Madrid
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Avrupa'da en yoğun görüldüğü kentlerin başında gelen Madrid'de yaşanan acı tecrübeler, sağlık çalışanlarının yaşamını değiştirdi.
Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre Kovid-19'da şimdiye kadar 345 bin 649 vakanın tespit edildiği ve 11 bin 349 kişinin hayatını kaybettiği Madrid, mart ayından bu yana Avrupa'da salgının en yoğun görüldüğü kentlerden biri olarak öne çıktı.
AA ekibi, Madrid özerk yönetimine bağlı olan Summa 112 acil sağlık hizmeti bünyesindeki mobil Acil Servis ambulansı personeliyle 12 saat geçirerek, yaşadıkları tecrübelere ve özverili çalışmalarına bire bir tanıklık etti.
Kovid-19'da ilk dalganın olduğu mart-haziran aylarında Madrid'deki Acil Servis Koordinasyon Merkezi'nin 24 saatte toplam 3 bin vakaya ambulans gönderdiği günlerin yaşandığını aktaran Summa 112 çalışanları, salgına karşı artık çok daha tecrübeli ve hazırlıklı mücadele verdiklerini vurguladı.
Vaka ve ölü sayılarının Madrid'de yüksek olmasını "yüksek sayıda tanı testi yapılmasına ve Madrid'de 60 yaş üstü nüfusun fazla olmasına" bağlayan mobil Acil Servis çalışanları, "Maalesef salgının ilk dalgasında her 3 ölümden 2'si bakım evlerindeki yaşlılar oldu." diye ekledi.
Madrid'de tam teşekküllü yaşam ünitelerinin bulunduğu 28 mobil Acil Servis ambulansından biri olan, 3 numaralı ekibin doktoru Navid Behzadi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kovid-19'un herkesi olduğu gibi sağlık personellerinin de yaşamını değiştirdiğini söyledi.
"Kovid-19 bize alçak gönüllü olmamız gerektiğini öğretti." diyen Behzadi, sözlerine şöyle devam etti:
"Kovid-19 ile birlikte bizlerin de kırılgan olduğunu, sadece gelişmemiş ülkelerin değil, herkesi etkileyen bir salgın olduğunu anladık. Biz, birçok kez dünyanın en iyi sağlık hizmetini verdiğimizi düşünüyorduk. Genel çizgileriyle çalışan bir sistem olsa da bu düzeydi bir salgına karşı dayanabilmek için çok iyi organize olmak gerektiğini gördük.
Sağlık sisteminin kilitlenmesinin, günlük ölü ve vaka sayılarının ne anlama geldiğini bu zamana kadar bilmiyorduk. Bir virüsün sadece sağlık sistemini değil tüm ülkenin ekonomisini, sosyal yaşantısını nasıl alt üst ettiğinin şimdi farkına vardık. Gerek sağlık çalışanları gerekse toplumun geri kalanı artık bu konuda daha bilinçli."
Yaklaşık 30 yıldır Madrid'de yaşayan İran uyruklu İspanyol vatandaşı Behzadi, daha çok Afrika ülkelerinde görülen Ebola, kolera gibi salgılara karşı geçmişte kurslar aldıklarını ancak Kovid-19 ile birlikte salgını bire bir yaşayınca çok yetersiz olduklarının farkına vardıklarını kaydetti.
Behzadi, "Bu salgında en kötü şeylerden biri, değişimin çok kısa sürede olması oldu. Uyum için yeterli zamanımız olmadı. Hiçbirimiz bu salgına hazırlıklı değildi. Salgın zamanında ne tür kıyafetler giymemiz gerektiğini biliyorduk ama bu kıyafetleri günde 9-10 hatta 20 kere değiştirmek gerektiğini bilmiyorduk. Artık gittiğimiz her hastaya Kovid-19 varmış gibi hareket ediyoruz ve çoğu seferinde hastadan hastaya giderken kıyafetlerimizi dezenfekte etmek ya da değiştirme ihtiyacı duyuyoruz. Hastaya müdahale süresi oldukça uzadı." şeklinde konuştu.
Kovid-19 sürecini "toplum değerlerinin gözden geçirildiği bir dönem" olarak tanımlayan 48 yaşındaki İspanyol doktor, "Bence insanlar, sağlığa, araştırmaya, eğitime yapılan yatırımın ne kadar önemli olduğunu anladı.
Bu tip trajedilerle önceliklerimiz ve nereye yatırım yapmamız gerektiği üzerine daha çok düşünmeye başladık." dedi.
Dünyanın Kovid-19 salgınını atlatacağını vurgulayan Behzadi, "Ben çok iyimserim. İspanyol gribi de çok ağır bir dönemdi ama geldi ve gitti. Ama tabii bunu yaşadığında zor oluyor, bitmeyeceğini düşünüyorsun.
Ben, bundan güçlenerek çıkacağımıza eminim. Ama bu, araştırmaların, sağlığa yapılan yatırımların sayesinde olacak. Her ülke bu salgından aldığı dersle sağlık sistemini daha da güçlendirecek. Aynı zamanda sağlık personeli olarak bizlerin de bundan böyle hastalarla ilişkilerimizde çok daha ciddi hareket edeceğimizi düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Behzadi ayrıca Kovid-19'un başından bu yana kendisini en fazla etkileyen olayı şu sözlerle aktardı:
"İspanyol toplumunun bize karşı sevgisi, cana yakınlığı, bizleri topluma faydalı birer birey olarak hissettirmeleri bence çok önemliydi. Biz hiçbir zaman böyle düşünmesek de bizi kahraman olarak gösterdiler.
Bence biz kahraman değiliz. Gururlu bir şekilde işimizi yapıyoruz. Ama ne olursa olsun bize taktıkları bu unvanın hem sağlık personelinde hem de toplumda kalıcı olacağını düşünüyorum."
Mobil Acil Servis ekibinin diğer bir üyesi hemşire Olga da özellikle salgının ilk dalgasında çok zor şartlar altında çalıştıklarını, bazı günler "korkudan işe gitmek istemediğini" söyledi.
Olga, "Kovid-19 ile her şey değişti. Öncesinde dokunulmaz olduğumuzu, bizim gibi gelişmiş ve önlemlerini alan bir ülkeye salgının gelmeyeceğini düşünüyorduk. Ama herkes gibi bizim de kırılgan olduğumuzun farkına vardık.
Çalışma sistemimiz, kıyafetlerimiz, hal ve tavırlarımız, hayatımız, hasta ile olan ilişkimiz değişti. İlk dalga bizi gafil avladı ama şimdi biraz daha tecrübeliyiz. En iyisini yapmaya çalışıyoruz." açıklamasında bulundu.
"Psikolojik olarak beni çok etkiledi." dediği salgının sağlık personelleri açısından tek olumlu yanını toplumdan gördükleri destek olduğunu kaydeden Olga, "Bizi kurtarıcı olarak görüyorlar. Özellikle ilk dalga döneminde her sokağa çıktığımızda bizi görenler balkona çıkıp alkışlıyordu.
Kovid-19 ile birlikte bize karşı sevgi ve insaniyet duygusu patlaması oldu. Bu destek, yolumuza devam etmemiz ve dayanma gücümüzü artırmamız için çok önemliydi." şeklinde konuştu.
Eylül ayından itibaren başlayan Kovid-19'daki ikinci dalgada kendilerini çok daha hazırlıklı ve tecrübeli hissetmelerine rağmen bazı korkularının halen devam ettiğini anlatan İspanyol hemşire, "Gittiğimiz her hasta neredeyse potansiyel Kovid-19 hastası.
Önlemlerimizi alsak da eve gider gitmez hemen banyoya koşuyorum, işe götürdüğüm yemek kaplarımı dezenfekte ediyorum, oğluma, eşime sarılmaktan çekiniyorum, arkadaşlarımla yemeğe veya dolaşmaya çıkmıyorum. Görüştüklerimle de çok kısıtlı bir arada oluyorum." dedi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com