Genel

19 yıl önceki cinayetin zanlıları yargılanmaya başladı

Samsun’da 19 yıl önce boğularak öldürüldükten sonra yakılıp mısır tarlasına gömülen 3 çocuk babası çobanın ölümüyle ilgili gözaltına alınan karısı ile birlikte 2 kişi hakkında ağırlaştırılmış müebbet, olayın ortaya çıkmasını sağlayan 1 kişi hakkında da 25

19 yıl önceki cinayetin zanlıları yargılanmaya başladı
10-03-2015 21:30

Samsun’da 19 yıl önce boğularak öldürüldükten sonra yakılıp mısır tarlasına gömülen 3 çocuk babası çobanın ölümüyle ilgili gözaltına alınan karısı ile birlikte 2 kişi hakkında ağırlaştırılmış müebbet, olayın ortaya çıkmasını sağlayan 1 kişi hakkında da 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmalarına başlandı.
Samsun’un Tekkeköy ilçesi Kutlukent Çırakman Mahallesi’nde çobanlık yapan 3 çocuk babası 31 yaşındaki Şaban Bayri’nin ailesi, öldürüldükten 1 yıl sonra 30 Ekim 1996 tarihinde Bayri’nin kaybolduğuna dair jandarmaya müracaatta bulundu. Kayıp başvurusundan sonra geçen 18 yıl içinde Şaban Bayri’den bir daha haber alınamadı. Şaban Bayri’nin eşi Habibe (48), daha sonra aynı mahallede ikamet eden Mehmet Eral (45) ile evlendi. Tekkeköy İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri, olayın peşini bırakmadı. Jandarma olayın cinayet olma ihtimali üzerinde durarak, soruşturmayı derinleştirdi. Habibe Eral ile evlenen Mehmet Eral’in kardeşi Musa Eral (41), jandarmanın da sıkıştırması üzerine vicdan azabı çektiğini söyleyerek, Şaban Bayri’yi olay günü eşi Habibe’nin evden dışarı gönderdiğini anlatarak, "Ağabeyim Mehmet Eral ile Şaban Bayri’yi otomobile aldık. Ben aracı kullanırken ağabeyimde Şaban Bayri’yi eliyle boğarak öldürdü. Daha sonra birlikte mısır tarlasına gömdük. Eşi Habibe’nin de bu olaylardan bilgisi vardı" iddiasında bulundu.
Olayla ilgili Habibe Eral, Mehmet Eral ve Musa Eral, Tekkeköy İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri tarafından gözaltına alındı. Musa Eral’ın gösterdiği mısır tarlasında iş makinesi ile yapılan kazıda 19 yıl önce öldürülerek gömülen Şaban Bayri’nin cesedi bulundu. 12 Kasım 2014 tarihinde Samsun Adliyesi’ne sevk edilen Habibe Eral, Mehmet Eral ve Musa Eral tutuklanarak Samsun Kapalı Cezaevi’ne gönderildi.
Soruşturmayı yürüten savcı dava ile ilgili iddianameyi hazırlayarak Mehmet Eral ile Habibe Eral’ın Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 82/1-a maddeleri gereği her ikisinin de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına, olayın ortaya çıkmasını sağlayan Musa Eral’a ise TCK 82/1-a, 38/3 maddesi gereği 20 yıldan 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı.
Samsun 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün davanın ilk duruşmasına başlandı. Musa Eral verdiği ifadede, "Ben daha önceden ifademi verdim. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Ben askerden önce şirketlerde çalışıyordum. Askerliğimi bitirdim. Bundan bir hafta sonra bir işe girecektim. Askerden geldikten sonra 3. veya 4. gün 1995 yılının son aylarında 11. ay gibi ağabeyim Mehmet Eral ‘bu akşam içmeye gidelim’ dedi. Ben de ‘tamam’ dedim. ‘Şaban da gelir’ dedi. Akşam oldu. Arabaya bindik. ’Ağabey, Şaban’ı alacağız mı?’ dedim. O da ’yürüyerek gelecek, yoldan alacağız’ dedi. Biz köyün altında Şaban’a rastladık. Landrover cip aracı ben kullanıyordum. Ağabeyim Mehmet arka tarafta oturuyordu. Şaban’ı ön tarafa aldık. Benim yanıma oturdu. Daha doğrusu ön tarafta şoför hariç iki kişilik yer vardır. O kapının dibine oturdu. ‘Hafızın yolundan aşağı kestirme. Oradan gideriz’ dedi. Aşağı doğru giderken teyp açıktı. Muhabbet ediyorduk. Arkada ağabeyimle muhabbet ediyordum. Şaban ile muhabbet ediyordum. Yolun aşağısında bozuk bir yer vardır. Az bir şey araç orada kaydı. Su hendeği vardı, zor geçiyordum. Yavaş yavaş oradan giderken birden bir sessizlik oldu. Yan tarafa baktığımda ağabeyim 3-4 saniyelik bir zaman oldu, Şaban’ı arkadan boğazından bir şeyle sıkmıştı. Şaban’ı arkaya ağabeyim çekti. Ben daha sonra arabayı durdurdum. Ben o anda müdahale edemedim. Şaban arabanın arka tarafına yatmış uzanmıştı. Ben şaşırmıştım. Ağabeyime ‘ne yapıyorsun sen, ne oldu?’ dedim. Ağabeyim bana ’o gitti, uğraşma’ dedi. Ağabeyim ’ağzını sıkı tutmazsan bu işi sana yıkarım’ dedi. ’Biz iki kişiyiz, bizi kimse konuşturamaz’ diye söyledi. Bana orada bir titreme geldi. Ağabeyim Mehmet Eral bana ’hadi bırak’ dedi. Ben benzinliğe gittiğimizi hatırlıyorum. Benzinliğin orada durduk. Ağabeyim cipin arkasından ufak bir bidonu aldı, benzinliğe gitti. Benzin alıp geldi. Ben o arada arabanın önündeydim. Tekrar arabaya bindik. Köye çıktık. Evin yanında arabayı park ettik. Orada ben aşağı indim. Ağabeyim 1-2 dk sağa sola baktı. Karanlıktı. Ağabeyim, Şaban’ı omuzladı. Küçük bidonu da koluna taktı, bana ’hadi gidiyoruz’ dedi. Yürüyerek gömdüğümüz yere kadar gittik. Sonra ağabeyim Şaban’ı bıraktı, ben 4-5 metre yukarıda çalının dibine sindim, ondan sonra bir kürek vardı. Kürekle yumuşak olan zemini kazdı. Kürekle bayağı bir çukur açtı. Şaban’ı oraya soktu. Yatırdı. Ondan sonra üzerine benzin döktü. Sonra ateşe verdi. Orada 4-5 dakika bekledik. Sonra ağabeyim örtmeye başladı. Örttü, örttükten sonra ’neden korkuyorsun, ağzını sıkı tutarsan bir şey olmaz’ dedi. Sonra evin yanına geldik. Ben evin yanında kaldım. Ağabeyim kıran denilen mevkiye doğru bizim evin arkasına doğru gitti. Bir gün sonra da ağabeyim bana limanda Şaban Bayri’nin bir arkadaşı varmış, Habibe öyle söyledi’ dedi. Olay ertesi günü akşamı yine aynı araca bindik. Ön tarafta ağabeyim Mehmet Eral vardı, arka tarafta Habibe vardı. Yanında Habibe’nin çocukları da olabilir, bir kişi daha vardı ancak hatırlamıyorum. Limana gittik. Limanda Şaban’ın arkadaşını aradılar. Limanda ’Şaban’ı arıyoruz’ diye arama bahanesiyle yarım saat kadar dolaştıktan sonra Şaban’ın arkadaşına ulaşamayınca geri geldiler. Ben cipte bekliyordum. Sonra Ankara yolu üzerinde hatırlamadığım bir eve gittik. Mehmet ve Habibe içeriye girdiler. Ben girmedim. Hava soğuk falan dediler. Sonra da ben de içeriye girdim. Orada Habibe Eral, tanımadığım ev sahibine ‘Şaban asker arkadaşına gitti, onu limanda aradık. Bu şekilde evden ayrıldı’ şeklinde konuştu. Ondan sonra sohbetten sonra geri döndük. Ben 3-4 gün sonra büyük ağabeyimin yanına Ordu’ya çalışmaya gittim. Ordu’da 2-3 yıl çalışıp geri geldim. Ben evin yanına bahçe yapıyordum. Habibe ve Mehmet Eral beni korkuttular. Bana artık yavaş yavaş baskı yapmaya başladılar. Beni evin yanında istemiyorlardı. Bahçe yapıyorum, bahçede bir şey olmuyordu. Tarlaya mısır ekiyordum, mısır olmuyordu. Bana her şekilde zarar veriyorlardı. 2-3 günde eşim, ben, Habibe, Mehmet tartışma ve kavga ediyorduk. Huzur kalmamıştı. Eşim bu tartışmalardan 2-3 yıl doktor tedavisi gördü. Sürekli kavga iş büyümeye başladı. Benim burama kadar geldi. Eşimle konuştuk, Ordu’ya gittik. Bunalıma girmiştik. Elimizden bir kaza çıkmasın diye Ordu’ya gitmiştik. 2-3 ay Ordu’da kaldık. Habibe ile Mehmet Ordu’ya geldiler, ‘eve gel’ dediler. Biz Samsun’a geri döndük. Bir müddet iyiydik. Sonra tekrar 2-3 günde bir kavgalar başladı. Yine aynı olaylar olmaya başladı. Son olayda bunaldım. Ben şimdiye kadar hep çocuklarımı kollamaya çalıştım. Kendi ölümümden veya başıma bir şey gelmesinden korkmadım. Şaban Bayri’nin orada yatması beni çok etkiledi. Çocuklarının onu araması beni çok etkiledi. Bana bir şey olursa Şaban Bayri’ye nasıl hesap veririm düşüncesi bana vicdan azamı çektirdi. Tekkeköy Jandarma Komutanlığı’na giderek olayı anlattım. Ondan sonra işlemler başladı" dedi.

