Ä°STANBUL (AA) - AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, CNN Türk canlı yayınında gazeteci Hakan Çelik'in sorularını yanıtladı.
Ä°lk uçuÅŸ testini gerçekleÅŸtiren Akıncı TÄ°HA'yla ilgili videonun gösterilmesi üzerine Çelik, bunun müthiÅŸ bir iÅŸ olduÄŸunu, 15 yıllık tarihte 200 yıllık yol yürüdüklerini, normalde bu buluÅŸlar için baÅŸka ülkelerin kapısında beklemek durumunda kalacaklarını ve bu ihtiyacı giderdiklerini anlattı.
Bu teknolojiyi dünyada en ön sırada ürettiklerini vurgulayan Çelik, genç beyinlerin bir seferberlik içerisinde eserlere imza atarken hayallerini ve ideallerini gerçekleÅŸtirdiklerini, bunun topyekun bir seferberlik olduÄŸunu ifade etti.
Gündemdeki Ceren Özdemir cinayetine de deÄŸinen Çelik, "Åžimdi bu tabii bizim canımızı çok yakan, özellikle Ceren kardeÅŸimizle birlikte bir kere daha gördük ki her bir yaÅŸadığımız kayıpla birlikte insanlığımızdan, medeni toplum olma bir ÅŸey kaybediyoruz. Bu dünyanın her yerinde büyük problem, ülkemizde de büyük bir problem." diye konuÅŸtu.
Kadına yönelik ÅŸiddetin birkaç boyutu olduÄŸunu aktaran Çelik, siyaset, medya ve günlük hayatta kullanılan dilin fazla ataerkil ve maço olduÄŸuna, kadınları aÅŸağılayan, ikinci sınıf olarak gören kavramların kullanıldığına iÅŸaret etti. Çelik, küçük yaÅŸtan itibaren çocukların yetiÅŸtirilmesinin önemine iÅŸaret etti.
"Kadına ÅŸiddet topyekun mücadele edilmesi gereken bir alan"AK Parti Sözcüsü Çelik, bu konuda kat edilmesi gereken çok büyük bir mesafe olduÄŸunu belirterek, ÅŸunları söyledi:
"Bu sadece kanunlarla düzenlenebilecek, siyasetle ele alınabilecek bir ÅŸey deÄŸil. Bu kültürel ve ahlaki bir konu. Çocuk hangi kodlarla yetiÅŸiyor? Kız ve erkek çocuklara dönük davranışların farkından itibaren bu içselleÅŸtiriliyor. Kız çocuklar ve kadınlar için bir takım ÅŸiddet, sadece fiziki ÅŸiddet deÄŸil. O en çirkini, ama sözel ve davranış kodlarına gizlenmiÅŸ ÅŸiddet ile bir insanı iÅŸ hayatında, kamusal hayatta, okulda farkında olmadığımız ÅŸekilde geri planda tutan bir yaklaşım var. Bunlar da ÅŸiddet. Bu kültürel ve ahlaki hassasiyet gerektiriyor. Tabii ki siyaset konumu üzerine düÅŸeni yapacak, yapıyor da ama sonuçta kanunların uygulanması da bir zihniyet meselesi. Siyaset açısından da bu var. Bizim kullandığımız dilde, en son gördük iÅŸte bir kadın arkadaşımıza karşı Meclis'te son derece çirkin bir saldırı. DoÄŸrudan 'Susturun, haddini bildirin.' gibisinden son derece maço bir tavırla. Bu topyekun bir mücadele edilmesi gereken bir alan."
Çelik, kadına yönelik ÅŸiddet ve cinayet haberlerinde olayın nasıl iÅŸlendiÄŸine iliÅŸkin detaylı bilgi verilmesinin yol gösterici ve örnek teÅŸkil edici sorun doÄŸurabileceÄŸini kaydetti.
Kadına ÅŸiddetin önlemesiyle ilgili büyük mesafeler alındığını, kanunlarda düzenlemeler yapıldığını belirten Çelik, siyasetçi olarak bu konuyu daha çok gündemde tutacaklarını, ama en önemli meselenin çeÅŸitli alanlardaki bileÅŸenleri bu konuda eÄŸitmek olduÄŸunu dile getirdi.
Dörtü zirveNATO Liderler Zirvesi'nin hatırlatılması üzerine ise Çelik, NATO'yla ilgili yoÄŸun tartışmaların yapıldığı bir dönemde, Barış Pınarı Harekatı'na dönük en ileri ifadeleri kullanan Fransa gibi ülkelerin zirvede bir araya geldiÄŸini anımsattı.
Zirvenin, CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan'ın Londra seyahati, dörtlü zirve, iki NATO toplantısının sonucu ve Cambridge Camisi gibi önemli bir esere imza atılması gibi sonuçları olduÄŸunu ifade eden Çelik, "Dörtlü zirve de tabii birçok gündem maddesi var. Göç meselesinden Barış Pınarı Operasyonu'na, Suriye'deki duruma kadar. Bu zirvenin en önemli sonucu ÅŸu, dışarda konuÅŸurken Türkiye'ye ne yapması gerektiÄŸini söyleyenler dörtlü zirvede CumhurbaÅŸkanımız'dan aslında kendilerinin ne yapması gerektiÄŸini ve bunları yapmadıklarını duymuÅŸ oldular. Bunlar karşısında da söyleyecekleri çok fazla bir ÅŸey yok." deÄŸerlendirmesini yaptı.
Terörle mücadelede çifte standart uygulandığını belirten Çelik ÅŸöyle devam etti:
"Avrupa BirliÄŸi Bakanıyken gördüÄŸüm çok net bir manzara vardı. Türkiye, DEAÅž saldırısına uÄŸradığı zaman Avrupa'daki büyük kamu binalarına pek çok baÅŸkentte Türk bayrağı yansıtılıyordu. Kayıplarımız hakkında bizimle dayanışma içerisinde olduklarını söylüyorlardı, ama PKK saldırısına uÄŸrağımız zaman Avrupa'da hiçbir binaya Türk bayrağının yansıtıldığını görmedim. DEAÅž'a karşı bu dayanışma gösterilirken PKK'ya karşı gösterilmedi. Aynı vatandaşımızı, askerimizi kaybediyoruz. Bu çifte standardın can yakıcı tarafını gösteriyor. Avrupa Parlamentosu, PKK taraftarlarının sergilerinin açıldığı bir salonlarla, koridorlarla doluydu. Bu dörtlü zirvede, Türkiye'nin tezleri daha iyi bir ÅŸekilde ele alındı."
Türkiye'ye karşı en ileri ifadeleri kullanan, YPG/PYD terör örgütlerinin mensuplarını en çok davet eden ülkenin Fransa olduÄŸuna iÅŸaret eden Çelik, Türkiye-Fransa iliÅŸkilerinin tarihine de deÄŸindi.
Çelik, "Çifte standartlar gündeme getirildiÄŸinde son derece ÅŸaşırtıcı bir ÅŸekilde ÅŸunu söyleyebiliyorlar. Bizim çift vitesli bir yaklaşımımız vardır. Ä°nsan hakları konusunda uyarırız, ama o bölgelere silah da satarız. Bu davranış biçimi artık kurumsal hale gelmiÅŸ. Bu insan hakları demokrasi ve hukuk gibi kavramları yıpratıyor. Çünkü bu kavramların baÅŸka ülkelere karşı bir kırbaç, enstrüman gibi, onların dış politikasına ipotek koyma ÅŸeklinde kullanıldığı çok net gözüküyor. Bu konuda ilkeli davranılmıyor." diye konuÅŸtu.
'Biz bu baÄŸnazlığı, yobazlığı bu ÅŸekilde yenebiliriz'Fransa CumhurbaÅŸkanı Emmanuel Macron'un Türkiye'ye yönelik tutumuna deÄŸinen Çelik, ÅŸu anda bir ülkenin baÅŸbakanı olan bir arkadaşı ile aralarında Macron'a iliÅŸkin geçen anektodu aktardı.
Hakan Çelik'in, Türkiye'nin farklı inançlara önemli ölçüde sahip çıkan bir ülke olduÄŸunu belirtmesi üzerine Çelik, "DoÄŸu Hristiyanlığının hamisi olmaktan kasıt, bizim bölgemizdeki ve yakın bölgemizdeki Hristiyanların, Yahudilerin can ve mal güvenliÄŸinin korunmasıysa, bunun hamisi Türkiye'dir. Biz sadece bu eserleri restore etmekle kalmıyoruz, aynı zamanda onların can ve mal güvenliÄŸini, Irak'ta, Suriye'de, diÄŸer yerlerde saÄŸlamak için uÄŸraşıyoruz." diye konuÅŸtu.
Bu noktada CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'ın Cambridge Camisi'nin açılışındaki konuÅŸmasının çok önemli olduÄŸuna iÅŸaret eden Çelik, ÅŸöyle devam etti:
"Åžu beni çok etkilemiÅŸtir, Peygamber Efendimize küstahça, ahlaksızca bu saldırılar yapıldığı zaman oradaki Müslümanlar bu hakaretlere hakaretle karşılık vermediler. Ä°lginç bir ÅŸey oldu oradaki Hristiyanlar, düzgün, demokrat insanlar gittiler el ele tutuÅŸtular camilerin etrafında bir koruma çemberi oluÅŸturdular. Peki Müslümanlar ne yaptı? Onlar da Peygamber Efendimize yapılan bu hakaretle ilgili olarak oluÅŸan gündem karşısında Hz. Ä°sa'ya saygı geceleri düzenlediler. Biz bu baÄŸnazlığı, yobazlığı bu ÅŸekilde yenebiliriz."
Çelik, kendisinin Kültür Bakanı olduÄŸu dönemde Almanya BaÅŸbakanı Merkel'in Kapadokya'yı ziyaret ettiÄŸini anlattı. Merkel'in bu ziyaret sırasında gidilen tüm kiliselerde restorasyon çalışması yapıldığını görmesinden çok etkilendiÄŸini kaydeden Çelik, bu yaklaşımın dünyada da hakim olması gerektiÄŸini düÅŸündüklerini belirtti. Çelik, öte yandan Ä°ngiltere'nin çok olumlu yaklaÅŸtığı Cambridge Camisi'nin bölgenin mimarisiyle uyumlu, ışıktan ahÅŸabın kullanılmasına kadar son derece insani ve Avrupa'nın ilk çevre dostu camisi olduÄŸunu dile getirdi.
Akdamar Adası'ndaki Ermeni Kilisesinin ayine hazırlanması sürecini de hatırlatan Çelik, aynı ÅŸeyi yurt dışındaki camileri restore etmek, o eserleri yaÅŸatmak için talep ettiklerini söyledi.
Atina'nın, Avrupa'da hala bir camiyi hayata geçiremedikleri bir baÅŸkent olduÄŸunu vurgulayan Çelik, Medeniyetler Ä°ttifakı konusunu deÄŸerlendirerek, ÅŸöyle devam etti:
"Dünyanın her tarafında bir baÅŸkasına saygı göstermeyi esas alan insanlar var. Bu hepimizi boÄŸmaya çalışan baÄŸnazlıkla, bununla mücadele etmesinin yolu her birimizin diÄŸerinin kimliÄŸini doÄŸal haliyle tanıyarak, ona bu özgürlüÄŸü tanımamızdan geçiyor. Yani burada bu ibadet mekanlarının özgürleÅŸmesinden tutun da insanların rahatça kimliklerini yaÅŸayabilmesine kadar. Öyle olduÄŸu zaman aslında entegrasyon da kolaylaşıyor. Ä°nsanlar niye entegre olamıyorlar yaÅŸadıkları toplumlara? Kimlikleri ve dilleri üzerinde bir engel söz konusu olduÄŸu zaman daha katı sarılıyorlar kendi kimliklerine ama orada bir özgürlük olduÄŸu zaman daha kolay entegre olurlar bu da dünya için iyidir, Avrupa için iyidir."
