AK Parti Sözcüsü Çelik, bir gazeteye verdiği mülakatta, çözüm sürecini AK Parti'nin tek başına başlattığını belirtilerek,"Ama son 1 yıl içerisinde görüldü ki, silahlı unsurların yurt dışına çıkarılması görüşmesi devam ederken bunlar daha çok silah sokup üstlenme yapmış ve dağdaki yapılarını şehre ve kırsala taşımak şeklinde yönlendirmeye çalışmışlar. Mahkemeler kuruluyor, vergi toplanıyor. Yani bir zamanlar JİTEM adı altında yapılan gayrimeşru uygulama KCK yapılanmaları vasıtasıyla yapılıyor, Kürtler üzerinde bir ret, inkar ve asimilasyon politikası uyguluyor. Makbul Kürt nedir makbul olmayan nedir buna terör örgütü ölçüleriyle karar vermeye kalkıyor. KCK JİTEM’leşmiş vaziyette. Birbirine bu yapılar çok benziyor. Tam bir faşizm savunuluyor öz yönetim adı altında. Öz yönetim nedir diye açın altını hendek, barikat çıkıyor. Buna hiçbir devlet tahammül edemez" ifadesini kullandı.
Türkiye’nin içerisindeki bu terör hareketliliğinin PKK’nın bölgede kendisine açıldığını zannettiği yeni stratejiyle yakın ilgisi olduğuna dikkat çeken Çelik, "Esad rejimi orada ılımlı muhaliflere karşı bunlara bir alan açtı, PYD’nin silahlı kolu üzerinden. Aynı şekilde DAEŞ meselesinde Batı dünyasının hassasiyetini istismar etti. Kobani olayında da gördük: Türkiye’nin dikkatini bölgeden, etrafındaki dış politika gelişmelerinden uzaklaştırıp kendi iç bölgelerine yöneltmek. Türkiye’yle herhangi bir sorunu olan her devletin PKK’yı bir şekilde kullanışlı bir enstrüman olarak gördüğü ve arkasına yığılmaya çalışıldığı görülüyor."
İSRAİL İLE İLİŞKİLER
Çelik, “İsrail devleti ve İsrail halkı Türkiye’nin dostudur” sözleri ile ilgili şu ifadeleri kullandı:
"Bizim hiçbir ülkenin halkıyla sorunumuz yok, bütün halklarla dostane zeminde ilişki kuruyoruz. O halkları temsil eden soyut manadaki devletle halkın temsilcisi olarak ilişki kuruyoruz. Öteden beri söylediğimiz İsrail hükümetinin saldırganlığına dönüktür. Kastettiğimiz şey şu: Devletlerin hayatlarında inişler çıkışlar olabilir, bu ilişkiler sürdürülür. Türkiye’nin Filistin davasıyla ilgili hassasiyeti İsrail’le olan ilişkilerinden etkilenmeyecek düzeydedir. Benim sözlerime dönük birtakım eleştiriler falan oldu ama ben hiçbirine kızmıyorum, tepki göstermiyorum. Çünkü bunları vatandaşlarımızın Filistin konusunda hassasiyetinin bir neticesi olarak görüyorum. Ama kuşkusuz İsrail halkını da hedef alan bazı propagandalar olduğu zaman bunu meşru bulmam. Çünkü bunlar da antisemitizme yol açan birtakım şeyler olur, oysa halklar ayrıdır her zaman."
"Halklarla olan ilişkilerle, soyut anlamda onları temsil eden devletlerle olan ilişkiler ayrı bir mesele" diyen Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama hükümetler devlet aygıtlarını kullanarak devlet terörü yaparlar. İsrail’in bu şekildeki uygulamalarını eleştirdik. Filistin meselesinde bizim hassasiyetimiz izaha muhtaç değildir. Dikkat ederseniz ben cevap vermedim. Herhangi bir şekilde bir savunma içerisinde olmam. Benim odaklandığım; Gazze’deki insanlara daha çok nasıl yardım edebiliriz? Elimizdeki dış politika enstrümanlarını ilkelerimiz çerçevesinde nasıl kullanabiliriz? Hem Cumhurbaşkanımızın hem Başbakanımızın da bu konudaki hassasiyeti çok açıktır. Mavi Marmara saldırısından sonra yüksek hassasiyetlerimiz var. Bizim kimsenin sesinin çıkmadığı zamanlarda Filistin davası için neler yaptığımızı herkes bilir. Beni eleştirenler haksızlık bile yapsa hassasiyet Filistin içinse saygı duyarım."
"Şimdi iki ülke görüşüyor, bir taslak var ama imza koyulmuş değil" ifadesini kullanan Çelik, şunları kaydetti:"Daha bir süre görüşme sürecek. Tazminat konusunda rakam ayrıntılarını görüşüyorlar. Prensip olarak karar aldık, son imza atılana kadar bütün bu içerikleri reddediyoruz. Abluka konusunda, Türkiye’nin buraya rahatça her insani yardımı götürebilmesini istiyoruz. Bundan sonrasında normalleşme olacaksa, bu normalleşme özür ve tazminatla birlikte Gazze’deki hassasiyetimizin hayata geçmesiyle olacak. Bu bir paket. Görüşmeler pozitif seyir izliyor. Ama İsrail’in bütün görüşmeler pozitif giderken son anda işi bozacak birtakım tutumlar içerisine girebileceğini de tarihi tecrübemizle biliyoruz. Her zaman söylerim yani son nokta koyulup, son imza atılıncaya kadar, hatta söz konusu olan İsrail ise uygulamaya başlayıp da rutine bininceye kadar hiçbir şekilde 'bu iş tamamdır' dememek gerekiyor. İş sıkı tutuluyor yani."
dikGAZETE