YÖK tarafından üniversitelere yerleştirme sayılarına ilişkin yapılan analize göre, lisans programlarına yerleşen öğrenci sayısı 422 bin 950 oldu. Bu sayı geçen yıl lisans programlarına yerleştirilen öğrenci sayısı 423 bin 479 ile benzer düzeyde olup, devlet üniversitelerindeki lisans programlarına yerleşen öğrenci sayısı 2016 yılında 345 bin 579 iken, 2017 yılında yerleşen öğrenci sayısı 346 bin 675 olarak gerçekleşti. Bu kapsamda devlet yükseköğretim kurumlarına yerleşen lisans öğrenci sayılarında artış oldu.
Yerleştirme sonuçlarına göre boş kalan 214 bin 430 toplam kontenjanın 163 bin 613’ü ön lisans programlarında, 50 bin 817’si ise lisans programlarında görüldü. Tercih edecek öğrenci sayısındaki geçtiğimiz yılla karşılaştırıldığında önemli bir değişiklik olmamasına ve kontenjanlarda artış olmasına rağmen boş kontenjan sayıları öğrencilerin daha bilinçli ve seçici bir tercih sürecinde olduğunun göstergesi.
Sınavsız geçiş kaldırılmış olması dikkate alındığında, meslek lisesi mezunlarındaki tercih edebilecek yüksek sayıdaki öğrenci sayısı memnuniyet verici. Taban puan uygulanan programlardan Tıp, Hukuk, Mühendislik ve Mimarlık programlarındaki gelişme sevindirici. Öğretmenlik programlarında ilk kez uygulanan taban puan uygulaması ile özellikle istihdamda güçlük yaşanan bazı programlarda doluluk oranlarında önemli azalma gözlendi. Bu durumun eğitim fakülteleri için merkezi olarak değil kalite odaklı bir kontenjan planlaması olarak değerlendirilmesi gerekiyor.
Açıköğretim lisans programlarındaki puan türünün örgün puan türü ile aynı düzeye getirilmesi ve bu kapsamda açıköğretim lisans programlarına LYS ile öğrenci yerleştirilmesi bu programlarda doluluk oranını düşürdü. Bu durum da tenkitlere yol açan açık öğretimin sistemdeki büyük payında rasyonel bir şekilde azalma meydana getirecek, aynı zamanda açık öğretimin marka değerini yükseltecek.
YÖK bursunun ve rasyonel planlamaların uygulandığı temel bilimler, ziraat, orman, su ürünleri ve yer bilimleri programlarındaki doluluk Türkiye ve yükseköğretim sistemi açısından sevindirici olarak değerlendirildi.
Lisans ve ön lisanstaki önemli sayıda boş bulunan kontenjanlar öğrencilere ek yerleştirme döneminde önemli fırsatlar sunabilecek. 2017 yılı yerleştirme sonuçları Yükseköğretim Kurulu olarak son iki yıldır önceliklendirilen kalite odaklı büyümenin önemli bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Tercih yapan aday sayısında düşüş var
Geçen sene tercih yapma hakkı olan 1 milyon 171 bin 886 lise mezunu adaydan 759 bin 424’ü (yüzde 64,80), 785 bin 740 meslek lisesi mezunu adaydan 610 bin 583’ü (yüzde77,71) ve toplamda tercih yapma hakkı olan 1 milyon 957 bin 626 adaydan 1 milyon 370 bin 7’si tercih (yüzde 69,98) yapmıştı. Bu sene ise tercih yapma hakkı olan 1 milyon 117 bin 622 lise mezunu adaydan 627 bin 850’si (yüzde 56,18), 729 bin 252 meslek lisesi mezunu adaydan 366 bin 916’sı (yüzde 50,31) olmak üzere toplamda tercih yapma hakkı olan 1 milyon 846 bin 874 adaydan 994 bin 766’sı tercih (yüzde 53,86) yaptı. Yani geçen yıla kıyasla öğrenciler ilk yerleştirmede daha az tercih yapma eğiliminde oldu.
