ABD'nin Minneapolis kentinde 25 Mayıs'ta polisin siyahi George Floyd'u öldürmesinin ardından, başta ABD olmak üzere birçok ülkede ırkçılık karşıtı protestolar başladı.
Merkezinin, ABD'de siyahların özgürlük mücadelesinde sembol isim Martin Luther King'in, 1963'te "İş ve Özgürlük için Washington'a Yürüyüş" gösterileri sırasında meşhur "Bir hayalim var" konuşmasını yaptığı Lincoln Anıt Mezarı olması da gösterilere ayrıca anlam kattı.
"Siyah Hayatlar Önemlidir" (Black Lives Matter) protestolarını diğer gösterilerden ayıran önemli bir nokta ise sadece siyahların ve diğer azınlıkların değil, beyazların da gösterilere katılması oldu.
ABD'nin çeşitli şehirlerinde polis şiddetini sembolize eden diz çökme eylemleri ile "Nefes alamıyorum" (I Can't Breathe), "Siyah Hayatlar Önemlidir" (Black Lives Matter) ve "Adalet Yok, Barış Yok" (No Justice, No Peace) sloganları, toplumsal ayrışmanın beklenenin çok ötesinde noktalara taşındığını gösterdi.
Ülkede son yıllarda, siyahiler, Asyalılar, Araplar ve Latin Amerikalılara yönelik ayrımcı politikalar, "Amerikan rüyası" söylemine de ciddi darbe indirdi.
Son gösterilerde bazı eyaletlerde polisin kullandığı orantısız güç, sokağa çıkma yasakları, Ulusal Muhafızların seferber edilmesi ile ordunun devreye alınması çağrıları, Washington'da eylemcileri korkutmak üzere bölgeye askeri helikopter indirilmesi gibi gelişmeler, dünya nezdinde zayıflamış olan ABD'nin "özgürlükler ülkesi" algısını sona erdirmek üzere.
Gösteriler devam ederken ABD Başkanı Donald Trump'ın elinde İncil ile Beyaz Saray yakınında bir kilisenin önünde poz vermesi, Trump'ın göstericileri kışkırttığı ve şiddeti meşrulaştırdığı yorumlarına neden oldu.
"Ayrımcılık çok derin temelleri olan bir meseledir"İbn Haldun Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Talha Köse, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ABD'de başlayan ve hızla dünyaya yayılan "hak ve eşitlik" protestolarının daha önceki ABD ölçeğinde kalan benzer gösterilerden farklı olduğunu, Avrupa'ya kadar yayılan gösterilerin, yapısal ırkçılığın hem ABD'de hem de dünyada daha geniş bir sosyoekonomik düzlemde yaşandığına işaret ettiğini söyledi.
Irkçılık ve sosyoekonomik ayrımcılığın Kovid-19'un tüm dünyada öne çıkarttığı sıkıntılarla birleşmesiyle eşitlik taleplerinin öncekilerden daha güçlü bir şekilde gündeme geldiğini vurgulayan Doç. Dr. Köse, "Ayrımcılık çok derin temelleri olan bir meseledir. Toplumsal olarak, hukuksal olarak Avrupa'da Amerika'da tarihsel kökenleri var. ABD'deki kölelik temelli ırkçılık sorununu Avrupa'daki sosyoekonomik ayrımcılık ve ırkçılıktan ayırt etmek gerekiyor. Yani Amerika'da çok daha derin kökenleri, yapısal kökenleri olan bir meseleden bahsediyoruz." diye konuştu.
Doç. Dr. Köse, ABD'nin kölelik sebebiyle bir iç savaş bile yaşadığını hatırlatarak, şunları kaydetti:
"ABD ile ilgili şunu görmek gerekiyor: 2008 ekonomik krizi ile orada orta sınıfı çökerten, güçsüzleştiren buna karşın şirketler ve bankaları daha çok ön plana çıkaran bir istihdam şekli ortaya ortaya çıktı. Kriz belki ekonomik olarak makro düzeyde yönetildi ama krizin ekonomik boyutu haricindeki boyutu yönetilemedi, siyasi ve toplumsal açıdan gerilimler arttı. Tüm toplumsal kesimler farklı şekillerde birbirlerini suçladılar. Yani hem beyazlar hem siyahiler hem göçmenler bundan olumsuz etkiledi. Dolayısıyla krizin neticesinde daha fakir hale geldiler. Sistemi, yapıyı eleştirmek yerine birbirlerini eleştirdiler. Bunun neticesinde toplumsal ve siyasi kutuplaşma başladı. 2008 krizinden sonra göçmenler, gençler ve eğitim düzeyi düşük beyazlar arasında yoksulluğun yükseldiğini görüyoruz. Tabii George Floyd'un öldürülmesinden önce siyahilere karşı şiddet olaylarından dolayı eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde de çok ciddi protesto hareketleri olmuştu. 2012, 2014 ve 2015'te Baltimore, Missouri'de çeşitli ayaklanmalar olmuştu."