Musa Eral’ın sözlerinin hepsinin yalan olduğunu savunan Habibe Eral, "Şaban Bayrı ile Musa Eral hep hırsızlık yaparlardı. Şaban Bayrı’nın ‘Küçük Osman’ denilen bir dayısı vardı, onların dahi gidip koyunlarını çaldılar, getirdiler, aralarında bölüştüler. Bir koyun bize fazlalık geçti, Musa Eral’ın babası Mehmet Eral, ormanda koyun otlatırken bize geçen o bir koyunu zehirledi. Bana Musa Eral suç atmaktadır. Ben kesinlikle Musa Eral ile ve ailesiyle kavga çıkarmadım. Musa ile Mehmet parti davasına aralarında kavga çıkardılar, CHP-AKP kavgası çıkardılar. Ayrıca Musa Eral, eşinin bu kavgalardan dolayı hasta olduğunu söylüyor, eşi küçük eltisini kıskandığı için hasta oluyordu. Benim bu olayla bir ilgim yoktur. Haberim yoktur. Olay tarihlerinde eşim Şaban ile şimdiki eşim Mehmet kavgalıydı. Mehmet Eral’a Şaban çobanlık yapmıştı. Oradan para konusunda anlaşamadılar. Eşim kaybolmadan 1-2 yıl kadar önceden itibaren Şaban ile Mehmet Eral konuşmuyorlardı. Musa Eral yalan konuşuyor. Biz Şaban’ı limanda aramaya jandarma ile gittik. Bir ipucu bulamadık. Aradan bayağı zaman geçti. ‘Cevizli köyünde çobanlık yapıyor’ diye Şaban hakkında haber geldi. Orada da aradık ancak bulamadık. Eşimden bir ipucu alamadım. Param yoktu, eşimi aramak için gazete ilanı veremedim. Ben Musa Eral’ın dediği gibi Şaban kaybolduktan bir ay sonra onların yanına gitmedim. Yani Mehmet’in yanına gitmedim. Ben çocuklarımla zor durumda olduğum için Musa ve Mehmet’in babaları Mehmet eniştem olduğu için bize yiyecek yardımında bulunuyordu. Onu almak için gittim. Ben 3 çocukla aç ve açıkta kaldım. Bana yardım etmediler. Şaban evden ayrıldıktan 8-9 ay sonra bir Kurban Bayramı’ydı. Mehmet Eral benim oraya geldi. Babası göndermiş, kurbanlık yollayım ona bir tane kurbanlık kessin demiş. Ölen eniştem Şinasi Şener jandarmaya haber vermiş, ‘Mehmet ile Habibe arasında ilişki var’ demiş. Jandarma bizi aldı, ben ‘bir ilişkim yok’ da desem, jandarma beni karakolda üç gün tuttu. Jandarmaya Mehmet Eral’ın eşi gelip ben ’kadın hastalıklıyım, benim eşime kadınlık yapamıyorum, evlense de benim için sorun değil’ demiş. Oradan o şekilde bizi serbest bıraktılar. Bu şekilde beni rezil ettiler. Bu olaydan 1 yıl sonra ise Mehmet benim yanıma gelmeye başladı. Musa ayrıca şu konuda da yalan konuşuyor. Mehmet Eral eşini benim yüzümden bırakmadı. Aralarındaki sorundan bırakmıştır. Ben kıskanmadım. Beni Mehmet Eral aldıktan sonra Emine bir çocuk dünyaya getirdi, bir çocuk aldırdı, kıskansam bunlar olmazdı. Ben üç tane çocuğumu doyurmak için mücadele ettim. Oğlum Gökhan Bayri evde yatıyor, intihar etmiştir. Benim oğlum Gökhan fakültede hastanede yatarken eşi ve Musa Eral ’inşallah ölsün de gelsin’ diye bağırdılar. Bana Musa Eral yeri geldi küfür etti, ailesi çirkin sözler söyledi. Bana her türlü hakaretleri yaptılar, yine de ben sesimi çıkarmadım. Ben olmayacak suç atıldığı için kabul etmiyorum. Suçsuzum beraatime karar verilmesini talep ediyorum" diye konuştu.

Mehmet Eral ise, "Şaban Bayri’ye Allah’tan rahmet, çocuklarına sabır dilerim. Şaban ile Musa ben askerdeyken Şaban’a Habibe’nin babasının yerine ev yaptılar. Şaban’ın bir tane kırık iğnesi yoktu. Bu evi nasıl yaptıklarını sormak istiyorum. Ben kardeşim Musa’nın benim aleyhime yaptığı suçlamaları kesinlikle kabul etmiyorum. Ben atılı suçu işlemedim. Musa ile Şaban, Şaban’a ev yaptılar. Bütün gece ciple geziyorlardı. Tekkeköy’den koyun çalıyorlardı. Bafra’dan çalıyorlar, Havza’ya satıyorlardı. Değiş tokuş yapıyorlardı. İki yıl Şaban Bayrı çoban olarak bizim koyunlara baktı. Çat pat bir iki koyunumuz kayboluyordu. En sonunda 18 koyun gitti. Bizim 18 koyunu Şaban Ladik’te birine vermiş. 10 gün sonra babam gidip bizim koyunları buldu. Babam buna çok öfkelendi. ’Şaban hem bizim ekmeğimizi yiyor, hem böyle yapıyor’ dedi. Çobanlar yıllık veya 6 aylık tutulur. Babam koyunları getirdi. Şaban’ın günü dolmasına birkaç gün kala çobanlığımızı bıraktırdı. Şaban Bayrı karşı mahallede İsmail isimli bir komşuya çobanlığa geçti. Babam çok öfkeliydi. O sırada kardeşim Musa askerden gelmişti. Ben Şaban ile konuşurdum. Ancak 18 koyun Şaban tarafından çalınınca ağız kavgası yaptık. Aramızda Şaban ile bir husumet yoktu. Rastlaştığımızda konuşurduk. Ancak genellikle Musa, Şaban ile gezerdi. Kardeşimin beyanları doğru değildir. Olduğu gibi yalandır. Kardeşim şeytanın küçüğü gibidir. Şaban bizim 18 koyun olayından sonra 15 gün sonra kayboldu. 18 koyunu Şaban çaldığını söylemedi ancak Ladik’te babamın koyunları bulduğu adam Şaban’dan aldığını söylemiş, bu yüzden tartışma oldu. Burası yargı yeridir. Herkesin doğru konuşması gerekir. Kardeşim ’ciple benzinliğe indik’ diyor savunmasında. Eğer cipte ceset varsa aşağı benzinliğe mi gidilir yoksa yukarı kırsala mı gidilir? Bunu sormak isterim. Ben Habibe’ye sarhoşken hiçbir şey söylemedim. Ben içki kullanmam. Düğün olursa bir bira içerim. O da düğün denk gelirse. Ben Habibe’ye Şaban ile ilgili herhangi bir şey söylemedim. Musa’nın da böyle Bir şey söyleyip söylemediğini bilmiyorum. Ancak ben böyle Bir şey söylemedim. Habibe, Şaban kaybolmadan önce hiçbir gönül ilişkim yoktu. Şaka olarak ’çok güzelsin’ dediğim olmuştur. O dönemde Habibe’nin babası bizim koyunları güdüyordu. Şaban Bayrı ile babam bacanaktı. Habibe’nin yanına kurbanlık koyun vermeye Habibe’nin babası ile gitmiştik. Habibe’nin eniştesi Şinasi telefon etmiş, jandarma geldi, ’Mehmet Eral sen misin?’ dedi. Beni arabayla karakola getirdi. Habibe’yi de getirdiler. Karakolda ifadelerimizi aldılar. Şaban’ı sordular. Savcılığa çıktık. Habibe’nin dediği gibi Antyeri eski muhtarı geldi. Ankara yolunda Şaban’ı gördüğünü söyledi. Şahitlik yaptığı için de ona babam iki koç göndermiş. Savcılığa sevk edildik. İfade verdik. Savcı bey bana ‘Habibe ile üç tane çocuğu sana teslim’ dedi. Habibe bizim oraya gelip giderdi. O zaman aşağı köyde yaşıyorduk. Habibe bizi şikayet ettiği zaman biz Habibe ile birlikte yaşıyorduk. Habibe bize gelip gidiyordu. Bu birlikte yaşamadan önceydi. Böyle gelip giderken Habibe üç çocukla kaldığı için birlikte yaşamaya başladık. Daha sonra birlikte yaşarken Habibe beni ve Musa’yı savcılığa şikayet etti. Ben Şaban ve Musa ile bir arada hiç cipe binmedim. Babam Mehmet Eral, Musa’yı bana karşı maşa olarak kullanıyor, onun yönlendirmesi ile benim hakkımda böyle suçlamada bulunuyor, 1998 yılından beri babam Mehmet Eral ile konuşmuyorum" şeklinde konuştu.
Tutuklu sanıklar tahliyelerini istediler. Mahkeme heyeti tahliye talebini kabul etmeyerek sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verip duruşmayı tanıkların dinlenmesi için erteledi.
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER