İSTANBUL
Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı (TYDTA) Başkanı Arda Ermut, Anadolu Ajansı (AA) Finans Masası'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
TYDTA Başkanı Ermut, "Yılın ilk çeyreğinde ülkemize 2,2 milyar dolarlık doğrudan yatırım çektik" dedi.
Türkiye’ye gelen doğrudan sermaye yatırımlarında bu yılın ilk 2 ayına çok iyi başlanmasa da üçüncü ay itibarıyla 1,1 milyar dolar çekerek son 15-16 yıldaki ortalamaya gelindiğini aktaran Ermut, bunun da seçim öncesi süreçte olunduğu dikkate alındığında gelecek dönem için cesaret verici olduğunu ifade etti.
Doğrudan yatırımcılar açısından öngörülebilirlik ve istikrar önemli olduğu için seçim öncesi süreçlerin onların kararlarını biraz daha beklemeye aldıkları bir dönem olduğuna değinen Ermut, "Dolayısıyla seçim sonrasında da bütün bu kararların hızlıca uygulamaya geçirildiğini ve yatırımların hızlandığını gözlemledik. İlk çeyrekte toplam 2,2 milyar dolar çekmişiz.
Bu, çeyrekler bazında baktığımızda Türkiye’nin ortalamasının biraz altında. Fakat önümüzdeki dönemde inşallah seçim sonrasında hızlı bir şekilde toparlanmanın da olacağını beklemek çok da mantıksız olmayacaktır.” dedi.
Ermut, 2002’ye kadar toplamda sadece 15 milyar dolar yatırım çeken Türkiye’nin 2002’den bu yana yaklaşık 194 milyar dolar yatırım çektiğine işaret ederek, son 15 yılda hem ekonomi hem de doğrudan yatırımlardaki iyileşmenin en büyük sebeplerinden birinin yapısal reformlar ve bu reform ajandasındaki kararlılığın yatırımcılar tarafından doğru algılanması olduğunu bildirdi.
"Türkiye yatırım çekmeye devam edecek"
Son 15 yılda yapılan reformların en önemlisinin yeni sistem değişikliği olacağını vurgulayan Ermut, “Bu sistem değişikliğinin, bürokrasi ve devletin önemli kurumlarının karar alma mekanizmalarına çok pozitif ve hızlandırma anlamında etkisi olacak diye bekliyoruz. Özellikle son bir iki yıldır yaptığımız toplantılarda yatırımcıların beklentisinin de bu yönde olduğunu gözlemledik. Dolayısıyla bunun doğrudan yatırımlara etkisinin hızlı bir şekilde gözlemleneceğini ve bu senenin özellikle ikinci yarısını çok daha pozitif şekilde kapatacağımızı öngörüyoruz.” ifadelerini kullandı.
Arda Ermut, Türkiye’nin son 15 yılda global doğrudan yatırımların yüzde 1’ini çektiği bilgisini vererek, hacim olarak 2017’de 22 milyar dolar yatırım çekilse de pay olarak en fazla yatırım çekilen yılın yüzde 1,36 ile 2006 olduğu söyledi.
Dünyadaki uluslararası yatırım rakamlarına bakıldığında geçen yıl yüzde 15-16 civarında düşüş yaşandığını aktaran Ermut, şöyle devam etti:
“Özellikle korumacı politikalardaki artış, siyasi belirsizlikler, liderlik problemleri derken, bunların doğrudan yatırımlara globalde etkisi çok pozitif olmadı. Daralan bir pastadan pay almaya çalışan daha fazla aktörün olduğu bir ortamdayız. Artık sadece gelişmekte olan ekonomiler değil, gelişmiş ekonomiler de daha saldırgan şekilde doğrudan yatırım çekme noktasında çalışmalara başladı. Bizimki gibi ajansların kurulması, yine bizim ülkemizde olduğu gibi teşviklerin daha terzi usulü, yatırımcıların beklentilerine dokunacak şekilde dizayn edilmeye başlanması, hatta ülkelerin içindeki bölgelerin bile birbiriyle rekabet halinde olması şu anda ekonomideki genel trend olarak görülüyor. Dolayısıyla böyle bir ortamda da siyasi istikrar olarak, öngörülebilirlik olarak pozitif bir şekilde kendini ayrıştıran ülkeler daha fazla yatırım çekecek. Bizim Türkiye olarak temellerimiz her zaman sağlamdı. Önümüzdeki dönemde de siyasi istikrarı sağladığımız sürece Türkiye yatırım çekmeye devam eden bir ülke olarak ön plana çıkacaktır.”
