Adana’da, resmi nikahsız yaşayan çift, töre baskısıyla Sevgi Evleri’ne verdikleri ve daha sonra koruyucu aileye teslim edilen erkek bebeklerini almak için dava açtı. Mahkeme, "çiftin nikahsız olmaları’ nedeniyle çocuğu aileye vermedi.
Yüreğir ilçesinde evli olan 25 yaşındaki Ö.Ş. ile resmi nikahsız yaşayan 25 yaşındaki F.D. isimli kadın, 2014’de dünyaya bir erkek bebek getirdi. F.D, bebeğini ailesinin zorlamasıyla Antalya Sevgi Evleri’ne verdi. F.D. ve eşi Ö.Ş, erkek bebeklerini alabilmek için geçen yıl Antalya 5. Aile Mahkemesine ‘Çocuk hakkındaki koruma tedbirinin kaldırılması ve öz annesine teslimi’ davası açtı. Yaklaşık 8 ay süren dava kısa süre önce sonuçlandı. Mahkeme hakimi, öz bebeklerini almak isteyen anne ve babanın açtığı davayı reddederek M. isimli bebeği öz annesi ve babasına vermedi. Kararın gerekçesinde, "Tüm delillerin birlikte değerlendirilmesinde davacının halen evli olmadığı, diğer davacı ile birlikte de olsa küçüğe gereği gibi bakıp gözeteceği yönünde mahkememizde hiçbir kanaat oluşmamıştır. Çocuğun yüksek menfaatleri gereğince ve yasal düzenlemeler karşısında davacı F.’nin rızanın geri alınmasına çocuğun kendisine teslimine yönelik davasının reddine karar verilmiştir” denildi.
Ö.Ş. yönünden de davada taraf sıfatı bulunmadığından davasının reddine karar verildi.
Şimdi 1.5 yaşını geçen oğlunu sadece ailesinin baskısı sonucu yurda verirken bir kez gördüğünü belirten anne F.D, avukatı aracılığıyla kararı temyiz ettirdi. Bebeğini alabilmek için hukuk mücadelesine devam edeceğini belirten F.D, bebeğinin elinden aldığını belirterek şunları söyledi:
“Adana’da 2010 yılında serada çalışırken benim gibi tarım işçisi olan Ö.Ş. ile tanıştık. Birbirimizi sevdik. Ailem durumu öğrenince 2013’te Antalya’ya taşındı, beni de zorla götürdü. Kaçıp 2014’de Ö.Ş’nin yanına geldim. 7 ay birlikte nikahsız yaşadık. Eşim berdel evliliği yaptığı için aile baskısı yüzünden boşanamıyor. Ablam beni arayarak, Antalya’ya dönmemi aksi taktirde birlikte yaşadığım Ö.Ş’nin ‘töre’ gereği öldürüleceğini söyledi. Ö.Ş.’nin öldürülmek istenmesine dayanamayıp, baskı ve tehditle tekrar Antalya’ya dönmek zorunda kaldım. Babam R.D. ve ağabeyim H.İ.D, eşim Ö.Ş. ile iletişimimi engellemek için telefonuma el koyup sim kartını kırdı. O sıra 2.5 aylık hamileydim. Bebeği aldırmam için ailem ısrar etti. Karnımdaki bebeğimi korumak için 155 İmdat Polisi arayarak yardım istedim. Çocuğum için her türlü baskı ve şiddete direndim." 2 Ağustos 2014’te Antalya Atatürk Devlet Hastanesinde bir erkek bebek dünyaya getirdiğini anlatan genç kadın, "Ancak, ailem beni bir odaya kapatıp bebeğimi görmeme, emzirmeme izin vermedi. Babam, hastane kayıtlarıyla nüfus müdürlüğüne gidip bebeğime ismini M. yazdırıp nüfus cüzdanı aldı. Bana da, ‘Ya bebeğin açlıktan ölür ya da yurda bırakırsın’ dedi. Bebeğimin öldürülmesinden korkup, 4 Ağustos 2014’te, ‘Tecavüz sonucu doğurdum, bakamıyorum’ diyerek yavrumu Antalya Çocuk Esirgeme Kurumuna bıraktım. Yaşadıklarımdan dolayı bunalıma girip canıma bile kıymak istedim. Polisi arayıp koruma istedim. Koruma altındayken Adana’ya gidip tekrar eşimle yaşamaya başladım. Şu anda eşimle mutluyum, bir çocuğumuz daha oldu.”
F.D, evli olan eşinin diğer eşinden berdel yüzünden boşanamadığını da belirterek şunları söyledi:
“Yavrumu benden kopardılar. Doyasıya kucağıma alıp sevemedim. Öpüp koklayamadım. Şimdi başkalarının elinde. Ne olur yavrumu, oğlumu bana verin. Ben baskı ve tehdit sonucu yurda vermek zorunda bırakıldım. Hiçbir anne yavrusunu yurda vermez. Devlet büyüklerimize, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımıza yalvarıyorum, oğlumu tekrar bana verin. Yavrum olmadan yaşayamıyorum. Bana yardımcı olun.”
Acılı annenin avukatı Ayşe Duygu Özgüven, kararı temyiz ettiklerini belirterek, “Mahkeme müvekkiller arasında resmi nikahın bulunmayışını gerekçe göstererek davayı reddetmiştir. Ancak çocuğun menfaati, resmi nikah üzerinden değil, ruhsal ve bedensel gelişiminin koşulları üzerinden değerlendirilebilir. Karar tarafımızdan temyiz edilmiş olup, Yargıtayca incelenecektir. Müvekkillerin 01.11.2015 tarihinde ortak bir kız çocukları daha dünyaya gelmiş olup, M.Ş’nin kız kardeşinden ayrılmasının çocukların menfaatine uygun olmadığı Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarıyla da sabittir" dedi.
