ANKARA(AA) - AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, CumhurbaÅŸkanı ve AK Parti Genel BaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan baÅŸkanlığında parti genel merkezinde Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Toplantıda TeÅŸkilat, Mahalli ve Ä°dari Ä°ÅŸler BaÅŸkanlıkları ile diÄŸer baÅŸkanlıkların sunum yaptığını dile getiren Çelik, kongre sürecinin de kendi takvimi içerisinde istikrarlı bir ÅŸekilde devam ettiÄŸini ifade etti.
Delege seçimlerinin gerçekleÅŸtiÄŸini ve bu seçimlere yaklaşık 1 milyon 450 bin kiÅŸinin katıldığını ve bunu çok memnuniyet verici bir rakam olarak gördüklerini dile getiren Çelik, "Üyelerimizin bu derece yoÄŸun bir ÅŸekilde delege seçimlerine katılmış olması tabandan tavana doÄŸru politika oluÅŸturan, tabandan itibaren siyasal talepleri siyasi temsile çevirmeye çalışan siyaset sosyolojisini kapsamlı bir ÅŸekilde görmeye, kavramaya çalışan partimiz açısından son derece önemlidir." diye konuÅŸtu.
Çelik, belde kongreleri ve diÄŸer planlamaların devam edeceÄŸini, toplantıda bu konuda ayrıntılı bilgi verildiÄŸini bildirdi.
Diyarbakır annelerinin eylemiDiyarbakır annelerinin eyleminin 112'inci güne girdiÄŸini anımsatan ve eylemin hiçbir ÅŸekilde gündemden düÅŸmesini arzu etmediklerini anlatan Çelik, Türkiye'deki en ufak bir ÅŸey konusunda hemen haber geçen uluslararası basın yayın organları tarafından eylemin görmezden gelinmesinin çifte standardı açık bir ÅŸekilde ortaya koyduÄŸuna dikkati çekti.
Diyarbakır'daki annelerin yürekleriyle konuÅŸtuklarını dile getiren Çelik, "Terörün bu evlatları nasıl zorla daÄŸa kaçırdığı ve buna karşı mücadelemiz karşısında ise terör örgütüyle bitiÅŸik düzende duran siyasilerin hiç sesinin çıkmaması son derece manidardır. Ä°nsanı yaÅŸatmaktan, demokrasiden, hukuktan bahsediyorlar, yeri geldiÄŸi zaman en çok kullandıkları kelime barış kelimesi ve bunu da tamamen farklı bir manada kullanıyorlar. Bu ortaya koydukları ÅŸey de ise annenin evladına kavuÅŸması ile ilgili bu vicdani çaÄŸrı bu duruÅŸ karşısında ise maalesef terör örgütü ile aynı dili konuÅŸmaya devam ediyorlar." ifadelerini kullandı.
Konunun her türlü siyasi mülahazanın üstünde olduÄŸunu vurgulayan Çelik, "Siyasi duruÅŸunuz ne olursa olsun bu annelerin yanında olup olmamak meselesi insandan yana olup olmamak meselesidir, insanlıktan yana olup olmamak meselesidir, anne yüreÄŸinden yana olup olmamak meselesidir. Bu da hepimizin vermesi gereken çok önemli bir sınavdır, sınavın kimlerin verdiÄŸi, kimlerin bu sınav karşısında maalesef yanlış noktalara bir kere daha sürüklendiÄŸi görülmektedir." deÄŸerlendirmesinde bulundu.
"Türkiye hukuk ve diplomasi yoluyla cevabını vermiÅŸtir"Türkiye ile Libya arasında imzalanan mutabakata iliÅŸkin de deÄŸerlendirmelerde bulunan Çelik, "Ä°stanbul'da imzalanan güvenlik ve iÅŸ birliÄŸi mutabakat muhtırası son derece önemlidir. Bizi Antalya Körfezi'ne mahkum etmeye çalışan Yunanistan'da üretilmiÅŸ Sevilla Haritası diye bir harita vardı. Buna göre neredeyse Meis Adası'na Meis Adası'nın 4 bin katı kadar egemenlik alanı tanıyorlardı, Meis Adası üzerinden Yunanistan'a. Ana karadan ölçmeden sahip oldukları adalardan egemenlik kıta sahanlığı gibi, deniz yetki alanları gibi birtakım sınırlar ortaya koyuyorlar, neredeyse CumhurbaÅŸkanımızın dediÄŸi gibi Türkiye'yi Akdeniz'e olta atamaz hale getirmeye çalışıyorlar, üstelik de bunu Avrupa dayanışması adı altında bir mahalle dayanışmasını arkalarına alarak veya birtakım Türkiye'ye muhalefet etmek için bunlarla iÅŸ birliÄŸi yapan devletlerin Akdeniz'deki politikalarını manipüle ederek yapmaya çalışıyorlardı." diye konuÅŸtu.
CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'ın "Akdeniz'deki Sevri Libya'yla imzaladığımız anlaÅŸma ile paramparça ettik." ifadelerini aktaran Çelik, sözlerini ÅŸöyle sürdürdü:
"Fakat nasıl bir idrak düzeyidir ki bazı yorumcular 'Sevr'in bu konuyla ne ilgisi var, Sevr Lozan ile zaten parçalanmıştı' diye yorumlar yaptılar. Bahsedilenin tabi anlaşılmadığını net bir ÅŸekilde görüyoruz. Sevr'in bir benzerinin Akdeniz'de Türkiye'nin önüne Sevilla Haritası ya da Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Ä°srail, Mısır, Yunanistan arasındaki bir mutabakat olarak gelmesi karşısında Türkiye, Libya'yla imzaladığı bu antlaÅŸmayla bunu paramparça etmiÅŸtir, kendisine Akdeniz'de örülmeye çalışılan duvarı bu ÅŸekilde yok etmiÅŸtir. Dolayısıyla hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin egemenlik haklarının sonuna kadar korunacağı bir kere daha ifade edilmiÅŸtir."
Türkiye'nin anlaÅŸmayı BirleÅŸmiÅŸ Milletler nezdinde meÅŸru Libya temsilcisi konumunda olan Trablus merkezli Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile imzaladığına dikkati çeken Çelik, konuÅŸmasına ÅŸöyle devam etti:
"Türkiye'nin imzaladığı anlaÅŸma da taraf olanlar BirleÅŸmiÅŸ Milletler nezdinde Libya'da meÅŸru taraf kabul edilenlerdir, yani hukuka uygun olarak BirleÅŸmiÅŸ Milletler paradigmasına, parametrelerine uygun olarak kim meÅŸru yönetim kabul ediliyorsa biz Türkiye olarak onunla anlaÅŸma imzalamışız. Türkiye'den birilerinin çıkıp da bunu 'orada iki taraf var biz yanlış tarafla anlaÅŸma imzaladık' gibisinden gündeme getirmeleri tamamen cehaletten kaynaklanıyor. DoÄŸu Akdeniz'de Türkiye'nin çıkarlarını hiçe sayarak fiili durum oluÅŸturmaya çalışanlara karşı Türkiye bir kere daha hukuk yoluyla, diplomasi yoluyla cevabını vermiÅŸtir. Hukuk ve diplomasi yolunda cevabımızdan anlamayanlara karşı da kahraman Deniz Kuvvetleri orada bayrak göstermeye devam etmektedir. Bütün bu hususlar NATO zirvesinde Sayın CumhurbaÅŸkanımız tarafından Yunanistan BaÅŸbakanına da ifade edilmiÅŸtir. Dolayısıyla birilerinin Sevilla AnlaÅŸması adı altında Akdeniz'de yeni bir Sevr AnlaÅŸması ortaya koyması Libya ile yapılan mutabakatla darmadağın edilmiÅŸtir."
"Biz Türkiye Cumhuriyeti'nin milli çıkarlarına bakarız"AnlaÅŸmanın Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçtiÄŸini aktaran Çelik, ÅŸunları kaydetti:
"Bizi en çok ÅŸaşırtan ÅŸey ÅŸu oldu, karşımızda bu anlaÅŸmayı eleÅŸtirmeye çalışan devletler var, Avrupa BirliÄŸi'nden eleÅŸtiri geliyor, Amerika DışiÅŸleri Bakanlığı sözcülerinden eleÅŸtiri geliyor, Fransa'dan geliyor, baÅŸka ülkelerden geliyor, anlıyoruz onlar orada baÅŸka denklemler kurgulamaya çalışıyorlar bizse Türkiye'nin egemenlik ve milli çıkarları açısından bu meseleye yaklaşıyoruz ama burada bizi çok ÅŸaşırtan ÅŸey, ilk önce Cumhuriyet Halk Partisi 'Bu ileride çok farklı bazı sıkıntılara neden olabilir' gibi ÅŸeyler söylediler, daha öncesinde de 'Burada geç kalıyoruz' demiÅŸlerdi. Daha sonra 'Bu farklı sıkıntılara neden olabilir'in ne olduÄŸunu anlamaya çalıştık tabii. Arkasından ÅŸöyle bir iddia geldi, Akdeniz'de geç kalındığı iddia ediliyordu biliyorsunuz, daha sonra da çıkıp Akdeniz'de çok acele ettiÄŸimizi, Türkiye'nin çok aceleci davrandığını söylemeye çalıştılar.
Fakat en garip açıklama yine bir CHP Sözcüsünden geldi Türkiye'nin anlaÅŸma imzaladığı Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni yani BirleÅŸmiÅŸ Milletler'in tanıdığı hükümeti CHP Grup BaÅŸkanvekili 'cihatçı bir grup' olarak nitelendiriyor, onun karşısında kimsenin tanımadığı yani BirleÅŸmiÅŸ Milletler nezdinde meÅŸru muhatap kabul edilmeyen Hafter'i ise 'ılımlı ve seküler bir yapı' olarak ifade ediyor. Dolayısıyla Türkiye'nin Hafter'i desteklemesi gerektiÄŸini, BirleÅŸmiÅŸ Milletler'in desteÄŸini almış olan Ulusal Mutabakat Hükümeti ile iÅŸ tutmaması gerektiÄŸini söylüyor."
"Cihatçı" ifadesinin Hafter'e destek veren birtakım Fransız sözcülerinin lafı olarak gündeme geldiÄŸini söyleyen Çelik, ÅŸu bilgileri verdi:
"Neye göre söylüyor, bunu nasıl deÄŸerlendiriyor ya da Hafter'i destekleyen güçlerin kimler olduÄŸuna bakın, Orta DoÄŸu'da hangi devletler Hafter'i destekliyor o güçlere baktığınız zaman Hafter gerçekten seküler midir? Ayrıca dış politikada böyle bir ayrımı nasıl yaparsınız? Biz Türkiye Cumhuriyeti'nin milli çıkarlarına bakarız. Milli çıkarlarımız açısından nerede, hangi pozisyonu almanız gerekiyorsa onu alırız ki destek, beraber anlaÅŸma imzaladığımız kesim BirleÅŸmiÅŸ Milletler tarafından meÅŸru kabul edilen kesimdir, yani hukuka uygundur ama bunun yerine tutup BirleÅŸmiÅŸ Milletler'in meÅŸru muhatap kabul ettiÄŸi kesime 'cihatçı' diyor Cumhuriyet Halk Partisi Grup BaÅŸkanvekili, Hafter'e ise 'makul ve ılımlı' diye bir ÅŸey söylüyor."
Türkiye-Libya arasındaki güvenlik ve askeri iÅŸ birliÄŸi mutabakatınca Libya'ya asker gönderme tartışmalarına deÄŸinen Çelik, bu konuda çeÅŸitli tartışmaların yapıldığını hatırlattı.
"Milli çıkarlarımızın korunması için Akdeniz baÅŸta olmak üzere herhangi bir yerde açık ve aleni bir ÅŸekilde Türkiye'ye karşı bir organizasyon kurulmak isteniyorsa diplomasi ise diplomasi, diplomasinin devamı olarak sert güç unsurlarını kullanmak gerekiyorsa Türkiye Cumhuriyeti sert güç unsurları kullanılır. Bu Türkiye'nin ulusal çıkarlarının korunması için gerekliliktir." ifadesini kullanan Çelik, Türkiye'nin milli çıkarlarının korunması gereken durumlarda duyarlı, bilgili ve daha saÄŸlıklı bir politikanın üretilmesi gerektiÄŸinin altını çizdi.
Ömer Çelik, ÅŸunları söyledi:
"Ana muhalefet partisi tarafından, Türkiye düÅŸmanı birisine 'ılımlı ve seküler' diyerek destek veriyorlar. Türkiye'nin Akdeniz'deki çıkarlarının korunması için imza atan Ulusal Mutabakat Hükümetine 'Cihatçı' diyor ama Türk gemilerini vurmaktan bahseden Hafter'e ılımlı ve seküler diyorlar. Bu açıkça özür dilenmesi ve geri alınması gereken bir ÅŸey. CHP'ye yönelik her zaman eleÅŸtirilerimiz vardı ama CHP geçmiÅŸteki genel baÅŸkanları zamanın da hiçbir zaman bu ÅŸekilde bu kadar gayrimilli bir duruÅŸ sergilememiÅŸtir."
"Türkiye bu mülteci akınını tek başına karşılayamaz"CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'ın Ä°dlib konusundaki konuÅŸmalarında uluslararası topluma uyarılar yaptığına deÄŸinen Çelik, "2019 mayıs ayı başından itibaren Ä°dlib'de sivillere ve altyapıya dönük birtakım saldırılar düzenleniyor. 17 Eylül 2018 tarihinde Rusya'da CumhurbaÅŸkanımızın Putin ile imzaladığı Soçi Muhtırası'nın açık ihlali anlamına gelen saldırılar son dönemde yoÄŸunlaÅŸmıştır. Bu mutabakatın korunması, ihlal edilmemesi gerekiyor. Rejimin 31 AÄŸustos'ta tek taraflı ilan ettiÄŸi ateÅŸkesin ardından bile rejim tekrar bu ihlalleri sürdürdü. O zaman da bir ayda 100'den fazla sivil hayatını kaybetmiÅŸti." diye konuÅŸtu.
AK Parti Sözcüsü Çelik, Rejimin Ä°dlib'de altyapıyı ve sivilleri hedef almasından kaygı duyduklarına iÅŸaret ederek, ÅŸunları kaydetti:
"Tekrar bir mülteci akınının orada hareketlendiÄŸi geliyor. Bundan sonra Türkiye bu mülteci akınını tek başına karşılayamaz. Avrupa'da, diÄŸer yerlerdeki dostlarımız ve müttefiklerimiz 'Türkiye nasılsa bu yükü çekiyor' diye ÅŸimdiye kadar mükellefiyetlerini yerine getirmediler. Bundan sonra Türkiye'nin burada CumhurbaÅŸkanımız tarafından ifade edilen güvenli bölge kurulması, bu güvenli bölgede bu insanların döneceÄŸi konutların inÅŸa edilmesi gibi politikalarına destek verilmezse artık mülteci meselesini birilerinin Türkiye'nin meselesi gibi sunma politikasının tamamen sona erdiÄŸini, bundan sonra mülteci meselesinin Türkiye'den çok Avrupa'nın meselesi haline geleceÄŸini, Türkiye'den çok müttefiklerimizin meselesi haline geleceÄŸini tavrımızın bu ÅŸekilde olacağını açık bir ÅŸekilde ifade ediyoruz."
"Tatmin edici bir karar deÄŸil"Suudi Arabistan mahkemesinin Cemal Kaşıkçı cinayeti kararına iliÅŸkin soru üzerine Çelik, ÅŸu deÄŸerlendirmeyi yaptı:
"Tatmin edici bir karar deÄŸil, maalesef kaygılarımızı haklı çıkaran bir karar oldu. Biliyorsunuz sürecin en başından beri birkaç noktaya vurgu yaptık. Dedik ki yargılama Ä°stanbul'da yapılsın. Niye? Uluslararası toplumun gözetimi altında uluslararası kurumların katılımıyla bu yargılanmanın yapılması gerekirki yargı sürecinin adalete, hakkaniyete ve hukuk kurallarına uygun iÅŸlediÄŸinden herkes mutmain olsun. Bir kere böyle yapılmamıştır, kapalı bir yargı, dava süreci götürülmüÅŸtür." ifadesini kullandı.
Ömer Çelik, karara yönelik eleÅŸtirilerini ÅŸu sözlerle sürdürdü:
"BirleÅŸmiÅŸ Milletler tarafından hazırlanan raporu son derece önemsiyoruz. BirleÅŸmiÅŸ Milletler raporundaki ifadeleri karşılayan bir karar olmasını beklerdik. Åžeffaf yürütülmemiÅŸ, kapalı yürütülmüÅŸ bir karar. Kaşıkçı cinayetini faillerini serbest bırakmaktan çok, bütün dünya bunu böyle algılıyor, daha çok bunun üstünü örtmeye çalışan bir karar olarak gündeme gelmiÅŸtir. Bir kere daha ÅŸeffaflık çaÄŸrısı yapıyoruz, saygın bir mahkeme çaÄŸrısı yapıyoruz. Ä°stanbul'da hem uluslararası kurumların gözetiminde yüksek yargı standartlarında bir mahkeme yapılması gerektiÄŸini ifade ediyoruz."
"Kanal Ä°stanbul ticari gemiler için önemli bir alan oluÅŸturacaktır""'Ödeme yapmayacağız' türü bir ÅŸey devlet mantalitesinden, devlet adamlığından nasıl yoksun olunduÄŸunun bir iÅŸareti. CHP'den sonra iÅŸ başına gelmiÅŸ kendi siyasi tarihimizdeki hükümetler de çıkıp 'Biz CHP'nin borçlarını ödemeyeceÄŸiz.' deseydi kim zarar görecekti? VatandaÅŸ zarar görecekti."
Hükümetin yetkisini milletten aldığını, milletten aldığı yetkiyle icraatları gerçekleÅŸtirdiÄŸini ifade eden Çelik, "Ben de bu ÅŸirketlere para ödemem." denmesinin milli iradeyle kavga etmek olduÄŸunu söyledi.
Daha temeldeki problemin siyasal psikolojiyle ilgili bir sorun olduÄŸuna deÄŸinen Çelik, "Ä°stiyorlar ki kim hükümete gelirse gelsin onlar yönetsin. GeçmiÅŸte bunu yapıyorlardı. Kim hükümete gelirse gelsin darbeler, yargı vesayeti, milli güvenlik kurulları üzerinden yürütüyorlardı." diye konuÅŸtu.
Kanal Ä°stanbul'un Montrö AnlaÅŸması ile çeliÅŸir hiçbir tarafı bulunmadığının altını çizen Çelik, "Montrö ile ortaya konulan boÄŸazlardan geçiÅŸ serbestisi aynen korunacak. Askeri gemilerin boÄŸazdan geçiÅŸi saÄŸlanacaktır. Kanal Ä°stanbul, ticari gemiler için alternatif bir su yolu olarak son derece pratik, önemli bir alan oluÅŸturacaktır. Zaman içerisinde Kanal Ä°stanbul'un siyasi ve ekonomik getirilerini daha çok paylaÅŸacağız." ÅŸeklinde konuÅŸtu.
"Tek parti rejiminin antidemokratik kalıntılarını biz temizledik"CHP Grup BaÅŸkanvekili Özgür Özel'in CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan'a yönelik "aile devleti" eleÅŸtirilerinin hatırlatılması üzerine Çelik, ÅŸu deÄŸerlendirmeyi yaptı:
"Daha önce 'parti devleti' diyorlardı, parti devletine kendi geleneklerinden cevap verdik. CHP AK Parti'yi parti devleti olarak suçlayacak yeterlilikte deÄŸil. Bu memlekette tek parti rejiminin antidemokratik kalıntılarını Cumhuriyetimize, Anayasamıza zarar veren kalıntılarını biz temizledik. Parti devleti eleÅŸtirisi yapıyorlarsa parti devletinden kurtulmalarının bir tane formülü var. Bu formülü onlara veriyorum; Ä°ÅŸ Bankası hisselerini Hazineye devretsinler. Devlete ait olanı devlete devretsinler. Parti devleti mantığı budur. Ä°ÅŸ Bankası hisselerini devlete, millete ait olan Ä°ÅŸ Bankası hisselerini kendi parti bünyende tutacaksın, arkasından parti devleti diyeceksin. Åžimdi de utanmadan Bayraktar ailesinin ismini zikrederek, Hazine Bakanımızın ismini zikrederek, TÜRGEV ve KADEM'de görev yapan CumhurbaÅŸkanımızın çocuklarının ismini zikrederek 'aile devleti' diye bir ÅŸeyden bahsediyor. Siyaset üretemeyenlerin, siyasi zavallılık içinde olanların yetersiz bir siyasi magazin üretme çabası. Aile iliÅŸkileri üzerinden gitmek son derece ayıptır. SöyleyeceÄŸiniz varsa somut yapılanlarla ilgili söyleyin."
"Biz olayın dışında kalacağız"Ankara BüyükÅŸehir Belediye BaÅŸkanı Mansur YavaÅŸ ile eski CHP Milletvekili ve Ankara Ticaret Odası BaÅŸkanı, mühürlenen Togo Kuleleri inÅŸaatının müteahhidi Sinan Aygün arasında yaÅŸanan geliÅŸmelere iliÅŸkin görüÅŸleri sorulan Çelik, ÅŸu deÄŸerlendirmeyi yaptı:
"Bu olayın bizi ilgilendiren hiçbir tarafı yok. Sadece basından izliyoruz. Bu konuda kapsamlı ve ayrıntılı açıklama yapması gereken taraf, CHP yönetimidir. GördüÄŸüm kadarıyla konu kapandı gibi bir açıklama yapmışlar. Bu tabi kimseyi tatmin etmez. Biz kim kime ne demiÅŸ, kim haklı kim haksız bilebilecek durumda deÄŸiliz. Olayı biz sadece basından takip ediyoruz. Herhangi bir ÅŸekilde bizi ilgilendiren bir durum deÄŸil. CHP ile ilgili bir gündemdir. O konuda, CHP yönetiminin kamuoyunu tatmin edecek ayrıntılı bir açıklama yapması gerekir. Biz olayın dışındayız ve dışında kalacağız."
AK Parti Sözcüsü Çelik, Ä°çiÅŸleri Bakanlığının olaya iliÅŸkin müfettiÅŸ görevlendirmesi konusunu ise "hukuk içinde ortaya konulan bir tasarruf" olarak yorumladı.