"Doğrudan yatırımlarda sanayinin payı artıyor"
Ermut, 2002’den 2010’a kadar olan dönemde gelen yatırımlara bakıldığında neredeyse yüzde 73’ünün hizmetler sektörüne çekildiğini, fakat 2010’dan bugüne bu payın yüzde 53’e düştüğünü, sanayinin payının ise arttığını belirtti.
Bu dağılımın olumlu bir mesaj verdiğine dikkati çeken Ermut, “Ülkemizde katma değeri yükseltecek, ithalata bağımlılığımızı azaltacak, ihracattaki gücümüzü artıracak ve istihdam yaratacak yatırımları çekiyor olmamız lazım. Ülke olarak doğrudan yatırımlarda bizim önceliğimiz bu yönde. Biz temelde ekonominin pek çok alanında çok ilerleme sağlamış, fakat iki alanda hala önlemler alınması gereken ülkeyiz. Bunlardan biri cari açık, biri de tasarruf eksikliği. Bu ikisi için de doğrudan uluslararası yatırımlar çok ciddi bir kaynak. Dolayısıyla bizim özellikle bu iki probleme dokunup, aynı zamanda ülkenin ihtiyaçları ve öncelikleriyle doğru bir şekilde eşleşen yatırımları çekebiliyor olmamız lazım. Gelen yatırımlardaki değişim de, imalatın ve enerjinin artışı, bunlar artarken hizmetlerin azalması önemli." değerlendirmesinde bulundu.
Doğrudan yatırımlarda aynı zamanda bölgeler olarak da çeşitlendirme yapmaya çalıştıklarını anlatan Ermut, şunları kaydetti:
"Çünkü biz bunun etkisini özellikle 2008-2009’da dünyadaki global finansal krizde gördük. Ülke olarak hem finansal sistemimizin sağlam olması hem de “toksit assetler” dediğimiz o zehirli varlıkların ve türev enstrumanlarının finansal sistemimizde çok olmaması, aynı zamanda ekonomimizdeki istikrarla biz belki doğrudan etkilenmedik. Fakat Avrupa çok etkilendiği için ve bizim doğrudan yatırımlarımızın önemli bir kaynağı, yüzde 75 oranında Avrupa olduğu için doğrudan yatırımlara o zaman hemen bir etkisi olmuştu. Aynı zamanda dış ticaretimize de etkisi oldu ve ihracatımızda bir azalma yaşadık.
Dolayısıyla bizim hem dış ticaret anlamında hem de yatırım çektiğimiz ülkeler anlamında pazarlarımızı çeşitlendirmemiz lazım. Bu anlamda da pozitif yönde bir değişme görüyoruz. 2010’a kadar yaklaşık yüzde 75’i Avrupa’dan gelirken, 2010 sonrasında bu oran yüzde 71’lere kadar düştü. 2017’deki rakama baktığımızda ise Avrupa’nın payı yüzde 67. Tabi en çok yatırım çektiğimiz ilk 10 ülkenin 6’sı hala Avrupa ülkesi. Bu konudaki o dinamik ve bunun geçerliliği tartışılmaz. Bu Türkiye açısından muhtemelen hep böyle olacak. Fakat biz en azından bu noktadaki kırılganlığımızı ve bazı pazarlara bağımlılığımızı azaltabiliriz."
Arda Ermut, özellikle Uzak Doğu, Orta Asya, Körfez bölgelerinden daha çok yatırım çekmeye başladıklarını belirterek, "Bunlar aynı zamanda dünyanın hızlı gelişen ekonomileri. Çin, Japonya, Singapur, Malezya gibi ülkelerden daha çok yatırım çekmeye başladık. Aynı zamanda bizim ciddi potansiyel olarak değerlendirebileceğimiz Rusya ve Orta Asya ülkeleri var. Totalde bakıldığında çok yatırım çektiğimiz Avrupa ve ABD’nin payı gitgide azalırken, Asya ülkeleri ve gelişmekte olan ekonomilerin lehine bir artış olduğunu görüyoruz. Bu da aslında uzun vadede Türkiye’nin bu noktadaki kırılganlığının azalması ve çeşitli pazarlardan yatırım çekmesi anlamında olumlu bir gelişme.” diye konuştu.
Ermut, yabancı yatırımcıdaki Türkiye algısının değiştiğine yönelik iddiaları yanıtladı.
Özellikle doğrudan yatırımcılarda, yatırım ortamı ile ilgili algıların kısa vadelerde oluşmadığının altını çizen Ermut, bu yatırımcıların ülkelere çok uzun vadeli perspektifle baktığını söyledi.
Türkiye'nin bu anlamda son 15 yılda çizdiği performansın önemine dikkati çeken Ermut, bu performansa dayalı yatırımcıların Türkiye'ye duyduğu bir güven ve bu güvenin neticesinde yaptıkları uzun dönemli yatırımlar bulunduğunu anımsattı.
Ermut, Türkiye'ye halihazırda yatırım yapmış yatırımcılarda olumsuz bir algı bulunmadığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Onlar ülkenin gerçeklerine daha çok hakimler. Siyasi istikrarla birlikte ülkemizin makro ekonomik bazı göstergelerinin ne kadar sağlam olduklarını da biliyorlar. Ülkemize hiçbir şekilde gelmemiş, daha önce yatırım anlamında radarına almamış yeni yatırımcılara anlatmak kısmen daha zor.
Burada en önemli yapılması gereken şey, bu insanların Türkiye'ye en az bir kere gelmesini sağlamak ya da buradaki göstergelere, rakamlara bir şekilde muhattap olmalarını sağlamak. Bizim temelde yapmaya çalıştığımız şey zaten bu. Birincisi buradaki doğrudan yatırımcılar güçlü şekilde varlar ve Türkiye'de iş, yatırım yapıyorlar, karşılığında ciddi gelirleri var, bu hikayeyi doğru şekilde anlatmamız lazım, hem de Türkiye ile ilgili haksız şekilde oluşan olumsuz yargıları da iyi şekilde anlatmamız lazım."
Türkiye'nin 2017'de en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olduğuna dikkati çeken Ermut, cari açık, tasarruf eksikliği gibi ekonominin sorunlu alanları olarak tabir edilen alanlarda da önemli adımlar atıldığını hatırlattı.
"Yatırımcılar Türkiye'nin gerçek dinamiklerini biliyorlar"
Ermut, yabancı yatırımcıdaki Türkiye algısının değiştiğine yönelik iddiaları yanıtladı.
Özellikle doğrudan yatırımcılarda, yatırım ortamı ile ilgili algıların kısa vadelerde oluşmadığının altını çizen Ermut, bu yatırımcıların ülkelere çok uzun vadeli perspektifle baktığını söyledi.
Türkiye'nin bu anlamda son 15 yılda çizdiği performansın önemine dikkati çeken Ermut, bu performansa dayalı yatırımcıların Türkiye'ye duyduğu bir güven ve bu güvenin neticesinde yaptıkları uzun dönemli yatırımlar bulunduğunu anımsattı.
Ermut, Türkiye'ye halihazırda yatırım yapmış yatırımcılarda olumsuz bir algı bulunmadığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Onlar ülkenin gerçeklerine daha çok hakimler. Siyasi istikrarla birlikte ülkemizin makro ekonomik bazı göstergelerinin ne kadar sağlam olduklarını da biliyorlar. Ülkemize hiçbir şekilde gelmemiş, daha önce yatırım anlamında radarına almamış yeni yatırımcılara anlatmak kısmen daha zor.
Burada en önemli yapılması gereken şey, bu insanların Türkiye'ye en az bir kere gelmesini sağlamak ya da buradaki göstergelere, rakamlara bir şekilde muhattap olmalarını sağlamak. Bizim temelde yapmaya çalıştığımız şey zaten bu. Birincisi buradaki doğrudan yatırımcılar güçlü şekilde varlar ve Türkiye'de iş, yatırım yapıyorlar, karşılığında ciddi gelirleri var, bu hikayeyi doğru şekilde anlatmamız lazım, hem de Türkiye ile ilgili haksız şekilde oluşan olumsuz yargıları da iyi şekilde anlatmamız lazım."
Türkiye'nin 2017'de en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olduğuna dikkati çeken Ermut, cari açık, tasarruf eksikliği gibi ekonominin sorunlu alanları olarak tabir edilen alanlarda da önemli adımlar atıldığını hatırlattı.
"Derecelendirme kuruluşlarının verdiği notların etkisi var"
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye ile ilgili notlarının yatırımcıları nasıl etkilediği sorusunu Ermut, şu şekilde yanıtladı:
"Doğrudan yatırım yapan, uzun projeksiyonlarda bakan yatırımcı anlamında bu kredi derecelendirme kuruluşlarının algıları ve notlar, karar verme de etkisi olsa da finansal yatırımcılara göre çok daha sınırlı. Onları, kredi derecelendirme kuruluşlarının ve benzer kurumların olumsuz algıları çok fazla etkilemiyor. Ama ideal olanı tabi bunların da pozitif olması. Kredi derecelendirme kurumlarının, uluslararası yatırım fonlarının yatırım kararlarını etkileme noktasında bir etkisi maalesef var. Biz de yatırımcılara karşı elimizdeki doneleri kullanıyoruz.
Siz 'Yatırım yapılamaz, negatif' notu verdiğiniz bir ülkenin 15-16 yıl içinde hiç iflas etmeden, tam tersine ekonomik büyüme rekorları kırarak, yatırım çekmeye devam ederek, ekonomik performansında devam etmesi, bu derecelendirme kuruluşlarının performansı hakkında da ciddi sorular ortaya koyuyor."
Bu durumun beraberinde kredi derecelendirme kuruluşlarının performansının değerlendirilmesi konusunu da beraberinde getirmesi gerektiğine işaret eden Ermut, bu kuruluşların notlarına göre hareket eden yatırımcıların ciddi kayıplar yaşadığını, son 15-16 sene içinde Türkiye'ye yatırım yapmayan yatırımcıların ciddi kayıplar yaşadığını, bunun hesabını birilerinin sorması gerektiğini söyledi.
Ermut, algı noktalarına iyi dokunmak gerektiğini belirterek, daha merkezi ve bilinçli bir anlayışla süreci yönetmek gerektiğini, bu çalışmaların pozitif sonuçlarının kredi derecelendirme kuruluşlarının notlarına zamanla olumlu yansıyacağını dile getirdi.
Türkiye'de yaklaşan seçim döneminin yatırımlara etkisini değerlendiren Ermut, şunları söyledi:
"Yatırımcılar açısından öngörülebilirlik önemli ve seçimlerin zamanında yapılması normalde beklenen bir şeydir fakat Türkiye'de son dönemde önemli gelişmeler yaşandı ve önümüzdeki iki üç yıla güçlü iradeyle girilmesi önemli hale geldi. Önümüzde paradigma değişikliği yaşanacak bir seçim var, zamanlama önemliydi. Seçim sürecinin kısa tutulması, iki aylık sürede yapılıp geçecek olması pozitif oldu.
