CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Toplanacak komisyona, bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu denilmesini kabul etmiyorum ve desteklemiyorum. Komisyonun adı ’Türkiye’yi Darbe Hukukundan Arındırma Komisyonu’ olmalı" dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Grup Toplantısı’nda partililere seslendi. "Sigaranın vücuda zararlı olduğunu biliyoruz ama demokrasiye zararlı olan şeyler de var" diyen Kılıçdaroğlu, "Darbe hukuku. Darbe hukuku da demokrasiye zarar veriyor. Şimdi parlamentoda bir komisyon oluştu. İlk toplantısını yaptı, ikinci toplantı yarın mıydı? İkinci toplantı da yarın yapılacak. Önce şunu bütün vatandaşlarımın bilmesini isterim; her vatandaşımı kendisine şu soruyu sorsun lütfen. ’Ben bu güzel ülkede, dünyanın en güzel ülkelerinden birinde, çoluk çocuğumla hayatımı sürdürüyorum. Kavgadan uzak bir yaşam sürdürmek istiyorum, düşüncelerimi özgürce açıklamak istiyorum; ekmeğimin, işimin, aşımın peşinde koşmak istiyorum ve ben bu ülkede Fransa’daki gibi, Almanya’da, İsveç’te, Norveç’te, Japonya’da olduğu gibi ben bu ülkede birinci sınıf demokrasi istiyorum’ diyorsanız, bunu daha yüksek sesle lütfen dile getirin. Biz kendi ülkemizde birinci sınıf demokrasi istiyoruz. Bu ülkenin insanı 3. sınıf demokrasiye mahkum edilemez. Bu konuda bir anlaşalım" ifadelerini kullandı.
"SANDIK Kİ ANAYASAYI DEĞİŞTİRİNCE HER ŞEY DÜZELECEK"
Yeni Anayasa çalışmaları hakkında konuşan Kılıçdaroğlu, "Diyorlar ki; ’Anayasa değişsin.’ 7 Kasım 1982 Anayasa oylaması yapıldı. Yüzde 92 vatandaşımız dedi ki bu Anayasa’ya olumlu onay veriyorum. 8 Kasım’dan itibaren Türkiye yeni bir Anaysa arayışına girdi. 34 yıl geçti aradan 84 maddesi değişti Anayasa’nın. Kimisini gönüllü olarak değiştirdik, kimisini Avrupa Birliği’ne giriyoruz artık birinci sınıf demokrasiye ihtiyacımız var, dolayısıyla askeri dönemde gelen hükümleri ortadan kaldıralım gerekçesiyle birçok maddeyi değiştirdik ama yürürlükte olan Anayasa, bir darbe Anayasası değil, temel maddelerin büyük bir kısmı değişti. Peki sorunumuz ne değerli arkadaşlar. Anayasa’nın 84 maddesi değişti de Türkiye’ye özgürlükçü demokrasi mi geldi? Hayır yok. Anayasa ile her şey çözülmüyor. İngiltere’yi ele alalım. Demokrasinin beşiği denir İngiltere’ye. İngiltere’de yazılı anayasa yok ama hiçbir Allah’ın kulu da dönüp İngiltere’ye ’Sizde anayasa yok, sizde demokrasi yok, sizde hukuk yok’ demiyor. Ne diyor, ’Siz demokrasinin beşiğisiniz’ deniyor. Anayasanız yazılı değil ama gelenekleriniz var, kurallarınız var, teamülleriniz var, yüksek ahlaki standartlarınız var ve kanunlarınız var’ diyorlar. Dolayısıyla ’Sizin ülkenizde birinci sınıf demokrasi var’ diyorlar. Sorun sadece ve sadece bir anayasa sorunu değil. Sorun darbe hukukundan kaynaklanan temel bir sorundur. Şöyle düşünelim. Doktora gidiyorsunuz. Doktor teşhis koyuyor. Teşhisi yanlış koyarsa bizi öldürür, doğru teşhis koyarsa tedavi eder. Biz anayasa konusunda, demokrasi konusunda teşhisi doğru koymadık. Sandık ki anayasayı değiştirince her şey düzelecek. 84 madde değiştirdik 34 yılda, demokrasi mi gelişti? Tam tersine. Daha kötü koşullarda şu anda düşüncelerimizi açıklayıp açıklamamakta tereddüt ediyoruz. Ciddi koşullar var, baskı yönetimi var. O zaman bizim yapmamız gererken olaya doğru teşhisi koymak. Olay salt bir anayasa sorunu değil, olay, darbe hukuku sorunudur. Darbe hukukunu bir bütün içinde ele aldığımızda ve çözdüğümüzde, Türkiye o zaman gerçek demokrasiyi yakalamış olur" değerlendirmesinde bulundu.
"TOPLANACAK KOMİSYONUN ADI ’TÜRKİYE’Yİ DARBE HUKUKUNDAN ARINDIRMA KOMİSYONU’ OLMALI"
"Darbe hukukundan neyi kastediyoruz. Darbeciler, darbe yaptıktan sonra kendilerine özgü hukuk getiriler. 5 kişi oturur kanunları onlar yaparlar, parlamento devre dışıdır, milli irade devre dışıdır; Anayasa için ekip oluştururlar, Anayasa yapılır ve yürürlüğe konulur" diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:
"Bir süre sonra o hukukun toplumu kapsamadığı, topluma dar geldiği görülür ve toplum daha özgürlükçü bir yapıyı talep etmeye başlar. Bizim anayasada 84 maddenin değişmesinin temel nedeni budur. Baktığımız zaman ülkemizde demokrasi konusunda ciddi açmazlar var. Şimdi ben toplanacak komisyona, bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu denilmesini kabul etmiyorum ve desteklemiyorum. Komisyonun adı ’Türkiye’yi Darbe Hukukundan Arındırma Komisyonu’ olmalı. Eğer siz Türkiye’yi darbe hukukundan arındıracaksanız, başımızın üstüne. Her türlü katkıyı vereceğiz. Bu komisyon ve bu çalışma bir olayı da test edecek. Düne kadar ne diyorlardı. Sabah, öğle, akşam neredeyse 24 saat, ’CHP darbecidir, CHP darbecileri destekler, CHP darbeden yana politika izlemiştir.’ Sabah, öğle, akşam bunu söylerlerdi. Şimdi sadece ve sadece biz, darbeye karşı en büyük bedeller ödemiş, genel başkanları hapse atılmış, mal varlıklarına el konulmuş bir partinin genel başkanı olarak söylüyorum, eğer siz samimi olarak darbeye karşıysanız, bizim söylediklerimizi yaparsınız, Türkiye’yi darbe hukukundan arındırırsınız. O zaman kimin darbeci, kimin darbeci olmadığı samimi olarak ortaya çıkmış olur. Gayet açık, gayet net söylüyoruz. Darbe hukukundan Türkiye’yi arındıralım, birinci sınıf demokrasiyi Türkiye’ye getirelim. Varsanız hep beraber çalışalım."
"BUGÜNKÜ İKTİDARIN ELİNDE SOPA VAR"
Başbakan Davutoğlu’na eleştirilerde bulunan Kılıçdaroğlu, "Sayın Davutoğlu’na açık ve net çağrı yapıyorum. Biz elinde sopa olan bir devlet istemiyoruz. Elinde sopa olan devlet Orta Çağ anlayışıdır. Biz vatandaşına güler yüzlü, hizmet eden devlet istiyoruz. Peki elinde sopa olan devlet var mı? Bugünkü iktidarın elinde sopa var. Yargı sopasını istediği gibi kullanabiliyor, istediği iş adamının mal varlığına el koyabiliyor, istediği adamı hapse atabiliyor, istediğini tutuklayabiliyor; istediğini sorgusuz sualsiz mahkemeye dahi çıkarmıyor. Böyle bir devleti istemiyoruz. Böyle bir devlet, darbe dönemlerinin yarattığı bir devlettir. O zaman çağrı yapıyorum. ’Gel’ diyorum. Komisyon kuruldu, Türkiye’yi darbe hukukundan arındıracağız, ülkeye birinci sınıf demokrasiyi getireceğiz. Elinde sopa olan bir devlet değil, özgürlükçü bir devlet olsun. Hükümet de onun yanında olsun. Vatandaş da hükümetine güvensin. ’Nasıl yapacağız?’ Gel hep beraber siyasi ahlak yasasını çıkaralım. Siyasi ahlak yasasını çıkardığımız zaman, o zaman parlamento dosyaları kapatmayacak, milletvekilleri ihale peşinde koşmayacak; milletin hizmetinde olacak. Cebini düşünmeyecek siyasetçi, halkın cebini düşünecek, vatandaşın cebini düşünecek. Düşüncemiz bu" şeklinde konuştu.
"İSTİYORSANIZ GELİN HEP BERABER YAPALIM"
Saydam devlet konusuna açıklık getiren Kılıçdaroğlu, "Halkını düşünen devlet, aynı zamanda saydam devlet demektir, hesap veren devlet demektir. Eğer bir devlet vatandaşıma hesap veriyorsa, o devlette demokrasi var demektir. Bütün vatandaşlarımız doğduğu andan itibaren vergi öder. Çocuğa mama alırsınız vergi ödersiniz, altına bez alırsınız vergi ödersiniz, hanımlar bulaşık yıkarlar vergi öderler bir tek nefes aldığımız havada vergi yoktur onun dışında her şeyde vergi vardır. Bu gerçeği hepimiz bilelim. Eğer vergi veriyorsak, devlet vergiyi vatandaşın çıkarları için korumalıdır, kullanmalıdır. O nedenle devletin saydamlığı, Sayıştay’ın varlığı çok ama çok önemlidir. Elinde sopa olan devlet değil, vatandaşına hizmet eden ve hizmet ederken de hesabını veren devlet istiyoruz. Bunu istiyorsanız bütün kararlarımız size açık, bütün gönlümüz size açık. İstiyorsanız gelin hep beraber yapalım" diye konuştu.
"’TÜRKİYE’NİN ONURUDUR’ DE BAĞIŞLA"
"Saydam devlet, kaçak sarayın maliyetini vatandaşına açıklayan devlettir" diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Düşün, saray yapıyorsunuz kaça yapıldığını kimse bilmiyor. Benim paramla yapıyorsun arkadaş, benim paramla yapıyorsun maliyeti benden gizliyorsunuz. Niye gizliyorsun? Çünkü benim kabul etmeyeceğim harcamaları sen yapıyorsun. Vatandaştan kaçırıyorsun. Saydam devlet budur. Başka nedir saydam devlet? ’Saydam devlet vatandaşına hesap veren devlettir’ dedim. Sen gideceksin Latin Amerika’ya özel uçakla, gidebilirsin tabi hiç kimsenin eleştiri hakkı yoktur buna. Cumhurbaşkanı, devletin tahsis ettiği uçakla gider ama sen giderken bir de askeri kargo uçağı senin arabanı taşıyor. O da bir başka uçak. Neden oluyor bu? Saydam devlette bunlar olmaz, bunun hesabı verilir. Ya arabaya binip gideceksin. O ülkede sana tahsis edilecek araba yoksa o ülkeden bir araba satın al, gelirken de o devlete bağışla. ’Türkiye’nin onurudur’ de bağışla."
"DEVLETİN SAYDAMLIĞININ HÜKÜMETE, DEVLETE VE SİYASETE İTİBAR KAZANDIRIR"
Devletin saydamlığının hükümete, devlete ve siyasete itibar kazandıracağına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, "Gidip Kaddafi’den 250 bin dolar para aldın, kaynağını açıkladın mı nereye harcadın sen bu parayı. Açıklamadı. Söz verdiği halde söylemedi. Bu siyasete gölge düşürüyor. Devletin saydamlığı bu değil. Kaldı ki bu da yetmedi. Ekvador’a gitti, orada da korumalar oradaki milletvekillerini dövdüler. Türkiye’nin imajına bu kadar büyük zararı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde başka hiçbir Cumhurbaşkanı vermemiştir. Kendileri şimdi sosyal medyada paylaşıyorlar, diyorlar ki, ’Türkler ne kadar sabırlı milletmiş. Biz bir gün dayanamadık’ Türkler 14 yıldır bu çileyi çekiyorlar" ifadelerini kullandı.
