Çevre-Hayat

Ankara'nın Türkçe konuşan büyükelçileri

Ankara'da görevli dört büyükelçi Türkçe'yi öğrenme serüvenlerini ve dil öğrenirken yaşadıkları ilginç anıları anlattı.

Ankara'nın Türkçe konuşan büyükelçileri
12-04-2019 15:22
Ankara

Başkent Ankara'da görev yapan yabancı diplomatların bir kısmı Türkiye'ye gelmeden, bazıları da Türkiye'ye geldikten sonra Türkçe öğreniyor. Ankara'daki büyükelçilerden bazıları da Türkçe konuşabiliyor. Bunlardan biri de Macaristan'ın Ankara Büyükelçisi Viktor Matis.

Şubat itibariyle Macaristan'ın Ankara Büyükelçiliği görevine atanan Matis, Türkiye'ye ilk 2005'te Avrupa Birliği’nin Gönüllülük Projesi kapsamında geldiğini ve yaklaşık 1,5 yıl kaldığını aktardı.

Matis, Türkiye'ye görev için ilk defa 2010'da geldiğini vurgulayarak, "İlk geldiğimde Türkçe hiç bilmiyordum ama etrafımdaki kişilerden hiç kimsenin İngilizcesi veya Almancası yoktu. O nedenle en kısa zamanda Türkçeyi öğrenmem gerekiyordu. Çünkü ekmek alırken bile zorluk çekiyordum. Tabii çok güzel bir deneyimdi. Yaklaşık 3 ay sonra hatalarla ve kötü bir telaffuzla yavaş yavaş Türkçe konuşmaya başladım." dedi.

Sonrasında Türkçesinin daha iyi seviyelere geldiğini vurgulayan Matis, 9 ay sonra dilinin şimdiki seviyesine yaklaştığını kaydetti.

Büyükelçi Matis, "Tabii ki o dönemde biraz daha sokak Türkçesini öğrendim. Kaldığım şehirde bana yardımcı olan bir üniversite öğrencisi vardı. Onun yardımıyla beraber çalıştık ve dil bilgisini öğrendim. Kelimeleri öğrenmekte güçlük çektim ama Türkçe güzel bir dil ve Macarlar için öğrenmesi çok da zor değil." diye konuştu.

"Macarlar ve Türkler birbirine benziyor"

Matis, Türkiye'deki dili, kültürü ve insanlarını kısa zamanda çok sevdiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Geldiğim ilk aylarda, yemeklerden dolayı çok hızlı kilo almaya başladım ve hepsini beğendim. Sonra aylar boyunca spor yapmam ve hayat tarzımı değiştirmem gerekti. Kültürle daha çok tanışmaya başladığımda Türkçeye daha fazla hakim oldum. Onun üzerine her gün daha fazla aktiviteye katılmaya başladım. Mesela konserlerin dışında söyleşilere de katılmaya başladım. Sonra yavaş yavaş gazete ve kitap da okumaya başladım. Böylece Türkçe artık ne yazılı ne de sözlü olarak çok zor değildi."

Kendisini her zaman doğru ifade etmeye çalıştığını dile getiren Matis, "Macarlar ve Türkler bu konuda da birbirine benziyor. Bir yabancı bizim ana dilimizde konuşmaya başladığında çok mutlu oluyoruz. Sanıyoruz ki o kişi 'merhaba' dedikten sonra her şeyi biliyor ve onunla kendi ana dilimizde hızlıca konuşmaya başlıyoruz. Bana da eskiden oluyordu. 'Merhaba, nasılsınız' dediğimde Türk arkadaşlar hemen hızlıca konuşuyorlardı ve bir şey anlamıyordum." dedi.