"Medeni toplum olma vasfının en önemli gereÄŸi kadının konumu"Hakan Çelik'in, "Batı'da büyük bir Ä°slam karşıtlığı var, ama diÄŸer taraftan Ä°slam ülkelerinin herhalde yapması gereken önemli ÅŸeyler var. Baktığımız zaman Ä°slam coÄŸrafyasında özellikle Türkiye dışındaki bazı ülkelerde bir orta çaÄŸ izlenimi veren uygulamalar var." deÄŸerlendirmesi üzerine Ömer Çelik, ÅŸu ifadeleri kullandı:
"Her türlü dini, etnik aidiyetten öte, medeni toplum olma vasfının bugünkü dünyada gerekleri var. Bunun önde geleni bir toplumda kadının konumunun ne olduÄŸudur. Bir toplumda kadının konumu ileri standartlarda deÄŸilse o toplum, medeni toplum olma vasfını kaybeder. Bu sadece sembolik bir ÅŸey deÄŸil, reel olarak da kaybeder. Bugünün dünyası bu dinamiklerle oluÅŸuyor. Bugünün dünyasında medeni toplum olma vasfının ana sütunlarından biridir. Bu olmadığı zaman o sütunun üstündeki çatı yıkılır. Ä°slam dünyası bu konuda sınıfta kalmıştır. Bu konuda ilerlenmesi gereken çok büyük yollar vardır. Aşılması gereken büyük engeller vardır, ama daha çarpıcısı ÅŸu, Avrupa'ya 'Ä°slam düÅŸmanlığı, Türk düÅŸmanlığı yapan aşırı saÄŸla mücadele et' derken, Ä°slam dünyasının insanlık dışı örgüt DEAÅž'ın ideolojisiyle ve kendisiyle mücadele etmesi gerekir. Ama CumhurbaÅŸkanımız dışında 'DEAÅž Müslüman deÄŸildir, DEAÅž Ä°slam'ı temsil edemez.' diyen bir ses duymuyoruz Ä°slam dünyasında."
Hakan Çelik'in, "Bir de iÅŸin üzücü tarafı bazı kesimlerde hala Türkiye sanki DEAÅž'a ve DEAÅž ile ilgili gruplara yakın duruyor izlenimi var. Bu çok tabii üzücü birÅŸey. Niye böyle bir algı var?" yorumu üzerine Ömer Çelik, bunu en çok yapanlardan birinin Fransa olduÄŸunu ve bunu DEAÅž'a karşı mücadele ediyor diye PKK, YPG'ye bir alan açmaya çalıştığı için yaptığını söyledi.
Vekalet savaÅŸları olduÄŸunu, sömürge arzusu olan ülkelerin PKK, YPG, PYD gibi örgütleri vekalet savaşında kendisinin temsilcisi olarak kullandığını ifade eden Çelik, konuÅŸmasını ÅŸöyle sürdürdü:
"Bunlar da zaten kim bir güç, silah aktarırsa, kim kendilerine bir gelecek vadederse ona hizmet eden örgütler. DEAÅž, PKK dediÄŸiniz ÅŸey, terördür, bunlar etiket. Bunlar sadece farklı vekalet savaÅŸlarının adresleri olarak kullanılan iÅŸler. Bunlara destek veren ülkelerin yaptığı iÅŸin arkasında ne bir durum var. O da ÅŸu, hangi ülkede destek veriyorsa o ülkeye dönük sömürgeci bir çıkar peÅŸindedir. Bunu kazıdığınız zaman altında hemen bu çıkar. Bir siyasi matruÅŸka var. En üstünde ErdoÄŸan düÅŸmanlığı var. Kaldırıyorsunuz altında Türkiye, onu kaldırın altında Ä°slam düÅŸmanlığı var. Fakat bu aşırı saÄŸcıların gerçek kimliklerini gizlemek için kullandıkları üç kademedir. Tekrar bunları kaldırmaya devam edin, bunun altından antisemitizm çıkar. Bunların aynı zamanda Musevi düÅŸmanı olduÄŸu ortaya çıkar. Tekrar kaldırın en altta ÅŸunu göreceksiniz. Aslında bunlar Avrupa'nın temel demokratik deÄŸerlerine de düÅŸmandır."
Bunun topyekun bir mesele olduÄŸunu vurgulayan Çelik, "Yani dünya ya topyekun medeni bir hayat yaÅŸar ya da sadece barbarlığı paylaÅŸmış olur." dedi.
Ömer Çelik, yurt dışında yaÅŸan Türklerin bir araya getirilme gayretlerine de deÄŸinerek, Türkiye'de siyasi ve toplumsal meselelerin kazındığı zaman altında kimlik problemleri konusunda aşırı kutuplaÅŸmış, radikalleÅŸtirilmiÅŸ bir tarihe sahip olunmasının yattığını söyledi.
Genel bir toplumsal kabul ve ahlak oluÅŸturulması noktasında yetersiz kalındığını belirten Çelik, Türkiye'nin içindeki kim problemiyle ilgili geçmiÅŸte yaÅŸananların yurt dışına ihraç edildiÄŸini kaydetti.
Åžimdi yapılan yoÄŸun faaliyetlerle ortak paydanın oluÅŸturulduÄŸunu ifade eden Çelik, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar BaÅŸkanlığı'nın bu noktada önemli iÅŸler yaptığını sözlerine ekledi.
'Saklı bir ÅŸey yapmıyoruz ki'Türkiye ve Libya arasındaki anlaÅŸmaya deÄŸinen Çelik, bunun önemli bir anlaÅŸma ve büyük bir hamle oluÄŸunu dile getirerek, "Onların bizi DoÄŸu Akdeniz'deki normal egemenlik alanımızın dışına itme projesi, bu anlaÅŸmayla darmadağın edilmiÅŸ oldu." dedi.
Yunanistan'ın bu anlaÅŸmanın imzalanmasının ardından Atina'daki Libya Büyükelçisinden Türkiye ile yapılan anlaÅŸmayı istediÄŸini dile getiren Çelik, "Bizden isteselerdi verirdik. Saklı bir ÅŸey yapmıyoruz ki. Uluslararası hukuka uygun bir ÅŸey yapıyoruz. BM'ye de bildireceÄŸiz." ifadelerini kullandı.
Libya ile anlaÅŸmayla yapılmasaydı Meis Adası'ndan aÅŸağıya doÄŸru Türkiye'nin sıkıştırılacağını dile getiren Çelik, Türkiye'nin bu anlaÅŸmayla sıkıştırılmak istenildiÄŸi alanı darmadağın ederek DoÄŸu Akdeniz'deki egemenlik haklarının altını çizdiÄŸini kaydetti.
AnlaÅŸma yapılan Libya yönetiminin uluslararası toplum tarafından kabul edildiÄŸini belirten Çelik, "Libya yönetimi de bu konuda kararlı. Uluslararası toplumun da kabul ettiÄŸi meÅŸru yönetim bu. Uluslararası toplum Fransa'nın ve Yunanistan'ın iliÅŸki kurduÄŸu tarafla bir meÅŸruiyet iliÅŸkisi içerisinde deÄŸil. Bunlar yapılırken biz oradaki Libya toplumunu temsil eden yönetimin korunması için üzerimize düÅŸen varsa yaparız, iliÅŸkileri dünyaya da anlatırız. Bu son derece uluslararası hukuka uygun, deniz hukukuna uygun, BirleÅŸmiÅŸ Milletler tahammüllerine uygun bir anlaÅŸma. Onaylandı ve BM'ye gidecek." deÄŸerlendirmesini yaptı.
Çelik, Kıbrıs Rum kesiminin Türkiye'yi bir takım Avrupa BirliÄŸi yaptırımlarıyla korkutmasıyla bir netice alamayacağını dile getirerek, "Rum kesiminde zerre kadar siyasi akıl olsa, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin hakkını da verecek ÅŸekilde bir mekanizmanın baÅŸtan kurulmasına müsaade eder, dolayısıyla oradaki varlıklar çıkarılır ve Rum kesimi ile Türk kesimi arasında baÅŸtan paylaşılmış olur. Mısır, Ä°srail ya da diÄŸerleri açısından da Türkiye'ye karşı iÅŸ yapmak yerine Türkiye ile diyalogla iÅŸ yapsalar aslında herkesin kazandığı bir formül ortaya çıkar." diye konuÅŸtu.
TANAP projesi kapsamında Türk Akım'la ilgili Rusya Devlet BaÅŸkanı Vladimir Putin'in Ocak'ta Türkiye'ye geleceÄŸini belirten Çelik, bunun Rusya'dan Avrupa'ya kadar gaz güvenliÄŸinin kilit ülkesinin Türkiye olduÄŸu anlamına geldiÄŸini söyledi.
Türkiye'nin herhangi bir ülkeye husumet sebebiyle gazı kapattığı, suyu kestiÄŸi ya da doÄŸal kaynağı engellediÄŸinin görülmediÄŸini vurgulayan Çelik, en güvenli hattın Türkiye üzerinden geçecek ve herkesin kazanacağı hat olduÄŸunu kaydetti.
Çelik, Ä°srail'de yeni hükumet kurulduÄŸunda Türkiye ve Ä°srail iliÅŸkileri açısından yeni bir dönem, normalleÅŸme olup olamayacağına iliÅŸkin soru üzerine, bunun Ä°srail'in Türkiye'yle ilgili politikalarında saldıran tavrından, Filistinle ilgili can yakıcı davranışlarından vazgeçmesiyle ilgili olduÄŸunu, bu konuda Türkiye'nin ilkeleri ve tezlerinin belli olduÄŸunu kaydetti.
Suriye ile diyalogSuriye ile istihbarat ve bazı kritik askeri konularda diyalog olduÄŸu, bunu siyasi düzeye çıkarmanın mümkün olup olmadığına iliÅŸkin soruya yanıt veren Çelik, karmaşık bir saha olan Suriye ile böyle bir diyalog yapılmasının siviller zarar görmemesi için olduÄŸunu söyledi.
Sahadaki karmaşık durumu yönetmek bakımından Türkiye'nin milli çıkarlarının korunması için istihbarat ve askerler arasındaki diyaloÄŸun önemli olduÄŸunu vurgulayan Çelik, Suriye halkının istediÄŸi yönetim modeli ortaya çıktığında iliÅŸkilerin nasıl kurulacağına o mekanizmanın karar vereceÄŸini, Türkiye'nin de buna olumlu yaklaÅŸacağını kaydetti.
Yunanistan'ın Girit'teki S300'leri hazırladığı yönünde bir istihbarat ulaşıp ulaÅŸmadığına iliÅŸkin soruya Çelik, bu ÅŸekilde teyitli bir bilgisi olmadığını söyledi.
Ömer Çelik, TSK'nın gücü ve kararlığın düÅŸünüldüÄŸünde bu iÅŸlerin çocukça kalacağını belirterek, CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan'ın bu alandaki yetkilerin, egemenlik haklarının, çıkarlarının sonuna kadar korunacağı talimatı verdiÄŸini, Deniz Kuvvetleri'nin de bu alandaki sondaj gemilerini koruyacak her türlü kapasiteye sahip olduÄŸunu kaydetti. Çelik, "Dünya açısından DoÄŸu Akdeniz'de barışın olması, anlamlı bir siyasi kompozisyonun ortaya çıkması isteniyorsa, bunun yolu Türkiye'nin ve KKTC'nin egemenlik haklarına saygıdan geçer. Oraya savaÅŸ gemisi gönderip, bir takım füze sistemleri aktive edip, bununla ilgili ortaya tavır koymak Deniz Kuvvetlerinin, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin gücü karşısında sadece çocuk oyuncağı hükmündedir. Öyle bir sonuç alamazlar. Bu son derece basiretsiz bir yaklaşım olur." dedi.
NATO Zirvesi'nde, Türkiye'nin temel beklentisinin YPG'nin terör örgütü olarak kabul edilmesi ve bu konuda dayanışma gösterilmesi yönünde bir sonuç elde edilemediÄŸine iliÅŸkin soruya Çelik, belgelerle ilgili çalışmaların devam ettiÄŸini, bunun gündemden kalkmadığını, çalışmaların devam ettiÄŸini ifade etti.
Programda Amerika'daki Türkiye'ye karşı lobiler, kongre, medya, sivil toplum, Pentagon ve DışiÅŸleri Bakanlığındaki rüzgarlara raÄŸmen ABD BaÅŸkanı Donald Trump'ın, Türkiye'yle iliÅŸkileri belli bir çerçevede tutmayı baÅŸaracak güce sahip olup olmadığı da soruldu. Çelik bu soru üzerine, Trump'ın ÅŸu ana kadar bu konuda belli bir idare koyduÄŸunu, en son NATO toplantısında Türkiye'nin öneminin altının çizilmesi ve Türkiye'ye verilen referansların bunu gösterdiÄŸini söyledi.
"NATO'dan çıkarma tartışması zaten yoktu"AK Parti Sözcüsü Çelik, Türkiye'nin NATO üyeliÄŸinin askıya alınması tartışmalarına da deÄŸinerek, ÅŸunları kaydetti:
"Bu NATO toplantısının temel çıktılarından bir tanesi ÅŸudur, uzun zamandır birileri hiçbir yetkileri olmadığı halde Türkiye'nin NATO üyeliÄŸini tartışmak gibisinden hiçbir zemini olmayan bir yaklaşım içerisine giriyorlardı. Bu NATO toplantısında, Türkiye'nin NATO'nun en güçlü ülkelerinden biri olduÄŸunun altının çizilmesini bir kenara bırakın, Türkiye'nin kilit bir ülke olduÄŸunun altı defalarca çizilmiÅŸtir. NATO'dan çıkarma tartışması zaten yoktu. Onu söyleyenler NATO'da söz sahibi olanlar deÄŸil. NATO içerisinde böyle bir gündem de yok. Sonuç olarak NATO Genel Sekreteri'nin vurgusu her zaman neydi? 'Türkiye, NATO'nun en güçlü ülkelerinden bir tanesidir.' En büyük ikinci kara ordusuna sahibiz, kurucusuyuz, mali katkılarımız tartışılmaz. NATO'nun barış misyonlarına katkılarımız tartışılmaz. Yani NATO'da en güvenilen ve aranılan üyeyiz. Bunu kapalı toplantılarda herkes dile getiriyor."
Fransa CumhurbaÅŸkanı Emmanuel Macron'un "NATO'nun beyin ölümü gerçekleÅŸti." açıklamasına iliÅŸkin ise Çelik, "Macron, NATO'ya karşı sorumluluklarını yerine getirmeyen bir ülkenin temsilcisi. Böylesine sözler söylüyor. Bunu söylediÄŸi zaman sonrasında kendisi de bu sözünden çark etti. 'Sadece biraz dikkat çekmek için bu sözleri söyledim.' diye. Orada anlaşıldığı kadarıyla Fransız Devlet BaÅŸkanı'nın ülke içinde oyları düÅŸünce, Fransa'nın iç siyasetinde sıkışınca Avrupa'nın liderliÄŸine oynamak için bir takım çıkış yaptı. Avrupa'nın lideri olması mümkün deÄŸil." dedi.
Türkiye'nin Avrupa BirliÄŸi iliÅŸkilerinin hatırlatılması üzerine Çelik, AB'nin baÅŸta Kıbrıs'taki ambargoların kalkması ve mülteci meselesi olmak üzere Türkiye'ye verdiÄŸi hiçbir sözünü tutmadığını kaydetti.
Fransa'daki olaylara da deÄŸinen Çelik, "Anadolu Ajansı muhabiri yaralandı, geçmiÅŸ olsun dileklerimizi iletiyoruz." ifadesini kullandı.
"Kim diyorsa ki, 'Bu iÅŸin arkasında saray var.' onlar yaptı"Ömer Çelik, BeÅŸtepe'ye giden CHP'li siyasetçi iddialarına iliÅŸkin ÅŸunları söyledi:
"Bu tartışma tamamlanmadı. Büyük bir yalan bombası, CHP Genel Merkezinden nükleer bir etkiyle patladı, fakat üstelerine alınmıyorlar. Enteresan bir baskı da kurdular. Konu tabii ki kapanmadı. Bu Türk siyasi hayatına geçmiÅŸ en büyük skandallardan bir tanesidir. Bir yalan haber üzerine yalan siyaseti kurdular. CumhurbaÅŸkanımızı suçladılar. Yalan haberi yapan gazeteciler haberin arkasından çekildi. Bunlar hala yalan siyaseti yapmaya devam ediyorlar. Ben olayı kimin yaptığını buldum. Bir kod veriyorum. Ben kod vereceÄŸim, siz takip edin. CumhurbaÅŸkanlığı Külliyesine saygısız bir biçimde 'saray' diyorlar. Kim diyorsa ki, 'Bu iÅŸin arkasında saray var.' onlar yaptı. Bu cümleyi kim kullanıyorsa yalan haber patladıktan sonra. Gazeteciler dedi ki, 'Bizim yaptığımız haber doÄŸru deÄŸil. Bize CHP'li bu bilgiyi vermiÅŸti. Bu bilgiyi veren CHP'li de bize CHP Genel BaÅŸkanından onay aldığını söylemiÅŸti. Burada CHP Genel Merkezinin demesi gereken ÅŸey ÅŸu, 'Bu gazetecilerin yalan haberi üzerine yanlış bir yaklaşım içerisine girdik. Sayın CumhurbaÅŸkanından, milletimizden CHP tabanında özür diliyoruz.' demesi lazım."
Alman televizyonu ARD'de yayınlanan belgeselde Atatürk'e yapılan saygısızlığı kınadıklarını belirten Çelik, Almanya'nın kendi tarihine bakması gerektiÄŸini, bu saygısızlığı devlete ve millete yapılmış saydıklarını, bu konuyu takip edeceklerini de ifade etti.