Sağlık

'Anne sütü her yaşta hastalıktan koruyor'

Prof. Dr. Dansuk, anne sütünün sonraki yaşlarda da ortaya çıkan diyabet, kanser, kardiyovasküler hastalıklar gibi kronik hastalıkların görülme sıklığını azalttığını söyledi.

'Anne sütü her yaşta hastalıktan koruyor'
09-10-2018 19:02

İSTANBUL - HATİCE ŞENSES

Biruni Üniversite Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Ramazan Dansuk, "Emzirme Haftası" kapsamında AA muhabirine yaptığı açıklamada, anne sütünün faydalarıyla, bebeğin sütü alamadığı durumlarda oluşabilecek sorunlara ilişkin bilgiler verdi.

Anne sütünün sindirimi kolay, her zaman taze ve temiz, bebeğe her an verilmeye hazır bir besin olduğunu dile getiren Dansuk, her annenin sütünün, kendi bebeğinin gereksinimlerine göre uygun miktar ve nitelikte olduğunu söyledi.

Dansuk, "Örneğin, prematüre doğum yapmış annenin sütünün içeriği, diğerlerine göre farklıdır. Ayrıca gece sütüyle, gündüz sütünün, emmenin ilk evresinde gelen süt ile daha sonra gelen sütün, doğumdan sonra ilk aylarda salgılanan sütle, daha sonraki aylarda salgılanan sütün içeriği de birbirinden farklıdır. Doğumdan sonra ilk 4-5 günde salgılanan, koyu kıvamlı ve sarımsı renkteki süte kolostrum denilmektedir." diye konuştu.

Anne sütünün yüzde 87'sinin su olduğunu, emzirmenin ilk evresinde gelen sütün de bu bakımdan oldukça zengin bir içeriği bulunduğunu aktaran Dansuk, şöyle devam etti:

"Bu nedenle, bebeğin gereksinimi olan tüm su, bu önsütten karşılanmakta, çok sıcak havalarda bile bebek, su ve sulu içeceklere gerek duymamaktadır. Kolostrum yağ yönünden fakir, sodyum, potasyum, magnezyum, çinko, vitaminler, antikorlar yönünden zengindir ve bu özelliklerinden dolayı bebeğe kesinlikle verilmelidir. Doğumdan sonra ilk altı ay süresince bebeğin fizyolojik ve psikososyal ihtiyaçlarını tek başına mükemmel bir şekilde karşılayan anne sütü, anne ve bebek bağının kurulmasında önemli rol oynar. Bebeğin ilk altı ay tek başına anne sütüyle beslenmesi, altıncı aydan sonra ek besinlerle birlikte anne sütüyle beslenmenin devam etmesi ve emzirmenin iki yaşın sonuna kadar sürdürülmesi, bebeğe sayısız yararlar sağlar. Anne sütünde dokuz protein çeşidi bulunmaktadır ve anne sütündeki toplam protein içeriği inek sütüne oranla daha düşüktür. Ancak anne sütü proteininin biyolojik değeri yüksektir ve yaşamın ilk 6 ayında tek başına bebeğin protein gereksinimini karşılamaktadır."

"Anne sütüyle beslenme, bebeğin zeka gelişimini olumlu etkiler"

Ramazan Dansuk, anne sütü kalorisinin yüzde 50'sini sağlayan lipidlerin, inek sütüne oranla daha yüksek olduğunu anlatarak, "Anne sütündeki yağların yüzde 98'i trigliserittir ve yağlar bebek için en önemli enerji kaynağıdır. Bir emzirme döneminin sonuna doğru salgılanan sütte, emzirmenin başlangıcına göre yağ oranı artış göstermektedir. Bu son sütü alan bebek, doygunluk hissederek memeyi bırakmakta, böylelikle obezite riskinden korunmaktadır." diye konuştu.

Dansuk, anne sütünde bulunan karbonhidratların en önemli bileşeninin laktoz olduğunu, bunun yavaş ve kolay sindirilebildiğinden, kan şekerini iyi bir biçimde düzenlediğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Anne sütünde K vitamini dışında yağda ve suda eriyen vitaminler bebek için yeterli düzeydedir. Anne sütünün kalsiyum içeriği inek sütüne oranla düşük olmasına karşın, kalsiyum fosfordan iki kat daha fazladır ve emilimi daha yüksektir. Bu özelliği ile kemik mineralizasyonu için uygundur. İnek sütüne göre, anne sütündeki demir içeriği daha az olmasına karşın, anne sütündeki demirin emilimi daha fazladır. Anne sütü içerdiği immünglobulinler nedeniyle enfeksiyonlara karşı koruyucudur. Sütteki IgA antikorları, enfeksiyonun başlaması için gerekli olan bakteri ve virüslerin mukozaya yapışmasını önlemektedir. Anne sütü daha sonraki yaşlarda da ortaya çıkan diyabet, kanser, kardiyovasküler hastalıklar gibi kronik hastalıkların görülme sıklığını azaltmaktadır. Anne sütünde başta gastrointestinal sistem, merkezi sinir sistemi, solunum sistemi olmak üzere pek çok sistemin gelişimini sağlayan büyüme faktörleri bulunmaktadır. Anne sütüyle beslenme, bebeğin zeka gelişimini ve entellektüel yapısını olumlu yönde etkilerken, konuşma sorunlarının da daha az olmasını sağlar."

"Bebek istedikçe ve istediği süre kadar emzirilmeli"

Dansuk, bebeğin sabit zaman aralıklarıyla değil, istedikçe ve istediği süre kadar emzirilmesi gerektiğini dile getirerek, yeterli miktarda emen bebeğin memeyi kendiliğinden bıraktığını aktardı.

"Bebeğin istedikçe ve uygun biçimde emzirilmesi süt salgılanmasını sağlayan en önemli faktördür. Yetersiz süt ancak bebeğin gelişimine göre karar verilebilecek bir durumdur." diyen Dansuk, şunları kaydetti:

"Emzik kullanımı bebeğin emme gücünü zayıflatarak, süt üretiminde azalmaya neden olmakta, böylece anne sütünden erken kesilmeye yol açmaktadır. Öte yandan, annenin ağır hastalığı ya da psikozu, kemoterapi ve radyoterapi almakta olması anne sütü verilmesini engellemektedir. Annenin aktif tüberkülozu balgamda basil negatif oluncaya kadar emzirmenin ertelenmesine neden olmaktadır. HIV'in endemik olduğu ve beslenme sorunlarının yaygın olduğu gelişmemiş ülkelerde HIV'li annenin emzirmesi önerilmektedir. Anne memesinde ve meme çevresinde aktif herpes lezyonlarının bulunması, lezyonlar geçinceye kadar emzirmeyi engellemektedir. Galaktozemi gibi süt ürünlerinin alınmasının yasak olduğu metabolik hastalıklarda da bebeğe anne sütü verilmemelidir."

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER