AA Atölye'deki panelde, İsrail yönetiminin işlediği savaş suçları uluslararası ceza hukuku ışığında uzmanlarca tartışılacak ve Uluslararası Adalet Divanındaki (UAD) dava tüm boyutlarıyla ele alındı.
Paneli de benzer bir inancın ve iradenin yansıması olarak gördüğünü vurgulayan Altun, "İnanıyorum ki bu toplantı, İsrail'in Gazze'de işlediği cürümlerin hukuk, tarih ve insanlığın vicdanı önünde kayda alınacağı başlıca etkinliklerden biri olacaktır. Bizler bu tür etkinliklerle sahada gerçekleştirdiğimiz çalışmalarla elde ettiğimiz görüntülerle İsrail'in katliamlarını 'iddia edilen' değil, 'somut delilleri olan, ispatlanmış savaş suçları' olarak kayda geçireceğiz. Çabamız bu yönde." ifadesini kullandı.
Altun, İsrail'in normalleştirmeye çalıştığı soykırım, barbarlık girişimleri gibi dezenformasyon kampanyalarına da duyarsız kalınmaması gerektiğini vurgulayarak, "Eğer duyarsızlaşırsak, hakikatin ve doğruların yerini yalanlar ve kurgu haberler alır. Eğer duyarsızlaşırsak, İsrail'in suçlarını normalleştirmiş, cezalandırılmasının da önüne geçmiş oluruz." dedi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
"İsrail'in pervasızca giriştiği soykırım faaliyetleri ve bu faaliyetler karşısında Batı medyasının büyük bir kısmının içinde olduğu işbirlikçi tavır, Anadolu Ajansı başta olmak üzere haber kurumlarımızın hakikat mücadelesi yolundaki faaliyetlerini daha önemli, stratejik hale getirmektedir.
Hem yaşanan trajediyi belgeleyen hem de uluslararası medyaya insani ve mesleki anlamda örnek teşkil bu faaliyetler, büyük bir takdiri hak etmektedir. 'Gazze'de Soykırım: Yeni Kanıtlar' paneli bu bağlamda bir çabaya hizmet etmektedir. Kanıt kitabı, kitaba eklenen yeni kanıtlar, devamında gelecek olan Tanık ve Sanık kitapları da bu kıymetli çabaya hizmet etmektedir ve hak, hakikat mücadelemizin apaçık bir örneğidir. Büyük emeklerle karşımıza çıkan bu değerli çalışmalar ve bu önemli panel için emeği geçen bütün arkadaşlarımı canıgönülden tebrik ediyor, yürekten kutluyorum. Serdar Karagöz başta olmak üzere Anadolu Ajansının bütün çalışanlarını tebrik ediyorum. Hakkın, hakikatin kazanacağı, zulme galebe çalacağı daha adil bir dünya için çalışmaya, çabalamaya el birliğiyle devam edeceğiz."
Anadolu Ajansı (AA) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz, İsrail'in Gazze'de işlediği savaş suçlarına ilişkin delil niteliğindeki yeni fotoğrafların, Kanıt kitabına dahil edilmesiyle tarihe düşülen bu notun, daha stratejik ve kalıcı olması için herkesin büyük bir sorumluluk içerisinde çalışması gerektiğini bildirdi.
Karagöz, "7 Ekim'den bu yana yaşadıklarımız, dünyanın son anına kadar, kıyamete kadar unutulmayacak bir vahşeti gösteriyor. Bunu en uygun, en stratejik, en kalıcı şekilde kaydetmek Anadolu Ajansı olarak bizlerin sorumluluğu." diye konuştu.
AA Genel Müdürlüğündeki AAtölye'de düzenlenen panele, gazeteci Mehmet Akif Ersoy, AA Orta Doğu Haberleri Müdürü Turgut Alp Boyraz, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Hukuk Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Erkiner ve Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şuay Nilhan Açıkalın konuşmacı olarak katıldı.
Moderatörlüğünü AA Görsel Haberler Direktörü Fırat Çağlayan Yurdakul'un yaptığı panelde, İsrail'in Gazze saldırısında 4 çocuğu ve 3 kardeşini kaybeden AA kameramanı Muhammed el-Alul'un üzüntüsünü aktaran video gösterildi.
AA Orta Doğu Haberleri Müdürü Boyraz, Gazze'deki habercilerin çatışma bölgesinde zor bir iş yaptığına işaret ederek, Gazze sınırının dışında haber yapanların da psikolojik baskı altında olduğunu ifade etti.
Balfour Deklarasyonu'nun 100'üncü yılı olan 2016'da, deklarasyonun neticesinin "soykırım" olduğunu belirten bir uzmanın haberleştirildiğini dile getiren Boyraz, dönemin İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü'nün bu haberle ilgili kendisine mesaj yoluyla tepki gösterdiğini ve "Ateşle oynuyorsun." dediğini aktardı.
Boyraz, İsrail'in gazetecilere iki şekilde baskı yaptığını, bunlardan ilkinin gazetecinin çalıştığı yayın organına uygulanan, ikincisinin ise bireysel olarak gazetecilere yapılan baskı olduğunu anlattı.
Uluslararası basında çok büyük linç kültürü olduğunu kaydeden Boyraz, 7 Ekim'den sonra İsrail'in Hamas'ı ortadan kaldırması için dünyanın İsrail'e kredi açtığını söyledi.
Boyraz, on binlerce insanın ölmesinin ardından Batı ülkelerinin başkentlerinde yaşayanların İsrail'in saldırılarına dur demek için sokağa döküldüğüne dikkati çekerek, "Herkes İsrail'in yaptıklarını konuşmaya başladı. İsrail ise bunların hiçbirinin konuşulmasını istemiyor." dedi.
Gazze'de 130 gazetecinin yaşamını yitirdiğini anımsatan Boyraz, AA çalışanları dahil bütün gazetecilerin aynı psikolojik durumda çalıştığını dile getirdi.
Boyraz, bazen çalıştığı kuruluşu saklamak zorunda kaldığını anlatarak, insanlara mikrofon uzatmak istediklerinde tepkiyle karşılaştıkları durumlar olduğunu kaydetti.
Gazetecilerin İsrail'e hedef olma ihtimali baskısını göğüslemesi gerektiğine dikkati çeken Boyraz, "Uluslararası medyada çalışanların çoğu bu baskıyı göğüslemiyor. İsrail'i karşısına almak istemiyor." ifadesini kullandı.
Boyraz, İsrail'in her şeyin 7 Ekim'de başladığı yönünde oluşturduğu algının gazetecileri olayları "kurcalamama" noktasına itebildiğinin altını çizerek, habercilikte girişken olmanın doğruları ortaya çıkarabileceğine işaret etti.
Boyraz, Slovakyalı bir gazeteciyle yaşadığı diyaloğu aktararak, Slovakyalı gazetecinin kendisine "İsrailli gazetecilerin, yabancı gazetecileri belirli yerlere yönlendirdiğini ve belirli yerlerin üzerini örtmek istediğini" söylediğini kaydetti.
Gazze'de yaşananlar için "Bu bir soykırımdır." diyen İsrailli milletvekili Ofer Cassif'e basının durumunu sorduğunu aktaran Boyraz, Cassif'in "İsrail basınının yüzde 99'u otosansür uyguluyor." dediğini belirtti.
Boyraz, İsrail basınının uyguladığı otosansürün uluslararası basına da yansıdığını ifade ederek, İsrail'in gazetecilerin Gazze'ye girişine izin vermediğini hatırlattı ve uluslararası basının bunu sorgulaması gerektiğini söyledi.