Zirve Yayınevi’nde biri Alman uyruklu 3 kişinin öldürülmesine ilişkin davanın 113. duruşması, Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Zirve davasının son tutuklu sanığı Varol Bülent Aral’ın da tahliyesine karar verildi.
Zirve Yayınevi davasının 113. duruşması Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme heyeti, öğleden sonra tutuksuz sanıkların esas hakkındaki savunmasını dinledi. Esas hakkındaki savunmasını yapan Haydar Yeşil, “İlker Çınar bilerek ve isteyerek bu dosyaya tanıklık etmemiştir. Hatta ifadelerini bile kendisi vermemiştir. En son HSYK’da verdiği dilekçe ile bizim 2-3 sene önce söylediğimiz şeyleri itiraf etmiştir. İlker Çınar bilerek tanık yapılmıştır. Bu dosyayı oluşturmak için ortaya atılan belgeler var. Savcı mütalaasını yazdı, ben bu mütalaaya kısmen katılıyorum. Ben TUSHAD yöneticisi olarak suçlanıyorum. Bu TUSHAD denen yapının olmadığı ortaya çıktı. Peki, TUSHAD ortada yokken ben nasıl yöneticilik yapıyorum. Olmayan bir örgütün yöneticiliğini yaptığıma dair delil yok deniliyor. Zaten ortada örgüt yok, delil yetersizliğinden nasıl beraatım isteniyor. Ben bu 5 sanığı tanımıyorum, onlar da beni tanımıyor. Ama bu 5 genç şerefli insanlardır. Çünkü önlerine gelen cazip ve şerefsiz teklifleri kabul etmediler. Belki adam öldürdüler ama iftira atmadılar. Önleme dinmeleri ile ilgili de bazı şeyler söylemek istiyorum. Önleme dinlemeleri yasal dinlemelerdir. Ancak yasa dışı bir dinleme gibi gösterildi. Yapılan 14 kişinin dinlemesi önleme dinlemesidir. İlker Çınar hakkında yalan beyanda bulunmak, sahte delil üretmek suçlarından suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum. Bu hesabı mahşere bırakmayın” şeklinde konuştu.
“FETÖ DEMEK, İHTİLALLERİN GAYRİMEŞRU ÇOCUĞU DEMEKTİR”
Son olarak esas hakkındaki savunmasını yapan tutuksuz sanık Ruhi Abat oldu. Abat, bu davanın bir propaganda davası olduğunu ileri sürerek, “Bu dosyayı oluşturanlar hiç şüphesiz FETÖ’dür. Ülkenin siyasi ve istihbari bütün alanları işgal edilmiştir. Yalan bu iddianamenin karakterini oluşturuyor. İddianamenin çatısı olan deliller sahtedir. FETÖ’nün bu alçak yalancı tanıkları üreten bir imalathanesi var. Bu FETÖ ekibinin ne dünyada ne de ahrette yatacağı yer yok. Bu ihbar mektupları denilen paçavraların hepsi sahte, bu mektuplarda ne imza ne de gerçek bir isim var. FETÖ demek, ihtilallerin gayrimeşru çocuğu demektir. Bunlardan imam hatip okulları, Kur’an kursları zarar gördü ancak FETÖ’nün hiçbir kurumu zarar görmedi. Benim ailemi, çocuğumu ortaya döktüler. Kendilerine dokununca ‘Recep Tayyip Erdoğan şöyle, Recep Tayyip Erdoğan böyle’ dediler. Allah Erdoğan’a uzun ömürler versin. Hatta tüm FETÖ’nün ömrünü Erdoğan’a versin. Ben delil yetersizliğinden dolayı değil, masum ve bu olayın mağduru olarak beratımı talep ediyorum” diye konuştu.
Sanıkların esas hakkındaki savunmasını dinleyen mahkeme heyeti, daha sonra ara kararını açıkladı. Heyet, koğuşturmanın genişletilmesi yönünde taleplerin reddine, Adana Cezaevi’nde tutuklu bulunan Varol Bülent Aral’ın tahliyesine, yurt dışı yasağı konulmasına ve duruşmalara dahil edilmesine karar verdi. Heyet, bir sonraki duruşmayı 28 Haziran 2016 tarihine erteledi.
(İHA)
Zirve Yayınevi davasının 113. duruşması Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme heyeti, öğleden sonra tutuksuz sanıkların esas hakkındaki savunmasını dinledi. Esas hakkındaki savunmasını yapan Haydar Yeşil, “İlker Çınar bilerek ve isteyerek bu dosyaya tanıklık etmemiştir. Hatta ifadelerini bile kendisi vermemiştir. En son HSYK’da verdiği dilekçe ile bizim 2-3 sene önce söylediğimiz şeyleri itiraf etmiştir. İlker Çınar bilerek tanık yapılmıştır. Bu dosyayı oluşturmak için ortaya atılan belgeler var. Savcı mütalaasını yazdı, ben bu mütalaaya kısmen katılıyorum. Ben TUSHAD yöneticisi olarak suçlanıyorum. Bu TUSHAD denen yapının olmadığı ortaya çıktı. Peki, TUSHAD ortada yokken ben nasıl yöneticilik yapıyorum. Olmayan bir örgütün yöneticiliğini yaptığıma dair delil yok deniliyor. Zaten ortada örgüt yok, delil yetersizliğinden nasıl beraatım isteniyor. Ben bu 5 sanığı tanımıyorum, onlar da beni tanımıyor. Ama bu 5 genç şerefli insanlardır. Çünkü önlerine gelen cazip ve şerefsiz teklifleri kabul etmediler. Belki adam öldürdüler ama iftira atmadılar. Önleme dinmeleri ile ilgili de bazı şeyler söylemek istiyorum. Önleme dinlemeleri yasal dinlemelerdir. Ancak yasa dışı bir dinleme gibi gösterildi. Yapılan 14 kişinin dinlemesi önleme dinlemesidir. İlker Çınar hakkında yalan beyanda bulunmak, sahte delil üretmek suçlarından suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum. Bu hesabı mahşere bırakmayın” şeklinde konuştu.
“FETÖ DEMEK, İHTİLALLERİN GAYRİMEŞRU ÇOCUĞU DEMEKTİR”
Son olarak esas hakkındaki savunmasını yapan tutuksuz sanık Ruhi Abat oldu. Abat, bu davanın bir propaganda davası olduğunu ileri sürerek, “Bu dosyayı oluşturanlar hiç şüphesiz FETÖ’dür. Ülkenin siyasi ve istihbari bütün alanları işgal edilmiştir. Yalan bu iddianamenin karakterini oluşturuyor. İddianamenin çatısı olan deliller sahtedir. FETÖ’nün bu alçak yalancı tanıkları üreten bir imalathanesi var. Bu FETÖ ekibinin ne dünyada ne de ahrette yatacağı yer yok. Bu ihbar mektupları denilen paçavraların hepsi sahte, bu mektuplarda ne imza ne de gerçek bir isim var. FETÖ demek, ihtilallerin gayrimeşru çocuğu demektir. Bunlardan imam hatip okulları, Kur’an kursları zarar gördü ancak FETÖ’nün hiçbir kurumu zarar görmedi. Benim ailemi, çocuğumu ortaya döktüler. Kendilerine dokununca ‘Recep Tayyip Erdoğan şöyle, Recep Tayyip Erdoğan böyle’ dediler. Allah Erdoğan’a uzun ömürler versin. Hatta tüm FETÖ’nün ömrünü Erdoğan’a versin. Ben delil yetersizliğinden dolayı değil, masum ve bu olayın mağduru olarak beratımı talep ediyorum” diye konuştu.
Sanıkların esas hakkındaki savunmasını dinleyen mahkeme heyeti, daha sonra ara kararını açıkladı. Heyet, koğuşturmanın genişletilmesi yönünde taleplerin reddine, Adana Cezaevi’nde tutuklu bulunan Varol Bülent Aral’ın tahliyesine, yurt dışı yasağı konulmasına ve duruşmalara dahil edilmesine karar verdi. Heyet, bir sonraki duruşmayı 28 Haziran 2016 tarihine erteledi.
(İHA)