USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Politika

"Yatırımların çevre ile uyumu en önemli önceliğimiz olacak"

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, “Bundan önceki dönemlerde olduğu gibi, bundan sonraki süreçte de yatırımların çevre ile uyumu en önemli önceliğimiz olacak” açıklamasında bulunarak, hayata geçirilecek yeni termik santraller...

"Yatırımların çevre ile uyumu en önemli önceliğimiz olacak"
03-03-2016 23:52
Google News
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, “Bundan önceki dönemlerde olduğu gibi, bundan sonraki süreçte de yatırımların çevre ile uyumu en önemli önceliğimiz olacak” açıklamasında bulunarak, hayata geçirilecek yeni termik santraller başta olmak üzere tüm yatırımlarda çevreye olabilecek olumsuz etkiyi minimuma indirecek en yeni teknolojideki filtrelemelerin projelerde uygulanacağını söyledi.
2016 Yılı Bütçe Kanun Tasarısı altıncı tur görüşmelerinde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Rekabet Kurumu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Meteoroloji Genel Müdürlüğü ve Türkiye Su Enstitüsü’nün bütçeleri ele alındı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü bütçeleri üzerine TBMM Genel Kuruluna bilgi veren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, enerji alanında 2015 yılının küresel çalkantılar ve küçülmeler ile geçerken, Türkiye’nin hedefleri doğrultusunda büyümesini sürdürdüğünü belirterek, “Öyle ki, bu büyümeyi küresel enerji piyasalarındaki krizlerin yanında çevremizde yaşanan büyük bölgesel krizlere rağmen gerçekleştirdik” dedi.

“ÖNÜMÜZDEKİ 10 YILDA ENERJİ TALEBİNİN İKİ KATINA ÇIKMASINI BEKLİYORUZ”
Özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi, ticarette Türkiye’nin önemli bir ortağı olan Irak’ta DAEŞ terör örgütünün eylemleri ve Suriye’deki iç savaşın bölgedeki enerji işbirliğine, bölgenin arz güvenliğine etkisinin gözardı edilemeyeceğini söyleyen Bakan Albayrak, “İşte böylesine bir ateş çemberi içinde çok şükür ülkemizin ve milletimizin enerji ihtiyacını karşıladık. İhtiyacı olan enerjiyi sağladık. Yaşadığımız bu süreçler Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın sorumluluğunu bir kat daha artırırken, özellikle arz güvenliği noktasında omuzlarımızdaki yükü de net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bölgenin içine düştüğü durum ve yaşanan gerilimlerin yakın gelecekte kesin bir çözüme kavuşmasını zor görüyoruz. Öte yandan önümüzdeki 10 yılda enerji talebinin iki katına çıkmasını bekliyoruz” diye konuştu.
Türkiye’nin arzu ettiği büyümeyi yakalaması için ihtiyacı olan enerji alanındaki büyüme hedeflerinden vazgeçmediklerinin altını çizen Bakan Albayrak, “Bu büyümeyi, dışa bağımlılığı azaltarak, yerli ve yenilenebilir kaynaklarımızdan azami ölçüde yararlanarak, rekabetçi, şeffaf, tüketiciyi koruyan ve çevresel sürdürülebilirliği dikkate alan bir yaklaşımla karşılamayı hedefliyoruz” şeklinde konuştu.