Türkiye'de yaşadığı ve unutamadığı eğlenceli bir anısına da değinen Matis, şunları söyledi:

"Bir yabancı Türkçe konuştuğunda ilginç ve komik ifadeler de ortaya çıkıyor. Bir kere bir restoranda yemek siparişi verdim. Garsona 'İskender istiyorum ancak çok fazla karabiber olmasın ve pide yağlı olmasın' diye Türkçe anlattım. Sonra garson gelip dedi ki 'Ayran, no.' Ancak ondan önce 2 dakika boyunca garsonla Türkçe konuştum. Ben de 'Niye no diyorsun ağabey, senle 2 dakika boyunca konuştum niye bana no diyorsun.' dedim. O da, 'Yabancısınız belki daha iyi anlarsınız.' dedi."

Gençlerbirliği taraftarı

Büyükelçi Matis, Türkiye'ye görev için geldiği 2010'dan bu yana Gençlerbirliği Spor Kulübü'nü desteklediğini kaydetti. Türkiye'ye ilk geldiğinde Ankara'da bir Süper Lig maçına gitmek istediğini vurgulayan Matis, ilk kombine Passolig kartını 2010'da aldığını vurguladı.

Türkiye'yi ikinci memleketi olarak gören Matis, futbol maçlarıyla ilgili sevimli hikayeleri olduğunu da aktararak şöyle devam etti:

"Bir defasında Gençlerbirliği maçına gittiğimde Passolig kartımın hazır olmaması nedeniyle sırada bekliyordum. Oradaki arkadaşlarla 5-10 dakika konuştuk. Sonra baktılar ki telaffuzum biraz farklı, 'Almanya’dan mı geldiniz?' diye sordular. Ben de 'Yok ben Macar'ım' dedim. Burada ne yaptığımı sorunca ben 'Büyükelçiyim' diye cevap dedim. Sonra bana 'Burada sıra mı bekliyorsunuz?' dediklerinde, ben de 'İşte ben ne yapayım ki, siz sıra beklerseniz ben de beklerim.' dedim. Ondan sonra Passolig kartım hazır olmadığı için maça giremedim."

"Türkçe kolay değil ama çaba gösteriyorum"

Japonya'nın Ankara Büyükelçisi Akio Miyajima, yaklaşık 1 yıl 7 aydır Türkiye'de görev yaptığını söyledi.

Miyajima, şu ana kadar Türkiye'deki 19 şehri ziyaret ettiğinin altını çizerek, "Gittiğim her yerde son derece sıcak bir şekilde karşılanıyorum." ifadesini kullandı.

Japonya Dışişleri Bakanlığında 40 yıldır diplomat olarak çalıştığını aktaran Miyajima, "İlk defa bu kadar Japonya’yı seven bir ülkede çalışıyorum. Bundan büyük bir mutluluk duyuyorum." dedi.

Büyükelçi Miyajima, "Türkçe kolay değil ama Türkiye (halkına) yakın olmak için çaba gösteriyorum. Türkiye ve Japonya iki devlet tek yürektir. Coğrafi olarak birbirinden uzak olsalar da insanların kalpleri yakındır." diye konuştu.

İfadelerini kalpten gelerek söylediğini vurgulayan Miyajima, bunları diplomatik gerekçelerle söylemediğini vurguladı.

Japonya Dışişleri Bakanlığında 1981'den bu yana görev yapan 61 yaşındaki Miyajima, daha önce ülkesinin Güney Kore, Birleşik Krallık ve Birleşmiş Milletler nezdindeki büyükelçiliklerinde çeşitli görevlerde bulundu.

Miyajima, Tokyo Metropolitan Valiliğinde Uluslararası İlişkilerden Sorumlu Vali Özel Danışmanı görevini yürütmüş, Ağustos 2017'de Japonya'nın Ankara Büyükelçiliğine atanmıştı. İlk büyükelçilik görevini Türkiye'de yapan Miyajima'nın üç çocuğu bulunuyor.

"Cimbomlu oldum"

Kazakistan'ın Ankara Büyükelçisi Abzal Saparbekulı, Kazakistan'ın 1991'de bağımsızlığını kazanmasından bir sene sonra Türkçe öğrenmek üzere Türkiye'ye geldiğini, Türkçe Öğrenim, Araştırma ve Uygulama Merkezinde (TÖMER) eğitim aldığını kaydetti.

Saparbekulı, Özbek, Kırgız, Türkmen ve Kazak öğrencilerle aynı sınıfta Türkçe dersleri almaya başladığını söyleyerek, dili öğrenirken başlangıçta zorlandığını dile getirdi.

Galatasaray'a gönül verdiğini kaydeden Saparbekulı, şöyle devam etti:

"1992 yılı. O dönemler Galatasaray'ın parlak olduğu dönemlerden biriydi. Oda arkadaşım maçtan döndüğünde heyecanlı, neşeli şekilde 'Çak Cimbom' diyordu. Ben de o zaman bir kere Cimbom'un ne olduğunu bilmiyorum. Arkadaşı kırmamak için ben de 'Cimbom' diyordum. Kolay kelime olduğu için böyle alışa alışa Cimbomlu olduk."

Saparbekulı, yeni Türkçe öğrenenlere özellikle kelime bilgisine önem vermeleri tavsiyesinde bulunarak, Kazakça ve Türkçe her ne kadar yakın diller olsa da kelimelerin değişkenlik gösterdiğine değindi.

Kazakistan'ın Ankara Büyükelçisi Abzal Saparbekulı

Yörüklerle benzerlik

Yörükleri hem sima hem de dil açısından kendilerine yakın bulduklarına işaret eden Saparbekulı, "Mesela Yörükler 'geliyorum' yerine 'gelipdurum' der. Biz de 'gelipturmun' diyoruz." şeklinde konuştu.

Saparbekulı, Türkçedeki argo kelime zenginliğine dikkati çekerek, "Bizde bu kadar argo kelime bulamazsınız. Türkçedeki her 10 argo kelimeye karşılık Kazakçada bir tane argo kelime vardır." dedi.

Türkçedeki hitap şekillerine alışmakta da zorlandığını anlatan Saparbekulı, "Bana birisi 'sen' dediği zaman çok zoruma gidiyordu. Kazaklarda 'sen' diyebilen büyüklerdir. Eşit ya da daha küçükse 'siz' demelidir. Sonradan öğrendim ki bu aslında bu Anadolu insanının sıcaklığı. Artık kafama takmıyorum." ifadesini kullandı.

Saparbekulı, "Anadolu Türkçesi o kadar zengin ki. Unutulmuş kelimeleri okullarda canlandırıp tekrar okuturlarsa Anadolu Türkçesine zenginlik katar, hem de Orta Asya dillerini öğrenmekte büyük kolaylık sağlar." dedi.

Türkçeyle ilgili başından geçen ilginç anıları da paylaşan Saparbekulı, şöyle devam etti:

"Türkiye'ye geldikten yaklaşık üç ay sonra annemle konuşurken fark etmeden Türkçe konuştuğumu anladım. 30 saniyelik de olsa Türkçe konuşmuşum. Annem de ne konuştuğumu anlamamış. Bir sene Türkçe gördükten sonra böyle komik olaylar oldu. (Kazakistan'a dönerken) Uçakta Kazak hostese bir şey soruyorum. Türkçe sorduğum için hiçbir şey anlamamış."

Saparbekulı, Nihal Atsız'ın "Bozkurtlar" kitabını çok severek okuduğunu, bu kitabın Kazakçaya çevrilmesi için de çalışmaları olduğunu dile getirdi.

Yunus Emre'nin şiirlerinin büyükelçiliğinin girişimiyle orijinalinden Kazakçaya çevrildiğinin altını çizen Saparbekulı, bu eserlerin daha önce Rusçadan Kazakçaya çevrildiğini belirtti.

"Tarkan ağabeyden özür diliyoruz"

Saparbekulı, Türkiye'ye ilk geldiği yıllarda şarkıcı Tarkan'ın yeni popüler olmaya başladığını anımsatarak, "Biz de o yıllarda Tarkan ile dalga geçiyorduk. Tarkan ağabeyden özür dileriz bu arada. Ama sonrasında hem Türkiye'yi hem de Türk dünyasını dünyaya tanıtan bir sanatçı oldu." dedi.

Sezen Aksu'yu çok severek dinlediğini söyleyen Saparbekulı, "Sezen Aksu'nun her bir şarkısının bende ayrı yeri var. Mustafa Sandal'ın şarkısını Kazakistan'da söylemiştim. Müslüm Gürses gibi arabesk şarkıcıları da var. Aşık Veysel gibi halk ozanlarının eserlerini de dinlerim. Yabancı müziklerdense Türkçe dinlemeyi tercih ediyorum." diye konuştu.

"Türkler genelde sıcak kanlı insanlar"

İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott da Türkçe öğrenme serüveninin 1980'li yıllarda İngiltere'nin Ankara Büyükelçiliğinde göreve başlamadan önce aldığı Türkçe kursuyla başladığını aktardı.

Chilcott, "Ama şu anda büyükelçi olarak imrenilecek bir pozisyonum var. Buraya gelmeden önce Londra'da tekrar yoğun bir kurs aldım." dedi.

Türkçesini geliştirmek için elinden geleni yapmaya çalıştığını kaydeden Chilcott, şöyle devam etti:

"Ana dili İngilizce olanlar için Türkçe basit bir dil değil. Cümle yapısı, kavram açısından genelde Türkçe İngilizcenin tam tersi. Bundan dolayı İngilizce bilenler genelde zorluk çekiyorlar. Ama Türkçe çok güzel bir dil. Tabii ki çalışırsanız, alışıyorsunuz."

Chilcott, kendisinin de Türkçe öğrenirken zorlandığını belirterek, "Ama değer. Aslında güzel bir kelime hazinesi yaratmak için büyük çaba göstermek lazım. Devam ediyoruz." diye konuştu.

"Türkler genelde sıcak kanlı insanlar"

"Benim naçizane görüşüme göre sokaktaki Türkler genelde sıcak kanlı insanlar." diyen Chilcott, soğuk bir mizaca sahip olduğu söylenen İngilizlerin özellikle Türkiye'de sokakta iletişim kurarken saygılı ve sıcak kanlı davranmaları gerektiğini vurguladı.

Chilcott, "Türklere gülümseyerek karşılık vermeliyiz." ifadesini kullandı.

Türkçe ile ilgili en güzel anılarından birini büyükelçi olarak Ankara'ya atandığında Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a güven mektubunu takdim ederken yaşadığını kaydeden Chilcott, "Cumhurbaşkanı ile sohbet ettik ve Türkçe konuştuk. Benim için çok eğlenceliydi ve aynı zamanda itiraf etmeliyim ki gurur duydum." diye konuştu.

Chilcott, büyükelçi olarak görev yaptığı ülkenin dilini anlamanın ve konuşmanın önemine ilişkin şunları söyledi:

"Türkiye'de Türkçe bilirseniz görevinizde büyük bir potansiyeliniz olabilir. Seçenekler artar. Mesela ben konuşmalar veriyorum zaman zaman. Bazen Türkçe konuşmalar verebiliyorum gazetecilere. Televizyon seyredebiliyorum. Gazeteleri okuyabiliyorum ve bu tabii ki bir avantaj getiriyor."

Büyükelçi Chilcott, Ankara dışında genelde İngilizce bilmeyen insanlarla Türkçe sohbet ettiğini belirterek, "Türkleri anlamak için Türkçe bir anahtar." dedi.

Türkçe konuşurken genelde uzun kelimeleri tercih ettiğini anlatan Chilcott, Türkiye'nin çok zengin bir kültür ve tarihe sahip olduğunu kaydederek, "Kültür ve tarih bakımından Türkiye azımsanmayacak önemde." diye konuştu.

Türkçede var olan eski deyimler ve atasözlerini kullanmayı ve anlamlarını çok sevdiğini söyleyen Chilcott, "Eski deyimleri, mesela 'her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır', çok seviyorum." dedi.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER