ANKARA (AA) - Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sergi Salonu'nda sağlık çalışanlarıyla iftarda bir araya geldi.
Yurt içi ve dışında görev yapan sağlık personeline de selamlarını ileten Erdoğan, vazife başında şehit düşenler başta olmak üzere hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diledi.
Ramazanın tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, "Bu mübarek günlerde yoksullarla, mazlumlarla, gariplerle dayanışmasını artıran, ihtiyaç sahiplerine el uzatan, kimsesizlerin kimsesi, mazlumların hamisi olan milletimizin tüm fertlerine teşekkürlerimi iletiyorum. Şükürler olsun ki muazzam bir ruh ve gönül zenginliğine sahip necip bir milletin evlatlarıyız, mensuplarıyız. Hamdolsun ki ramazan ayının manevi ikliminde yardımlaşmasını artıran, ekmeğini muhtaçlarla paylaşan alicenap bir milletin evlatlarıyız." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin tüm şehirleri, tüm ilçe ve beldeleri, tüm mahalle ve köylerinin ramazanla beraber tıpkı bugün burada olduğu gibi dayanışma, yardımlaşma ve kucaklaşma iklimini teneffüs ettiğini dile getirerek, "Ülkemizin dört bir yanında kurulan ramazan sofralarıyla yüreklerimiz bütünleşiyor. Paylaşılan her bir lokma ile vicdanlarımız arınıyor. Ramazanın gelişiyle beraber milletimizin birliği ve kardeşliği de güçleniyor. Rabbim uhuvvetimizi, muhabbetimizi bu salonda vücut bulan şu birlik ve beraberliğimizi daim eylesin." ifadelerini kullandı.
"Kendi nefsini terbiye edemeyenler dünyaya istikamet veremezler"
Ramazanın oruç ayı, sabırla nefsin terbiye edildiği kutlu bir ay olduğunu belirten Erdoğan, ramazana ruh veren oruç ibadetinin ise insanın kendi iç muhasebesini, murakabesini yapabilmesi olduğunu söyledi.
Erdoğan, "Oruç, kişinin kendini yoksulların, muhtaçların, mazlumların yerine koyarak onların içinde bulundukları durumu hissedebilmesidir. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki oruç sadece açlık değildir, susuzluk değildir, oruç, insanın kendisini, hayatını sorgulaması, bu fani dünyadaki varlık gayesini, nereden gelip nereye gittiğini etraflıca tefekkür edebilmesidir. Zira kendi nefsini terbiye edemeyenler dünyaya istikamet veremezler. Kendi evini, bahçesini, sokağını, semtini, şehrini ihmal edenler dünya için söz söyleyemezler." şeklinde konuştu.
"Bunun için kendimize çok sayıda soru sormamız, bu sorulara da tatmin edici cevaplar bulmamız gereken bir ramazanı idrak ediyoruz." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bilhassa yakın coğrafyamızda yaşanan hadiseler, bize İslam alemi olarak çok ciddi bir muhasebe yapmamız gerektiğini söylüyor. O kadar acı manzaralarla karşılaşıyoruz ki bir Müslüman olarak inanın tarif etmekte, anlamlandırmakta zorlanıyoruz. Zaman zaman öyle hadiselere şahit oluyoruz ki hayata ve geleceğe dair umutlarımız yerini karamsarlığa bırakıyor. Bir sapkın çıkıp üzerine sardığı bombalarla bir ibadethaneyi içindeki masumlarla beraber havaya uçurabiliyor. Bir başkası o ülkede yaşayan milyonlarca Müslüman'ı töhmet altında bırakma pahasına kilisede dua eden insanları vahşice öldürebiliyor."
"Bu kötü tablonun failleri bellidir"
İslam adına hareket ettiğini zanneden zavallıların semalarından ezanların asırlardır eksilmediği İslam beldelerini işledikleri cinayetlerle kan ve gözyaşına boğabildiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Komşumuz Suriye'de olduğu gibi diktatörler, sırf iktidarlarını korumak adına hiçbir kural, ahlak tanımadan kendi ülkelerini devasa bir enkaz yığınına çevirebiliyorlar. Gönül coğrafyamızın dört bir yanına baktığımızda maalesef barışa, sükunete, huzura aç bir İslam dünyası görüyoruz. Yüzyıllardır esenlik yurdu olarak nam salmış ilim, irfan merkezlerimiz bugün iç çatışmalarla, varil bombalarıyla daha kundaktaki çocuklarını kara toprağa veren annelerin feryatlarıyla anılıyor. İşte Şam, işte Bağdat, işte Arakan, hepsi böyle. Hiç şüphesiz bu kötü tablonun failleri bellidir. Bir damla petrolü bir damla kandan daha değerli gören karanlık zihniyetin elbette coğrafyamızda yaşanan tüm dramlarda rolü, payı vardır."