Zamanlama açısından da bizim için ideal oldu. Yaz dönemi, yatırımlarla ilgili süreçlerin biraz daha askıya alındığı bir dönem, seçimin bu döneme denk getirilip eylüle güçlü şekilde girmek bizim için önemliydi. Reformların en önemlisi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişin erkene alınıp, olumlu yansımalarının erkene seçilmesi de pozitif yansıma olacak. 24 Haziran sonrasında Türkiye'de oluşacak öngörülebilirlik ortamında elbette yatırımcı bunu satın alacaktır, bunun hızlı şekilde yatırım rakamlarında etkisi olacak."
"Rusya’dan gayrimenkul ve fonlar ile finansın değişik alanlarında yatırım çekebiliriz"
Arda Ermut, Rusya’yla gelişen siyasi ilişkilerin neden yatırım boyutuna taşınamadığına ilişkin, Rusya’yla siyasi ilişkilerle doğrudan alakalı bir yatırımcı kesimi bulunduğunu söyledi.
Ermut, devamla şunları kaydetti:
"Doğrudan sıfır yatırımlar anlamında çok fazla Rus üreticinin dünyada da belki o anlamda çok güçlü olmadığı için Türkiye’de ciddi bir şekilde yatırım olarak bir şey oluşturmadığını görüyoruz. Biz tabii Rusya’dan gayrimenkul ve fonlar ile finansın değişik alanlarında yatırım çekebiliriz. Birkaç yılda ki inişli çıkışlı ilişkiden dolayı bunu yatırım rakamlarında görmedik.
Tabii Rusya, siyasi ilişkilerin ekonomik ilişkileri de çok doğrudan etkilediği bir ülke... Belki ABD ve Avrupa’yla bazı konularda anlaşamasanız da firmalar çok globalleştiği için ve ülkenin siyasi önceliklerinden bağımsız karar verebildikleri için yatırımcılar nezdindeki ilişkiniz etkilenmeden devam ediyor. İnşallah önümüzdeki dönemde Rusya’yla ekonomik ilişkilerde daha fazla iyileşme bekliyoruz. Artan turizmin bu anlamda pozitif katkısı olacaktır."
"Avustralya gibi bölgelere de hitap edeceğiz"
Ajans olarak uluslararası yatırımları çeşitlendirme noktasında adımlar attıklarını vurgulayan Ermut, "Klasik olarak çok yatırım çektiğimiz ve her zaman yatırımcıların potansiyel anlamında önemli ülkeler olan ABD ve Avrupa ülkeleri gibi ülkelerde mutat çalışmalarımıza devam ederken özellikle Okyanusya, Asya, hatta Afrika ve mutlaka tabii ki Uzak Doğu gibi pazarlarda da faaliyetlerimizi artırıyor olacağız. Hatta daha önce çok dokunamadığımız hem coğrafi anlamda kolay olmadığı için hem de yatırım potansiyeli anlamında çok fazla fırsat sunmadığı için belki de bizim çok haberdar olmadığımız için dokunmadığımız Avustralya gibi bölgelere de hitap edeceğiz. Ve o noktada yatırımcıların ilk etapta bölgesel anlamda çeşitliliğini artırmak anlamında faaliyetler yapacağız." şeklinde konuştu.
TYDTA Başkanı Ermut, devlet büyüklerinin uluslararası ziyaretlerinin önemli yatırım ve tanıtım fırsatları içerdiğini, bu ziyaretleri yakından takip ettiklerini bildirdi.
