Ankara
Resmi Gazete'de bugün yayımlanan karara göre, rahim sarkması şikayetiyle Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde 2004'te ameliyat edilen Ü.B.K, şikayetinin devam etmesi nedeniyle bir yıl sonra Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yeniden ameliyat oldu.
Çeşitli özel sağlık kuruluşlarında tedavi görmesine rağmen hastalığı iyileşmeyen Ü.B.K'nin, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde 2010'da yapılan ameliyatla rahmi alındı.
Ü.B.K, 2004'te ilk ameliyatı yapan doktor hakkında suç duyurusunda bulundu. Şikayet dilekçesinde ameliyatta tıbbi hatalar yapıldığı, ameliyattan sonra hasta iç kanama geçirmesine rağmen doktorun bunu anlayamadığı, dolayısıyla teşhis ve tedavide gecikme yaşandığı iddia edildi.
Ü.B.K'nin ameliyattan sonra ağrıları olduğunu ilettiği doktorun, "Böyle taşikardileri ameliyata almayacaksın. Sen de iki gündür tutturmuşsun 'sağ tarafım, sağ tarafım' diye. Şunu götürün ultrasona da derdi neymiş anlayalım." diyerek elinde tuttuğu çarşafı üzerine fırlattığı anlatılan dilekçede, doktorun görevi ihmal suçunu işlediği savunuldu.
Cumhurbaşkanlığına, Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğüne, Ankara Tabipler Odası Başkanlığına da şikayet dilekçeleri veren Ü.B.K, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi ile ameliyatı gerçekleştiren doktor aleyhine Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinde maddi ve manevi tazminat davası açtı. Mahkeme, hastane yönünden idari yargıda dava açılması gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verdi.
Doktor yönünden ise idare aleyhine açılacak tam yargı davasının sonuçlanmasından sonra idarenin rücuen dava açabileceği belirtilerek, pasif husumet nedeniyle dava reddedildi. Bu karar taraflarca temyiz edilmediği için kesinleşti.
Karar üzerine Ü.B.K, hastane aleyhine Ankara 12. İdare Mahkemesinde maddi ve manevi tazminat davası açtı.
Mahkemece Adli Tıp Kurumundan alınan bilirkişi raporunda, işlemin tıp kurallarına uygun olduğu bildirildi ve rapor doğrultusunda dava reddedildi.
Kararın Danıştay 15. Dairesince onanmasının ardından Ü.B.K, ameliyat öncesi riskler konusunda bilgilendirilmediğini, hasta yatırma kağıdında imzasının bulunmadığını, açtığı davanın gerekçe gösterilmeksizin reddedildiğini ve idarenin sorumluluğu bakımından iddialarının kararda dikkate alınmadığını savunarak, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulundu.
Yüksek Mahkeme, başvurucunun maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine, ihlal nedeniyle başvurucuya 5 bin 500 lira manevi tazminat ödenmesine, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin Ankara 12. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verdi.
Kararda, Anayasa'nın 17. maddesinde herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğunun belirtildiği, bu kapsamda anılan anayasa hükmü ile kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğünün gerek kamusal yetkilerle donatılmış kişilerin gerekse özel kişilerin müdahalelerine karşı güvence altına alındığı anımsatıldı.
Anayasa'nın 17. maddesinin amacının, bireylerin maddi ve manevi varlığına karşı devlet tarafından yapılabilecek keyfi müdahalelerin önlenmesi olduğu aktarılan kararda, bunun yanında devletin tıbbi müdahaleler nedeniyle kişilerin maddi ve manevi varlığını etkili koruma ve maddi, manevi varlığına saygı gösterme şeklinde pozitif yükümlülüğü de bulunduğu bildirildi.
Dikkatli ve özenli inceleme şartı
İlke olarak tıbbi ihmallere ilişkin şikayetler konusunda temel başvuru yolunun, hukuki sorumluluğu tespit adına takip edilecek hukuk veya idari tazminat davası yolu olduğuna işaret edilen kararda, maddi ve manevi varlığı koruma hakkı kapsamında hukuki sorumluluğu ortaya koymak adına adli ve idari yargıda açılacak tazminat davalarının makul derecede dikkatli ve özenli inceleme şartını yerine getirmesi gerektiği kaydedildi.
Kararda, bu bağlamda derece mahkemelerinin gerekçelerinin, tarafların kanun yoluna başvuru imkanını etkili şekilde kullanabilmesini sağlayacak surette ayrıntılı olarak ortaya konulması gerektiği ifade edildi.
İdare mahkemesinin kararında, başvurucunun ameliyattan önce riskler konusunda bilgilendirilmediği iddiasına ilişkin hiçbir gerekçeye yer verilmediği belirtilen kararda, şu değerlendirmelere yer verildi:
"Başvurucunun vücut bütünlüğüne yönelik tıbbi müdahale öncesinde tıp kurallarına göre öngörülebilir nitelikte komplikasyon ve riskler hakkında yeterli bir biçimde aydınlatılmadığı iddiası yönünden derece mahkemelerince konuyla ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya konulmadığı anlaşılmaktadır.
Üstelik başvurucunun belirtilen iddia ve şikayetleri, yargılamanın sonucuna doğrudan etki edebilecek mahiyettedir. Dolayısıyla yargısal makamlarca bu değerlendirmelerin yapılmaması nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkı bakımından kamu makamlarının pozitif yükümlülüklerini yerine getirmedikleri kanaatine varılmıştır.
Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com