"MİLLETİN VERDİĞİ OY PARLAMENTOYA AYNEN YANSISIN"
Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası’nın değişmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, yasaların 12 Eylül darbe döneminde çıktığını hatırlatarak, "Darbeye karşıysanız niye bu yasaları değiştirmiyoruz. Yüzde 10 seçim barajı dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Darbe sonrası sadece Türkiye’de var. Bunlar sabah, öğle, akşam yatıp kalkıp ne diyorlardı; ’Milli irade, milli irade milli irade.’ Milli iradeye niye sınır getiriyorsun kardeşim. Niye yüzde 10 barajını getiriyorsun. Hangi gerekçeyle getiriyorsun. Kaldıralım. Kaldıralım bu barajı. Madem milli irade diyorsun milletin verdiği oy parlamentoya aynen yansısın. Bu ne demektir, yüzde 1 oy alan siyasi parti de parlamentoya temsil edilsin. Sokakta koşup konuşacağına gelsin parlamentoda konuşsun. Siyasi Partiler Yasası’nı değiştirelim. Ön seçimi zorunlu kılalım. Bütün partiler yapsın bunu. Niye yapmıyoruz. ’Milli irade, milli irade’ diyorsun, vatandaş milletvekili seçecek, gönlünden geçen milletvekilini mi seçiyor? Hayır. Oturuyor siyasi partiler, yazıyor listeyi vatandaşın önüne koyuyor. Bakın darbe mantığına bakın. ’Bunlara oy vereceksin’ diyor. Vermem. ’Vermezsen sana ceza yazarım’ diyor. Böyle bir mantık olabilir mi? Şu anda yürürlükte bu. Neden biz darbe hukuku diyoruz? İşte bunun için darbe hukuku diyoruz. Türkiye’yi darbe hukukundan arındırmadığınız sürece, bu ülkeye demokrasi gelmez. Peki bunlara Anayasa engel mi? Hiç bir engel yok anayasada. Biz ne diyoruz, ’milletin vekilini lider değil millet seçmeli.’ Milletin vekilini millet seçecekse, gel kardeşim gönlümüz açık, seçimi yapalım; çağdaş bir seçim yapalım, çağdaş uygar bir Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası çıkaralım ve bu rezalete son verelim" diye konuştu.
(İHA)
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Grup Toplantısı’nda partililere seslendi. "Sigaranın vücuda zararlı olduğunu biliyoruz ama demokrasiye zararlı olan şeyler de var" diyen Kılıçdaroğlu, "Darbe hukuku. Darbe hukuku da demokrasiye zarar veriyor. Şimdi parlamentoda bir komisyon oluştu. İlk toplantısını yaptı, ikinci toplantı yarın mıydı? İkinci toplantı da yarın yapılacak. Önce şunu bütün vatandaşlarımın bilmesini isterim; her vatandaşımı kendisine şu soruyu sorsun lütfen. ’Ben bu güzel ülkede, dünyanın en güzel ülkelerinden birinde, çoluk çocuğumla hayatımı sürdürüyorum. Kavgadan uzak bir yaşam sürdürmek istiyorum, düşüncelerimi özgürce açıklamak istiyorum; ekmeğimin, işimin, aşımın peşinde koşmak istiyorum ve ben bu ülkede Fransa’daki gibi, Almanya’da, İsveç’te, Norveç’te, Japonya’da olduğu gibi ben bu ülkede birinci sınıf demokrasi istiyorum’ diyorsanız, bunu daha yüksek sesle lütfen dile getirin. Biz kendi ülkemizde birinci sınıf demokrasi istiyoruz. Bu ülkenin insanı 3. sınıf demokrasiye mahkum edilemez. Bu konuda bir anlaşalım" ifadelerini kullandı.
"SANDIK Kİ ANAYASAYI DEĞİŞTİRİNCE HER ŞEY DÜZELECEK"
Yeni Anayasa çalışmaları hakkında konuşan Kılıçdaroğlu, "Diyorlar ki; ’Anayasa değişsin.’ 7 Kasım 1982 Anayasa oylaması yapıldı. Yüzde 92 vatandaşımız dedi ki bu Anayasa’ya olumlu onay veriyorum. 8 Kasım’dan itibaren Türkiye yeni bir Anaysa arayışına girdi. 34 yıl geçti aradan 84 maddesi değişti Anayasa’nın. Kimisini gönüllü olarak değiştirdik, kimisini Avrupa Birliği’ne giriyoruz artık birinci sınıf demokrasiye ihtiyacımız var, dolayısıyla askeri dönemde gelen hükümleri ortadan kaldıralım gerekçesiyle birçok maddeyi değiştirdik ama yürürlükte olan Anayasa, bir darbe Anayasası değil, temel maddelerin büyük bir kısmı değişti. Peki sorunumuz ne değerli arkadaşlar. Anayasa’nın 84 maddesi değişti de Türkiye’ye özgürlükçü demokrasi mi geldi? Hayır yok. Anayasa ile her şey çözülmüyor. İngiltere’yi ele alalım. Demokrasinin beşiği denir İngiltere’ye. İngiltere’de yazılı anayasa yok ama hiçbir Allah’ın kulu da dönüp İngiltere’ye ’Sizde anayasa yok, sizde demokrasi yok, sizde hukuk yok’ demiyor. Ne diyor, ’Siz demokrasinin beşiğisiniz’ deniyor. Anayasanız yazılı değil ama gelenekleriniz var, kurallarınız var, teamülleriniz var, yüksek ahlaki standartlarınız var ve kanunlarınız var’ diyorlar. Dolayısıyla ’Sizin ülkenizde birinci sınıf demokrasi var’ diyorlar. Sorun sadece ve sadece bir anayasa sorunu değil. Sorun darbe hukukundan kaynaklanan temel bir sorundur. Şöyle düşünelim. Doktora gidiyorsunuz. Doktor teşhis koyuyor. Teşhisi yanlış koyarsa bizi öldürür, doğru teşhis koyarsa tedavi eder. Biz anayasa konusunda, demokrasi konusunda teşhisi doğru koymadık. Sandık ki anayasayı değiştirince her şey düzelecek. 84 madde değiştirdik 34 yılda, demokrasi mi gelişti? Tam tersine. Daha kötü koşullarda şu anda düşüncelerimizi açıklayıp açıklamamakta tereddüt ediyoruz. Ciddi koşullar var, baskı yönetimi var. O zaman bizim yapmamız gererken olaya doğru teşhisi koymak. Olay salt bir anayasa sorunu değil, olay, darbe hukuku sorunudur. Darbe hukukunu bir bütün içinde ele aldığımızda ve çözdüğümüzde, Türkiye o zaman gerçek demokrasiyi yakalamış olur" değerlendirmesinde bulundu.
"TOPLANACAK KOMİSYONUN ADI ’TÜRKİYE’Yİ DARBE HUKUKUNDAN ARINDIRMA KOMİSYONU’ OLMALI"
"Darbe hukukundan neyi kastediyoruz. Darbeciler, darbe yaptıktan sonra kendilerine özgü hukuk getiriler. 5 kişi oturur kanunları onlar yaparlar, parlamento devre dışıdır, milli irade devre dışıdır; Anayasa için ekip oluştururlar, Anayasa yapılır ve yürürlüğe konulur" diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:
"Bir süre sonra o hukukun toplumu kapsamadığı, topluma dar geldiği görülür ve toplum daha özgürlükçü bir yapıyı talep etmeye başlar. Bizim anayasada 84 maddenin değişmesinin temel nedeni budur. Baktığımız zaman ülkemizde demokrasi konusunda ciddi açmazlar var. Şimdi ben toplanacak komisyona, bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu denilmesini kabul etmiyorum ve desteklemiyorum. Komisyonun adı ’Türkiye’yi Darbe Hukukundan Arındırma Komisyonu’ olmalı. Eğer siz Türkiye’yi darbe hukukundan arındıracaksanız, başımızın üstüne. Her türlü katkıyı vereceğiz. Bu komisyon ve bu çalışma bir olayı da test edecek. Düne kadar ne diyorlardı. Sabah, öğle, akşam neredeyse 24 saat, ’CHP darbecidir, CHP darbecileri destekler, CHP darbeden yana politika izlemiştir.’ Sabah, öğle, akşam bunu söylerlerdi. Şimdi sadece ve sadece biz, darbeye karşı en büyük bedeller ödemiş, genel başkanları hapse atılmış, mal varlıklarına el konulmuş bir partinin genel başkanı olarak söylüyorum, eğer siz samimi olarak darbeye karşıysanız, bizim söylediklerimizi yaparsınız, Türkiye’yi darbe hukukundan arındırırsınız. O zaman kimin darbeci, kimin darbeci olmadığı samimi olarak ortaya çıkmış olur. Gayet açık, gayet net söylüyoruz. Darbe hukukundan Türkiye’yi arındıralım, birinci sınıf demokrasiyi Türkiye’ye getirelim. Varsanız hep beraber çalışalım."
"BUGÜNKÜ İKTİDARIN ELİNDE SOPA VAR"
Başbakan Davutoğlu’na eleştirilerde bulunan Kılıçdaroğlu, "Sayın Davutoğlu’na açık ve net çağrı yapıyorum. Biz elinde sopa olan bir devlet istemiyoruz. Elinde sopa olan devlet Orta Çağ anlayışıdır. Biz vatandaşına güler yüzlü, hizmet eden devlet istiyoruz. Peki elinde sopa olan devlet var mı? Bugünkü iktidarın elinde sopa var. Yargı sopasını istediği gibi kullanabiliyor, istediği iş adamının mal varlığına el koyabiliyor, istediği adamı hapse atabiliyor, istediğini tutuklayabiliyor; istediğini sorgusuz sualsiz mahkemeye dahi çıkarmıyor. Böyle bir devleti istemiyoruz. Böyle bir devlet, darbe dönemlerinin yarattığı bir devlettir. O zaman çağrı yapıyorum. ’Gel’ diyorum. Komisyon kuruldu, Türkiye’yi darbe hukukundan arındıracağız, ülkeye birinci sınıf demokrasiyi getireceğiz. Elinde sopa olan bir devlet değil, özgürlükçü bir devlet olsun. Hükümet de onun yanında olsun. Vatandaş da hükümetine güvensin. ’Nasıl yapacağız?’ Gel hep beraber siyasi ahlak yasasını çıkaralım. Siyasi ahlak yasasını çıkardığımız zaman, o zaman parlamento dosyaları kapatmayacak, milletvekilleri ihale peşinde koşmayacak; milletin hizmetinde olacak. Cebini düşünmeyecek siyasetçi, halkın cebini düşünecek, vatandaşın cebini düşünecek. Düşüncemiz bu" şeklinde konuştu.
"İSTİYORSANIZ GELİN HEP BERABER YAPALIM"
Saydam devlet konusuna açıklık getiren Kılıçdaroğlu, "Halkını düşünen devlet, aynı zamanda saydam devlet demektir, hesap veren devlet demektir. Eğer bir devlet vatandaşıma hesap veriyorsa, o devlette demokrasi var demektir. Bütün vatandaşlarımız doğduğu andan itibaren vergi öder. Çocuğa mama alırsınız vergi ödersiniz, altına bez alırsınız vergi ödersiniz, hanımlar bulaşık yıkarlar vergi öderler bir tek nefes aldığımız havada vergi yoktur onun dışında her şeyde vergi vardır. Bu gerçeği hepimiz bilelim. Eğer vergi veriyorsak, devlet vergiyi vatandaşın çıkarları için korumalıdır, kullanmalıdır. O nedenle devletin saydamlığı, Sayıştay’ın varlığı çok ama çok önemlidir. Elinde sopa olan devlet değil, vatandaşına hizmet eden ve hizmet ederken de hesabını veren devlet istiyoruz. Bunu istiyorsanız bütün kararlarımız size açık, bütün gönlümüz size açık. İstiyorsanız gelin hep beraber yapalım" diye konuştu.
"’TÜRKİYE’NİN ONURUDUR’ DE BAĞIŞLA"
"Saydam devlet, kaçak sarayın maliyetini vatandaşına açıklayan devlettir" diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Düşün, saray yapıyorsunuz kaça yapıldığını kimse bilmiyor. Benim paramla yapıyorsun arkadaş, benim paramla yapıyorsun maliyeti benden gizliyorsunuz. Niye gizliyorsun? Çünkü benim kabul etmeyeceğim harcamaları sen yapıyorsun. Vatandaştan kaçırıyorsun. Saydam devlet budur. Başka nedir saydam devlet? ’Saydam devlet vatandaşına hesap veren devlettir’ dedim. Sen gideceksin Latin Amerika’ya özel uçakla, gidebilirsin tabi hiç kimsenin eleştiri hakkı yoktur buna. Cumhurbaşkanı, devletin tahsis ettiği uçakla gider ama sen giderken bir de askeri kargo uçağı senin arabanı taşıyor. O da bir başka uçak. Neden oluyor bu? Saydam devlette bunlar olmaz, bunun hesabı verilir. Ya arabaya binip gideceksin. O ülkede sana tahsis edilecek araba yoksa o ülkeden bir araba satın al, gelirken de o devlete bağışla. ’Türkiye’nin onurudur’ de bağışla."
"DEVLETİN SAYDAMLIĞININ HÜKÜMETE, DEVLETE VE SİYASETE İTİBAR KAZANDIRIR"
Devletin saydamlığının hükümete, devlete ve siyasete itibar kazandıracağına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, "Gidip Kaddafi’den 250 bin dolar para aldın, kaynağını açıkladın mı nereye harcadın sen bu parayı. Açıklamadı. Söz verdiği halde söylemedi. Bu siyasete gölge düşürüyor. Devletin saydamlığı bu değil. Kaldı ki bu da yetmedi. Ekvador’a gitti, orada da korumalar oradaki milletvekillerini dövdüler. Türkiye’nin imajına bu kadar büyük zararı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde başka hiçbir Cumhurbaşkanı vermemiştir. Kendileri şimdi sosyal medyada paylaşıyorlar, diyorlar ki, ’Türkler ne kadar sabırlı milletmiş. Biz bir gün dayanamadık’ Türkler 14 yıldır bu çileyi çekiyorlar" ifadelerini kullandı.
"MİLLETİN VERDİĞİ OY PARLAMENTOYA AYNEN YANSISIN"
Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası’nın değişmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, yasaların 12 Eylül darbe döneminde çıktığını hatırlatarak, "Darbeye karşıysanız niye bu yasaları değiştirmiyoruz. Yüzde 10 seçim barajı dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Darbe sonrası sadece Türkiye’de var. Bunlar sabah, öğle, akşam yatıp kalkıp ne diyorlardı; ’Milli irade, milli irade milli irade.’ Milli iradeye niye sınır getiriyorsun kardeşim. Niye yüzde 10 barajını getiriyorsun. Hangi gerekçeyle getiriyorsun. Kaldıralım. Kaldıralım bu barajı. Madem milli irade diyorsun milletin verdiği oy parlamentoya aynen yansısın. Bu ne demektir, yüzde 1 oy alan siyasi parti de parlamentoya temsil edilsin. Sokakta koşup konuşacağına gelsin parlamentoda konuşsun. Siyasi Partiler Yasası’nı değiştirelim. Ön seçimi zorunlu kılalım. Bütün partiler yapsın bunu. Niye yapmıyoruz. ’Milli irade, milli irade’ diyorsun, vatandaş milletvekili seçecek, gönlünden geçen milletvekilini mi seçiyor? Hayır. Oturuyor siyasi partiler, yazıyor listeyi vatandaşın önüne koyuyor. Bakın darbe mantığına bakın. ’Bunlara oy vereceksin’ diyor. Vermem. ’Vermezsen sana ceza yazarım’ diyor. Böyle bir mantık olabilir mi? Şu anda yürürlükte bu. Neden biz darbe hukuku diyoruz? İşte bunun için darbe hukuku diyoruz. Türkiye’yi darbe hukukundan arındırmadığınız sürece, bu ülkeye demokrasi gelmez. Peki bunlara Anayasa engel mi? Hiç bir engel yok anayasada. Biz ne diyoruz, ’milletin vekilini lider değil millet seçmeli.’ Milletin vekilini millet seçecekse, gel kardeşim gönlümüz açık, seçimi yapalım; çağdaş bir seçim yapalım, çağdaş uygar bir Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası çıkaralım ve bu rezalete son verelim" diye konuştu.
(İHA)