Ankara
Akdeniz İçin Birlik (UfM) Genel Sekreter Yardımcısı Grammenos Mastrojeni, hiçbir ulusun veya toplumun iklim değişikliğinin etkileriyle tek başına başa çıkamayacağını ve krizin üstünden ancak iş birliğiyle gelinebileceğini belirterek, "İklim değişikliği Akdeniz medeniyetinin ve bölgesel dengenin temelini baltalıyor." dedi.
UfM'nin 2021-2025 dönemine ilişkin İklim Eylem Planı'nı değerlendiren Mastrojeni, bu planla, çevre ve iklim konularında daha fazla zaman kalmadığı için hemen harekete geçilmesinin amaçlandığını dile getirerek, hükümetlerin, iş ve finans dünyasının, herkesin bir araya gelerek Akdeniz'de hızlanan iklim değişikliğinin getirdiği büyük tehdidi ve aynı zamanda sunduğu büyük fırsatı fark etmesi gerektiğini ifade etti.
Mastrojeni, ülkelerin azalan kaynaklar için kendi aralarında savaşıp bölünmesi halinde iklim değişikliğinin bir tehdit olduğunu ancak Güney ve Doğu Akdeniz ülkelerinin kişi başına enerji talebinin 2040 yılına kadar yaklaşık yüzde 60 artacağı yönündeki gerçeği kabul ederek hareket etmeleri halinde iklim değişikliğinin adil ve hızlandırılmış kalkınma, adalet ve barış için bir fırsata dönüşeceğini söyledi.
Hiçbir ulusun veya toplumun, hatta Akdeniz'deki en güçlü ya da en zengin olanın bile iklim değişikliğinin etkileriyle tek başına başa çıkacak yeterli araçlara sahip olmadığının herkesçe kabul edilmesi gereken bir hakikat olduğunu vurgulayan Mastrojeni, "Birbirimize ihtiyacımız var. Farklı halkların hakim olduğu eski ve geleneksel teknolojileri bir araya getirmeliyiz.
Daha güçlü hissetmek için komşumuzun ölümüne değil, güvende olmak için komşumuzun istikrarına ve sağlığına güvenmeliyiz. Günün sonunda, ortak yuvamız olan gezegenimiz bize derin bir mesaj gönderiyor: Adaleti ve barışı sağlayın." diye konuştu.
"Akdeniz, dünyadaki başlıca iklim değişikliği noktalarından biri"
Mastrojeni, riskli ve ağır sonuçlar doğurabilecek mevcut duruma dikkati çekerek, "Akdeniz, dünyadaki başlıca iklim değişikliği noktalarından biri ve aşırı hava olayları, çöl alanlarının artması, deniz seviyesinin yükselmesi gibi iklimle alakalı büyük hassasiyetlerle karşı karşıya. Bu olgular soluduğumuz havanın kalitesini, tatlı su kaynaklarına erişimi, tarım ve hayvancılık için arazi kullanılabilirliğini, kentsel altyapıları ve turizmi etkilemektedir." dedi.
Bu sorunları birbirinden bağımsız ya da yerel sorunları olarak değerlendirmenin büyük hata olacağını belirten Mastrojeni, şöyle devam etti:
"İklim değişikliği Akdeniz medeniyetinin ve bölgesel dengenin temelini baltalıyor. Günümüzde insanlık örgütlü toplumlarda yaşıyorsa bunun nedeni sanayi devrimi değil Anadolu'da başlayan daha eski bir devrimdir, tarım devrimidir. Bu da, insanların, topraklarının kullanıcıları olmaktan, toprakların yöneticileri konumuna geçtiği andır. Ve bu, ilk olarak Akdeniz'de Anadolu'dan başlayarak oldu. Çünkü burada çok özel, son derece elverişli bir iklimimiz vardı: Dengeleyici rol üstlenen büyük iç deniz ve onun çevresindeki ılıman ve öngörülebilir iklim.
Doğanın istikrarlı, öngörülebilir döngülerine güvenerek tarım yapabilirdik ancak şimdi ani iklim değişikliği artık bu temel avantajı yok ediyor. Artık istikrarlı bir doğaya güvenemiyoruz ve bu bizi daha kırılgan hale getiriyor. Birlikte hareket etmezsek çok tehlikeli bir durumla karşı karşıyayız."
"Biyolojik çeşitliliğin çöküşünden korkmalıyız"
Mastrojeni, çevreyi korumaya yönelik tüm adımların aynı zamanda biyolojik çeşitliliği korumaya yönelik bir mücadele olduğunun da altını çizerek, "Bilim insanları, dünya tarihinde daha önce türlerin yok olduğu beş ana döngünün dördündekinden daha fazla oranın kayda geçtiği, şu anda tanık olduğumuz durumu 'altıncı kitlesel yok olma' olarak tanımlamakta tereddüt etmiyor.
65 milyon yıl önce dinozorların sona ermesine yol açan asteroit bile son iki yüz yılda insan faaliyetlerinin neden olduğu sonuçlardan daha hızlı etkiler üretmedi." değerlendirmesinde bulundu.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Panelinin (IPCC) 2007 Değerlendirme Raporu'nda yer alan bazı küresel ısınma senaryolarına göre, on türden sekizinin yok olma ihtimalinin bulunduğunu belirten Mastrojeni, "İklim değişikliğine dair asıl korku şu ki, biyosferin üzerinde durduğu denge zincirinin genel, hızlı ve travmatik çöküşe maruz kalabileceği dönüm noktasına, kritik eşiğe tehlikeli biçimde yaklaşıyoruz." ifadesini kullandı.
Mastrojeni, dünyadaki yoksulların yüzde 70'inden fazlasının kırsal alanlarda yaşadığını ve geçimleri için doğrudan ekosistemin kendilerine sunduklarına ve biyolojik çeşitliliğe bağlı olduğunu belirterek, karasal ekosistem hizmetlerinin bozulmasından kaynaklanan küresel gelir kaybının da yılda 50 milyar avro civarında olduğunu söyledi.
İklim değişikliğine karşı mücadelenin, özünde çölleşme, asit yağmuru ve çok daha fazlasıyla mücadeleyi içeren bir biyolojik denge savaşı olduğunu ifade den Mastrojeni, "Asıl korkmamız gereken, ister insan eliyle ister çevresel faktörlerle olsun biyolojik çeşitliliğin ve bize sunduklarının çöküşüdür. Bu, özellikle en yoksul alanlarda huzursuzluğu tetikler, çatışma ve göç gibi çok daha ileri sonuçların ortaya çıkmasına yol açabilir.
Odaklanmamız gereken şey şu ki, ekonomilerimizin tüm değer zinciri binlerce doğal ve tarımsal ürünle başladı ve bu ürünler hala ekonomimizin ve kültürümüzün zenginlik kaynağı." yorumunu yaptı.
"Gezegeniniz için iyi olan sizin için iyidir"
Mastrojeni, iklim değişikliğine çözüm bulmanın, sadece hükümetlere veya Birleşmiş Milletlere (BM) ait bir görev olmadığını vurgulayarak, "Temelde bu bizlerin elinde, yaşamdaki nicelik yerine yaşam kalitesini hedef alan bir davranış değişikliğine gitmemizdedir." dedi.
İklim değişikliği ile başa çıkmak için enerji ve üretime dayalı diğer sektörlere odaklanan anlaşmalara ve kamu önlemlerine güvenilmesi gerektiğini söyleyen Mastrojeni, hiçbir anlaşma ya da yasanın tek başına çevrede bir fark yaratmayacağına işaret etti.
Mastrojeni, daha sürdürülebilir bireysel davranışlar benimsemenin daha sağlıklı yaşam tarzlarını beraberinde getirdiğini de kaydetti.
İnsanların beslenme tercihlerinin hem kendileri hem de çevre için anahtar rol oynadığını anlatan Mastrojeni, benzer şekilde bisiklet gibi daha sağlıklı bir ulaşım yolunu benimsemenin, yenilenebilir enerjilere dayalı bir hayat kurmanın, plastik alışveriş torbalarından vazgeçmenin de hem bireylere hem de dünyanın bütününe faydalı olduğunu anımsattı. Mastrojeni, "Gezegeniniz için iyi olan sizin için iyidir, sizin için iyi olan şey gezegeniniz için iyidir." diye konuştu.
Gezegeni çevresel çöküşten kurtarmak için atılacak bireysel adımların, "yaşam kalitesinden taviz vermek" olarak algılanmaması gerektiğini belirten Mastrojeni, "Sürdürülebilir ve adil kalkınma, sağlıklı yaşam tarzlarının hem nedeni hem de sonucudur." dedi.
"Kovid-19 ekosistemi yanlış yönetmemizden kaynaklandı"
Yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) de diğer hastalıklar gibi ortaya çıkış ve yayılışı sürecinde sınır tanımadığını ve etkilerini yönetmede uluslararası iş birliğinin gerekli olduğunu söyleyen Mastrojeni, UfM'nin, Kovid-19'un Akdeniz bölgesindeki öngörülebilir etkilerini gözlemleyerek, birey, toplum ve çevre sağlığına ilişkin sürdürülebilir hedefler doğrultusunda yeni yollar düşünülmesinin ortak görev olduğu bilinciyle hareket ettiğini aktardı.
Mastrojeni, UfM'nin 2021-2025 dönemine ilişkin İklim Eylem Planı'nda da Kovid-19'un toplumsal ve ekonomik etkilerine de odaklanıldığını ve iş birliğine dayalı sürdürülebilir, adil ve kapsayıcı çözümlerin incelendiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Bilim bizi 10 yıl önce uyardı. Kororavirüs krizi öngörülemez bir değişken değildir, insan politikalarındaki başarısızlıklar yüzünden başladı ve yayıldı. Temel olarak ekosistemi yanlış yönetmemizden kaynaklandı ve kirlilikten ciddi şekilde etkilenen yerleri daha fazla vurdu. Şimdi de refahın ve kaynakların adaletsiz ve dengesiz dağıtımından kaynaklanan yapısal bir tehdite dönüşüyor.
Bulaşıcı hastalıklar, iklim değişiklinin etkileri ve ekonomik başarısızlıkların domino etkisi sınır tanımıyor. Bu yüzden en zayıf olanı geride bırakmak herkesin zararınadır."
"Zayıf olanı geride bırakmak hepimizin geride kalması demektir"
Akdeniz bölgesinin de bu küresel dersi acilen hayata geçirmesi gerektiğini dile getiren Mastrojeni, "Zayıf olanı geride bırakmak hepimizin geride kalması demektir. Bunun da ötesinde, iklim değişikliğinin temsil ettiği sağlık ve refah tehdidi çarpanı, küresel ortalamadan yüzde 20 oranında daha hızlı ısınan Akdeniz havzası üzerinde özellikle yoğundur. Yani burada, kıyılarımızın etrafında, son derece yoğun sağlık güvensizliği, iklim değişikliği ve kalkınma dengesizliği ile karşı karşıyayız." değerlendirmesinde bulundu.
Mastrojeni, Avrupa-Akdeniz bölgesinin, sürekli ve sürdürülebilir, adil dağılmış ve beklenildiği gibi çalışan, toplumsal cinsiyet ve gençliği koruyan ve teknolojik olarak gelişmiş bir büyümenin itici gücü olarak kabul edilen yerel, bölgesel ve dairesel ekonomilere dayalı bir kalkınma stratejisi oluşturması gerektiğini de belirtti.
UfM'nin, ortak kuruluşlarının ve paydaşlarının ortaya koyduğu Kovid-19 sonrasına ilişkin stratejileri doğrultusunda bir planının olduğunu söyleyen Mastrojeni, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İklim, enerji güvenliği, ekonomi, adalet ve sağlık arasında açıkça görülen dairesel bağlantı vardır. İklim değişikliğine yol açan aynı nedenler, zayıf ekonomilerde daha yüksek sağlık risklerini de beraberinde getirerek eşitsizliğe ve yoksulluğa da yol açar. Kovid-19 krizi nedeniyle şartların daha da kötüye gitmesi ise iklim değişikliği sorununu tehlikeli bir döngüde daha da ağırlaştırır. Acilen bu döngüyü kırmamız gerek."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com