Genel

Adalet Bakanı Bozdağ: 168 bin 801 kişi hakkında adli işlem yapıldı

Adalet Bakanı Bozdağ, "Şu ana kadar, 15 Temmuz'dan sonraki süreçte, 168 bin 801 kişi hakkında adli işlem yapıldı." dedi.

Adalet Bakanı Bozdağ: 168 bin 801 kişi hakkında adli işlem yapıldı
07-07-2017 18:22

YOZGAT (AA) - Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce, Yozgat Cumhuriyet Meydanı'nda açılan Cezaevleri İş Yurtları Fuarı'nda yaptığı konuşmada, FETÖ'ye yönelik yürütülen soruşturmalar hakkında bilgiler verdi.

Kamuoyunda, ‘"Herkes tutuklanıyor, gücü olan serbest bırakılıyor, gücü olmayan tutuklanıyor." gibi algılar olduğunu, bu algıyı FETÖ, diğer terör örgütleri ve Türkiye aleyhinde çalışan çevrelerin oluşturduğunu belirten Bozdağ, "Şu ana kadar, 15 Temmuz'dan sonraki süreçte, 168 bin 801 kişi hakkında adli işlem yapıldı. 615 kişi gözaltında, 8 bin 69 kişi hakkında yakalama kararı var, yani firardalar, kaçaklar. 50 bin 504 tutuklu var, 48 bin 371 adli kontrol altında serbest bırakılmış kişi var ve bunlardan ayrıca 8 bin 551 kişi de tutuklandıktan sonra adli kontrolle serbest bırakılmış, 433 kişi de adli kontrol olmaksızın serbest bırakılmış." ifadesini kullandı.

Bozdağ, binlerce kişinin adli kontrolle serbest bırakıldığını ancak Türkiye’de 2 kişi üzerinden bu tartışmanın yürütüldüğüne dikkati çekerek, şunları söyledi:

"İki kişi tahliye oldu, efendim sanki herkes böyleymiş gibi. Halbuki onlar, diğer 56 bin civarındaki insandan sadece ikisi. 56 bini tartışan var mı? Yok. Tartışanlar da yargıyı yıpratmak, iktidarı yıpratmak için bunu yapıyor. Rakamlar ortada. Dolayısıyla herkese kanunların eşit uygulanması lazım, eşit uygulanıyor. Eşit uygulandığında da şöhretli bir aileye yakın veya onlardan biri olmak sanki ayrıcalık gibi takdim ediliyor, eşitliğin dışına çıkılmış gibi takdim ediliyor. Bilmenizi isterim ki bütün bunların tamamı bir algı operasyonudur, Türkiye'de yanlış algı oluşturmaya dönük bir çabadır."

"Darbecilere biat etmeyen, onlara darbe vuran bir yargı gelmiştir"

Türk yargısının 15 Temmuz darbe teşebbüsü öncesinde, sırasında ve sonrasında büyük bir hukuk, adalet mücadelesi verdiğini, darbecilere en büyük darbeyi Türk yargısının vurduğunu dile getiren Bozdağ, şöyle devam etti:

"O gece, henüz darbenin başarılı veya başarısız olup olmayacağının belli olmadığı saatlerde soruşturmaları başlatan, gözaltı, yakalama ve tutuklama kararları alan Türk yargısıdır. Pek çok hakim ve savcıyı açığa alan, hakkında soruşturma başlatan Türk yargısıdır. Türkiye'de, Ankara'da, devletin duruma hakim olan psikolojisinin, yurdumuzun dört bir yanında güçlenmesine yol açan yine Türk yargısıdır. Darbecileri yakaladıktan sonra, ilk yakalamalar sırasında darbecilerin görevlendirildikleri görevlendirme listesini yakalayan ve bu listelerin tamamını yurdun dört bir yanına yayıp darbecilerin toplanmasının önünü açan yine Türk yargısıdır. Darbenin önlenmesinde, demokrasinin, milletin, hukukun kazanmasında büyük bir vazifeyi yerine getiren yargı mensuplarını saygıyla anıyorum ve hepsini gönülden tebrik ediyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar. Çünkü bugüne kadar, her darbe öncesi darbecilere yol gösteren, darbe sırasında da darbecilere ilk biat eden yargı gitmiş, yerine darbecilere karşı hukuk kılıcını kuşanan, anayasasının, milletinin, devletinin ve hukukunun yanında olan bir yargı gelmiştir. Darbecilere biat etmeyen, onlara darbe vuran bir yargı gelmiştir."

'Cezaevlerinde kötü muamele ve işkence yok'

Cezaevlerinin Türkiye ve uluslararası anlamda da gündemde olduğuna değinen Bozdağ, şunları söyledi:

"Ama ortaya koyduğu uygulamalar nedeniyle değil iftiralar nedeniyle gündemde. Biz Almanya'da, Fransa'da, İngiltere'de, Amerika'da ve başka ülkelerde ceza infaz kurumlarının nasıl olduğunu ve nasıl işletildiğini çok iyi biliyoruz. Buradan çok net söylüyorum, ne Almanya'nın ne Amerika'nın ne de başka bir Batı ülkesinin ceza infaz kurumları ve infaz uygulamaları olumluluk, insan onuruna yakışırlık, insan haklarına uygunluk bakımından Türkiye ceza infaz kurumları ile mukayese dahi edilemez. Bunlara rağmen oradan yükselen seslere baktığınızda sanki Türkiye'den kendileri çok çok daha iyiymiş gibi, Türkiye'yi terör örgütlerinin iftiraları üzerinden suçlamaktadırlar. Gün geçmiyor ki Türkiye ceza ve tutukevlerinde kötü muamele ve iftira olduğuna dair iddiaları yayınlamasınlar, buna dair açıklama yapmasınlar."

Bozdağ, Türkiye'de ceza ve infaz kurumlarında kötü muamele ve işkence olmadığını vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Bunun aksini söyleyenler bilerek iftira ediyorlar ya da olayları çarptırarak başkalarını aldatmaya çalışıyorlar. Türkiye cezaevlerini ziyarete gelen, ziyaretlerine uluslararası yükümlülükler çerçevesinde izin verdiğimiz örgütlerin temsilcilerine de söylüyorum: Kanaatiniz varsa bize söyleyin 'Falan kişiye işkence, kötü muamele yapılmış.' Biz üzerine gidelim, falan yapmış, üzerine gidelim. Şu cezaevinde veya tutukevinde olmuş, onun da üzerine gidelim. Bize isim, cezaevi ismi, tutuklu veya hükümlü ismi vermiyorlar, ne yapıldığını söylemiyorlar, Türkiye’yi suçlamaya devam ediliyorlar. Bize karşı adil ve objektif olmalarını istiyoruz ama maalesef adil ve objektif davranmıyorlar. "

Türkiye'nin bu iddiaların asılsız olduğunu ispatlamasına imkan verilmediğini dile getiren Bozdağ, "Buradan diyorum ki iftiraları bir uluslararası örgütün dile getirmiş olması, o iftiralara hakikat vasfı kazandırmaz. Türkiye de asılsız olan şeyleri söyleyenlere bakıp da 'Ha bunlar doğruymuş' diye muamele yapmaz. Esasında bu iftiraları dile getirenlerin saygınlığı, Türkiye nezdinde azalır veya yok olur. Onun için de buradan bir kez daha söylüyorum. Türkiye ceza ve infaz kurumlarında işkence ve kötü muamele yoktur." ifadelerini kullandı.

'Bu açlık grevini sonlandırın'

Bozdağ, cezaevlerinde açlık grevinde bulunan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın sürekli Türkiye'nin gündeminde olduğunu da aktararak, şunları kaydetti:

"Bakanlık olarak yakından takip ediyoruz. Burada özellikle ifade etmek isterim ki ceza ve tutukevlerinde bulunan bütün tutuklu ve hükümlüler, ailelerinin devletimize emanetidir. Onların canlarından, sıhhatlerinden her türlü ihtiyaçlarının temininden devletimiz sorumludur ve bizler de bu görevi yerine getirmekle mükellefiz. Bunun için de çalışıyor, onların canlarını, sıhhatlerini, ihtiyaçlarını yerine getirmek, korumak için de her türlü çalışmayı yapıyoruz. Bu iki kişinin de çok yakından takip edildiğini, sağlıklarının ve diğer ihtiyaçlarının yakından takip edildiğini buradan Türkiye kamuoyunun özellikle bilmesini istiyorum ve ayrıca da diyorum ki: Bu açlık grevin sonlandırın. Böyle bir hak arama yolu olmaz. Kendinize zarar vermeyin, sıhhatinize zarar vermeyin ve bu işi sona erdirin, sonlandırın ve ihtiyaçlarınızı normal, diğerleri gibi siz de gidermeye başlayın. Çünkü bu yol doğru bir yol değil. Bu yöntem doğru bir yöntem değildir. Bugüne kadar bu yöntemlerle netice alan kimse yoktur. Bundan sonra da netice alınması mümkün değildir. Eğer böylesi yöntemlerle netice alınacak olursa o zaman o ülkede hukuk sistemi de olmaz, infaz sistemi de olmaz. Herkes bir eylem tutturur o eylemden sonra netice alır. Buna hiçbir hukuk devleti rıza göstermez, izin vermez. Ama hukukun kendi içinde mekanizmaları işleterek o mekanizmalarla herkes netice alabilir. Onun için de ben hukukun uygun gördüğü mekanizmaların, hukuk içinde işletilmesinin daha doğru olduğunu buradan bir kez daha ifade etmek isterim."

Muhabir: Ömer Ertuğrul,Muhammed Nuri Erdoğan

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER