Türkiye Romatoloji Derneği ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı tarafından Bodrum’da "9. Anadolu Romatoloji Günleri" düzenlendi.
Yaklaşık 500 katılımcı takip ettiği toplantıda, 11 adet Panel, 10 adet Konferans, 7 adet Uydu Sempozyum gerçekleştirildi ve 56 poster bildiri sunuldu. Her yıl Mayıs ayının ilk haftası Cumartesi günü “Dünya Ankilozan Spondilit Günü” olması nedeni ile Türkiye Romatoloji Derneği, romatizmal hastalıkların toplumun geniş kesimlerince tanınması ve romatizmalı hastaların mümkün olduğunca erken dönemde doğru tedaviye ulaşarak sağlıklı bir yaşam sürmesi konusu basın toplantısında anlatıldı. Bodrum Hilton otelde düzenlene basın toplantısına Kongre Başkanı Prof. Dr. İhsan Ertenli, Prof. Dr. Sedat Kiraz, Prof. Dr. Seza Özen, Prof. Dr. Şule Apraş Bilgen, Doç. Dr. Ömer Karadağ basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. İnsan sağlığı açısında birçok konuya değinen konuşmacılar özellikle internetten okunan birçok sağlık konusundaki yazılara ve bitki ilaçlarına inanılmamasını tavsiye etti.
Kongre Başkanı Prof. Dr. İhsan Ertenli, her yıl Mayıs ayının ilk Cumartesi gününün Dünya Ankilozan Spondilit (AS) günü olduğunu belirterek, hastalığın bel ağrısı ile kendini gösterdiğini söyledi. Ertenli, bel ağrısı ile ilgili açıklamalarda bulunarak, "Türkiye Romatoloji Derneği "Bel Ağrınızı Sorgulayın" başlıklı bilinçlendirme kampanyası ile AS'nin erken dönemdeki en önemli bulgusu olan inflamatuvar bel ağrısı farkındalığını artırmayı ve inflamatuvar bel ağrısı olan hastaların en kısa sürede bir romatoloji uzmanına başvurarak uygun tanı ve tedaviye ulaşmasını sağlanmalı. Sıklıkla genç erkeklerde görülen, hayatı ve hareketi kısıtlayan, ağrıya, iş görmezliğe, psikolojik sorunlara ve ileri evrelerde bazı hastalarda kamburluğa neden olabilen Ankilozan Spondilit (AS) hastalığı için www.belagrinisorgula.com web sitesi üzerinden doğru teşhis ve tedavi için toplumda farkındalık yaratmak hedefleniyor. Türkiye Romatoloji Derneği, 'Bel Ağrınızı Sorgulayın' kampanyası dahilinde, getirdiği fiziksel ve psikolojik sorunlarla toplumsal yükü ve maliyeti oldukça fazla olan engelleyici bir sağlık sorunu olan Ankilozan Spondilit (AS) hastalığı ile ilgili bilinç uyandırmayı hedefliyor” diye konuştu.
3 AYDAN UZUN SÜREN VE İSTİRAHAT İLE ARTAN BEL AĞRISINA DİKKAT
Kongre Başkanı Prof. Dr Sedat Kiraz Artan da, bel ağrılarına dikkat çekerek, “Türkiye’de yüzde 16,4 ile sağlık sistemine başvuruların başında bel ağrısı gelmektedir. Ülkemizde yaklaşık 2 yüz bin kişiyi etkileyen ciddi bir hastalık olan AS hastalarının yüzde 40’ı hasta olduklarını ve hangi doktora gideceğini ne yazık ki bilmemektedir. Bu hastalara romatoloji uzmanları bakmaktadır. Türkiye'de AS tanısı, hastaların doktora ilk başvurdukları tarihten ortalama 8 yıl sonra konabilmekte fakat hastaların başvurduğu ilk hekimin romatolog olması halinde bu süre kısalabilmektedir. Fakat bu sayı Türkiye’de 250’yi geçmemekte, bu nedenle hastaların doktora erişiminde sıkıntılar yaşanmaktadır. İnflamatuvar bel ağrısı, aralarında AS’nin de bulunduğu önemli bazı romatizmal hastalıkların erken dönemdeki en önemli bulgusudur. 40 yaş öncesinde başlayan, 3 aydan daha uzun süre devam eden, aniden değil yavaş yavaş başlayan, sabahları yataktan kalkmayı zorlaştıran, istirahat ile geçmeyip hareket etmekle azalan ve ’inflamatuvar bel ağrısı‘ adı verilen bu ağrıya sahip kişilerde AS olma muhtemellığı bulunmaktadır. Bu romatizmal hastalıklar erken teşhis edildiğinde kontrol altına alınabilmekte, böylece hastaların yaşamlarına ağrısız ve hareket kısıtlılığı olmadan devam etmeleri sağlanabilmektedir. AS hastalarının mümkün olan en kısa zamanda doğru teşhis ve tedaviye ulaşarak fonksiyonel durumlarının ve yaşam kalitelerinin iyileştirilebilmesi için inflamatuvar bel ağrısı farkındalığının artırılması gerekmektedir" şeklinde konuştu.
ERKEKLERDE DAHA SIK GÖRÜLÜYOR
Prof. Dr. Sedat Kiraz, erkeklerde kadınlardan daha sık görülen AS hastalığı olduğuna dikkat çekti. Kiraz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hastaların çocuklarını kucaklarına alıp kaldırmalarını, onlarla doyasıya oynamalarını, gece rahat uyumalarını, hatta çoraplarını, ayakkabılarını giymelerini bile engelleyebilmektedir. Hastalarda yol açtığı engellenme duygusu, psikolojik sorunlara yol açabilmekte, hastalığın neden olduğu problemlerin yelpazesini daha da genişletmektedir. AS çoğunlukla genç yaşlarda ortaya çıkan ve omurga, kuyruk sokumu kemiği ile leğen kemiğini birleştiren sakroiliyak eklemleri etkileyen bir romatizma hastalığıdır. Genç yaşlarda en üretken çağda ortaya çıkan bu hastalık, sabahları yol açtığı tutukluk nedeniyle işe gitmeyi zorlaştırmakta, çalışma hayatına ara verilmesine dahi yol açabilmektedir. Birçok kişi için hayatı anlamlı kılan gündelik rutin işler, doğru tanı ve tedaviye ulaşamayan AS hastaları için ne yazık ki mümkün değildir. AS’de bel ağrısı dışında sırt, boyun ve kalçaların arka kısımlarında da ağrı hissedilebilir. Hastalığın son aşamasında bazı hastalarda toplum arasında ’kamburluk‘ olarak bilinen sırt ve boyun deformasyonu görülebilir. AS’nin bel fıtığındaki ağrıdan en önemli farkı, ağrının istirahat halinde artması ve aktiviteyle (hareketle) azalmasıdır. Her 100 ankilozan spondilit hastasından 7’sinin öyküsünde bel fıtığı ameliyatına rastlanmaktadır. Ankilozan spondilit en çok bel fıtığıyla karışmakta, her 3 ankilozan spondilit hastasından biri en başta bel fıtığı tanısı almaktadır”
GEBELİK VE ROMATİZMAL HASTALIKLAR
Prof. Dr. Seza Özen ise, gebelik ve romatizmal hastalıklardan bahsetti. Özen, şu şekilde konuştu: “Romatizmal hastalıkların çoğu kadın hastaları, genellikle doğurgan oldukları yaşlarda etkilemektedir. Düzenli ve dikkatli hekim kontrolüyle, bu hastalıklara sahip birçok kadın sağlıklı ve başarılı gebelikler geçirebilmektedir. Ancak bu başarı için hasta ile hekim arasında sıkı bir iletişim ve uyum gereklidir. Temel prensip, altta yatan romatizmal hastalık kontrol altına alındıktan sonra gebeliğin planlanmasıdır. Gebelikten en az 3-6 ay öncesinden hastalıkları kontrol altına alınmalıdır. Gebelik sırasında romatizmal hastalıkların seyrinde değişiklikler görülebilmektedir. Gebelik sırasında, romatoid artritte (RA) hastalığın belirtileri azalırken, sistemik lupus eritematozusta (SLE) gebelik boyunca belirti ve bulgularda artış gözlenebilmektedir. Doğumdan sonraki dönemde ise her iki hastalıkta alevlenme görülebilir. SLE ve antifosfolipid antikor sendromu gebelik komplikasyonlarına yol açarak hem fetüs hem de anne için hayati tehlike oluşturabilmektedir. Romatizmal hastalık nedeniyle kullanılan ilaçların bazıları, gebelik kaybına ya da bebekte zararlı etkilere yol açabilir. Herhangi bir romatizmal hastalık nedeniyle tedavi alan her hasta, gebelik öncesi hekimi tarafından değerlendirilmeli ve ilaçları düzenlenmelidir. Gebelik seyrinde hastalığın alevlenme riski varsa; bazı ilaçlara gebelik sırasında hekim kontrolü altında devam edilebilir. SLE ve Sjögren sendromlu, kanlarında anti-Ro antikoru bulunan kadınların bir kısmının bebeklerinde doğuştan kalp ritim bozuklukları oluşabilmektedir. Bu tür gebeliklerde gebelik seyrinde ve doğum sonrasında bebeğin kalp ritm bozukluğu açısından yakın takibi gereklidir. Ailevi Akdeniz Ateşi ülkemizde sık görülen genetik bir hastalıktır. Hastalığın temel ilacı olan kolşisin gebelik ve emzirme döneminde güvenle kullanılabilir. Aksine gebelik sırasında kolşisin kesilmesine bağlı ataklar gebelik kayıplarına neden olabilir. Son yıllarda yaygın olarak kullanılan biyolojik ajanlar, nispeten yeni ilaçlar oldukları için gebelikte kullanımları ile ilgili bilgiler yetersizdir. Son dönemde güvenirlilikleri ile ilgili veriler artsa da; hala gebelik öncesinde bu ilaçların kesilmesi önerilmektedir. Ancak gebelik planlanıyor ve hastalık kontrolü için biyolojik ilaçlara ihtiyaç duyuluyorsa hekim ve hasta ortak kararı doğrultusunda bazı hastalarda kullanılabilir. Özetle; herhangi bir romatizmal hastalığı bulunan tüm kadınlar, gebelik öncesi hastalık kontrolü ve ilaç düzenlenmesi açısından hekim tarafından değerlendirilmeli, gerekli bilgilendirme ve önlemler alınmalıdır”
EREN AYHAN
MUĞLA