Erdoğan, menfaatlerine kul, köle olan tufeylilerin gerilimi körükledikleri ve "böl-parçala-yönet" politikasıyla bölgelerini sömürdüklerinin hakikat olduğuna dikkati çekerek, "Elbette Batı başkentlerinin şatafatlı görüntüsünün altında yüz milyonlarca Afrikalı ve Asyalının alınteri, gözyaşı olduğu inkar edilemez bir gerçektir ancak yüreklerimizi dağlayan, ramazan sevincimize gölge düşüren bu sahnenin müsebbibi sadece işgalciler değildir, sadece emperyalist güçler değildir." ifadelerini kullandı.
"Irak'ta, Libya'da, Afganistan'da, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da hüküm süren dramların tek sorumlusu çıkarlarının peşinde koşanlar da değildir." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Açıkça söylemek gerekirse İslam aleminin iç karartıcı durumunun vebali öncelikle bize aittir, Müslümanlara aittir. İmsakla birlikte oruç ibadetine başlayanlar, günde 5 kez aynı kıbleye yönelenler, aynı yaratıcıya, aynı mukaddes kitaba inananlar şayet kalkıp birbirlerine silah doğrultabiliyorlarsa, birbirlerini hunharca katledebiliyorsa burada yanlış giden başka şeyler var demektir. Kendi muhasebemizi, kendi iç sorgulamamızı yapmadan başkalarından insaflı olmalarını bekleyemeyiz. 1400 yıllık kardeşliğimize önce biz sahip çıkmazsak, kardeşlik hukukunu önce biz yüceltmezsek unutmayalım ki bunu başkaları bizim adımıza yapmayacaktır. Biz problemlerimizin üzerine cesaretle gitmezsek hiç kimse bizim için elini taşın altına koymayacaktır."
Ramazanın işte bunun için önemli ve anlamlı olduğunu dile getiren Erdoğan, "Ramazan, hatalarımızı görmemiz, yanlışlarımızı düzeltmemiz, yaralarımızı iyileştirmemiz, kardeşliğimizi yeniden perçinlememiz için çok büyük bir imkandır." diye konuştu.
"Cumhuriyet tarihinde görülmeyen atılımları sağlıkta gerçekleştirdik"
Türkiye'nin bugünlere geçmiş hatalarından ders çıkararak geldiğini belirten Erdoğan, "Ülkemiz sınana sınana, önüne çıkartılan engelleri aşa aşa, akrebin kıskacında yoğrula yoğrula bugünlere gelmiştir." diye konuştu.
Erdoğan, 2002 yılında ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiklerinde millete daha müreffeh, daha huzurlu, her alanda daha kalkınmış bir Türkiye sözü verdiklerini anımsatarak, son 17 yılda da vaatlerini büyük ölçüde gerçekleştirme bahtiyarlığına kavuştuklarını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'yi sadece altyapı yatırımlarında değil turizmden ticarete, diplomasiden demokrasiye pek çok alanda Cumhuriyet tarihinin en büyük reformlarıyla tanıştırdıklarını söyledi.
Ana öncelik olarak belirledikleri eğitim, sağlık, adalet ve güvenlik alanlarında ülkeyi farklı bir seviyeye getirdiklerini vurgulayan Erdoğan, Cumhuriyet tarihinde görülmeyen atılımları sağlıkta gerçekleştirdiklerini kaydetti.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şu anda 81 vilayetin, sadece vilayet merkezlerinde değil, ilçelerine varıncaya kadar hastanelerimiz buralarda görev yapıyor. Ambulanslarımızla, her şeyimizle. Gece yarılarında sıra numarası kuyruklarına girilen, şifa için gelenlerin hasta olarak evlerine geri döndüğü, farklı meslek grupları için farklı hastanelerin olduğu eski Türkiye manzarasına biz son verdik. Hastaların rehin tutulduğu, ölülerin rehin tutulduğu o günlerden bugünlere geldik. İnsanların cenazelerini almak için dahi senet imzalamak zorunda kaldığı bir ülkeyi dünyanın en kapsayıcı ve etkin sağlık hizmetlerinin sunulduğu bir ülke konumuna getirdik."
Her bir vatandaşın yaşadığı yere, gelirine, statüsüne bakılmaksızın en iyi sağlık hizmetlerini alabileceği bir yapı kurduklarını vurgulayan Erdoğan, bununla kalmadıklarını, yurt dışından insanların teşhis ve tedavi için Türkiye'ye geldikleri bir sağlık altyapısı oluşturduklarını kaydetti.
Sağlık alanında yapılanlar
Erdoğan, son 17 yılda ülkedeki mevcut hastanelerin büyük bölümünü yeniden yaparak hastane sayısını bin 536'ya, hastanelerin yatak sayısını 2 kat artırarak 238 bine, MR cihazı sayısını 58'den 892'ye, tomografi cihazı sayısını 323'ten bin 216'ya, diyaliz makinesi sayısını 4 bin 900'den 17 bin 330'a yükselterek teşhis ve tedavi imkanlarını genişlettiklerini söyledi.
Ambulans sayısını bugün tamamı da yeni olmak üzere 618'den 5 bin 148'e ulaştırdıklarını belirten Erdoğan, "Nereden nereye?" diye sordu.
Erdoğan, konuşması sırasında geçmişte arabayla Gerede'den Ankara'ya doğru giderken yaptıkları bir trafik kazası ve sonrasında kaldırıldıkları hastanede yaşadıklarını anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaşanan olumsuzlukların geçmişte kaldığını vurgulayarak, "Şimdi ne var? Kapına hasta geldiği anda içeri alacaksın, ilk müdahaleni yapacaksın. Böyle mi? Şu anda yaptığımız bu mu? Nereden nereye geldik. Çünkü ben damdan düştüm. Damdan düştüğüm için... Nasreddin Hoca ne diyor? 'Bana doktor değil, damdan düşen getirin' diyor. Şimdi biz de diyoruz ki biz damdan düştük, onun için ilk iş nereden başladık, eğitimden ve sağlıktan başladık. Dört temel kolon dedik. Eğitim, sağlık, adalet, emniyet."
"Avrupa buraya gelmeye başladı"
Sağlığa bu kadar önem vermelerinin sebebinin bu olduğunu belirten Erdoğan, "Dikkat edin Avrupa buraya gelmeye başladı, İskandinav ülkeleri hastalarını buraya gönderiyor." dedi.
Şehir hastaneleriyle beraber Türkiye'nin bir devrim yaşadığını ifade eden Erdoğan, 30 büyükşehre, şehir hastaneleri yapacaklarını bildirdi.
Evde sağlık hizmetlerine de değinen Erdoğan, Türkiye'yi 1 milyon 337 bin vatandaşın ayağına sağlık hizmeti götüren bir ülke haline getirdiklerini söyledi.
"Dünyada var mı bunun başka benzeri? Yok" diye konuşan Erdoğan, bunu sadece kendilerinin yaptığını, sağlık personeli sayısını da 378 binden 1 milyon 11 bine ulaştırarak sağlık hizmetlerinin insan kaynağını da güçlendirdiklerini vurguladı.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Tıp fakültelerinin de sayılarını artırmak suretiyle doktorlarımızın gelişini de artıralım. Bakanıma da söyledim, 'Bak hemşire noktasında sağlık meslek liselerine galiba sıcak bakılmıyor. Sağlık meslek liselerinden mezun olanları da biz Sağlık Bakanlığımızın kapsamında değerlendirelim.' Çünkü hasta başına düşen hemşire sayısını artıracağız. Dolayısıyla hemşire noktasında bir zafiyete asla düşmeyeceğiz. Her hasta başına hemşiremizin geldiğini görecek. O öz güven getirecek kendine. Bu yıl içerisinde 29 bin 689 yeni sağlık çalışanını kamuda istihdam etmek için süreci başlattık."
İlk etapta 12 bin personel
İstihdam edilecek personel sayısının yaklaşık 30 bin olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnşallah ilk etapta 12 bin sağlık personelinin alımını gerçekleştireceğiz. Şimdiden hayırlı olsun." dedi.
