Almanya'ya 1976'da aşçıbaşı olarak gelen Fevzi İlboğa, Anadolu mutfağının birbirinden eşsiz lezzetlerini Almanlara sevdirdi.
İlboğa, Anadolu'dan Avrupa'ya uzanan göç hikayesini AA muhabirine anlattı. Adapazarı'nın Hendek ilçesinde 1942'de doğduğunu ve 43 yıl önce Almanya'ya geldiğini anlatan İlboğa, birçok ünlü isme yemek yapması nedeniyle "ünlülerin aşçısı" olarak da tanındığını söyledi.
Çırak olarak 16 yaşında başladığı meslekte 1962'de İstanbul'da katıldığı "en iyi aşçıbaşı" yarışmasında ikinci olduğunu belirten İlboğa, zamanla mesleğinde ilerlediğini, daha sonraki yarışmalarda defalarca birincilik elde ettiğini vurguladı. İlboğa, aşçılığın yanı sıra hobi olarak sazla başladığı müzik hayatında ise İstanbul'daki çeşitli gazinolarda sahne aldığını dile getirdi.
Almanya'ya 1976'da geldiğini, yabancı bayraklı bir gemide 3-4 yıl Brezilya ve Güney Amerika ülkelerinde çalıştığını vurgulayan İlboğa, ardından Hamburg'da bir restoranda aşçıbaşı olarak çalışmaya başladığını kaydetti.
İlboğa, "Daha sonraki yıllarda Köln kentinde birinci sınıf bir restorana transfer oldum. Köln'de uzun yıllar otel ve restoranlarda çalıştım. Soğuk meze, sıcak, sulu, vejetaryen yemek yaptım. Tatlı ve pasta da yapıyorum." diye konuştu.
"Ünlülerin aşçısı Fevzi usta"O dönem Türkiye'den Almanya'ya seyahat eden ünlülerin mutlaka gelip yemeğinin tadına baktığını, bu yüzden de gerek Türk gerekse Alman basınında "ünlülerin aşçısı" lakabıyla haberlerinin yayımlandığını anlatan İlboğa, şunları kaydetti:
"Önce Hamburg'da, sonra Köln'de çalıştığım restoranlara, buraya yolu düşen ünlülerin hepsi geldi. Adnan Şenses, Orhan Gencebay, Zeki Müren ve İbrahim Tatlıses gibi ünlülere yemekler yaptım. İbrahim Bey çok iyi adam, ben ona çok yemek yaptım, yanında başka sanatçılar da getirirdi. Kemal Sunal da benim yemeklerimi yedi. O dönem gerek Türk gerekse Alman gazeteler benim hakkımda 'Ünlülerin aşçısı Fevzi usta' diye haberler yaptılar. 'Fevzi usta adeta marka oldu' diye yazdı gazeteler."
Mesleğini uzun yıllar severek yaptığının altını çizen İlboğa, "Ben bir yemeği yaptığım zaman güzel yapmayı severim. İster sanatçı olsun ister olmasın, yemeğimi yiyenin memnun olması gerek. 4 büyük kitap yaptım kendime, özel yemek tariflerim var." dedi.
Yemek yaparken kullandığı yemek takımlarının önemine dikkati çeken İlboğa, "Ben her tencerede yemek yapmam, her tepside de yemek vermem, her tabağa da yemek koymam. Çalıştığım restoranda yemek yapacağım takımları ben seçerdim ve onları aldırırdım. Sadece iki çekmece bıçağım var. Her yemeğin, her şeyin bıçağı ayrı ayrıdır. Ayrıca yemek yaparken temizlik benim için çok önemlidir." diye konuştu.
"Almanlar patlıcanı bilmiyordu"Almanlara Türk mutfağını sevdirdiğine dikkati çeken Fevzi İlboğa, şöyle devam etti:
"Benim geldiğim yıllarda buradaki Almanlar Türk yemeklerini bilmiyordu. Türk yemeklerinin çoğunu bu memlekette tanıttım. Mesela, patlıcanı bilmiyorlardı. 'Bu ne olur?' diyorlardı, ben de 'yemek olur' diyordum. Patlıcanlardan vejetaryen ve kıymalı güzel yemekler yapardım, yerler 'gut, gut' derlerdi. Musakka, karnıyarık, imam bayıldı, özel salataları... Patlıcandan çok güzel yemekler var. İlk başta patron ucuz patlıcan alıp gelirdi, ben 'çekirdekli patlıcandan yemek yapmam' derdim. Gidip kalitelisini yani çekirdeksizini alırdı. Güzel yemekler yapardım. Burada Türk mutfağı zamanla İtalyan mutfağını solladı. Anadolu'dan, Türkiye'den buraya ne güzel yemekler getirdik."
Avrupa'da yetişen Türk gençlerine bir meslek öğrenmeleri tavsiyesinde bulunan İlboğa, böylelikle ne parasız ne de aç kalınacağını, mesleğin insanı her zaman güçlü ve dik yapacağını sözlerine ekledi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com