“ÖNÜMÜZDEKİ 10 YILDA 100 MİLYAR DOLARLIK YATIRIMA İHTİYACIMIZ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ”
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın ihtiyaç duyulan enerji arzının sağlanması için gerekli stratejiyi belirlerken, bu strateji çerçevesinde ilgili kurumların ve özel sektör işbirliğiyle enerji alanında önemli proje ve yatırımların hayata geçmesi için uğraş verdiğini kaydeden Bakan Albayrak, “Ülkemizin enerji kaynakları bakımından zengin bir ülke olmadığı hepinizin malumudur. Önümüzdeki on yılda, Türkiye’nin büyümesi için en fazla yatırım yapılması gereken alan da enerji alanıdır. Sanayinin bir numaralı hammaddesi olan enerjiyi ne kadar ucuza alabilirsek, yatırımların da buna bağlı büyümenin de hızlanacağına inanıyoruz. Bu kapsamda arzu edilen büyüme rakamlarının karşılanması, Türkiye’nin orta vadede hedeflerine ulaşması için önümüzdeki 10 yılda asgari 100 milyar dolarlık yatırıma ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. İşte bu yatırımları sağlamak için ulusal ve uluslararası iş dünyasına enerji alanında güvenilir, şeffaf bir yatırım ortamı sağlamamız elzemdir. 2002 yılından bu yana yaptığımız düzenlemeler, teşvik ettiğimiz yatırımlar ve hayata geçirdiğimiz projelerle Türkiye’nin enerji kapasitesini kat kat büyüttük. Burada bazı rakamlar vermek istiyorum. Ülkemiz birincil enerji talebi 2014 yılında 123,9 milyon ton eşdeğer petrol (tep) olarak gerçekleşmiştir. Birincil enerji talebi içerisinde; doğal gazın payı yüzde 32,5, kömürün payı yüzde 29,2, petrolün payı yüzde 28,5, hidrolik enerjinin payı yüzde 2,8’dir. Hidrolik dışı yenilenebilir enerji kaynaklarının payı ise yüzde 6,7 ve diğer kaynakların payı ise yüzde 0,3’tür. Birincil enerji talebimizin sektörlere göre dağılımı incelendiğinde ise; yüzde 30’u çevrim sektöründe, yüzde 24’ü konut ve hizmet sektöründe, yüzde 23’ü sanayide, yüzde 19’u ulaştırma ve yüzde 4’ü diğer sektörlerde kullanılmıştır. 2023 yılında birincil enerji talebimizin 218 milyon tep’e ulaşması beklenmektedir. Elektrik enerjisi tüketimimiz incelendiğinde ise son 13 yıllık dönemde artış oranı yıllık ortalama yüzde 5,5 seviyelerinde gerçekleşmiştir. Bunu karşılamak için ne yaptık? 2002 yılında 132,6 milyar kwh olan elektrik tüketimimiz yaklaşık iki kat artarak 2015 yılında 264,1 milyar kwh’e ulaşmıştır. 2002 yılında 129,4 milyar kwh olan elektrik üretimi yüzde 100 artarak 2015 yılında 259,7 milyar kwh olarak gerçekleşmiştir. Bu üretimin yüzde 37,8’i doğal gazdan, yüzde 28,4’ü kömürden, yüzde 25,8’i hidrolikten, yüzde 4,4’ü rüzgar ve yüzde 3,6’sı ise diğer kaynaklardan sağlanmıştır. 2015 yılı Ağustos ayında puant talep 43.289 mw olarak gerçekleşmiş ve cumhuriyet tarihinin rekoru kırılmıştır. 2002 yılında 31.846 mw olan elektrik enerjisi kurulu gücümüz yüzde 131 artmış ve 2016 yılı ocak ayı sonu itibarıyla 73.427 mw’a yükselmiştir” ifadelerini kullandı.

“BUNDAN ÖNCEKİ DÖNEMLERDE OLDUĞU GİBİ, BUNDAN SONRAKİ SÜREÇTE DE YATIRIMLARIN ÇEVRE İLE UYUMU EN ÖNEMLİ ÖNCELİĞİMİZ OLACAK”
Gelecek 10 yıllık periyotta enerji talebinin yaklaşık 2 kat artacağını düşünüldüğünde Türkiye’nin çok önemli bir yatırım ihtiyacı ile karşı karşıya olduğunun görüldüğünü ifade eden Bakan Albayrak, “Biz bu yatırımları dışa bağımlılığı azaltacak, yerli ve yenilebilir kaynakları azami ölçüde kullanacak ve bunların yanında yabancı teknolojiye bağımlılık oluşturmayacak bir strateji ile ele alıyoruz. Burada en büyük hassasiyetimizin de çevre duyarlılığı olduğunu vurgulamak isterim. Bundan önceki dönemlerde olduğu gibi, bundan sonraki süreçte de yatırımların çevre ile uyumu en önemli önceliğimiz olacak. Bu kapsamda başta hayata geçireceğimiz yeni termik santraller olmak üzere, tüm yatırımlarda çevreye olabilecek olumsuz etkiyi minimuma indirecek en yeni teknolojideki filtrelemeleri projelerimizde uygulayacağız. Hali hazırda işletme halindeki santrallerimizin de bu teknolojilere hızla geçmesi için çalışmaları hayata geçireceğiz. Bunun yanında zaten çevre etki değerlendirme (ÇED) süreçlerine tabi olan yatırımlarımızın AB standartlarında çevre duyarlılığı ile yürütülmesine devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.

“MADENLERDE İŞ GÜVENLİĞİNİ DAHA DA ARTIRACAK YASAL DÜZENLEMELERİ MECLİSİMİZE SUNACAĞIZ”
Çevre ile birlikte bir diğer hassasiyetlerinin de işçi sağlığı ve güvenliği olacağının altını çizen Bakan Albayrak, “Başta maden işçilerimiz olmak üzere tüm işçilerimizin çalışma şartlarının ve imkanlarının iyileştirilmesi için bir dizi düzenlemeyi hayata geçirdik. Yaptığımız düzenlemelere rağmen gelinen noktanın bizler için yeterli olduğunu elbette söyleyemeyiz. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde özellikle madenlerde iş güvenliğini daha da artıracak yasal düzenlemeleri Meclisimize sunacağız. Bu noktada önümüzdeki dönemde Meclisin gündemine de getireceğimiz düzenlemelerden kısaca bahsetmek isterim. Kömür Kanunu; mevcut maden kanunumuz daha çok ruhsat işlemlerini işlemektedir. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi biz de kömürü ayrı bir kanun içerisinde ele alacağız. Metan drenajı; ülkemizde meydana gelen maden facialarının ana nedeni grizudur. Bu vesile ile 3 Mart 1992 yılında Zonguldak’ta grizu faciası sebebiyle kaybettiğimiz 263 madencimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Maden kazalarının ana nedeni grizu patlamalarına neden olan metan gazını kömür üretiminden önce ve üretim esnasında metan drenajı drene edecek ve ekonomimize kazandıracağız” dedi.

“HER KOŞULDA, HER SENARYOYA HAZIR VE TEDARİKLİ BİR ALTYAPI OLUŞTURMAK ADINA, A, B, C VE D SENARYOLARIMIZA ÇALIŞIYORUZ”
Enerji alanında hedeflenen projelerin bugünden yarına hayata geçecek projeler dolmadığını, uzun soluklu orta vadeli projeler olduğunu kaydeden Bakan Albayrak, “Sabır isteyen, siyasi iktidarların sahip çıkması gereken, stratejik projelerdir. Bu kapsamda AK Parti iktidarları döneminde başlattığımız büyük enerji yatırımlarının hızlandırılması, hedeflenen tarihlerde hayata geçmesi yakın dönemde en önemli gündem maddemiz olacaktır. Bugün itibariyle, özellikle yoğun kış şartlarının yaşandığı dönemlerde, tüketimimizin pik yaptığı zamanlarda çok şükür doğalgaz arz ve temininde herhangi bir sıkıntıyla karşılaşmadık. Bunu sadece kriz ve anlaşmazlıklar bağlamında değerlendirmememiz gerekir. Her koşulda, her senaryoya hazır ve tedarikli bir altyapı oluşturmak adına, a, b, c ve d senaryolarımıza çalışıyoruz. Net ithalatçı olduğumuz doğalgazda, kaynak çeşitliliğini sağlamak adına enerji diplomasisi adımlarımızı hız kesmeden devam ettiriyoruz. Doğalgaz depolama kapasitesi noktasında 2011 yılında kararını aldığımız, 2015 yılında finansmanı da çıktıktan sonra inşaatına başlanan Tuz Gölü Doğalgaz Depolama kapasitemizin inşaatı devam etmektedir. 2017 yılında ilk fazı, 2020 yılında ikinci fazı devreye girmek suretiyle Türkiye’deki doğalgaz depolama kapasitemizi artırmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

“TÜRKİYE’NİN ELEKTRİK ALTYAPISININ MODERNİZASYONU İÇİN YAKLAŞIK 18 MİLYAR LİRALIK ALTYAPI YATIRIMI GERÇEKLEŞECEKTİR”
“Enerji arz güvenliği çerçevesinde önem verdiğimiz bir diğer konu uluslararası petrol ve doğalgaz ticaretinde, ülkemizin jeopolitik konumunun avantajını kullanmaktır” açıklamasında bulunan Bakan Albayrak, özellikle bölgeden geçen doğalgaz boru hatlarının kesişim ve dağıtım noktası haline gelmeyi amaçladıklarını kaydetti. Bakan Albayrak, “Bu kapsamda sadece Türkiye’nin değil, başta Avrupa Birliği olmak üzere bölgedeki tüm ülkelerin doğalgaz ticaretinde ihtiyaç duydukları işbirliklerini ülkemizin çıkarları ve öncelikleri doğrultusunda değerlendiriyoruz. Arz güvenliğinde doğalgaz ile birlikte ikinci kaynak da elektrik. Biz elektriğin arzı konusunda da vatandaşlarımızın bu kaynağı en kaliteli ve en ucuza almaları için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Elektrik arzı noktasında 2016 yılını önemli bir yıl olarak görüyoruz. Son dönemde yaşanan kesintilerle ilintili olarak önemli bir çalışmanın startını verdik. Bildiğiniz gibi Türkiye’deki elektrik iletim ve taşıma altyapısı ömür itibari ile yaşlıdır. Türkiye’nin altyapısını, yaklaşık bugün itibariyle yüzde 15-20’si itibariyle yenilediğimiz altyapıyı 2020 yılına kadar oluşturduğumuz yeni bütçe ile yüzde 75-80 bandına çekmek altyapı yenileme hamlesinde mutabakata vardık. 5 yıl sürecek bu yatırım hamlesi kapsamında Türkiye’nin elektrik altyapısının modernizasyonu için yaklaşık 18 milyar liralık altyapı yatırımı gerçekleşecektir. Bu kapsamda da gerek yatırımların takibi, gerekse dağıtım şirketlerinin verdikleri hizmet kalitesi açısından müşteri memnuniyetinin ölçülmesi için bir dizi mekanizmayı hayata geçireceğiz. Bu alanlarda üzerine düşen yatırım ve iyileştirmeyi yapmayan, öte yandan müşteri memnuniyetinde istenilen standartları yakalayamayan dağıtım şirketleri yakından takip edilecek ve mevzuattaki tüm mekanizmalar işletilecektir” dedi.

“YAKLAŞIK 21 MİLYAR EURO KADAR TASARRUF SAĞLADIK”
Arz güvenliği açısından yerli ve yenilenebilir kaynakların elektrik üretimindeki payının artırılmasına da önem verdiklerini belirten Bakan Albayrak, “2015 yılında işletmeye alınan yeni santraller ve kapasite artışlarının toplamı 4 bin 288 mw’dır. Ayrıca ülkemizde 2002 yılında 300 adet elektrik enerjisi üretim santrali varken, bu sayı 2016 yılı ocak ayı sonu itibarıyla bin 566’ya yükselmiştir. Mevcut santrallerin; 561 adedi hidrolik, 235 adedi doğal gaz, 114 adedi rüzgar, 36 adedi kömür, 21 adedi jeotermal ve 156 adedi ise diğer kaynak türlerine aittir. Biz 2016 yılında enerji stratejimiz çerçevesinde yenilenebilir enerji alanında gelinen noktayı daha da ileri taşımayı amaçlıyoruz. Daha büyük ölçüde yenilenebilir enerji tesislerinin, daha rekabetçi bir yapı ile yerli imalatı önceleyen planlamayı hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Bu planlama ile hem yenilenebilir enerjinin üretimdeki payı artacak, hem bu alanda üretilen elektriğin fiyatı düşecek hem de kullanılan teknolojinin yerli üretim olması sağlanacaktır. Yine arz güvenliği konusunda önem verdiğimiz bir diğer konu da enerji verimliliği konusudur. Ülkemiz maalesef enerji verimliliğinde halen istenilen noktada değildir. 1 birim işi yada ürünü sağlamak için tüketilen enerji miktarını ortaya koyan enerji yoğunluğu değerinde AB’nin ve gelişmiş ülkelerin gerisindeyiz. Son 13 yılda, bu alanda atılan adımlar, teşvikler ve bilinçlendirme kampanyaları ile iyi bir noktaya geldik. Yaklaşık 21 milyar euro kadar tasarruf sağladık” şeklinde konuştu.

“ÜLKEMİZDE İNŞA EDİLECEK OLAN SANTRALLER, DÜNYADAKİ BİRÇOK SANTRALDEN DAHA İYİ NOKTADADIR”
Tüm dünyada kabul gören bir teknoloji olarak nükleer enerjinin, Türkiye’nin de artan enerji talebini karşılama noktasında önem verilen bir kaynak olduğunu ifade eden Albayrak, “Bilindiği üzere, birinci santralimiz için Akkuyu’da süreç devam ediyor. Öte yandan, Sinop nükleer santralinde de süreç devam etmekte. Ülkemizin enerji stratejisindeki nükleer yatırımları, bir yandan büyüyen sektörün ihtiyaçlarını karşılarken diğer yandan kaynak çeşitlendirmesinde önemli bir rol oynayacaktır. Aynı zamanda, nükleer enerji alanına geç girecek olmamız bize başka bir avantaj sağlamakta. Ülkemizde inşa edilecek olan santraller, dünyadaki birçok santralin aksine 2000’li yılların teknolojisi ihtiva etmesi noktasında dünyadaki birçok santralden daha iyi noktadadır. Ülkemiz, enerji alanında iki açıdan hem yerli hem de uluslararası yatırımcılar için sağlıklı bir yatırım iklimine sahip. Türkiye hem büyüyen enerji sektörüyle hem de Avrupa’nın arz güvenliğini sağlama noktasında sahip olduğu konumla büyük bir yatırım potansiyeline sahiptir. Tabii ki enerjide olduğu gibi büyük ölçekli yatırımlara ev sahipliği yapabilmeniz için bir takım şartlara sahip olmanız gerekir. Yaklaşık 14 yıldır devam eden siyasi istikrar beraberinde ülkemizde ekonomik istikrarın oluşmasına yardımcı oldu. Belki de bu sayede, küresel ekonomik daralmalara karşı doğru pozisyon alabildik, büyümemizi sürdürdük ve enflasyon da tek hanelerde devam etti. Bu noktada, 2014 yılının ortalarından itibaren sınırımızın hemen ötesinde baş gösteren DAEŞ sorunu ve aynı dönemde petrol fiyatlarının düşmeye başlaması, hem bölgedeki petrol üreticisi ülkeleri hem de dünya ekonomisinde önemli bir yer tutan küresel petrol şirketlerini zor duruma soktu. 2015 yılına baktığımızda, bölgemizde yaşanan krizlere rağmen ülkemizdeki yatırımlar yol kazası yaşamadan devam etti. Mart ayında, Kars’ta TANAP’ın temel atma töreni gerçekleştirildi. Proje, daha önce oluşturulan takvime göre ilerliyor. 2018 yılında devreye almayı düşünüyoruz. Yaklaşık iki yıldır coğrafyamızda yaşanan çalkantılara rağmen, Türkiye’nin yatırım iklimini muhafaza etmeyi başardık, bundan sonraki süreçte de bunu korumak enerji stratejimizdeki önemli başlıklardan biri olmaya devam edecek” açıklamasında bulundu.

“HEPSİ İKTİDARIMIZ DÖNEMİNDE DEĞİL, ÜLKEMİZDE ELEKTRİK SATIŞI BAŞLADIĞINDAN BERİ ALINAN BEDELDİR”
Elektrik dağıtımından alınan bedellerle ilgili “Gizli zam yapılmış, yüzde yüz zam yapılmış” gibi söylentiler olduğuna dikkat çeken ve bu söylentilere cevap veren Bakan Albayrak, “Türkiye’de aktif enerji bedelinin yanında alınan bedeller var; perakende satış hizmet bedeli, kayıp kaçak bedeli, iletim bedeli, dağıtım bedeli, tüm bunların hepsi iktidarımız döneminde değil, ülkemizde elektrik satışı başladığından beri alınan bedeldir. Enerji fonu denilen bir şey var, 1986 yılında torba kanun ile getirilmiş bir bedel. TRT payı var, TRT payı 84 yılında oluşturulmuş bir bedeldir. 2003 yılında iktidarımız döneminde bu pay yüzde 3.5’tan yüzde 2’ye düşürüldü. Elektrik ve havagazı tüketim vergisi; 1981 yılında oluşturulmuş bir bedeldir. Bugün olan, hayata geçirdiğimiz yasal düzenleme kapsamında saydığımız bu bedellerin hepsinin bir kalemde birleştirilmesi noktasında yapılmış bir düzenlemedir. 2002 yılında Türkiye’de asgari ücretli bir hane halkının 200 kilowat elektrik tüketen bir ailenin elektrik faturasına ödediği oran yüzde 20’dir, bugün bu oran yüzde 6.3’tür” dedi.
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