İstanbul
Türkiye Yazarlar Birliği tarafından Anadolu Ajansının Global İletişim Ortaklığında düzenlenen ve bu yıl vefatının 700. yılı dolayısıyla Yunus Emre'ye adanan 12. İstanbul Edebiyat Festivali kapsamında gerçekleştirilen "Yunus Okumaları" başlıklı etkinlik, birliğin sosyal medya hesaplarından yayınlandı.
Gazeteci ve yazar Fatma Gülşen Koçak'ın oturumun yöneticiliğini üstlendiği programda, alim ve mutasavvıf Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın torunlarından olan yazar Belkıs İbrahimhakkıoğlu, "Okumaktan Mana Ne?" başlıklı konuşma yaptı.
"Yunus Emre mihenk taşı"
İbrahimhakkıoğlu, Yunus Emre'nin Türk edebiyatında hem dil hem de üslup açısından mihenk taşı olduğuna dikkati çekerek, "Yunus Emre belli bir seviyeye, belli bir kesime hitap etmiyor.
Bütün milleti kucaklayan, tabiri caizse hücrelerine nüfuz eden bir söyleyiş ve inançla bize nereden geldiğimizi, nereye gittiğimizi, kim olmamız gerektiğini en sade şekilde duyuran insandır." ifadelerini kullandı.
Yunus Emre'nin geçmişte Anadolu'da yaşanılan hayatın hep içinde olduğunu vurgulayan İbrahimhakkıoğlu, Yunus Emre okumalarının özellikle yeni nesilde yaygınlaştırılması, milli eğitim müfredatında daha fazla yer alması gerektiğini söyledi.
Yaşanılan çağda bilginin putlaştırıldığını ve bilginin hale dönüşmesinden insanların uzaklaştığını dile getiren İbrahimhakkıoğlu, şunları kaydetti:
"Aşk kelimesi günümüzde bozuk para gibi çok rahat harcanan bir kelime. Oysa aşk, canından vazgeçmek, kimse canından vazgeçmiyor. Üstelik başkalarının canları da bana gelsin istiyor. Ondan sonra aşktan söz ediyor.
Bu hiç inandırıcı değil. Bizim gerçek anlamlarını kavrayabilmek için Yunus Emre'yi derinden okumamız lazım.
Buna da şiddetle ihtiyacımız var. Ben inanıyorum, gelecek bu derin okumalara yönelmiş insanların sesinin çok duyulduğu bir gelecek olacak.
Zor günlerin ardından o güzel zamanların geleceğine bütün kalbimle inanıyorum. Hakk'ın lisanıyla konuşanlar her dönemde bize nefeslerini üflüyorlar."
"Maddi dünyanın kölesi haline gelmememiz için Yunus Emre'yi okumalıyız"
İbrahimhakkıoğlu, tasavvuf öğretisinde zekanın şeytani, aklın ise rahmani olduğuna işaret ederek, "Zekayla dünyaya yön vermek isteyen bir sürü gafil çalışıyor. Çok da ciddi çalışıyorlar.
Biz, insanın hakikatine dönebilmemiz için, maddi dünyanın kölesi haline gelmememiz için Yunus Emre'yi gerçekten kalbimizin titrediğini hissedene kadar okumalıyız." şeklinde konuştu.
İrfan medeniyetinin öncülerini Cenabıhakk'ın bu dünyaya gönderdiği bilginin taşıyıcıları olarak tanımlayan Belkıs İbrahimhakkıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Kendi kültürümüz, inancımız ve dinimiz bize zaten insanın hakikatini işaret ediyor. Onlar bu hakikati topraklara ekmişler.
Anadolu irfanı dediğimiz manevi mirası bu topraklara o kadar güzel işlemişler ki biz hala o mirasla geçiniyoruz.
Anadolu insanında hala bu irfan var. Evladı şehit olmuş anne babaları bu irfanın canlı örneği olarak görmek mümkün.
Anadolu irfanı sokakta yürürken arkadaki insanın hakkını gözetmektir. İncelik, nezaket ve anlayıştır.
Başka insanı kendinden daha ileride düşünmektir. Kendi mümin kardeşinin hakkını, hukukunu kendine öncelemektir.
Edeptir ve çok önemlidir. Maalesef bunların birçoğu bugün kaybettiğimiz özellikler.
Bizim kültürümüzde insan insanın ufkunu açar, ona merhem olur, zehrini alır. Bu okumalarla sosyal medyayı da nasıl kullanacağımızı öğreniriz inşallah."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com