Siyaset

'Amerika'daki politikacıların tavrı vicdanımızı rahatsız ediyor'

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ABD Temsilciler Meclisinin kararına ilişkin, "Amerika'daki politikacıların Türkiye'yi düşman görüp belli tavırlar içine girmeleri, vicdanımızı rahatsız ediyor, yakıştıramıyoruz. Asla doğru değildir." dedi.

'Amerika'daki politikacıların tavrı vicdanımızı rahatsız ediyor'
30-10-2019 20:17
TBMM

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) grup toplantısında yaptığı konuşmaya, dinleyenleri selamlayarak başladı.

Cumhuriyetin 96. yılının görkemli törenlerle kutlandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, vatandaşların Cumhuriyet Bayramını kutladı.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Cumhuriyeti "en büyük eserim" olarak tanımladığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Kimsenin kulu, kölesi olmayacağız. Bu özgür ülkenin özgür vatandaşları olacağız. Bunu bize sunan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları, gaziler, şehitler, herkese minnet ve şükran borçluyuz. Onları saygıyla ve rahmetle anıyoruz. Nur içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun." ifadelerini kullandı.

Cumhuriyetin yoksulluklar içinde kurulduğunu, üretimin, fabrikaların olmadığını, mali, ekonomik bağımsızlığını kaybetmiş bir devletin teslim alındığını anımsatan Kılıçdaroğlu, Düyun-u Umumiye idaresi düşünüldüğünde, Cumhuriyetin hangi koşullarda kurulduğunun çok daha iyi anlaşılacağına işaret etti.

Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet kurulurken en baştan beri Atatürk'ün kafasında "Egemenlik bila kaydü şart milletindir." ilkesinin olduğunu belirterek, Atatürk'ün her ortamda milletin desteğini aradığını kaydetti.

Kurtuluş Savaşı sırasında ve Cumhuriyet kurulduğunda Türk Cumhuriyetleri ile Afganistan'dan Hindistan'a kadar uzanan zincirde pek çok kişi ve kurumun Türkiye'ye destek verdiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, şimdi Özbekistan olan Buhara Cumhuriyeti'nden Türkiye'ye 17 Ocak 1922'de üç kılıç ve bir Kuran-ı Kerim gönderildiğini anlattı.

Kuran-ı Kerim'in şu anda TBMM kütüphanesinde olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, o dönemde Kuran geldikten sonra "TBMM'de neden bir kütüphane kurulmuyor?" diye Meclis Genel Kurulu'nda tartışmaların yaşandığını, bunun TBMM'de bir kütüphanenin kurulmasını hızlandırdığını kaydetti.

Kılıçdaroğlu, Türkiye'ye gelen üç kılıçtan birinin Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya, birinin Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'ya, üçüncüsünün ise 9 Eylül'de İzmir'e girerek hükümet konağına Türk bayrağını çeken Bölük Komutanı Yüzbaşı Şerafettin Bey'e verildiğini aktardı.

Bu anlamlı bağışı yapan soydaşlara yürekten teşekkür eden Kılıçdaroğlu, "Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra bütün İslam dünyasında cumhuriyet kurulduğunu görüyoruz. Ve o coğrafyaya önderlik yapan Gazi Mustafa Kemal ve onun arkadaşlarıdır. Onu tekrar rahmetle ve şükranla anıyoruz." dedi.

"Cumhuriyet demokrasiyle taçlandırılmalı"

Cumhuriyetin demokrasiyle taçlandırılması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, atılacak her adımda demokrasinin erdeminin geniş kitlelere aktarılması gerektiğine işaret etti. Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde hiçbir sınıfa, kişiye, aşirete özel ayrıcalık tanınmadığını, üstünlerin, egemenlerin hukukunun bulunmadığını, herkesin eşit vatandaş olduğunu belirterek, devletin bu ilkeyle oluşturulduğunu dile getirdi.