Edmut, TYDTA’nın genelde ABD, Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya gibi ülkelerde temsilci bulundurduğunu ifade ederek, “Önümüzdeki dönemde çok daha fazla yatırım çekmeyi umduğumuz ve yatırım çekmeye başladığımız Japonya, Singapur, Çin gibi ülkelere… Yine aynı zamanda yakın bölgeye baktığımızda Orta Doğu, Körfez bölgesinde, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Katar gibi ülkelerde temsilcilerimiz var. Dolayısıyla o temsilciler özellikle bulundukları ülkelerle ilgili tespitlerde bulunup sektör takımlarımızla koordineli bir şekilde hedefleri belirleyip firmalara bütün bir şekilde hitap etmeyi arzuluyoruz." diye konuştu.
“Ülke olarak beklentilerimiz ve önceliklerimiz var”
Arda Ermut, önümüzdeki dönemde enerji, petrokimya, bilişim teknolojileri ve lojistik gibi öncelikli kabul edilen sektörlerde faaliyette bulunan yatırımcılara ulaşmaya çalışacaklarını, hedef kitleler için yayın, tanıtım ve toplantı çalışmalarını sürdüreceklerini kaydetti.
Ermut, "Dünyanın doğrudan yatırımlar açısından önemli merkezleri olan her yerde yatırım ajansı olarak bizi görüyor olacaksınız inşallah... Zaten kaçınılmaz olarak bunu yapmak zorundayız." dedi.
Teşviklerin ancak ülkedeki yatırım ortamıyla beraber düşünüldüğünde istenen sonucu verebileceğini aktaran Ermut, şunları kaydetti:
“Teşvikleri dünyadaki terminolojiye göre aslında pastanın üzerindeki çilekler gibi görmek lazım. Pastanın kendisi iyi olmadığı sürece ne kadar teşvik verirseniz verin ülkenin yatırım ortamı iyi değilse çok fazla yatırım çekmeniz söz konusu değil. Fakat elbette ki tüm gelişmekte olan ülkelerin ve gelişmiş ülkelerin bile daha çok yatırım çekmek için keskin bir şekilde rekabet ettiği günümüz dünyasında teşvikler de çok önemli enstrümanlar haline geldi. Tabii bu ‘terzi kesimi’ dediğimiz teşvikler de önemli. Ülkenin kaynaklarının daha iyi kullanılması için önemli. Çünkü her alanda her teşviki veremeyiz. Ülke olarak beklentilerimiz ve önceliklerimiz var.
Bölgesel ya da daha geniş kapsamlı, herkese ‘aynı kesim’ teşvikler verdiğimizde yatırımcının ilk etaptaki maliyetini çok fazla düşürmüyor. Önemli bir kısmı vergi indirimine dayalı olduğu için yatırımcının gelip burada yatırımını yapıp, para kazanıp, vergi ödemeye başlayıp, o vergi indirimlerinden yararlanıyor olması lazım ki bu teşvikler bir değer ifade etsin. Fakat şu anda yatırımcının beklediği genelde ilk etaptaki yatırım maliyetlerinin düşürülmesi... Orada siz rekabette ön plana çıkıyorsunuz ya da geride kalıyorsunuz. Dolayısıyla o noktada bu ‘terzi kesim’ teşviklerin önemi gitgide artıyor. Hangi sektöre nasıl dokunduğunuz, maliyetleri nasıl düşürdüğünüz önemli. Dolayısıyla bu teşvikler bizim elimizde önemli bir silah tabii ki... Aynı zamanda da siyasi iradenin, ülke yönetiminin yatırımcılara verdiği önemi göstermesi açısından da önemli."
"Seçim sonrasında projelerin devam etmesiyle endişeler bertaraf edilir”
TYDTA Başkanı Ermut, Cumhurbaşkanı adaylarının zaman zaman dile getirdiği “dev yatırımları durdurma” söylemlerinin uluslararası yatırımcı tarafından kıymet görmediğini belirterek, "Bu tip söylemler algıyı çok pozitif etkileyecek söylemler değil. İnşallah seçim sonrasında bu projelerin devam etmesiyle bu tip endişeler bertaraf edilir diye düşünüyorum." dedi.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com