Burada özellikle dikkat çekilmesi gereken konu, tercih yapma hakkına sahip olan meslek liseli adayların geçen yıl yüzde 77’si tercih yaparken bu yıl yüzde 50’sinin bu hakkını kullanmış olması. Bunun sebebi bu yıl ilk kez uygulanan sınavsız geçişin kaldırılması sonrasında, ilgili öğrencilere verilen ek puan ile daha yüksek sayıda öğrenci sınavda başarılı olduğu halde durumlarını daha iyi değerlendirmek üzere bu aşamada tercihini yapmamış olmasıdır. Sınavsız geçişin kaldırılması sürecinin devreye girdiği bu ilk yılda görülen olumsuz durumun ek yerleştirme sürecinde büyük ölçüde kalkacağı düşünülüyor.
Geçen yıl ile karşılaştırıldığında daha az tercih yapma eğilimi doğrultusunda lisans programlarındaki doluluk oranlarının yüzde 94,31’den, yüzde 89,27’ye gerilediği, ön lisans programlarındaki doluluk oranlarının ise yüzde 91,42’den yüzde 62,55’e düştüğü görüldü. Bir başka ifadeyle yerleştirme sonuçlarına göre boş kalan 214 bin 430 toplam kontenjanın 163 bin 613’ü ön lisans programlarında, 50 bin 817’si ise lisans programlarındadır.
Bu sonuçlar öğrencilerin daha bilinçli bir tercih yapma eğiliminde olduklarını, sadece yükseköğretime girmeyi değil, mezuniyet sonrasındaki istihdam imkanlarını da dikkate aldıklarını gösteriyor. Bu durum yükseköğretim sistemindeki özellikle son iki yıldır kalitenin arttırılması odaklı uygulanan politikalar ile de uyumludur. Bununla birlikte özellikle meslek lisesi mezunlarına yönelik bu ilk sene için rehberlik yapılması gerektiğini de göz ardı edilmiyor.
Taban puan uygulanan programlardaki gelişme olumlu ve dikkat çekici
İki yıl önce Tıp ve Hukuk, geçtiğimiz yılda Mühendislik ve Mimarlık programlarında başlatılan taban puan uygulamasındaki sonuçlar ise memnuniyet verici olarak değerlendirildi.
Tıp programlarında geçen sene boş kontenjan 55 iken bu sene 27, Hukuk programlarında geçen sene boş kontenjan 298 iken bu sene boş kontenjan olmamış doluluk yüzde 100 olduğu gözlendi. Mühendislik programlarında geçen sene boş kontenjan 14 bin 754 iken bu sene 8 bin 165, mimarlık programlarında geçen sene boş kontenjan 744 iken bu yıl 944 oldu. Mimarlık programlarındaki boş kontenjanın artmasındaki sebep ise Vakıf ve KKTC Üniversitelerine yerleşen aday sayısındaki azalma oldu.
Bu yıl ilk kez başlayan öğretmenlik programlarında taban puan uygulaması kapsamında ise, doluluk oranı geçen yıl yüzde 99,23 iken bu yıl yüzde 86,79 oldu. Bu doluluk oranındaki düşüşte özellikle bazı programlar önemli rol oynuyor. Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği programlarında geçen sene kontenjan 2 bin 965, yerleşen 2 bin 902 ve boş kontenjan 63 iken bu sene kontenjan 2 bin 866, yerleşen 543 ve boş kontenjan 2 bin 323 oldu. Benzer şekilde Fen Bilgisi Öğretmenliği programlarında geçen sene kontenjan 4 bin 429, yerleşen 4 bin 414, boş kontenjan 15 iken, bu sene kontenjan 4 bin 459, yerleşen 3 bin 49, boş kontenjan bin 410 oldu.
Bu programların özelliği özellikle istihdamda güçlük yaşanan programlar olması Milli Eğitim Bakanlığı ve ilgili kamuoyu da zaten uzun yıllardır bu kapsamdaki öğretmenlik programlarında kontenjan azaltılmasına gidilmesini talep etmekteydi. YÖK olarak re’sen ve merkezi olarak kontenjan azaltılması ve pek çok üniversitede bu programların kapatılması yerine kalite çıtasının yükseltilerek aynı sonuca ulaşma yöntemi tercih edildi. Uygulanan taban puan uygulaması ile geçmişte başarı sıralaması 1 milyon 420binlede olan öğrencinin eğitim fakültesi programlarına yerleşebildiği göz önüne alınarak yerleşen öğrencinin niteliğini arttırabilmek üzere eğitim fakültelerine yerleştirme taban puanı (bütün ilgili tarafların ve kamuoyunun tasvibiyle) 240 bin seviyesine çekilmiştir. Bunun sonucunda da bu programların doluluk oranlarda önemli oranda düşüş yaşandı. Bu durum doluluk oranlarına olumsuz yansımış olsa da genç nesillerin eğitimi açısından daha nitelikli, bilinçli ve istekli bireylerin öğretmenlik programlarını tercih etmesi ve öğretmen olması açısından oldukça olumlu bir durum.
YÖK Bursu uygulanan programlarda yerleştirme sonuçları memnuniyet verici
Türkiye’deki bilim temelli bilginin üretimi ve ülkenin kalkınması için önemli olan ama son yıllarda tercih eğilimi azalan programlara ilişkin burs uygulaması tercih edilme oranlarını arttırdı.
Temel Bilimler (biyoloji, fizik, kimya, matematik) programlarında 2015 yılından önce ortalama doluluk oranı yüzde 82,5 gibi oldukça düşük seviyelerde iken (2014 yılında kontenjan 8 bin 44, yerleşen 6 bin 637, boş kontenjan bin 407) ve pek çok üniversitede bu programların doluluk oranları 0 (hiçbir öğrenci tercih etmiyor ilken) son iki yılda yapılan rasyonel kontenjan planlaması ile doluluk oranı 2016 yılında yüzde 98,5’e yükseldi. Bu yıl ise uygulanan burs politikası ile bu programlarda kontenjan artışı olmasına rağmen doluluk oranı yüzde 99,02’ye yükseldi. Temel bilimlerde geçen sene 7 Bin 961 olan kontenjan bu sene toplamda bin 33 artışla 8 bin 994 oldu. Bu durum YÖK’ün üstün değer atfettiği bu programlara ilişkin hassas yaklaşımının sonucu.
Yükseköğretim sisteminin bilimsel yapısının ve Türkiye’nin bilgi temelli gelişiminin zeminini oluşturan temel bilim programlarının ve Türkiye'nin öncelikli alanları ve yükseköğretim sistemi açısından stratejik önem taşıyan, tarım-ziraat-orman-su ürünleri odaklı lisans programlarına ilginin arttırılması gerçeğinden hareketle söz konusu programları ilk üç sırada tercih eden ve yerleşen öğrencilere burs verilmesine ilişkin olarak başlatılan burs programı sayesinde ziraat programlarında geçen yıl yüzde 84,27 olan doluluk oranı bu yıl daha da artarak yüzde 97,41, su ürünlerindeki doluluk oranı yüzde 83,40’dan yüzde 92,10’a, yüzde 61,23 olan yer bilimleri programlarındaki doluluk oranı ise yüzde 70,59’a yükseldi.
Açıköğretim programlarında yeni dönem
Geçtiğimiz yıl açıköğretim lisans programlarının kontenjanı 56 bin 277, ön lisans programlarının kontenjanı 113 bin 338 olmak üzere toplam 169 bin 615 olan kontenjanın tamamı dolmuştu. Bu sene açıköğretim lisans programlarının kontenjanı 69 bin 89, ön lisans programlarının kontenjanı 125 bin 69’e çıkartıldı. Toplam 194 bin 158 olan kontenjanın 129 bin 3’ü doldu. Bir başka ifadeyle açıköğretim programlarında geçen yıl yüzde 100 olan ortalama doluluk oranı bu yıl yüzde 66,44’e düştü.
Bu düşüşün en önemli gerekçesi açıköğretim sisteminde lisans programlarına geçmiş yıllarda YGS ile yerleştirme yapılırken, aynı isimli örgün programlarda (işletme, iktisat, kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler, sosyoloji, Türk dili ve edebiyatı, felsefe) LYS puanlarına göre yerleştirme yapılıyor olması durumu dikkate alınarak yapılan yeni düzenlemeyle birlikte bu yıldan itibaren bu yanlışın kaldırılarak açıköğretim programlarında da eşdeğer örgün programlar gibi LYS puanlarına göre öğrenci alınmaya başlanmasıdır.
Bu programlardan mezun olan öğrenciler, örgün programlardan mezun olan öğrencilerle aynı yeterlilikler ve aynı haklara sahip olmalarına karşın giriş puan türündeki farklılık bu durumun akademik ve bilimsel olarak izah edilemezliği bir tarafa bu programlarıikinci sınıf bir eğitim olarak değerlendirilmesine sebep olmaktaydı. Bu yıl açıköğretim sistemindeki programlara giriş koşulları aynı isimli örgün programlardakine benzer hale getirildi.
Boş kalan kontenjanlarda mezuniyet sonrası istihdam edilebilirliğin etkisi
Boş kalan program kontenjanlarına bakıldığında önemli kısmının mezuniyet sonrası istihdam endişesinin olduğu veya arz ve talep dengesinde güçlük yaşanan programlar esaslı olduğu değerlendiriliyor. Örneğin, eğitim fakültesi programları arasında en düşük doluluk oranının istihdam alanının oldukça daraldığı Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği alanında olması arz ve talep dengesinin doğal bir sonucu olarak değerlendirildi.
Bu sene Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliğinde doluluk oranı yüzde 19,72, Fen Bilgisi öğretmenliğindeki doluluk oranı yüzde 69,15’tir. İşletme ve iktisat gibi çok fazla mezunun bulunduğu programlar için de ayni bakış açısı söz konusu.
Öğrencilere tercih hakkını kullanma sürecinde ikinci bir şans
İlk yerleştirme sonuçlarına göre ek yerleştirme için önemli sayıda kontenjan olması, öğrencilere geçtiğimiz yıllara göre ek yerleştirme sürecinde daha fazla imkan ve fırsat sunuyor. Öğrenciler bu kontenjanları dikkatlice değerlendirerek yıl kaybına uğramadan yerleşebilme ve yükseköğretim sistemimize dahil olma imkanı bulabilecek.
Analizin son sözünde ise şunlar kaydedildi:
“Yeni YÖK olarak Yükseköğretim sisteminin her kademesinde kaliteyi öncelikli kılıyoruz. Kontenjan planlamasında önceliğimiz kontenjanların ve yerleşen sayılarının hadsiz hesapsız artırılması değildir. Sistem, önceden yapılan planlamalarımız dahilinde çalışmakta olup yetkinlik ve yeterlilik dikkate alınarak büyüme gerçekleştirilmektedir. Diğer taraftan iki yıldır gerek üniversitelerin ilgili verilerinin paylaşımı gerekse mezun başarıları ve programların akredite olup olmadığı bilgilerinin açıklanması öğrencilerimize daha bilinçli tercih yapma imkanını sunmaktadır. Öğrencilerimizin artık bunlara dikkat ettiğini de gözlemlemek mutluluk vericidir.”
Pelin Üzek
dikGAZETE.com