NEW YORK
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ülkesinden ayrılan Suriyelilerin yaklaşık 3 milyonunu ülkemizde misafir ediyoruz. Burada ifade ettiğim rakamların insan olduğunu unutmayalım. Şayet kendi ailemizden kendi çevremizden empati yaparak bunca insanın yaşadığı dramı anlamaya çalışmazsak sorunun çözümünü hızlandıramayız." dedi.
BM Genel Merkezi'nde düzenlenen "mülteciler" konulu Liderler Zirvesi'ne katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurul genel görüşmeleri için bulunduğu New York'ta, Genel Kurula hitabının ardından ABD Başkanı Barack Obama'nın ev sahipliğinde düzenlenen zirve için yapılan aile fotoğrafı çekiminde yer aldı. Erdoğan, aile fotoğrafı çekiminin ardından zirve toplantısına geçti.
Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, Obama'ya zirveyi düzenlediği için teşekkürlerini iletti. Yeryüzündeki mülteci sayısının maalesef her yıl yeni rekorlar kırdığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Suriye'de 6 yıla yakın zamandır devam eden iç savaşta bugüne kadar 600 bin kişi öldürülmüş durumda. Yaşadığı yerleri terk edenlerin sayısı 12 milyon. Ülkeyi terk etmek zorunda kalanların sayısı 5 milyonu bulmuş durumda. Ülkesinden ayrılan Suriyelilerin yaklaşık 3 milyonunu ülkemizde misafir ediyoruz. Burada ifade ettiğim rakamların insan olduğunu unutmayalım. Şayet kendi ailemizden kendi çevremizden empati yaparak bunca insanın yaşadığı dramı anlamaya çalışmazsak sorunun çözümünü hızlandıramayız."
Erdoğan, Obama'nın ve BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'un ifade ettiği konuları hatırlatarak şunları dile getirdi:
"Cansız bedeni kıyılarımıza vuran Aylan bebeğin o acı görüntüleri hafızalarımızdan silinmemiş olmalı. Aynı şekilde Halep'teki bombalanan evinin yıkıntılarından çıkartılan ve bindiği ambulansta tüm masumiyetiyle oturtulan, her tarafı kan toz içinde Ümran bebeğin görüntüsünü de herhalde unutmadık. Avrupa ülkelerine gitmek için ölümüne yolculuğu göze alan bir mültecinin kucağında çocuğuyla birlikte umuda koşarken ayağına katılan çelmeyi de hatırlıyor olmalıyız.
Bunlar biraz önce ifade ettiğim yüzbinli, milyonlu rakamların sadece birer örneğidir. Uluslararası toplum bu süreçte sadece insani ve vicdani değerlere sahip çıkamayarak maalesef çok kötü bir sınav verdi. Bebeklerin, kadınların sivillerin öldüğü, öldürüldüğü bir dünyada kimse masum kalamaz. Geçen her gün ve her saat bu insani ve ahlaki yıkımın daha da arttığını biliyoruz. Zaten çok geç kaldığımız bu krizleri durdurmak için hemen derhal ve kararlı bir tavırla harekete geçmeliyiz. Aksi takdirde imkanımız olduğu halde zulümleri önlemek için neden geç kaldığımızı gelecek nesillere ve tarihe anlatamayız ve izah edemeyiz."
Erdoğan, Türkiye'nin AB ile olan mutabakatı çerçevesindeki taahhütlerini yeri getirdiğini belirterek, "Buna karşılık 18 Mart 2016'da varılan mutabakatta AB tarafından ülkemize verilen sözler maalesef tutulmadı. Suriye krizinin başından beri yalnız bırakılan Türkiye bir kez daha aynı akıbete duçar oldu. Biz bu meselenin üstesinden öyle veya böyle geliriz ve geleceğiz. Ama AB başta olmak üzere uluslararası toplum böylesine temel bir insani krizde ortaya koyduğu tutarsızlığın hesabını ilanihaye veremez. Şunun da bilinmesi gerekir ki adil bir yük paylaşımı olmadan mülteci sorununun çözümü konusunda hedeflerimize erişmemiz söz konusu olmayacaktır." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünya çapında en fazla sığınmacı barındıran ülkelerden biri olarak Türkiye'nin neler yaptığını ve neler yapılması gerektiğini paylaştı.