Türkiye Cumhuriyeti'ni hep seçilmişlerin temsil ettiğini, Cumhurbaşkanının bugüne kadar parlamento ya da halk tarafından seçildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Cumhurbaşkanı, herhangi bir şekilde görevinden ayrıldığı zaman onu yine seçimle gelen birisi, yani TBMM başkanı temsil etmiştir ama anayasa değişikliğiyle rejim değişmiş, Cumhuriyette geri adımlar atılmış ve bugün Türkiye Cumhuriyeti'ni, cumhurbaşkanı bir yere gittiği zaman TBMM başkanı değil, atamayla gelen bir başka kişi temsil etmektedir. Demokrasilerde, demokratik anlayışta ne kadar geriye düştüğümüzü bu örnek çok somut bir şekilde bize gösterir. Her seferinde söyledim, madem 'demokrasi, milletin egemenliği, millet en büyük güçtür, gücümüzü halktan alıyoruz' diyoruz, o zaman neden bazı durumlarda Türkiye Cumhuriyeti Devletini seçimle gelen değil de atamayla gelen birisi temsil eder? Bunun düzeltilmesi lazım. Bunu tekrar bütün vatandaşlarıma hatırlatmayı temel bir görev biliyorum."

Cumhuriyeti yaşatmak, demokrasiyle taçlandırmak için sonuna kadar mücadele edeceklerine vurgu yapan Kılıçdaroğlu, üstünlerin, tek adamın hukukunun değil, bağımsız mahkemelerin olduğu, vatandaşların eşit haklarının bulunduğu Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıracaklarını dile getirdi.

Kılıçdaroğlu, "Bu mücadele, bizim hak mücadelemizdir. Bu mücadele, bu ülkeyi kuranların bize emanet ettiği Türkiye'yi yüceltme mücadelesidir. Bu mücadele, bütün çağdaş ülkelerin gözünde en etkili Milli Kurtuluş Savaşını vermiş onuruyla yaşayan bir Türkiye Cumhuriyeti algısını yerleştirmek için yapacağımız bir mücadeledir. Demokratik standartlar geriye gidince, devlet denilen kurum yıpranınca, dış politikada Dışişleri Bakanlığı devre dışı bırakılıp, saray tamamen dış politikayı yönlendirmeye kalkınca Türkiye'de farklı şeyler olmaya başladı." değerlendirmesinde bulundu.

"Ecevit döneminde Ermenistan'a çağrı yapıldı"

Kılıçdaroğlu, demokratik standartlarda geriye gidişin olduğunu, hapishanelerin tıka basa dolduğunu belirterek, şunları ifade etti:

"Amerikan Temsilciler Meclisinde sözde Ermeni soykırımı ile ilgili bir yasa tasarısı kabul edildi. Önümüzdeki süreçte senatoya gelecek. Öncelikle şunu gayet açık ve net ifade etmek isterim, her ülkenin tarihinde acı olaylar vardır. Hiçbir ülke 'benim tarihimde acı olmamıştır' diyemez ama tarih, siyasetçilerin işi olmaktan çok, tarihçilerin işidir. Tarihte yaşanan acı olayları günümüze taşıyıp, onları siyaseten bir intikam alma aracı haline dönüştürürseniz bu doğru olmaz. Hiçbir ülkeye yakışmaz. Acı olaylar var mı? Elbette var. Tarihçiler incelesin mi? Elbette incelesinler. Sadece bizim tarihçilerimiz değil, bütün dünya tarihçileri incelesinler."

Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit döneminde Ermenistan'a "bu olayı inceleyelim" çağrısı yapıldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, belgelerin Türkiye, Ermenistan, Rusya, ABD, İngiltere arşivlerinde bulunduğuna işaret etti.

"Bunu alıp da 'Benim dediğimi yapmadın, benim söylediğimin dışına çıktın, ben egemen gücüm, söylediğim alanın dışına çıkarsan intikam alırım, bak Ermeni olaylarını tekrar gündeme getiririm.' derseniz, bu doğru değildir. Bunu asla ve asla doğru bulmuyoruz." diyen Kılıçdaroğlu, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un da daha önce sözde Ermeni soykırımına yönelik benzer açıklamalar yaptığını hatırlattı.

Atatürk'ün konuşmasını hatırlattı

Kılıçdaroğlu, 6 Şubat'ta yaptığı konuşmada, "Geçmişte yaşanan acı olayların, günlük siyasi hesaplara malzeme yapılması iki toplum arasında yeniden köprü kurulmasına yardımca olmamaktadır. Yapılması gereken, Türkiye ve Ermenistan halklarının ayrışmasını ortadan kaldıracak adımların atılması ve yeni nesillerin çatışmacı değil, barışçı bir anlayış esasına dayalı biçimde geleceğe bakmalarını sağlamak olmalıdır." dediğini aktardı.

Bu duyarlılığı, ilk kez altını çizerek dile getirenlerden birisinin de Gazi Mustafa Kemal Atatürk olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, Atatürk'ün 1 Mayıs 1922'de TBMM'de yaptığı konuşmada "Ermeni sorunu denilen ve Ermeni milletinin isteklerinden çok, dünya kapitalistlerinin ekonomik yararlarına göre çözülmek istenen sorun, Kars Antlaşması ile en doğru şekilde çözüme ulaşmış oldu. Yüzyıllardan beri dostluk içinde yaşayan iki çalışkan halkın iyi ilişkileri memnuniyetle yeniden kuruldu." dediğini ifade etti.

Atatürk'ün, egemen güçlerin, dünya kapitalistlerinin silah olarak kullandıkları bir olayı, 1922'de ifade ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Amerikan halkı ile bizim herhangi bir sorunumuz yok ama Amerika'daki politikacıların, Türkiye'yi düşman görüp belli tavırlar içine girmeleri, Temsilciler Meclisi'nde bu tür olaylara kalkışmaları bizim vicdanımızı rahatsız ediyor, yakıştıramıyoruz. Asla doğru değildir. Dolayısıyla Temsilciler Meclisi'nde kabul edilen bu yasa tasarısının umarım senatoda kabulü olmaz ve Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkiler bir çıkmazın içine sürüklenmez. Biz, bunları söylüyoruz, Amerika'nın yaptığı işin doğru olmadığını biliyoruz. Her yerde, her ortamda bunu ifade ettik. Fransa'da mecliste görüşülürken, bu milletvekili arkadaşlarımızı gönderdik 'çıkmasın' diye, 'yanlıştır' diye. Hemen hemen her yerde bunun mücadelesini CHP olarak üstümüze düşen şekliyle yerine getirmeye çalıştık ama eğer siz dış politikada Dışişleri Bakanlığını ve bürokratları tamamen devre dışı bırakırsanız, dış politikada bugüne kadar elde edilen bütün birikimleri bir tarafa iter, sarayda kurduğunuz dar bir grupla dış politika oluşturursanız, Türkiye çıkmazlara sürüklenir. Ve bugün dış politikada ciddi açmazlarla karşı karşıyayız."

"13 milyon dolar çöpe atıldı"

Kılıçdaroğlu, 13 milyon dolar ödenerek, Amerika'da Türkiye lehine lobi yapacak firmalar tutulduğunu iddia ederek, "13 milyon dolar çöpe atıldı. Lobi şirketlerine bu parayı vereceğimize başka yerlere ödeseydik, belki çok daha farklı sonuçlar elde edecektik. Nereye gitti, kime verildi bu para? Hepsini biliyoruz." diye konuştu.

ABD Hazine Bakanlığının lobi şirketleriyle yapılan sözleşmeleri internetten yayımlama zorunluluğunun olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bu tablonun, hiç kimsenin gözardı edemeyeceği bir tablo olduğunu savundu.