Bugün, cihazlardan yoğun bakım servislerine, acil sağlık hizmetlerinden nitelikli yatak sayısına kadar adeta kendisiyle yarışan bir sağlık sistemi olduğunu dile getiren Erdoğan, özellikle temel sağlık ihtiyaçlarına erişimde Hakkari'deki vatandaş ile Ankara'daki vatandaşların aynı standartta hizmet aldığını söyledi.
"Şimdi bu hizmet kalitesini bir üst lige taşıyoruz." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Adım adım hizmete açtığımız şehir hastaneleriyle Türkiye'deki sağlık hizmetlerinin çıtasını çok daha yükseğe çıkarıyoruz. Bugüne kadar Yozgat, Mersin, Isparta, Adana, Kayseri, Elazığ, Eskişehir, Manisa ve Ankara Bilkent Şehir Hastanelerimizi hamdolsun milletimizin hizmetine sunduk. Böylece dünyanın en modern tesisleri arasında gösterilen toplamda 12 bin yatak kapasiteli 9 şehir hastanemizi ülkemize kazandırmış olduk. Halihazırda 11 şehir hastanemizin yapımı devam ediyor, inşallah Ankara Etlik ve Bursa şehir hastanelerini de yıl bitmeden devreye almış olacağız. 2023 yılına kadar toplam 44 bin 400 yatak kapasiteli şehir hastanesini vatandaşlarımızın istifadesine açmayı hedefliyoruz. Bunun yanında sağlık turizminde de ülkemizi bölgesel bir çekim merkezi haline dönüştürmeye çalışıyoruz. Yıllık 550 bin yabancı hasta rakamına şu anda ulaşmış durumdayız."
"Türk doktoruna Batılı güveniyor"
Bu rakamın çok önemli olduğuna ve bu sayının her geçen gün daha da arttığına dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir de güven var. Türk doktoruna, buradaki hizmete Batılı güveniyor. Çünkü bizim hemşirelerimiz, doktorlarımız hastasına karşı çok müşfik. Öyle gururlu, kibirli falan değil. Çok müşfik olduğu için tabii Batı'dan Helga da George da buraya geliyor. Çünkü hasta şefkat ister. Doktorlarımızın kalitesi, o da ortada. Onun için burası bir sağlık havzası haline inşallah geliyor."
Yerli ilaç ve tıbbi cihaz
Ülke bütçesinde adeta bir kara deliğe dönüşen ilaç ve tıbbi cihaz meselesinde de yerli üretimi teşvik ettiklerini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Hastalarımızı mağdur etmeden, kaliteden asla ödün vermeden, yerli ilaç ve tıbbi cihaz sanayimizi inşallah güçlendireceğiz. Türkiye'yi sadece kendi ihtiyaçlarını karşılayan değil aynı zamanda dost ve kardeş ülkelerin ilaç ve tıbbi cihaz taleplerine cevap veren bir ülke konumuna getireceğiz. Atalarımız ne demiş, 'Alet işler, el övünür.' Şüphesiz yeni hastaneler inşa etmek sağlık kuruluşlarımızı en modern, en yeni teçhizatla donatmak önemlidir ancak bunların hiçbiri işini sahiplenen, mesleğini ve hakkını vererek fedakarca yapan bir sağlık personelinin yerini dolduramaz.
Vatandaşlarımızın memnuniyeti ancak sizlerin emeğine sizlerin çabasına bağlıdır. Sağlık çalışanlarımız insan hayatına doğrudan dokunan, Rabbimin Şafi Esma'sına her an şahitlik eden müstesna bir mesleği icra etmektedir. Hekimlerimiz başta olmak üzere sizlerin işlerinizi iyi yaptığınızda aldığınız duaların hiçbir maddi karşılığı olamaz. Dolayısıyla şifa bulmasına vesile olduğunuz insanlar yanında kendi ahiretiniz açısından da bereketli bir görev yapıyorsunuz. Rabbim her birinizden ayrı ayrı razı olsun."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 17 yılda elde edilen başarının asil mimarları olarak gördüğü sağlık çalışanlarına Türk milleti adına teşekkür ederken, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin engellenmesi başta olmak üzere, çalışanların haklarını koruyacak adımları atmayı da İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığıyla beraber kararlı bir şekilde sürdürdüklerini bildirdi.
Muhabir: Ferdi Türkten, Esin Işık, Barış Gündoğan
Yurt içi ve dışında görev yapan sağlık personeline de selamlarını ileten Erdoğan, vazife başında şehit düşenler başta olmak üzere hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diledi.
Ramazanın tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, "Bu mübarek günlerde yoksullarla, mazlumlarla, gariplerle dayanışmasını artıran, ihtiyaç sahiplerine el uzatan, kimsesizlerin kimsesi, mazlumların hamisi olan milletimizin tüm fertlerine teşekkürlerimi iletiyorum. Şükürler olsun ki muazzam bir ruh ve gönül zenginliğine sahip necip bir milletin evlatlarıyız, mensuplarıyız. Hamdolsun ki ramazan ayının manevi ikliminde yardımlaşmasını artıran, ekmeğini muhtaçlarla paylaşan alicenap bir milletin evlatlarıyız." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin tüm şehirleri, tüm ilçe ve beldeleri, tüm mahalle ve köylerinin ramazanla beraber tıpkı bugün burada olduğu gibi dayanışma, yardımlaşma ve kucaklaşma iklimini teneffüs ettiğini dile getirerek, "Ülkemizin dört bir yanında kurulan ramazan sofralarıyla yüreklerimiz bütünleşiyor. Paylaşılan her bir lokma ile vicdanlarımız arınıyor. Ramazanın gelişiyle beraber milletimizin birliği ve kardeşliği de güçleniyor. Rabbim uhuvvetimizi, muhabbetimizi bu salonda vücut bulan şu birlik ve beraberliğimizi daim eylesin." ifadelerini kullandı.
"Kendi nefsini terbiye edemeyenler dünyaya istikamet veremezler"
Ramazanın oruç ayı, sabırla nefsin terbiye edildiği kutlu bir ay olduğunu belirten Erdoğan, ramazana ruh veren oruç ibadetinin ise insanın kendi iç muhasebesini, murakabesini yapabilmesi olduğunu söyledi.
Erdoğan, "Oruç, kişinin kendini yoksulların, muhtaçların, mazlumların yerine koyarak onların içinde bulundukları durumu hissedebilmesidir. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki oruç sadece açlık değildir, susuzluk değildir, oruç, insanın kendisini, hayatını sorgulaması, bu fani dünyadaki varlık gayesini, nereden gelip nereye gittiğini etraflıca tefekkür edebilmesidir. Zira kendi nefsini terbiye edemeyenler dünyaya istikamet veremezler. Kendi evini, bahçesini, sokağını, semtini, şehrini ihmal edenler dünya için söz söyleyemezler." şeklinde konuştu.
"Bunun için kendimize çok sayıda soru sormamız, bu sorulara da tatmin edici cevaplar bulmamız gereken bir ramazanı idrak ediyoruz." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bilhassa yakın coğrafyamızda yaşanan hadiseler, bize İslam alemi olarak çok ciddi bir muhasebe yapmamız gerektiğini söylüyor. O kadar acı manzaralarla karşılaşıyoruz ki bir Müslüman olarak inanın tarif etmekte, anlamlandırmakta zorlanıyoruz. Zaman zaman öyle hadiselere şahit oluyoruz ki hayata ve geleceğe dair umutlarımız yerini karamsarlığa bırakıyor. Bir sapkın çıkıp üzerine sardığı bombalarla bir ibadethaneyi içindeki masumlarla beraber havaya uçurabiliyor. Bir başkası o ülkede yaşayan milyonlarca Müslüman'ı töhmet altında bırakma pahasına kilisede dua eden insanları vahşice öldürebiliyor."
"Bu kötü tablonun failleri bellidir"
İslam adına hareket ettiğini zanneden zavallıların semalarından ezanların asırlardır eksilmediği İslam beldelerini işledikleri cinayetlerle kan ve gözyaşına boğabildiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Komşumuz Suriye'de olduğu gibi diktatörler, sırf iktidarlarını korumak adına hiçbir kural, ahlak tanımadan kendi ülkelerini devasa bir enkaz yığınına çevirebiliyorlar. Gönül coğrafyamızın dört bir yanına baktığımızda maalesef barışa, sükunete, huzura aç bir İslam dünyası görüyoruz. Yüzyıllardır esenlik yurdu olarak nam salmış ilim, irfan merkezlerimiz bugün iç çatışmalarla, varil bombalarıyla daha kundaktaki çocuklarını kara toprağa veren annelerin feryatlarıyla anılıyor. İşte Şam, işte Bağdat, işte Arakan, hepsi böyle. Hiç şüphesiz bu kötü tablonun failleri bellidir. Bir damla petrolü bir damla kandan daha değerli gören karanlık zihniyetin elbette coğrafyamızda yaşanan tüm dramlarda rolü, payı vardır."
Erdoğan, menfaatlerine kul, köle olan tufeylilerin gerilimi körükledikleri ve "böl-parçala-yönet" politikasıyla bölgelerini sömürdüklerinin hakikat olduğuna dikkati çekerek, "Elbette Batı başkentlerinin şatafatlı görüntüsünün altında yüz milyonlarca Afrikalı ve Asyalının alınteri, gözyaşı olduğu inkar edilemez bir gerçektir ancak yüreklerimizi dağlayan, ramazan sevincimize gölge düşüren bu sahnenin müsebbibi sadece işgalciler değildir, sadece emperyalist güçler değildir." ifadelerini kullandı.
"Irak'ta, Libya'da, Afganistan'da, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da hüküm süren dramların tek sorumlusu çıkarlarının peşinde koşanlar da değildir." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Açıkça söylemek gerekirse İslam aleminin iç karartıcı durumunun vebali öncelikle bize aittir, Müslümanlara aittir. İmsakla birlikte oruç ibadetine başlayanlar, günde 5 kez aynı kıbleye yönelenler, aynı yaratıcıya, aynı mukaddes kitaba inananlar şayet kalkıp birbirlerine silah doğrultabiliyorlarsa, birbirlerini hunharca katledebiliyorsa burada yanlış giden başka şeyler var demektir. Kendi muhasebemizi, kendi iç sorgulamamızı yapmadan başkalarından insaflı olmalarını bekleyemeyiz. 1400 yıllık kardeşliğimize önce biz sahip çıkmazsak, kardeşlik hukukunu önce biz yüceltmezsek unutmayalım ki bunu başkaları bizim adımıza yapmayacaktır. Biz problemlerimizin üzerine cesaretle gitmezsek hiç kimse bizim için elini taşın altına koymayacaktır."
Ramazanın işte bunun için önemli ve anlamlı olduğunu dile getiren Erdoğan, "Ramazan, hatalarımızı görmemiz, yanlışlarımızı düzeltmemiz, yaralarımızı iyileştirmemiz, kardeşliğimizi yeniden perçinlememiz için çok büyük bir imkandır." diye konuştu.
"Cumhuriyet tarihinde görülmeyen atılımları sağlıkta gerçekleştirdik"
Türkiye'nin bugünlere geçmiş hatalarından ders çıkararak geldiğini belirten Erdoğan, "Ülkemiz sınana sınana, önüne çıkartılan engelleri aşa aşa, akrebin kıskacında yoğrula yoğrula bugünlere gelmiştir." diye konuştu.
Erdoğan, 2002 yılında ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiklerinde millete daha müreffeh, daha huzurlu, her alanda daha kalkınmış bir Türkiye sözü verdiklerini anımsatarak, son 17 yılda da vaatlerini büyük ölçüde gerçekleştirme bahtiyarlığına kavuştuklarını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'yi sadece altyapı yatırımlarında değil turizmden ticarete, diplomasiden demokrasiye pek çok alanda Cumhuriyet tarihinin en büyük reformlarıyla tanıştırdıklarını söyledi.
Ana öncelik olarak belirledikleri eğitim, sağlık, adalet ve güvenlik alanlarında ülkeyi farklı bir seviyeye getirdiklerini vurgulayan Erdoğan, Cumhuriyet tarihinde görülmeyen atılımları sağlıkta gerçekleştirdiklerini kaydetti.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şu anda 81 vilayetin, sadece vilayet merkezlerinde değil, ilçelerine varıncaya kadar hastanelerimiz buralarda görev yapıyor. Ambulanslarımızla, her şeyimizle. Gece yarılarında sıra numarası kuyruklarına girilen, şifa için gelenlerin hasta olarak evlerine geri döndüğü, farklı meslek grupları için farklı hastanelerin olduğu eski Türkiye manzarasına biz son verdik. Hastaların rehin tutulduğu, ölülerin rehin tutulduğu o günlerden bugünlere geldik. İnsanların cenazelerini almak için dahi senet imzalamak zorunda kaldığı bir ülkeyi dünyanın en kapsayıcı ve etkin sağlık hizmetlerinin sunulduğu bir ülke konumuna getirdik."
Her bir vatandaşın yaşadığı yere, gelirine, statüsüne bakılmaksızın en iyi sağlık hizmetlerini alabileceği bir yapı kurduklarını vurgulayan Erdoğan, bununla kalmadıklarını, yurt dışından insanların teşhis ve tedavi için Türkiye'ye geldikleri bir sağlık altyapısı oluşturduklarını kaydetti.
Sağlık alanında yapılanlar
Erdoğan, son 17 yılda ülkedeki mevcut hastanelerin büyük bölümünü yeniden yaparak hastane sayısını bin 536'ya, hastanelerin yatak sayısını 2 kat artırarak 238 bine, MR cihazı sayısını 58'den 892'ye, tomografi cihazı sayısını 323'ten bin 216'ya, diyaliz makinesi sayısını 4 bin 900'den 17 bin 330'a yükselterek teşhis ve tedavi imkanlarını genişlettiklerini söyledi.
Ambulans sayısını bugün tamamı da yeni olmak üzere 618'den 5 bin 148'e ulaştırdıklarını belirten Erdoğan, "Nereden nereye?" diye sordu.
Erdoğan, konuşması sırasında geçmişte arabayla Gerede'den Ankara'ya doğru giderken yaptıkları bir trafik kazası ve sonrasında kaldırıldıkları hastanede yaşadıklarını anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaşanan olumsuzlukların geçmişte kaldığını vurgulayarak, "Şimdi ne var? Kapına hasta geldiği anda içeri alacaksın, ilk müdahaleni yapacaksın. Böyle mi? Şu anda yaptığımız bu mu? Nereden nereye geldik. Çünkü ben damdan düştüm. Damdan düştüğüm için... Nasreddin Hoca ne diyor? 'Bana doktor değil, damdan düşen getirin' diyor. Şimdi biz de diyoruz ki biz damdan düştük, onun için ilk iş nereden başladık, eğitimden ve sağlıktan başladık. Dört temel kolon dedik. Eğitim, sağlık, adalet, emniyet."
"Avrupa buraya gelmeye başladı"
Sağlığa bu kadar önem vermelerinin sebebinin bu olduğunu belirten Erdoğan, "Dikkat edin Avrupa buraya gelmeye başladı, İskandinav ülkeleri hastalarını buraya gönderiyor." dedi.
Şehir hastaneleriyle beraber Türkiye'nin bir devrim yaşadığını ifade eden Erdoğan, 30 büyükşehre, şehir hastaneleri yapacaklarını bildirdi.
Evde sağlık hizmetlerine de değinen Erdoğan, Türkiye'yi 1 milyon 337 bin vatandaşın ayağına sağlık hizmeti götüren bir ülke haline getirdiklerini söyledi.
"Dünyada var mı bunun başka benzeri? Yok" diye konuşan Erdoğan, bunu sadece kendilerinin yaptığını, sağlık personeli sayısını da 378 binden 1 milyon 11 bine ulaştırarak sağlık hizmetlerinin insan kaynağını da güçlendirdiklerini vurguladı.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Tıp fakültelerinin de sayılarını artırmak suretiyle doktorlarımızın gelişini de artıralım. Bakanıma da söyledim, 'Bak hemşire noktasında sağlık meslek liselerine galiba sıcak bakılmıyor. Sağlık meslek liselerinden mezun olanları da biz Sağlık Bakanlığımızın kapsamında değerlendirelim.' Çünkü hasta başına düşen hemşire sayısını artıracağız. Dolayısıyla hemşire noktasında bir zafiyete asla düşmeyeceğiz. Her hasta başına hemşiremizin geldiğini görecek. O öz güven getirecek kendine. Bu yıl içerisinde 29 bin 689 yeni sağlık çalışanını kamuda istihdam etmek için süreci başlattık."
İlk etapta 12 bin personel
İstihdam edilecek personel sayısının yaklaşık 30 bin olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnşallah ilk etapta 12 bin sağlık personelinin alımını gerçekleştireceğiz. Şimdiden hayırlı olsun." dedi.
Bugün, cihazlardan yoğun bakım servislerine, acil sağlık hizmetlerinden nitelikli yatak sayısına kadar adeta kendisiyle yarışan bir sağlık sistemi olduğunu dile getiren Erdoğan, özellikle temel sağlık ihtiyaçlarına erişimde Hakkari'deki vatandaş ile Ankara'daki vatandaşların aynı standartta hizmet aldığını söyledi.
"Şimdi bu hizmet kalitesini bir üst lige taşıyoruz." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Adım adım hizmete açtığımız şehir hastaneleriyle Türkiye'deki sağlık hizmetlerinin çıtasını çok daha yükseğe çıkarıyoruz. Bugüne kadar Yozgat, Mersin, Isparta, Adana, Kayseri, Elazığ, Eskişehir, Manisa ve Ankara Bilkent Şehir Hastanelerimizi hamdolsun milletimizin hizmetine sunduk. Böylece dünyanın en modern tesisleri arasında gösterilen toplamda 12 bin yatak kapasiteli 9 şehir hastanemizi ülkemize kazandırmış olduk. Halihazırda 11 şehir hastanemizin yapımı devam ediyor, inşallah Ankara Etlik ve Bursa şehir hastanelerini de yıl bitmeden devreye almış olacağız. 2023 yılına kadar toplam 44 bin 400 yatak kapasiteli şehir hastanesini vatandaşlarımızın istifadesine açmayı hedefliyoruz. Bunun yanında sağlık turizminde de ülkemizi bölgesel bir çekim merkezi haline dönüştürmeye çalışıyoruz. Yıllık 550 bin yabancı hasta rakamına şu anda ulaşmış durumdayız."
"Türk doktoruna Batılı güveniyor"
Bu rakamın çok önemli olduğuna ve bu sayının her geçen gün daha da arttığına dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir de güven var. Türk doktoruna, buradaki hizmete Batılı güveniyor. Çünkü bizim hemşirelerimiz, doktorlarımız hastasına karşı çok müşfik. Öyle gururlu, kibirli falan değil. Çok müşfik olduğu için tabii Batı'dan Helga da George da buraya geliyor. Çünkü hasta şefkat ister. Doktorlarımızın kalitesi, o da ortada. Onun için burası bir sağlık havzası haline inşallah geliyor."
Yerli ilaç ve tıbbi cihaz
Ülke bütçesinde adeta bir kara deliğe dönüşen ilaç ve tıbbi cihaz meselesinde de yerli üretimi teşvik ettiklerini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Hastalarımızı mağdur etmeden, kaliteden asla ödün vermeden, yerli ilaç ve tıbbi cihaz sanayimizi inşallah güçlendireceğiz. Türkiye'yi sadece kendi ihtiyaçlarını karşılayan değil aynı zamanda dost ve kardeş ülkelerin ilaç ve tıbbi cihaz taleplerine cevap veren bir ülke konumuna getireceğiz. Atalarımız ne demiş, 'Alet işler, el övünür.' Şüphesiz yeni hastaneler inşa etmek sağlık kuruluşlarımızı en modern, en yeni teçhizatla donatmak önemlidir ancak bunların hiçbiri işini sahiplenen, mesleğini ve hakkını vererek fedakarca yapan bir sağlık personelinin yerini dolduramaz.
Vatandaşlarımızın memnuniyeti ancak sizlerin emeğine sizlerin çabasına bağlıdır. Sağlık çalışanlarımız insan hayatına doğrudan dokunan, Rabbimin Şafi Esma'sına her an şahitlik eden müstesna bir mesleği icra etmektedir. Hekimlerimiz başta olmak üzere sizlerin işlerinizi iyi yaptığınızda aldığınız duaların hiçbir maddi karşılığı olamaz. Dolayısıyla şifa bulmasına vesile olduğunuz insanlar yanında kendi ahiretiniz açısından da bereketli bir görev yapıyorsunuz. Rabbim her birinizden ayrı ayrı razı olsun."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 17 yılda elde edilen başarının asil mimarları olarak gördüğü sağlık çalışanlarına Türk milleti adına teşekkür ederken, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin engellenmesi başta olmak üzere, çalışanların haklarını koruyacak adımları atmayı da İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığıyla beraber kararlı bir şekilde sürdürdüklerini bildirdi.
Muhabir: Ferdi Türkten, Esin Işık, Barış Gündoğan