Kültür Sanat

Annesinden öğrendiği ehram dokumacılığını geleceğe taşıyor

Anadolu'da el tezgahlarında dokunan ve birçok yörede kadınların geleneksel giysileri arasında yer alan ehram, Bayburtlu Sevim Ataner'in kurduğu atölyede yaşatılıyor.

Annesinden öğrendiği ehram dokumacılığını geleceğe taşıyor
26-09-2017 16:32

BAYBURT - ABDÜLKADİR NİŞANCI

Bayburtlu Sevim Ataner, Anadolu'daki el tezgahlarında dokunan ve birçok yörede kadınların geleneksel giysisi arasında yer alan ehramı gelecek kuşaklara taşımak için atölye kurdu.

Yörede kadınların dışarı çıkarken kullandığı, tüm vücudu kaplayan, yöresel motiflerle süslü ehram dokumacılığını 12 yaşında annesinden öğrenen Sevim Ataner, geleneğin kaybolmaması için çalışma başlattı.

Uzun yıllar evindeki tezgahta dokuduğu ehramı, kiraladığı iki katlı Bayburt evini atölyeye dönüştürerek burada üretmeye devam eden Ataner, kurduğu atölyede hem 9 kadına istihdam sağlıyor hem de unutulmaya yüz tutan asırlık kumaşı gelecek kuşaklara aktarmanın mutluluğunu yaşıyor.

Ataner, istihdam ettiği kadınlardan 5'inin atölyede, 4'ünün ise evlerinde dokuma yaptığını kaydetti.

Ehramı Bayburtlu kadınların geçmiş yıllarda örtünmek amacıyla kullandığını belirten Ataner, dokumacılığı çok sevdiğini ve bu sanatın yok olmasına gönlünün razı olmadığını söyledi.

Ataner, "Ehram kumaşından günümüze uygun çanta, şal gibi hediyelik eşya yapıyorum. Ziyaret için Bayburt'a gelen kişiler gelip atölyemizden bu ürünleri alıyor." diye konuştu.

Annesinden ehram dokumacılığını öğrendiği yıllarda, Bayburt'taki bütün evlerde bu işin yapıldığını, kadın ve kızların bununla ilgilendiğini dile getiren Ataner, "Her genç kızın çeyiz sandığında da en az 10 ya da 15 ehram olurdu şimdi ise bu çok azaldı. Nişan yapılırdı, nişanda kıza altın hediye eden kişiye de bu ehramlardan verilirdi. Yani o altını hediye eden kişi ehramı satınca yine o altını alabilirdi çünkü ehram çok değerliydi." ifadelerini kullandı.

Ehram dokumacılığı meşakkatli bir süreç

Ehram dokumanın meşakkatli bir süreç olduğunu ve bu sürecin koyundan yünün kırpılmasıyla başladığını aktaran Ataner, yünlerin önce yıkandığını, kurutulduğunu, tarandığını, eğrilerek iplik haline getirildiğini daha sonra tezgahta dokunarak kumaş haline dönüştüğünü anlattı.

Ataner, yaşattığı bu sanat dolayısıyla kendisine Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından "Geleneksel Türk El Sanatı Sanatkarı Belgesi" verildiğini ve yurt içindeki çeşitli fuarlara katıldığını bildirdi.

Gittiği fuarlarda daha çok bilgilendiğini ve tecrübe kazandığını belirten Ataner, "Oralardan sipariş aldım ve kendime daha da güvenimi sağladım. Hiç tereddüt etmeden de atölyemi kurdum." şeklinde konuştu.

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER