Çevre-Hayat

Ameliyathaneden sahneye: Türk müziğinin profesörü

Çocukken gelecek hedefini, "Şarkıcı doktor olacağım." diye belirleyen Prof. Dr. Ali Rıza Kural, çok yönlü kişiliği, başarılarla dolu hayatıyla örnek oluyor.

Ameliyathaneden sahneye: Türk müziğinin profesörü
18-12-2018 18:02

İSTANBUL - SEFA MUTLU/HALİS AKYILDIZ

Çocukken gelecek hedefini, "Şarkıcı doktor olacağım." diye belirleyen bugün ise dünyaca tanınan bir hekim ve Türk sanat musikisi üstadı olan Prof. Dr. Ali Rıza Kural, çok yönlü kişiliği, başarılarla dolu hayatıyla yeni nesillere örnek oluyor.

Küçük yaşlardan itibaren müziği hayatının ayrılmaz bir parçası haline getiren Kural, tıp eğitiminin yanında Türk musikisinin tanınan büyük üstatlarıyla da çalışma imkanı buldu.

Kendisi gibi hekim ve musiki üstadı olan Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca'yı örnek alan Kural, hem şarkıcı hem de doktor olma hayalini gerçekleştirdi.

AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Acıbadem Maslak Hastanesi Robotik Cerrahi ve Üroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Rıza Kural, hekimlik kariyeri ve müzik yaşantısına dair çalışmalarını anlattı.

Kural, insanların küçük yaşlardan itibaren hedefler koyduğunu dile getirerek, kendisinin de "Şarkıcı doktor olacağım." idealiyle büyüdüğünü söyledi.

Bu kararında Alaeddin Yavaşca hayranlığının etkili olduğunu belirten Kural, "Küçük yaşlarda tek iletişim aracımız radyoydu. Radyoda 'Dr. Alaeddin Yavaşca'dan Şarkılar' diye bir program vardı. O zamanlar sanırım Ankara'da yayınlanıyordu. Ben de o dönem Samsun'daydım. İlk, orta ve lise eğitimimi orada aldım. O program başladığında, hemen dikkat kesilir, dinlemeye başlardım. 'Ne olacaksın?' diye sorduklarında da 'Şarkıcı doktor olacağım.' cevabını veriyordum. 4-5 yaşlarımdaydım. Müzikle küçük yaşlarımdan beri uğraştım. Tıbba girişim de kendi isteğimle oldu." diye konuştu.

"Müzik ana hedefim olmadı. Fakat müzikten de hiç sapmadım"

Kural, İstanbul Tıp Fakültesi'nin ilk tercihi olduğunu, başarılı bir öğrencilik hayatı geçirdiğini aktararak, şöyle devam etti:

"Büyük bir şehre gelirken bocalama yaşıyorsunuz. Bunu yaşamadan hemen musikiye başladım. Arif Sami Toker'den dersler almaya başladım. Orada da yine doğal olarak olaylar birbirini takip etti. Rüştü Eriç Hocamız vardı. Onun korosuna girdim. Bir baktım ki aynı sene üniversite korosuna başladım. Sonraki sene de kendimi konservatuvarda buldum. Bunları hiçbir zaman amaçlamadım ama su böyle aktı. Müzik hiçbir zaman ana hedef olmadı. Hekimliği seçmiştim. Fakat müzikten de sapmadım. Belediye konservatuvarına girdim. Orayı bitirdim. Sınıf atlayarak girdim, sınıf atlayarak da bitirdim. 6 yıllık eğitimi 4 yılda bitirdim. Öğrencilik dönemlerim eş zamanlı oldu. Her zaman tıp önde olsa da mesai olarak daha fazla müzikte zaman harcadım. Çok çalışkan bir öğrenci değildim. Fakat sınavları firesiz geçerdim."

Kural, üniversiteye kadar keman çaldığını anlatarak, Türk müziğine olan ilgisinin Arif Sami Toker'le başladığını kaydetti. Konservatuvardaki hocalarının da kendisini etkilediğini ifade eden Kural, Süheyla Altmışdört, Nevzat Atlığ'ın müzik hayatında önemli bir yer tuttuğunu dile getirdi.

"Hekimler bir sanat dalıyla uğraşmalı"

Kural, Altmışdört ve Atlığ sayesinde Türk müziğine bağlandığını dile getirerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Onların her çalışmalarında ve aktivitelerinde yer aldım. Nevzat Atlığ Hoca, Klasik Türk Müziği Devlet Korosunu kurmuştu. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu oldu. Onun kuruluşundan itibaren belli bir zaman dilimine kadar Hocayla beraberdim. Sonuçta onların yaklaşımları beni musikinin içine daha fazla çekti. Bence hekimler her zaman bir sanat dalıyla uğraşmalı. Müzik, resim veya fotoğraf. Böyle arkadaşlarım var. Sporla ilgilenenler var. Hekimlerin bir sanat dalıyla uğraşması sanki olmazsa olmaz gibi. Ben de bunların içinden müziği seçtim. Tıp mesleği bir tiyatro sanatı gibi. Eğitimden geçip okulları bitiriyoruz. İhtisas yapıyoruz. Karşınızda ulaştığınız en son şey hasta. Aslında her şeyi onlar için öğreniyorsunuz. Hasta size birtakım filmleri ve tahlilleriyle geliyor. Bir hikayesi var. Siz o muayene süreçleri içerisinde bütün bunları değerlendirip sonuçta hastaya bir şeyler söylüyorsunuz. Aslında o verilere dayanan bir senaryo yazıyorsunuz. Yazdığımız senaryoyu hastayla birlikte oynuyorsunuz. Senaryonun sonu da iyi bitmeli."

Kural, müziğin hayatında önemli bir yer kapladığını belirterek, "Ameliyathane ortamında kalkıp şarkı söylemiyoruz. Talepler olsa da. Bazen tanıyan hastalar 'Ameliyata girerken şu şarkıyı okur musunuz?' diyor. Bir çalışma anında kafamda çok sevdiğim bir şarkı geçtiği oluyor. Sanki mırıldanıyor gibi oluyorum. Müzik hep içinizde dolaşır." dedi.

Tıp ve müzik bir arada

Kural, üniversite yıllarında İstanbul'a geldiğinde Arif Sami Toker'den müzik dersi aldığını yineleyerek, "Daha sonra üniversite korosuna girdim, merhum Rüştü Eriç'ten ders aldım. Sonra da konservatuvar, eski adıyla Devlet Klasik Türk Müziği Korosu şimdiki adıyla Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu, orada müzik icra ettim. İstanbul Radyosunun sınavlarını kazanarak solist olarak sınırlı sayıda da olsa solo bantlar doldurdum." diye konuştu.

Kural, yakın zamanda Dünya Endoüroloji Derneğinin başkanlığı yaptığını belirterek, şunları kaydetti:

"Bu yıl da başkanlığımda Paris'te çok güzel bir kongre gerçekleştirdik. 2012'de de dernek başkanı değil kongre başkanıydım İstanbul'da. Mesleğimle çok yoğun uğraşmaktayım ama musiki benim için sığınası bir liman. Boş zamanlarımda konserlere ya da albüm hazırlığı yapıyorum. Arabada giderken notalar önümde müzik çalışırım. Tatil günlerinde iki arada derede notalar her zaman yanımdadır. Göz ucuyla da olsa bir şarkıyı en azından bir zaman sürecinde çalışabilirim."

Prof. Dr. Ali Rıza Kural, yaşamı boyunca tıp mesleğinin her zaman ağır bastığını ancak müziğe de ilgili olduğunu kaydederek, ud ve keman gibi enstrümanlar çaldığını aktardı.

Üniversitenin ilk yıllarında bazı korolara hem sesi hem de sazıyla eşlik ettiğini vurgulayan Kural, bir hekim için sanatla uğraşmayı tamamlayıcı bir hobi olarak yorumladığını söyledi.

Tıpla musikinin arasındaki ilişkinin çok kuvvetli olduğuna değinen Kural, "Bazı makamlar insanlara neşe verir. Eskiden özelikle psikolojik hastalıkların tedavilerinde, şifahanelerde hastalara bu tarz makamlar dinletilerek tedaviler yapılmıştır. Bunu kayıtlardan görüyoruz. Günümüzde bile bu yönde çalışma yapan tıp mensubu hem de çok iyi müzisyen, musikiyle uğraşan arkadaşlarımız var." dedi.

Kural'dan iki albüm

Prof. Dr. Kural, müzik çalışmalarının sadece sahneden ibaret olmadığını belirterek, sözlerini şöyle sonlandırdı:

"Son zamanlarda 2008'de Senfonik Musiki diye bir albüm çıkardım. Bu türün ilk örneklerinden biri olarak görülüyor. Bunun konserini de verdim. Devlet Senfoni Orkestrası'nın yarısı vardı. 10 Türk musikisi sazı vardı. Albümde de bunu yapmıştım. Sonra özel konserler verdim. 14 Mart Tıp Bayramı'nda müzikler icra ettim. 2 yıl önce 2 albüm çıkardım. Biri 'Klasikler.' Bunu Nevzat Atlığ Hocamın teşvikiyle yaptım. Parçaları birlikte seçtik. Kayıtlarda iki disk doldurduk. Özellikle babam da teşvik etti. Onun sesi de çok güzeldir. "Oğlum klasikler güzel. Bizim dinlediklerimizi ne zaman kaydedeceksin?' dedi. Onun üzerine de 'Sevdiklerimin Sevdikleri' diye bir albüm yaptım 2016'da. Günümüze daha yakın bestecilerin eserleri var."

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER