Çevre-Hayat

Ailesini bırakıp gittiği depremin merkez üssünde tanık olduğu acı hatıraları unutamıyor

17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'ne İstanbul'da yakalanan ve görev bilinciyle ailesini bırakıp enkaz altındaki canları kurtarmaya giden AFAD arama kurtarma teknisyeni Erhan Kale, tanık olduğu acı hatıraları geçen 25 yıla rağmen unutamıyor.

Ailesini bırakıp gittiği depremin merkez üssünde tanık olduğu acı hatıraları unutamıyor
16-08-2024 11:52
İstanbul

Eski adıyla Sivil Savunma Genel Müdürlüğünde 1996'da arama kurtarma teknisyeni olarak çalışmaya başlayan 53 yaşındaki Kale, 28 yıllık meslek hayatı boyunca yurt içi ve dışında meydana gelen deprem, sel ve yangın gibi birçok afette görev aldı.

Birleşmiş Milletler Arama Kurtarma Danışma Gurubu (INSARAG) Uluslararası Ağır Arama Kurtarma Ekibinde (HUSAR) de yer alan Kale, merkez üssü Gölcük olan Marmara Depremi'nde arama kurtarma çalışmaları boyunca yaşadıklarını hafızasından silemiyor.

24 yıl arayla Marmara Depremi ile 6 Şubat 2023'teki Kahramanmaraş merkezli iki büyük felakete tanık olduğunu belirten Kale, yaşadıklarını ve deneyimlerini AA muhabirine anlattı.

Kale, 17 Ağustos gecesi gürültülü bir sesle uyandığını, sarsıntıdan ziyade sese irkildiğini, eşi ve bebeğiyle evlerinden kısa sürede bahçeye çıktıklarını anlattı.

Olayın şokunu atlattıktan sonra mahalledeki caminin avlusunda toplandıklarını aktaran Kale, "Sabah 05.00-05.30 gibi artık hava aydınlandı. Ne oldu, nasıl oldu, nereler yıkıldı? Olayı çözmeye çalışıyoruz. Normal vatandaştan ziyade aynı zamanda arama kurtarma teknisyeni olduğumuz için göreve gitmemiz de lazım ama bir yanda da ailemiz var. Aileyi bırakmak sorun. Onları teskin, teselli etmek de sorun, bu yüzden psikolojik zorluk yaşadık." diye konuştu.

Kale, henüz 3 yıllık personelken böyle büyük bir depremle karşılaştığını, 1998'de Adana-Ceyhan depreminde çalıştıklarını ama onun lokal bir olay olduğunu dile getirdi.

"Psikolojik anlamda çok şeyler yaşadık"

O dönem Avcılar'daki birliğine gitmek için harekete geçtiğini kaydeden Kale, ailesini bırakıp gittiği anları şu sözlerle anlattı:

"İnanın tarifi çok zor. 'Burada (caminin avlusu) kalın, ben gidiyorum.' diyorum, eşim bana ne cevap vereceğini bilemiyor, donup kalıyor. 'Gitme' veya 'git' diyemiyor. Bıraktık gittik, 40 gün gelmedim. Tek tük telefonla konuşabildik ki o zaman çok fazla imkanımız da yoktu. Kızım 1 yaşındaydı. Yaşlı anneciğim vardı. Gitmek zorundaydık. Çünkü iş, insanlar bizi bekliyor. Bu mesleği seçmişiz, sıradan bir vatandaş değiliz. 'Deprem oldu, oturalım yardım bekleyelim, çadır gelsin, şu gelsin bu gelsin.' öyle bir pozisyonda değildik. Bayağı ağır duygular yaşadık."

Kale, otostopla güçlükle birliğine ulaştığını, İstanbul'da depremden en çok etkilenen bölgelerden olan Avcılar ile Küçükçekmece'de arama kurtarma çalışmalarına başladıklarını anlattı.

İstanbul'da 5-6 gün görev yaptıktan sonra depremin merkez üssü Gölcük'e gittiğini aktaran Kale, "Olayın merkezine gittiğimizde Gölcük başta olmak üzere Yalova, Termal, Sakarya olsun, mevsim itibarıyla çok sıcak olduğu için cesetler artık kokmaya başlamıştı. Müthiş etkilenmiştik. Arkadaşlar da etkilendi. Etkilenmemek için birkaç kat maske, burnumuza mentollü bir şey vardı (merhem) ondan sürerdik ki ceset kokusu gelmesin diye. Psikolojik anlamda çok şeyler yaşadık. Çünkü 40 gün sıcak bölgedesiniz." ifadelerini kullandı.

O zamanın şartlarında koordinasyonun çok iyi sağlanamadığını belirten Kale, kurtarma personeli, yetişmiş STK personeli ve yerel güçlerin de az olduğunu, askeriye ve yurt dışından gelen ekiplerle kısıtlı imkanlarla yıkılan çok sayıda binaya ulaşmaya çalıştıklarını söyledi.

"17 Ağustos 1999 depremindeki gibi kalmamıştık"

Müdahale anlamında Marmara Depremi ile Kahramanmaraş merkezli depremler arasında çok büyük fark olduğuna dikkati çeken Kale, şunları kaydetti:

"(6 Şubat) Devletin imkanları daha çabuk müdahale etme anlamında çok daha fazlaydı. STK boyutunda yetişmiş bize destek olan insan sayısı çok fazlaydı. Deprem çok büyük bir coğrafyadaydı, 11 ili etkilemişti fakat 17 Ağustos 1999 depremindeki gibi kalmamıştık, devlet bayağı bir yol katetmişti. Çok fazla etkilenen bina vardı ama 1999 depremindeki gibi kalmış olsaydık hiçbir bina ayakta kalmazdı."

Depremin ardından, Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) kapsamında İstanbul'un sorumluluk alanı olan Hatay'a gittiklerini anlatan Kale, hangi birliğin hangi il ve bölgede çalışacağı önceden belirlendiği için çabuk ve etkin müdahale yapıldığını ifade etti.

Hatay'da bir felaketle karşılaştığını, çok sayıda yıkılan bina gördüğünü dile getiren Kale, bölgeye gelen kamu kurum ve kuruşları ile STK'lerle organize olduklarını ve homojen bir şekilde dağılarak çalışmalara başladıklarını kaydetti.

Kale, 17 Ağustos depreminin bir milat olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Çünkü 1999 depreminde genel olarak sınıfta kalmıştık, hazırlıksızdık. Şimdi ise artık fay haritaları, binaların bilinçli bir şekilde yapılması, ekip sayısının fazlalaşması... Önceden 3 ilde arama kurtarma birliği vardı. Ankara, İstanbul ve Erzurum'du. Şimdi ise 81 ilde AFAD var, 21 ilde de arama kurtarma birliği var. Daha da artırılıyor. Bölgelerde lojistik depolar var. Her bölgede çok kısa sürede malzemeleri alıp insanlara ulaştırma anlamında çok daha yetkin ve etkiniz."

"Arama kurtarma malzemelerimiz şimdi çok daha teknik"

Çalışmalar sırasında bilgi kirliliği gibi engellerle karşılaştıklarını, yardım amacıyla enkaza girmeye çalışan sivillerin kendilerinin yanı sıra enkaz altındaki afetzedeleri ve arama kurtarma personellerini de tehlikeye attıklarını vurgulayan Kale, bu tür durumların kendilerine zaman kaybettirdiğini söyledi.

Kale, AFAD bünyesinde akreditasyonu olan STK'ler ve yerel yönetimlerden gönüllü ekiplerin desteğinin çalışmalarda çok etkili olduğunu ifade etti.

Yıllar içinde arama kurtarmada kullandıkları malzemeler ve teknik cihazların geliştiğine işaret eden Kale, şöyle konuştu:

"Önceden çok daha kısıtlıydı, daha sınırlıydı. Şimdi artık çok daha teknik. Mesela, K9 ekibimiz çok genişledi. Teknik arama cihazları, termal, dron, görüntüleme cihazları, sismik akustik cihazlar, bunlar hep fazlalaştı. Askeriyede ekipler, birlikler kuruldu. STK'lerde, belediyelerde, jandarmada, poliste var. Bunların hepsi ekipler kurdu. Sayımız arttı. Ekiplerin eğitimlerini biz verdik. Bizim yükümüzü almış oldular. Çok daha fazla alana kısa sürede hep beraber müdahale edebilme şansımız oldu."

"Deprem öldürmüyor, çürük binalar, yapılar öldürüyor"

Erhan Kale, beklenen İstanbul depremine ilişkin yapılan hazırlıklara değinerek, AFAD tarafından paydaşların desteğiyle diri fay hatlarının haritalandırıldığını ve devletin de kentsel dönüşüm çalışmalarını hızlandırarak fay hatlarından uzak bölgelere güvenli kentler inşa etmek için yol katettiğini belirtti.

Depremlerden korunmak için alınacak önlemlerin yüzde 75-80'inin güvenli kentler kurmak olduğunu aktaran Kale, "Çünkü deprem öldürmüyor, çürük binalar, yapılar öldürüyor insanları. Olayın yüzde 20'si arama kurtarma ekipleri, STK'ler. İnsanlara gidecek, yardımcı olacaklardır. Çadır, geçici barınma bölgeleri olsun, psikolojik destekler, travma sonrası stres bozuklukları gibi konularda saha çalışanlarımızla beraber bunlara yardımcı olunacaktır." ifadelerini kullandı.

Kale, AFAD koordinasyonunda her ilin büyüklüğü, nüfusu, imkan ve kabiliyetleri dahilinde afet planları oluşturulduğuna değinerek, Türkiye'nin deprem kuşağında olduğunu, İstanbul'da da büyük bir deprem beklendiğini anımsatarak, bu planlar dahilinde olası depreme karşı hazırlıkların sürdüğünü kaydetti.

Depreme hazırlık konusunda vatandaşların bilinçlenmesi gerektiğini vurgulayan Kale, AFAD'ın sitesinde deprem öncesi, anı ve sonrasında yapılması gerekenlere ilişkin bilgi ve önerilerin yer aldığını aktardı.

"Bu işi sevmeseydik, içselleştirmeseydik bırakırdık"

İşe başlarken henüz yapacağı mesleğin farkında olmadığını ifade eden Kale, "Eğitimleri aldıktan sonra olayın iyice farkına vardık, içselleştirdik. Zaten bu işi sevmeseydik, içselleştirmeseydik bırakırdık, istifa eder giderdik. 28 yıl geçti. Bu sürede personel alımları yapıldı ve bunların eğitimleri verildi. Severek canla başla eğitimlerini verdik. Vatandaşa, ülkeye yararlı olalım diye." dedi.

Kale, mesleğe başladıktan sonra kendisini geliştirmek için yüksekokul bitirdiğini, çeşitli eğitimlere katılıp sertifikalar aldığını dile getirdi.

Afet görevi olmadığı zamanlarda sürekli tatbikat ve eğitimler yaptıklarını anlatan Kale, şunları kaydetti:

"Gerek hizmet içi eğitimler gerek dışarıdan gelen STK'ler veya kamu kurum ve kuruluşlarına eğitimler bizi sıcak tutuyor. Onlara eğitim verirken bilgilerimizi geliştirmiş, tazelemiş oluyoruz ve unutmuyoruz. Yetilerimiz, becerilerimiz zaten asla unutulmaz. 28 yıl önce neysek aynı şekilde. Bilgi ve beceri anlamında üstüne koyarak devam ediyoruz. Son gelişmeler, neler kalkmış, neler eklenmiş, güvenlik prosedürleri veya kurtarma teknikleri artmış mı diye sürekli bunları takip halindeyiz."

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER