New York
Pittsburgh Üniversitesi Tıp Merkezi (UPMC) araştırmacılarının uzun süredir devam ettirdiği çalışma, ABD medyasında "çok önemli gelişme" olarak duyurulurken, bilim camiasında da heyecana sebep oldu.
Pittsburgh Üniversitesi Meme Cerrahisi Anabilim Dalı Klinik Araştırmalar Direktörü Prof. Dr. Soran, AA muhabirine, bir grup çalışması neticesinde elde ettikleri meme kanseri aşısının ABD'de "çok ses getirdiğini" belirterek, aşının 10 hasta üzerinde denenmeye başlandığını ve daha sonraki aşamada 50 hasta üzerinde denenerek güvenli olduğunu göstermek istediklerini söyledi.
Meme kanserinin kadınlar arasında en fazla görülen kanser türü olduğunu, bu verilerin yalnızca ABD'de değil, dünyanın her yerinde ve Türkiye'de de de benzer olduğunu ifade eden Soran, "Bu aşının ileride meme kanseri gelişimini engelleyeceğini düşünüyoruz." diye konuştu.
Meme kanserinde en önemli konunun erken teşhis olduğunu anlatan Cerrahi Onkoloji profesörü Soran, hastalığın erken evrede tespit edilmesi durumunda tedavinin çok daha rahat olduğunu, bir ileriki aşamada, erken evre meme kanserinin, aşı yoluyla ileri evreye geçmesini önlemeyi hedeflediklerini anlattı.
Türk profesör Soran, "Benim de içinde bulunduğum araştırma grubunun yaptığı en önemli olay, yıllardır laboratuvarda denenen aşılardan bir tanesinin laboratuvar aşamasını geçerek insanlar üzerinde uygulanmaya başlamasıdır." dedi.
Aşıların test süreçlerinin çok uzun olduğunu aktaran Türk Profesör, gönüllü hastaların 5 yıl takip edileceğini, bu sürecin ardından daha büyük topluluklarda deneme sürecine geçileceğini ve sonrasında aşının günlük kullanıma girerek ileri evre kanseri engelleyeceği inancını paylaştı.
Meme kanseri, akciğer kanserinden sonra en ölümcül tür
Kadınlarda tüm kanser türlerine bağlı ölümler arasında, meme kanserine bağlı ölümlerin, akciğer kanserinden sonra ikinci sırada yer aldığını belirten Prof. Soran, ABD'de 2023'te yaklaşık 360 bin kadına meme kanseri teşhisi konmasının öngörüldüğünü ve bunlardan sadece 60 bininin erken evrede tespit edilme şansının olduğunu ifade etti.
Soran, "Aşı, bu evrede devreye girebilirse, işte o 360 bin yeni kanser vakasının en azından bir kısmını, büyük bir kısmının ilerlemesini engelleyebiliriz, diye düşünüyoruz." diye konuştu.
Türkiye'de de 2020'de 24 bin kadında meme kanserinin görüldüğüne dikkati çeken Soran, bunların sadece yüzde 5'inin erken evrede tespit edilebildiğini, çünkü Türkiye'de tarama programının henüz istenen seviyeye ulaşmadığını ifade etti.
Soran, şunları söyledi:
"40 yaşını geçmiş bütün kadınlarımızın yıllık mamogram yapmaları önemli. Yaklaşık olarak 1000 mamogram çekerseniz, 1000 kadını taramış olursanız 1 ya da 2 tane çok erken evre meme kanserini yakalamış olursunuz. Bu binde bir, aslında milyonlarla çarpınca çok büyük bir rakam ediyor. Onun için erken evre tanı çok önemli."
Prof. Soran, erken teşhisle ayrıca, tüm hastalıklarda olduğu gibi radyoterapi, kemoterapi, immünoterapi ve cerrahi gibi masraflı tedavilerin önüne geçilebileceğinin altını çizdi.
Aşının insan üzerinde denenebilecek noktaya gelmesi en kritik aşamalardan biri
Meme kanseri aşısının FDA onayı alıp eczanelerde satılması için uzun bir süreç olduğunun altını çizen Prof. Dr. Atilla Soran, "Önemli olan bu aşıyı insanlar üzerinde uygulayabilmektir. Çünkü uygulayabilme aşaması, gerçekten bu işin en önemli aşamalarından biri. Sonraki güvenlik ve etkinlik aşamasında da bize aşının ne kadar faydalı olduğunu gösterecek." ifadelerine yer verdi.
Soran, meme kanseri Kovid-19 salgını gibi akut durum oluşturmadığı için aşı sürecinin daha yavaş ve güvenli olarak ilerlediğini vurguladı.
Aşı çalışmalarının hastalar üzerinde denenme noktasına gelmesinin Türkiye dahil uluslararası birçok mecrada ses getirdiğini söyleyen Prof. Soran, meme kanseri çalışmalarının 1980-1990'larda başladığını belirterek, gelinen aşamaya ulaşmak için geçen uzun süreye dikkati çekti.
Soran, bu aşamadan sonra sürecin çok daha hızlı ilerlemesinin beklendiğini kaydetti.
Hastalığa karşı alınabilecek temel önlemleri sıraladı
Amerika'nın klinik meme kanseri araştırmalarında kabul ettiği 12 bilim insanından biri olan Türk profesör Atilla Soran, meme kanserinden korunma yöntemleriyle ilgili uyarılarda bulundu.
"Yaklaşık olarak meme kanserinin yüzde 10'u genden geliyor ve o genlere sahip olan kadınlarımızın yaşam boyu bazı genlerde yüzde 80 meme ve yumurtalık kanseri olma riski var." diyen Soran, ailesinde meme kanseri vakalarına rastlanan kadınların sık kontrol yaptırmalarının önemini vurguladı.
Soran, her gün düzenli yarım saat yürümenin meme kanseri riskini "çok önemli oranda" düşürdüğünü söyledi.
Boy ve kilo oranına dikkat etmenin de hastalığın riskini oldukça azalttığını dile getiren Türk Profesör, 35 yaşından önce doğum yapan ve alkol tüketmeyen kadınların meme kanserine yakalanma riskinin önemli oranda azaldığını ifade etti.
Soran, "Erken tanı olduğu zaman da tedavinizi aldığınızda sizin için meme kanseri bir ölümcül hastalık olmaktan çıkıyor. Yani kısacası biz kendimizi koruyalım ama farkındalıkla birlikte de eğer ailemizde genetik bir yatkınlık varsa bunun önemini bilelim. Testlerimizi yaptıralım ama onun haricinde de mutlaka ve mutlaka 40 yaşında mamografi çektirmeye başlayalım." ifadelerini kullandı.
Yaptığı araştırmaya "Türkiye çalışması" adını verdi
Prof. Dr. Atilla Soran, ABD'ye ilk kez 1997'de uzmanlık yapmak üzere davet edilmesi üzerine geldiğini ve 2004'te Pittsburgh Üniversitesinin meme cerrahisi bölümünde ilk profesörlük alan kişi olduğunu belirtti.
Halen üniversitenin ilgili bölümündeki tek profesör olma unvanını elinde bulunduran Soran, 23 yıldır öncülük ettiği çalışmalarla dünyanın meme kanserine bakışını değiştirdiğini ifade etti.
Soran, 2007 yılında dünyada ileri evre meme kanserine yeni bir bakış kazandıran araştırmasına "Türkiye çalışması" ismini verdiğini ve bu çalışmanın halen tüm dünyada aynı isimle kullanıldığını söyledi.
Ülkesiyle bağlarını koparmayan ve üniversitede direktörlüğünü yaptığı Uluslararası Uzman Yetiştirme Bölümü'nde bugüne kadar Türkiye'den 81 araştırmacı yetiştirdiğini belirten Prof. Soran, eğitimli nesillerin yetiştirilmesi ve bu rakamların artmasının öneminden bahsetti.
Yetiştirdiği Türk öğrencilerin yaklaşık yüzde 90'ının ülkesine döndüğünü belirten Soran, Türkiye'den önemli bilimsel çalışmaların çıkması gerektiği konusuna dikkati çekti.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com