Türkiye olarak insan merkezli bir anlayışla en başından itibaren sınırları zulümden kaçan herkese açtıklarını ve açmaya devam edeceklerini söyleyen Erdoğan, "Ülkemize gelenlerin etnik kökenine inancına, mezhebine, meşrebine bakmadan herkese aynı duyarlılıkla yaklaştık. Halihazırda sayıları üç milyonun üzerinde olan Suriyeli ve Iraklı sığınmacıların her türlü ihtiyaçlarını karşılamaya devam ediyoruz. Bugüne kadar sığınmacılar için faturalı olarak harcadığımız rakam 12 milyar doları aşmış vaziyette. Bir o kadar rakamı da sivil toplum kuruluşlarımız harcamış durumda. Buna karşı tüm dünyadan aldığımız toplam destek sadece 512 milyon dolardır." dedi.
Sığınmacıları kamp hayatına mahkum etmek istemediklerini, çadır ve konteyner kentlerle bu süreci devam ettirmek istemediklerini ifade eden Erdoğan, sığınmacıların yaklaşık 300 binin çadır ve konteyner kentlerde misafir edilirken diğerlerinin de değişik şehirlerde evlerde kaldığını dile getirdi. Erdoğan, şunları söyledi:
"Sığınmacıların kendi ayakları üzerinde durabilmelerini sağlamak için şehirlerimizde yaşamalarına ve çalışmalarına izin veriyoruz. Ve şu anda da onlar için vatandaşlık süreçlerini başlatmış vaziyetteyiz. Bu bir sosyal risk problemi de meydana getiriyor. Biz bu riski aldık ve bundan asla pişman değiliz. Bugüne kadar 15 bine yakın Suriyeliyi gerekli mesleki eğitimden geçirerek çalışma hayatına dahil ettik. Türkiye olarak her fırsatta göçle kalkınma arasındaki güçlü bağa vurgu yaparak mülteci krizini uluslararası gündemin üst sıralarına taşımak için gayret gösteriyoruz."
Erdoğan, Türkiye'de 835 bin civarında okul çağında Suriyeli çocuk bulunduğunu ve bunlardan 310 binini kamu ve sivil toplum kaynakları ile okulla buluşturmayı başardıklarını kaydederek, hedeflerinin tüm çocukların eğitim imkanına ulaşması olduğunu dile getirdi.
Tüm ülkeleri ve ilgili sivil aktörleri bu çalışamalara katkı sunmaya çağıran Erdoğan, "Mültecilerin yeniden yerleştirme programlarıyla başka ülkelerde yaşama fırsatına sahip olmaları da diğer önemli bir konudur. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin yeniden yerleştirme sayıları için belirlediği hedeflere en kısa sürede ulaşılmasını umuyorum." diye konuştu.
Düzensiz göçle mücadele için de somut adımlar attıklarını vurgulayan Erdoğan, şunları dile getirdi:
"Son 1 yıldır mülteci krizine karşı AB ile önemli bir işbirliği çerçevesi geliştirdik. Sorunun üstesinden yük ve sorumluluğu paylaşmak suretiyle gelebileceğimizi kabul ederek karşılıklı taahhütlerde bulunduk. Bu kapsamda aldığımız tedbirlerle 2015 Ekim'inde 7 bin olan günlük düzensiz göç rakamını son aylarda ortalama 50'ye kadar düşürmeyi başardık. Bu tablo Türkiye'nin AB ile olan mutabakatı çerçevesindeki taahhütlerini başarıyla yerine getirdiğini gösteriyor. Buna karşılık 18 Mart 2016'da varılan mutabakatta AB tarafından ülkemize verilen sözler maalesef tutulmadı. Suriye krizinin başından beri yalnız bırakılan Türkiye bir kez daha aynı akıbete duçar oldu. Biz bu meselenin üstesinden öyle veya böyle geliriz ve geleceğiz. Ama AB başta olmak üzere uluslararası toplum böylesine temel bir insani krizde ortaya koyduğu tutarsızlığın hesabını ilanihaye veremez. Şunun da bilinmesi gerekir ki adil bir yük paylaşımı olmadan mülteci sorununun çözümü konusunda hedeflerimize erişmemiz söz konusu olmayacaktır."
Muhabir: Tuğrul Çam, Mustafa Keleş
dikGAZETE.com