Washington
Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğuna girip, kendisinden bir daha haber alınamadığı 2 Ekim'den itibaren Amerikan basını yaptığı haberler ve yayımladığı başyazılarla, Suudi Arabistan'a yönelik sert adım atmaktan kaçınan Trump yönetimini markaja aldı.
Kaşıkçı'nın akıbetinin belirlenmesi, suçlulardan hesap sorulması, Suudi Arabistan'a yönelik sert adımlar atılması, Yemen'deki iç savaşta Suudilere verilen desteğin kesilmesi gibi birçok konu hakkında Trump yönetimine çağrılarını yineleyen Amerikan basını, konunun sıcaklığını koruyacak birçok habere de imza attı.
Amerikan basını ayrıca Türkiye'nin konuya ilişkin yaptığı soruşturmaya ve Türk yetkililerin açıklamalarına da sıkça yer vererek konuyu uluslararası kamuoyunun gündemine getirdi.
Washington Post ve New York Times'tan Kaşıkçı çağrıları
Suudi gazetecinin kaybolmasının ardından ilk haber, Suudi gazetecinin makalelerini yayımlayan Washington Post (WPost) gazetesinden geldi.
Kaşıkçı'nın gazetede yazdığı bölümün editörü Karen Attiah, 3 Ekim'de "Cemal Kaşıkçı'nın susturulması" başlığıyla kaleme aldığı yazıda, Kaşıkçı'nın kaybolmasının Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın (MBS) yönetiminde Suudi Arabistan'daki muhalif ve aktivistlere yönelik baskı dalgasının ardından geldiğine dikkati çekti.
Gazetenin yayın kurulunun 4 Ekim'de yayımladığı "Cemal Kaşıkçı nerede?" başlıklı başyazıda da Kaşıkçı'dan haber alınamadığı vurgulanarak MBS hedef gösterildi.
WPost, 5 Ekim'de Kaşıkçı'nın köşe yazılarının yayımlandığı sütunu boş bırakarak "Kayıp Bir Ses" başlığının altına "Cemal Kaşıkçı, Suudi gazeteci yazar ve Washington Post Global Görüşler ekinin köşe yazarlarından. Kaşıkçı'nın sözleri yukarıdaki boşlukta yer alacaktı ancak rutin konsolosluk işleri için gittiği Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda salı gününden beri kendisinden haber alınamıyor." notunu düştü.
New York Times (NYT) gazetesi de 5 Ekim'deki "Kaşıkçı'yı Bulun" başlıklı başyazısında, Suudi gazetecinin konsolosluğa gitmekten korktuğuna dikkat çekerek içeri girerken telefonunu nişanlısına bırakan Kaçıkçı'nın başına bir şey gelmesi durumunda yardım çağrısında bulunmasını istediğini yazdı.
"Cinayete kurban gittiği" iddiaları...
WPost'un, 6 Ekim'de adını açıklamadığı Türk yetkililere dayandırdığı haberinde, Türkiye'nin, Kaşıkçı'nın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürüldüğü sonucuna vardığı, Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'dan gelen 15 kişilik ekip tarafından katledildiği ve bunun önceden planlanmış bir cinayet olduğu iddiaları yer aldı.
Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz, 9 Ekim'de WPost için kaleme aldığı makalede, "Şu bir gerçek ki Cemal o binaya girdi ve çıktığına dair hiçbir delil yok." ifadelerini kullanarak ABD Başkanı Donald Trump ve eşi Melania Trump'a, bu konuda yardımcı olmaları çağrısında bulundu.
Suudi Arabistan'ın planları istihbarat dinlemelerinde
WPost, 10 Ekim'de ilk olarak, ABD istihbaratının yaptığı bir dinlemede, Suudi yetkililerin, Kaşıkçı'yı yakalamak üzere plan yaptıklarının tespit edildiğini ileri sürdü.
Bu iddiadan saatler sonra yayımlanan başka bir haberde de ABD istihbaratının yaptığı bir dinlemede, Veliaht Prens Selman'ın, Kaşıkçı'nın bazı vaatlerle Suudi Arabistan'a dönmesinin sağlanması, daha sonra da tutuklanmasını emrettiği ileri sürüldü.
Ses ve görüntü kaydı iddiaları
WPost, 12 Ekim'de, "Türkler, Amerikalı yetkililere, Kaşıkçı'nın öldürüldüğü sonucunu destekleyen ses ve görüntü kayıtlarına sahip olduklarını söyledi" başlığıyla bir haber yayımladı.
CNN de aynı gün yayımladığı ve yabancı istihbarat yetkililerine dayandırdığı haberinde, Türkiye'nin, Kaşıkçı'nın öldürüldüğü sonucunu destekleyen "şoke edici" ses ve görüntü kayıtlarına sahip olduğu ve "Suudi gazetecinin başkonsoloslukta yapılan sorgulama sırasında hayatını kaybettiği" iddiasında bulundu.
Bütün bu iddialar arasında ABD, 12 Ekim'de Suudi Arabistan'ın o dönemki Washington Büyükelçisi Prens Halit bin Salman bin Abdulaziz'den, Kaşıkçı'nın akıbetine ilişkin bilgi istedi.
İtirafa nasıl hazırlandıkları da ABD basınına yansıdı
Amerikan CNN televizyonu, 17 Ekim'de, Kaşıkçı'nın kaybolmasıyla ilgili, "konsoloslukta sorgulama sırasında öldüğünün kabul edileceği yönünde bir rapor hazırlandığını" iddia etti.
NYT, Kaşıkçı'nın öldürülmesi için Türkiye'ye geldiği belirtilen kişilerden 5'inin kimliğinin tespit edildiğini, şüphelilerden birinin MBS'ye yolculuklarında eşlik eden bir diplomat, bir diğerinin adli tıp uzmanı, diğer üç şüphelinin de Suudi Arabistan güvenlik yetkilileri olduğunu ileri sürdü.
Gazete, 18 Ekim tarihli haberinde ise Amerikalı istihbarat yetkililerinin, "Kaşıkçı'nın öldürülmesinde MBS'nin rolü olduğuna giderek ikna olduğunu" yazarak MBS'ye yakın isimlerden Maher Abdulaziz Mutreb'in 2 Ekim'de Kaşıkçı'dan birkaç saat önce Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğuna girişine ilişkin fotoğrafları yayımladı.
Trump ise aynı gün Kaşıkçı hakkındaki iddiaları doğrulayarak "Eğer çok büyük bir mucize olmazsa onun öldüğünü kabul ediyorum. Bu, gelen tüm istihbaratlara dayanıyor." diye konuşsa da Veliaht Prens MBS'ye yönelik hiçbir suçlamada bulunmadı.
Takvimler 20 Ekim'i gösterdiğinde, ABD basınının iddiaları doğru çıktı ve Suudi Arabistan yönetimi, Kaşıkçı'nın "konsolosluk binasında yaşanan arbede sonucunda öldüğünü" açıkladı.
Aynı gece yayımlanan Kraliyet kararnamesiyle, Suudi Arabistan Genel İstihbarat Başkan Yardımcısı Ahmed Asiri görevden alındı. Bunun yanı sıra Suudi Arabistan, aralarında daha önce MBS'nin danışmanlığını yapan Suud el-Kahtani ve Yemen'de Husilere karşı meşru hükümeti desteklemek amacıyla Suudi Arabistan öncülüğünde kurulan Arap koalisyonundan üst düzey görevlilerin de işine son verdi. ABD Başkanı Trump, "Suudilere bazı sorularımız olacak. Bu konuda Kongre ile çalışacağız." dedi.
Suudi Arabistan, yaptığı açıklamayla uluslararası kamuoyunu tatmin etmezken Amerikan basını, bu cinayetin "planlı" şekilde işlendiği konusunda hem ABD yönetimine hem de Suudi Arabistan'a baskı kuracak yeni kanıtlar yayımlamaya devam etti.
CNN, 22 Ekim'de Kaşıkçı için Suudi Arabistan'dan geldiklerine inanılan 15 kişilik ekipten bir kişinin, Kaşıkçı'nın dublörü olarak kullanıldığını ortaya koyan görüntüleri yayımladı.
Görüntülerin paylaşılması üzerine Trump, "Örtbaslar tarihindeki en kötü örtbastı. Her kim bunu düşündüyse kanımca başı belada. Ne yapacağımız noktasında kararı Kongre'ye bırakacağım ve umarım iki partinin de desteklediği bir karar olur" dedi.
Bu defa Suudi Arabistan, yeni bir itirafta bulunarak Türkiye'den gelen bilgilerin, şüphelilerinin cinayeti önceden planladığını gösterdiğini duyurdu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Washington Post'a makale...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2 Kasım'da WPost için "Suudi Arabistan'ın, Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi hakkında hala cevaplaması gereken birçok soru var." başlıklı bir makale kaleme aldı.
Gayretleri neticesinde, tüm dünyanın Cemal Kaşıkçı'nın soğukkanlı biçimde bir suikast timi tarafından öldürüldüğünü öğrendiğini ve cinayetin önceden planlandığının kesin olarak ortaya çıktığını yazan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Cinayeti işleyenlerin, Suudi Arabistan'da derdest edilen 18 şüphelinin içinde olduğunu biliyoruz. Cemal'in katledilmesi emrinin, Suudi hükümetinin en üst makamlarından geldiğini de iyi biliyoruz" dedi.
ABD yönetimi, 15 Kasım'da gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesiyle bağlantılı 17 Suudi'ye yaptırım kararı aldı.
"MBS'nin işin içinde olduğuna dair kanıt Trump'a gösterildi..."
WPost, 17 Kasım'da CIA'in, Kaşıkçı'yı öldürme emrinin MBS tarafından verildiği sonucuna ulaştığını yazdı.
Ayrıca haberde, "ABD Başkanı Donald Trump'a MBS'nin bu işin içinde olduğunun kanıtı gizlice gösterildi ancak Muhammed'in bu cinayetin emrini vereceği konusunda Trump'ın hala şüpheleri vardı. Başkan Trump, CIA ve Dışişleri Bakanlığı yetkililerine Kaşıkçı'nın cesedinin nerede olduğunu sordu, kendisine cevap verilmedikçe de büyük bir hayal kırıklığına uğradı." ifadelerine yer verdi.
Kaşıkçı cinayetinin peşi 1 yılda bırakılmadı...
Amerikan basını, Kaşıkçı'nın oğulları ve kızlarıyla yaptığı mülakatlar, Hatice Cengiz'in yazdığı makaleler ve ana akım medyanın editöryel yazılarıyla cinayetin üstününün kapatılmaması konusunda net bir duruş sergiledi.
Kaşıkçı cinayetinin birinci yılına da gerek televizyon yayınlarında gerek gazetelerde Kaşıkçı konusunun üzerine sıkça gidiliyor.
Son olarak 30 Eylül'de Cumhurbaşkanı Erdoğan, WPost için yazdığı makalede, "Kaşıkçı suikastı, insani boyutunun yanı sıra diplomatik dokunulmazlık ilkesinin istismar edilmesi nedeniyle de endişe vericidir." değerlendirmesinde bulunarak cinayeti "21. yüzyılın tartışmalı olayı" olarak nitelendirdi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com