(İHA)
Yüreğir ilçesinde evli olan 25 yaşındaki Ö.Ş. ile resmi nikahsız yaşayan 25 yaşındaki F.D. isimli kadın, 2014’de dünyaya bir erkek bebek getirdi. F.D, bebeğini ailesinin zorlamasıyla Antalya Sevgi Evleri’ne verdi. F.D. ve eşi Ö.Ş, erkek bebeklerini alabilmek için geçen yıl Antalya 5. Aile Mahkemesine ‘Çocuk hakkındaki koruma tedbirinin kaldırılması ve öz annesine teslimi’ davası açtı. Yaklaşık 8 ay süren dava kısa süre önce sonuçlandı. Mahkeme hakimi, öz bebeklerini almak isteyen anne ve babanın açtığı davayı reddederek M. isimli bebeği öz annesi ve babasına vermedi. Kararın gerekçesinde, "Tüm delillerin birlikte değerlendirilmesinde davacının halen evli olmadığı, diğer davacı ile birlikte de olsa küçüğe gereği gibi bakıp gözeteceği yönünde mahkememizde hiçbir kanaat oluşmamıştır. Çocuğun yüksek menfaatleri gereğince ve yasal düzenlemeler karşısında davacı F.’nin rızanın geri alınmasına çocuğun kendisine teslimine yönelik davasının reddine karar verilmiştir” denildi.
Ö.Ş. yönünden de davada taraf sıfatı bulunmadığından davasının reddine karar verildi.
Şimdi 1.5 yaşını geçen oğlunu sadece ailesinin baskısı sonucu yurda verirken bir kez gördüğünü belirten anne F.D, avukatı aracılığıyla kararı temyiz ettirdi. Bebeğini alabilmek için hukuk mücadelesine devam edeceğini belirten F.D, bebeğinin elinden aldığını belirterek şunları söyledi:
“Adana’da 2010 yılında serada çalışırken benim gibi tarım işçisi olan Ö.Ş. ile tanıştık. Birbirimizi sevdik. Ailem durumu öğrenince 2013’te Antalya’ya taşındı, beni de zorla götürdü. Kaçıp 2014’de Ö.Ş’nin yanına geldim. 7 ay birlikte nikahsız yaşadık. Eşim berdel evliliği yaptığı için aile baskısı yüzünden boşanamıyor. Ablam beni arayarak, Antalya’ya dönmemi aksi taktirde birlikte yaşadığım Ö.Ş’nin ‘töre’ gereği öldürüleceğini söyledi. Ö.Ş.’nin öldürülmek istenmesine dayanamayıp, baskı ve tehditle tekrar Antalya’ya dönmek zorunda kaldım. Babam R.D. ve ağabeyim H.İ.D, eşim Ö.Ş. ile iletişimimi engellemek için telefonuma el koyup sim kartını kırdı. O sıra 2.5 aylık hamileydim. Bebeği aldırmam için ailem ısrar etti. Karnımdaki bebeğimi korumak için 155 İmdat Polisi arayarak yardım istedim. Çocuğum için her türlü baskı ve şiddete direndim." 2 Ağustos 2014’te Antalya Atatürk Devlet Hastanesinde bir erkek bebek dünyaya getirdiğini anlatan genç kadın, "Ancak, ailem beni bir odaya kapatıp bebeğimi görmeme, emzirmeme izin vermedi. Babam, hastane kayıtlarıyla nüfus müdürlüğüne gidip bebeğime ismini M. yazdırıp nüfus cüzdanı aldı. Bana da, ‘Ya bebeğin açlıktan ölür ya da yurda bırakırsın’ dedi. Bebeğimin öldürülmesinden korkup, 4 Ağustos 2014’te, ‘Tecavüz sonucu doğurdum, bakamıyorum’ diyerek yavrumu Antalya Çocuk Esirgeme Kurumuna bıraktım. Yaşadıklarımdan dolayı bunalıma girip canıma bile kıymak istedim. Polisi arayıp koruma istedim. Koruma altındayken Adana’ya gidip tekrar eşimle yaşamaya başladım. Şu anda eşimle mutluyum, bir çocuğumuz daha oldu.”
F.D, evli olan eşinin diğer eşinden berdel yüzünden boşanamadığını da belirterek şunları söyledi:
“Yavrumu benden kopardılar. Doyasıya kucağıma alıp sevemedim. Öpüp koklayamadım. Şimdi başkalarının elinde. Ne olur yavrumu, oğlumu bana verin. Ben baskı ve tehdit sonucu yurda vermek zorunda bırakıldım. Hiçbir anne yavrusunu yurda vermez. Devlet büyüklerimize, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımıza yalvarıyorum, oğlumu tekrar bana verin. Yavrum olmadan yaşayamıyorum. Bana yardımcı olun.”
Acılı annenin avukatı Ayşe Duygu Özgüven, kararı temyiz ettiklerini belirterek, “Mahkeme müvekkiller arasında resmi nikahın bulunmayışını gerekçe göstererek davayı reddetmiştir. Ancak çocuğun menfaati, resmi nikah üzerinden değil, ruhsal ve bedensel gelişiminin koşulları üzerinden değerlendirilebilir. Karar tarafımızdan temyiz edilmiş olup, Yargıtayca incelenecektir. Müvekkillerin 01.11.2015 tarihinde ortak bir kız çocukları daha dünyaya gelmiş olup, M.Ş’nin kız kardeşinden ayrılmasının çocukların menfaatine uygun olmadığı Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarıyla da sabittir" dedi.
(İHA)