"Trump toplumsal kutuplaşmayı derinleştiriyor"Doç. Dr. Köse, iktidarda beyazların üstünlüğünü savunan Trump gibi bir lider ve onu destekleyen toplumsal bir kesimin olmasının, son günlerde yaşanan ırkçı karşıtı eylemlerin boyutunu büyüttüğünü savundu.
2008 krizi ve koronavirüsle yoksullaşan beyaz kitlenin bir kısmının Trump'ı suçladığını, bir başka kitlenin de yaşananlardan siyahileri ve göçmenleri sorumlu tuttuğunu aktaran Doç. Dr. Köse, "Birbirini suçlayan iki kitle var. Son olaylar bu toplumsal kutuplaşmaya başlayan zemin üzerine geldi ve bu nedenle bu kadar etkili oldu. Amerikan tarihi ve siyaseti üzerinde çalışanlar, ülkede 1960'lardan bu yana bu kadar kutuplaşma olmadığını söylüyorlar. Koronavirüs gibi bir belirsizlik dönemine denk gelince gerilim ve kutuplaşma dönemini yönetmek biraz daha zor hale geldi. O açıdan yakın dönemde olayların biraz daha gerileceğini söylemek mümkün. Çünkü bu sayede Trump da kendi kitlesini kontrol altında tutabiliyor. Zaten paylaştığı tweetlerinde 'Sessiz çoğunluk kontrolü ele alacak' gibi mesajlar veriyor. Bütün bu yaşananlardan sonra bu tweetleriyle toplumsal kutuplaşmayı daha da derinleştiriyor." ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Köse, ırkçılığın sadece Trump döneminde ortaya çıkmadığını, bunun, kökleri derinde yatan ve geçmişe uzanan bir sorun olduğunu, Obama döneminde de ırkçılık karşıtı gösteriler yaşandığını vurgulayarak şöyle konuştu:
"Obama'nın sağlık alanında yapmaya çalıştığı reformalar siyahilerin menfaatine olan reformlardı. Obama döneminde siyahileri önceleyen politikalar, beyazları rahatsız etti, provoke etti. Trump'la beraber beyaz üstünlüğünü savunan kitleler mobilize oldular. Daha cesur davrandılar. Bu durum da ırkçılık karşıtlarını rahatsız etti. İş sokak gösterilerine kadar vardı. Ama ülkedeki eşitlik konusunda yaşanan yapısal sorunları çözmek için henüz bir adım atılmış değil. Bu konu sadece polis şiddeti ile açıklanamaz. Toplumun, devletin ve hayatın bütün alanlarına yayılmış bir sorundur bu.
ABD gelir adaletsizliğine henüz bir çözüm bulabilmiş değil. Mesela ABD'deki siyahiler nüfusun yüzde 12-13'ünü oluşturmasına rağmen koronavirüsten ölenlerin yüzde 40'ının siyahilerden olduğu söyleniyor. Koronavirüsten en çok etkilenenlerin sosyoekonomik anlamda geri kalmış kesimler olduğu göz önüne alındığında siyahilerin ABD'deki konumları daha net anlaşılıyor. Gösterilerde siyahilerin yanında yer alan beyazların profiline baktığımız zaman onların da sosyoekonomik olarak düşük seviyede olduğunu görüyoruz. Bu kaostan çıkış sağlanması için daha adil ve paylaşımcı bir gelir dağılımı, daha kapsayıcı bir sağlık sistemi oluşturulması gerekiyor. Aksi takdirde bugün polis şiddeti ile patlak veren kriz yarın başka alanlarda da kendini gösterebilir."
"Gösterilerin tüm dünyaya yayılma ihtimali var"Doç. Dr. Köse, ABD'de son 4-5 yıldır yaşanan bu sürecin yapısal sorunlardan kaynaklandığını ve yüzeysel müdahalelerle bunun üstesinden gelinemeyeceğini belirterek, bu nedenle siyasi, ekonomik aktörler ile toplumsal kesimlerin masaya oturup refahı yükseltecek, siyasi istikrar üretecek yeni bir mekanizma üzerinde çalışmaları gerektiğini vurguladı.
ABD ve Avrupa'daki protestoların böyle bir uzlaşma masası kurulmasını zorunlu kılacağını iddia eden Doç. Dr. Köse, "Toplumsal bir uzlaşı sağlanabilmesi için farklı ülkelerdeki aktörlerin de bir araya gelmeleri gerekiyor. Firmaların bile bir araya gelmesi gerekiyor. Bir firma, ucuz iş gücü, düşük sosyal hak zemini bulduğu bir ülkeye gidip üretim yapabiliyor. Ama her ülkede benzer işçi hakları bulunsa işçiler bu kadar istismar edilmeyecektir. Fakat ben dünyanın henüz bu aşamada olduğu kanaatinde değilim. Toplumsal liderlik yapacak birisi lazım. Bu gösterilerin koronavirüs sonrası tüm dünyaya yayılma ihtimali olduğunu da düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com