Kılıçdaroğlu, başkanlık sisteminin olduğu ABD'de, güçlü bir kuvvetler ayrımının, Temsilciler Meclisi'nin, senatonun bulunduğunu hatırlatarak, şunları kaydetti:

"Siz bütün dış politikanızı Trump eksenli yürütüyorsunuz. 'Trump'ı nasıl ikna ederiz?' diye onun üzerinde götürüyorsunuz. Temsilciler Meclisi, senato diğer kurumlar tamamen devre dışı, her şey Trump'a endekslenmiş vaziyette ve Türkiye kaybeden ülke olarak ortaya çıktı. Türkiye'ye uygulanacak olan bir ambargonun hiçbir sonuç doğurmayacağını, uygulanacak bir ambargonun Türkiye'de herkes tarafından reddedileceğini buradan ifade etmek isterim. Eğer örnek arıyorlarsa Kıbrıs Barış Harekatı'na baksınlar. O dönemde de ambargo uygulandı ne oldu? Ambargoyu reddettik. 'İstediğiniz kadar uygulayın, biz inandığımız yolda yolumuza devam edeceğiz' dedik. Aynı kararlılığı bekliyoruz."

"Hapishaneler tıklım tıklım dolu"

Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmanın yolunun adaletten geçtiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, hukukun eşitliğinin önemine işaret etti. Türkiye'de adaletin olmadığını, bunun en somut örneği Eren Erdem'in 486 gündür hapiste bulunduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, Erdem hakkında bir mahkeme tahliye kararı verirken, başka bir mahkemenin tutukladığını hatırlattı.

Kılıçdaroğlu, Erdem'in davasında ifadelerini inkar eden gizli tanığın "beni savcı yönlendirdi" dediğini aktararak, HSK Genel Sekreteri olan savcının görevinden alındığını, dosyasının 5 aydır istinaf mahkemesinde beklediğini söyledi.

"5 aydır dosyanın kapağını açmıyorlar. O yargıçlara sormak isterim, bu kadar vicdansızlık olur mu? 5 aydır niye dosyaya bakmıyorsun? Varsa delil suçla, yoksa beraatine karar ver. Hangi gerekçeyle tutuyorsunuz içeride?" diyen Kılıçdaroğlu, Eren Erdem'in içeride kaldığı için düşüncelerinden vazgeçmeyeceğini vurguladı.

Osman Kavala'nın ise 729 gündür hapiste olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, "İçeride avukatlar, askeri öğrenciler, masum insanlar, ifadesi alınmayan insanlar var. Hapishaneleri tıklım tıklım dolu bir Türkiye gerçeği var." dedi.

Günlük yaşamda da adaletin önemine işaret eden Kılıçdaroğlu, Soma işçilerinin de hak aradığını, Ankara'ya kadar yürümek isteyenlere polisin müdahale ettiğini hatırlattı.

"Soma faciasında kaç kişi hayatını kaybetti? Soma faciası sonrası 'bu işçiler haklı, bunların hakları verilmeli' diye defalarca açıklamalar yapmadılar mı? Aradan geçti yıllar, bu işçilerin hakları niye, hani gerekçeyle verilmez? Yazık, günah değil mi bu insanlara?" diye soran Kılıçdaroğlu, aynı şekilde Eskişehir'de aylardır ücretlerini alamayan işçilerin de polis müdahalesiyle karşılaştığını söyledi.

"O da işçi, o da işçi"

Bolu'da işten atılan işçilerin olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Biz, hiçbir işçinin işten atılmasını istemeyiz ama bankamatik işçileri hariç. Yani hiç işe gitmeden belediyeden para alıp geçinenleri kabul etmeyiz. Onlar da yürümek istediler. Yürüyebilirler. Nasıl yürüdüler? Polis gözetiminde Ankara'ya kadar yürüdüler. Onların güvenliğini polis sağladı. O da işçi, o da işçi." dedi.

Bolu'daki işçilere yapılan ile Soma ve Eskişehir işçilerine yapılanlar arasında dağlar kadar fark olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "benim işçim, onun işçisi anlayışı"nı "adaletsizlik" olarak nitelendirdi.

Bu durumla ilgili AK Parti'ye oy veren vatandaşların vicdanına seslendiğini belirten Kılıçdaroğlu, "O da vatandaş, bu da vatandaş. O da işçi, bu da işçi. O da aylık alıyor, bu da aylık alıyor. O da hak arıyor, bu da hak arıyor. O zaman neden birilerine el bebek gül bebek, neden birilerine biber gazı ve sopa?" diye sordu.

Kılıçdaroğlu, Bolu'da yürüyüş yapan işçileri "Niye yürüdü?" diye suçlamadığını, onların da yürümeye hakkının olduğuna işaret ederek, anlaşma sonrası bu işçilerin büyük bir kısmının göreve başladığını ifade etti.

Anayasa Mahkemesine teşekkür

Demokrasilerde medya özgürlüğünün de olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şimdi sürekli yayın yasaklarının getirildiğini iddia etti. Rüşvet operasyonlarına, Suriye'ye silah gittiğine, DEAŞ saldırılarına, Rus Büyükelçisine suikasta, Soma faciasına, Çorlu tren kazasına, Aladağ yurt yangınına, otoyol iş kazasına, Man Adasıyla ilgili iddialara yayın yasağı getirildiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, "Niçin yayın yasağı getiriyorsunuz? Vatandaş bilgilenmesin diye." dedi.

Anayasa Mahkemesi'nin demokrasiye yakışır bir karar alarak "Yayın yasakları, demokratik bir sistemde ifade ve basın özgürlüğüne yönelik bir müdahaledir. Kabul etmiyoruz." dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Bu güzel bir şey. Demokrasi çıtasını yükselttiği için Anayasa Mahkemesi'ne oy birliğiyle aldığı bu karar nedeniyle yürekten teşekkür ediyoruz." diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, başka yerlerde de adaletin aranması gerektiğine işaret ederek, şunları ifade etti:

"Parası olan ile parası olmayan mesela. Parası olan bastırıyor parayı askere gitmiyor. Eyvallah, bedelini ödüyor, askere gitmiyor. Parası olmayan? Askere gidiyor. Peki ona bir hak tanınıyor mu? Hayır. Grup Başkanvekili arkadaşlarıma söylüyorum, bir kanun teklifi hazırlayın, eğer bir kişi askere gidiyorsa bedelli askerlik yapmıyorsa askerlik yaptığı süre içinde onun sosyal güvenlik primlerini Milli Savunma Bakanlığı ödesin. Yani askerlik görevi yapıyor, onu sonra borçlandırıyorlar ilerde ödersin diye. Asker, görev yapıyor. Parayla da yapmıyor, alın teriyle yapıyor, ülkesini seviyor, sen de sosyal güvenlik primini yatır. 65 yaşına gelince emekli olacak. 4 ay, 5 ay, 10 ay sosyal güvenlik primini Milli Savunma Bakanlığı ödesin. Kanun teklifimizi hazırlayalım verelim."

"Ekonomide de adalet olmalı"

Ekonomide de adaletin olması gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, bütçeyle ilgili hazırlanan raporda, yaşanan ekonomik krizin sorumlusu olarak "emeklilere yapılan bayram ödemesi, yaşlılık aylıkları, kamu görevlileri ve işçilere yapılan enflasyon zamları ile ilave personel atamaları"nın gösterildiğini savundu.

Kılıçdaroğlu, "Akıl var, mantık var, bütün emekli kardeşlerime seslenmek isterim, senin hakkını sonuna kadar savunduk, 'bayram ikramiyesi' dedik, defalarca söyledik, sonunda verdiler. Şimdi verdikleri ikramiye için diyorlar ki 'Eğer emekliye ikramiye vermeseydik, bu ekonomik kriz olmazdı, memleket de bu hale düşmezdi.' Yine sorumlusu sen oldun kardeşim. Eğer sen gidip AK Parti'ye oy verirsen iki elim de yakanda olacak." diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, ekonomik sorunların temelinde borçlanmanın yer aldığını savundu.

