Afganistan denklemine dahil edilmek istenmesi bölgedeki hassas dengeler üzerinde yıkıcı etkilere yol açabilir ve öngörülemeyen sonuçları itibarıyla Washington’un Afganistan stratejisinin bütünüyle iflasını da beraberinde getirebilir.

Bu endiÅŸeleri haklı çıkaracak son mesajlar, Trump kabinesinden Yeni Delhi’yi ziyaret eden ilk isim olan ABD Savunma Bakanı Jim Mattis ziyareti esnasında verildi. 26 Eylül’de iki günlük ziyaret için Hindistan’a giden Mattis’in, mevkidaşı Nirmala Sitharaman ile görüÅŸmesinin ardından verdiÄŸi “küresel terörizm tehdidini iki ülkenin de kabul ettiÄŸi ve teröristler için güvenli limanlar olamayacağı” mesajı, Pakistan’a yöneltilen suçlamalar olarak dikkat çekti.

Buna mukabil Pakistan’ın, Yeni Delhi’nin Afganistan’da herhangi bir rol üstlenmesine kesinlikle karşı olduÄŸu biliniyor. Nitekim Pakistan BaÅŸbakanı Abbasi, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuÅŸmada, “Hindistan’ın Afganistan barışında sıfır katkısı olabilir” sözleriyle ABD ve Hindistan’ın bu yöndeki arayışlarına yönelik muhalefetini net olarak ifade etti. Hindistan hükümetini Cammu KeÅŸmir'de 1989'dan beri bağımsızlık veya Pakistan’a ilhak için eylem yapan KeÅŸmir halkına karşı "yoÄŸun ve orantısız" güç kullanmakla suçlayan Abbasi, Hindistan'ın Cammu KeÅŸmir'e 700 bin asker yığmasını, “yakın tarihin en yoÄŸun askeri iÅŸgali” olarak nitelendirdi.

Aynı konuÅŸmasında ABD’nin Afganistan'daki baÅŸarısızlığından Pakistan’ın sorumlu tutulmasının çok rencide edici olduÄŸunu, ülkesinin küresel terörle mücadelede çok fedakârlık yaptığını, acılar yaÅŸadığını hatırlatan Abbasi, “hiç kimsenin günah keçisi olmayacakları" mesajını da verdi.

ABD’nin, Kabil’e 3 milyar dolarlık yardımda bulunan, Afgan güvenlik güçlerine eÄŸitim veren ve büyük çapta yatırımlarıyla günden güne bu ülkeyle ticari iliÅŸkilerini geliÅŸtiren Hindistan’ın, Afganistan’daki barış sürecine ivme kazandıracağı beklentisine karşın bu stratejinin Afganistan barışında kilit önem taşıyan Pakistan’ı dışlayarak hatta suçlayarak hayata geçirilmesi, beklenenin aksine yeni ihtilaflara yol açma potansiyeli taşıyor. Bu yaklaşım Washinton’un Güney Asya ve Pasifik’te giderek artan Çin nüfuzuna karşı güçlü bir denge stratejisi oluÅŸturması ihtimalini de zayıflatıyor.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÃœRKÄ°YE GÃœNDEMÄ°
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER