ANKARA - DİLDAR BAYKAN
Türkiye Diyanet Vakfı (TDV), Arakanlı Müslümanların Bangladeş'e geçiş mücadelesini ve kamplardaki zorlu yaşam koşullarını anlatan "Hayatta Kal" isimli bir belgesel hazırladı.
Üç kişilik TDV ekibi, ekim ayında Arakanlı Müslümanların canlarını kurtarmak için sığındığı Cox's Bazar'a giderek Arakanlı Müslümanların katliamlardan kaçış mücadelesiyle kamplardaki ve hastanelerdeki zorlu şartları görüntüledi.
"Hayatta Kal" belgeseli, Arakanlı Müslümanların 19. yüzyılın sonundan bu yana maruz kaldıkları zulme ışık tutarak başlıyor.
Arakanlı Müslümanların yıllardır başta vatandaşlık olmak üzere, eğitim, seyahat gibi en temel insan haklarından bile yoksun bırakıldığına değinilen belgeselde, 25 Ağustos'ta başlatılan saldırılarda yakılan köylere ve Müslümanların uğradıkları zulümlere dair görüntülere ve bilgilere yer veriliyor.
Belgeselde, " Yokluğun en çaresiz tanımı Arakan Müslümanları" tabiri kullanılıyor.
Arakanlı Müslümanların maruz kaldıkları zulüm nedeniyle artık Myanmar'da yaşama şanslarının kalmadığı vurgulanan belgeselde Arakanlı Müslümanların Bangladeş'e geçiş mücadelesi sırasında İHA'lar ve TDV ekiplerinin bindiği teknelerden çekilen görüntülere yer veriliyor.
Belgeselde Arakan ve Bangladeş sınırından akan ve iki ülkenin sınırını teşkil eden Naf Nehri, "hayatla ölüm arasındaki sınır" olarak nitelendirilirken röportaj yapılan Maruf, Arakanlı Müslümanların Bangladeş'e geçiş rotasını anlatıyor.
Arakanlı Müslümanların kaçış mücadelesinin Bangladeş kıyısına ulaştıklarında sona ermediğine işaret edilen belgeselde, Arakanlı Müslümanların kamp alanlarına ulaşmak için sırtlarında hasta ya da yaralı yakınları, yanlarına alabildikleri birkaç parça eşya ile yürümek zorunda kaldığı balçık kaplı yola da yer veriliyor.
Kamplarda hayata tutunma mücadelesiBelgeselde konuşan Arakanlı bir genç, annesi, babası, eşi ve kız kardeşiyle Bangladeş'e geçtiklerini belirterek "Myanmar ordusu evleri yaktı, biz de Bangladeş'e geldik, Evlerimizi, her şeyimizi yaktılar. Kaçamayanlar öldürüldü. Kimi buldularsa öldürdüler ve işkence yaptılar. Uzuvlarını kestiler. Sağ kalanlar Bangladeş'e kaçtı." diyerek sınırın Myanmar tarafında yaşanan dehşeti anlattı.
Arakanlı Müslüman genç, kız kardeşinin iki çocuğundan ayrı kaldıklarını bu nedenle de ya gelirlerse diye nehrin kenarında beklediğini söylüyor.
Arakan'da ateşe verilen köylerden yükselen dumanların görüntülerinin de yer aldığı belgeselde, Arakanlı Müslümanların zorlu ve tehlikeli yolculuğun ardından kamplarda hayata tutunma mücadelesi yansıtılıyor.
Kamplardaki yetersiz koşullarda yaşayan insanlara yapılan insani yardım çalışmalarının da anlatıldığı belgeselde, TDV'nin kurduğu çadırların yer aldığı ve Arakanlı Müslümanların Türk Tepesi olarak andığı bölgenin görüntüleri var.
Belgeselin en dikkat çekici bölümlerinden biri, kampta bir kız bebeğin doğum anı. Kamplarda görev yapan doktorlar, haftada 70-80 bebeğin dünyaya geldiğini belirtiyor.
Hastanelerde de imkanlar yetersizBelgeselin son bölümünde Arakan'da ordunun silahlarının ve işkencelerinin hedefindeki Arakanlı Müslümanların tedavi gördüğü hastane anlatılıyor.
Taşan lağım suları arasında soğuk beton üzerinde tedavi edilmeyi bekleyen Arakanlı Müslümanların çaresizliği, "Burada sağlam bir insanın hasta olma ihtimali, bir hastanın iyileşme ihtimalinden daha yüksek" sözleriyle gözler önüne seriliyor.
Belgeselde dikkati çeken detaylardan biri de işkence ya da silahlı yaralanma nedeniyle tedavi gören hastalardan 47'sinin çocuk olması. Hastaların en yaygın şikayetlerinden biri birinci derece yanıklar.
Arakanlı Müslümanlar, Myanmar'a dönmek istemediklerini ve bunun "sistematik soykırım için bir plan" olmasından endişe duyduklarını dile getiriyor.
Belgeselde, Arakanlı Müslümanların trajedisinin devam etmesi durumunda, bu insanların insan kaçakçılığı, organ mafyası ve fuhuş çetelerinin hedefi olabileceği uyarısında bulunuluyor.
Arakanlı Müslümanlara soykırım ve etnik temizlikArakan'da 1970'lerde yaklaşık 2 milyon olan Müslüman nüfusu, katliamlar ve Myanmar yönetiminin uyguladığı sistematik şiddetin yol açtığı göç dalgaları nedeniyle 300 binin altına geriledi.
BM'ye göre, yalnızca 25 Ağustos 2017'den sonra Arakan'dan kaçmak zorunda kalıp Bangladeş'e sığınanların sayısı 700 bini aştı. Uluslararası insan hakları kuruluşları, yayınladıkları uydu görüntüleriyle yüzlerce köyün yok edildiğini kanıtladı.
Arakanlıların topraklarına dönüşü için Myanmar ve Bangladeş hükümetleri arasında imzalanan anlaşma, yerinden edilenlerin durumlarını belgelendirmeleri mümkün olmadığı için uygulamada işlevsiz kalıyor.
BM ve uluslararası insan hakları örgütleri, Arakanlı Müslümanlara yönelik şiddeti "etnik temizlik" ya da "soykırım" olarak adlandırıyor.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com