Hükümetin ülkeyi tefecilerin eline düşürdüğünü iddia eden Kılıçdaroğlu, iktidarın emekçiyi, emekliyi suçladığını ileri sürdü.

İktidarın tasarrufta bulunmadığını öne süren Kılıçdaroğlu, "Hangi devlet başkanının 13 uçağı var? Hangi saltanatın bu?" dedi.

Türkiye'de açlık sınırının 2058 lira, asgari ücretin ise 2020 lira olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Türk-İş'in, enflasyonun düşüş nedeni olarak alım gücündeki düşüşü gösterdiğini anlattı.

Kılıçdaroğlu, geniş tanımlı işsiz sayısının 8 milyonu aştığını ifade etti.

CHP'nin bugünkü kapalı grup toplantısında, Plan ve Bütçe Komisyonunda ele alınacak "Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi"nin ele alındığını bildiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"İşin özü şu; yeni gelen vergiler yine milletin sırtına binecek. Vatandaş yeni vergilerle karşılaşacak. Sanki durumu çok iyi, hiç vergi ödemiyor. Bu vergi kanunu çıkarılırken iş dünyasından hiç kimsenin görüşü alınmadı. Oysa Ekonomik ve Sosyal Konsey dediğimiz anayasal kurum var. Neden esnafı, çiftçiyi, sanayiciyi, memuru çağırmıyorsun, yeni vergiler çıkarıyoruz, düşünceniz nedir diye? Ama bunlar yapılmıyor. 5 Şubat 2009'dan bu yana Ekonomik ve Sosyal Konsey toplanmıyor. Hangi adalet, hangi hukuk, hangi düşünce? Bunların sorgulanması lazım."

"Elini vicdanına koy"

Kılıçdaroğlu, 2020 yılı bütçesinde öngörülen maaş artışlarına da değinerek, "Yeni bütçe Erdoğan'ın maaşını artırıyor. 74 bin 500 liradan 81 bin 250 liraya çıkarıyor. Geçinemiyor tabii adamcağız. Ne yapsın? 7 bin lira artırıyorlar. Asgari ücret 2 bin lira. Bütün asgari ücretli kardeşlerime sesleniyorum; hala sen gidip Erdoğan'a oy mu vereceksin? '81 bin lirayla geçinemiyorum.' diyor. Sen 2020 lirayla geçineceksin. Elini vicdanına koy." ifadelerini kullandı.

İşçilerin kira, doğalgaz, elektrik, ulaşım gibi giderleri olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, "Erdoğan bunların hiçbirisini ödemiyor. Aylığı 74 bin liradan 81 bin liraya çıkıyor. Asgari ücretliye diyorlar ki 'senin maaşına zam yaptık, ekonomi krize girdi.' Asgari ücretlinin elini vicdanına koyup düşünmesi lazım. Bu memleket kimin için, kimin çıkarları için yönetiliyor?" şeklinde konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu, tarımsal destek ödemelerine yönelik kararın Resmi Gazete'de yayımlandığını anımsatarak, bazı ürünlerin destek tutarında geçen yıla göre artışa gidilmediğini söyledi.

Söz konusu tarım ürünlerinin ithalatının artırılacağını savunan Kılıçdaroğlu, Tarım Kanunu'ndaki tutarların çiftçiye ödenmediğini ileri sürdü.

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tarım Kanunu'nun 21. maddesi uygulansaydı, çiftçiye 2020 yılında 48 milyar 700 milyon lira teşvik ödenmesi gerekirdi. 2020 yılında 22 milyar lira ödenecek. Çiftçinin hakkı olan 26 milyar 700 milyon lira çiftçiye ödenmedi. Bütün çiftçi kardeşlerime sesleniyorum; yasal, anayasal hakkın olan, TBMM'den geçen Tarım Kanunu'nun 21. maddesi uygulanmayarak, senin 26 milyar liralık hakkın elinden alınıyor. Sen de seçimlerde oyunu kullanacaksın, hakkını vermeyenden hakkını demokratik yollardan soracaksın. Sormazsan elim iki yakanda olacak."

Kılıçdaroğlu, AK Parti'li bir milletvekilinin "işsizlik olmadığını ancak iş beğenmeyenlerin olduğunu" belirttiğini aktararak, "Allah akıl fikir versin. 17 yıldır, milletin neredeyse açlıktan nefesi kokacak. 'İşsizlik yok.' diyor, 8 milyonu aştı işsiz sayısı. Üniversite mezunlarının neredeyse yarısı işsiz. Adamın dünyadan haberi yok. 'İş var ama iş beğenmiyorlar.' diyor. İş bulsa çalışacak milyonlarca insan, iş bulamıyor. Bu milletvekili, saraydan aldığı sufleyle bunu ifade ediyor." değerlendirmelerinde bulundu.

İktidarın evine ekmek götüremeyenlerin halinden anlamadığını ileri süren Kılıçdaroğlu, "Bunlar ayrı telden, vatandaş ayrı telden çalıyor. Asla akort tutmuyor. Saraya kapılanmış vaziyetteler, saraydan besleniyorlar. Vatandaşla hiçbir ilgileri, dostlukları kalmadı. Gelip açık açık vatandaşa yalan söylüyorlar. 'Memlekette kriz yok.' diyor. Bütün dünya, iktidar kanadı söylüyor ama bu milletvekili kriz olmadığını söylüyor." sözlerini sarf etti.

"Türbeyi terör örgütünden kaçırdılar"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, DEAŞ elebaşı Ebubekir el Bağdadi'nin öldürüldüğünü, ancak hala örgütün unsurlarının bulunduğunu belirtti.

DEAŞ'ın Türkiye'nin 76 ilinde örgütlendiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, bu terör örgütünün en büyük eylemlerini Türkiye'de yaptığını, Gar saldırısında 104 kişinin hayatını kaybettiğini anımsattı. Kılıçdaroğlu, "Bütün bunlar olurken iktidar kanadı büyük ölçüde görmezden geldi. Uzun süre 'IŞİD terör örgütü' diyemediler." dedi.

İktidarın DEAŞ terör örgütünden kaçmaya çalıştığını ileri süren Kılıçdaroğlu, "Süleyman Şah Türbesi'nin IŞİD tarafından kuşatılması üzerine, hükümetin kendi topraklarındaki türbeyi kaçırdığını" iddia etti.

Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Milliyetçi, ülkücü kardeşlerime, kendisini 'milliyetçi' olarak tanımlayan kardeşlerime, bütün AK Parti'li kardeşlerime sesleniyorum. Dünyada kendi toprağını, bayrağını, türbesini bir terör örgütüne teslim edip kaçan başka bir devlet var mıdır? Arkasından da kahramanlık edebiyatı yapıyor. Hangi kahraman? Kime teslim ettin? IŞİD terör örgütüne. Türkiye o tarihte kamuoyuna yaptığı araştırmaların arkasında dursaydı, IŞİD terör örgütü topraklarımıza ayak bastığı anda orduyu gönderip derslerini verselerdi bugün Ortadoğu'da çok farklı bir şey olacaktı. IŞİD terör örgütüne karşı en ciddi mücadeleyi veren ve insanlığı terör örgütünden koruyan bir devlet konumuna gelmiş olacaktı. Ama IŞİD terör örgütüne kendi topraklarını teslim ettiler. Kendi vatan toprağına gidemiyorsun, üstelik bir terör örgütüne teslim ediyorsun."

Bunları dile getirdiği için kendisine kızanların bayrak ve vatan sevgisi olmadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, milliyetçilik unvanının belirli kesimlere ait olmadığını belirtti.

"Genel Kurulda her arkadaş bu soruları soracak"

Cumhuriyetin ilanının ardından birçok fabrika kurulduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, o dönemde kurulan fabrikaların ya satıldığını ya da kapatıldığını söyledi.

Kılıçdaroğlu, Sakarya'daki Tank Palet fabrikasının ihale ile bir şirkete verildiğini hatırlatarak, bu ihaleye yönelik sorularının hiçbirine hükümetin yanıt vermediğini ifade etti.

Kemal Kılıçdaroğlu, "Grup Başkanvekili arkadaşlarıma söylüyorum; Genel Kurulda kürsüye çıkacak her arkadaş bundan sonra bu soruları soracak ve cevapları alınıncaya kadar devam edecekler. Çünkü cevap veremiyorlar. Üç soru daha ekliyorum, devamı da gelecek. Tank Palet işini sonuna kadar götüreceğiz. Askeri bir fabrikanın götürülüp bir yandaşa yasadışı, ihalesiz peşkeş çekilmesi asla kabul edilemez. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyacağız." şeklinde konuştu.

Tank Palet fabrikasının ihale sözleşmesinde "yükleniciden tedarik edilecek mal ve hizmetler için yüzde 20 avans ödemesi yapılmasının" imza altına alındığını anlatan Kılıçdaroğlu, şirkete kar garantisi verildiğini savundu.

"Fabrikanın işletme hakkını alan ve ortakları arasında Katar ordusu da bulunan şirketin, askeri sırları öğreneceğini" ileri süren Kılıçdaroğlu, "AK Parti'ye oy veren ve ülkücü kardeşlerimin de vicdanına sesleniyorum; Avrupa'nın en büyük tank palet fabrikasının, değeri 20 milyar lira, bütün askeri sırlarla birlikte Katar ordusuna teslim edilmesini içine sindiriyor musun? Sen de itiraz ediyor musun?" ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz hain darbe girişiminde hayatını kaybeden şehit yakınları ve gazilere yardım amaçlı kurulan vakfa ilişkin sorularına hala yanıt alamadığını belirterek, bu konudaki sorularını yineledi ve bunlara cevap beklediğini dile getirdi.

"Beyefendi çok kızmış"

Kılıçdaroğlu, ABD Başkanı Donald Trump'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yazdığı mektubu hatırlatarak, bu konuda Erdoğan'a 7 soru yönelttiğini anımsattı.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bu kadar aşağılayan başka bir mektup olmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Beyefendi çok kızmış, ayakları yere basmıyor, havada geziyor. Yedi soruyu kendim için sormuyorum, 82 milyon ve tarihimiz için soruyorum. Mektubu gönderen kişiye sen 82 milyon adına adam gibi cevap vermiyorsan o koltukta oturamazsın kardeşim. O koltuğa layık değilsin." diye konuştu.

Mektuba uygun şekilde cevap verilmediği eleştirisinde bulunan Kılıçdaroğlu, "(Mektup geldi ama Barış Pınarı Harekatı'nı başlattık) dediler. Halbuki mektup daha sonra geldi." değerlendirmesinde bulundu.

Kılıçdaroğlu, Erdoğan'a bu yakışıksız üsluba nasıl cevap vereceğini sorarak, "Cevap veremez. Türkiye'nin şanı ile şerefi ile bu adamın hiçbir ilgisi yoktur." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı yeminini okuyan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu yemini hatırlıyor musun? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni aşağılayan bir mektuba neden, hangi gerekçeyle cevap vermiyorsun? Ettiğin yeminde geçen namus ve şeref kavramları senin için ne ifade etmektedir? Bu soruları sorduğum için kızıyorlar, eleştiriyorlar. Kim soracak? Soran adamı Cumhurbaşkanına hakaretten yakalıyor, içeri atıyorsun. Ne hakareti? Sıradan adam gibi bu ülkenin çıkarları için soruyoruz. Milli kurtuluş savaşını veren bir ülkenin böyle bir hakarete muhatap olması kabul edilebilir mi? Beyefendinin içine siniyor, bunların hepsini yedi yuttu. Benim içime sinmiyor."

Bu arada CHP TBMM Grubu, bugün basına kapalı olarak toplandı.

Toplantıda, TBMM Genel Kurulunda bugün görüşülmesi öngörülen Su Ürünleri Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ele alındı.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER