Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, "Tarih boyuncada bu kurulmuş Türk devletlerinin insan hakları konusunda çok sabıkası yoktur. Çünkü Şeyh Edebali der ki: ’İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’" dedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını değerlendirmek üzere kurulan İnsan Hakları Komisyonu’nun 9. toplantısı, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’in katılımıyla gerçekleşti. Yargıtay Başkanı Cirit, insan haklarının kişinin sırf insan olduğu için doğuştan sahip olduğu, devredilemez ve vazgeçilemez, insanı insan yapan haklar olduğuna dikkat çekerek, "Yaşama hakkı en temel haktır. Zira tüm hakların kullanımı ve devamlılığı insanın yaşamasına bağlıdır. Yaşama hakkı ile ilgili devletlerin pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre devlet, kanun yaptırım mekanizmasıyla desteklenen etkin ceza hukuku hükümlerini bir araya koymak suretiyle kendi yargı yetkileri içerisinde kişilerin yaşamlarını korumaya yönelik uygun adımlar atmalıdır. Bir bireyin ölümünde devletin doğrudan herhangi bir sorumluluğu olmaması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yaşama hakkını düzenleyen ikinci maddesinin uygulanmasına istisna oluşturmaz. Bununla birlikte ikinci maddeden kaynaklanan pozitif yükümlülükler yetkililere imkansız ya da orantısız bir hizmet getirmeyecek şekilde uygulanmalıdır" ifadelerini kullandı.
Yaşama hakkı ile ilgili devletlerin negatif yükümlülüklerinin de olduğunu hatırlatan Cirit, "Devlet organları aracılığıyla izin verilen istisnai durumlar dışında bir kişinin yaşamını hukuka aykırı olarak ortadan kaldırmamalıdır. Negatif yükümlülük sadece kasıtlı ölüm halinde değil, taksirle adam öldürme eylemlerini de içermektedir. Devlet doğal olmayan sebeplerden kaynaklanan ölüm olayını etkin bir biçimde soruşturmalıdır. Kişinin kamu görevlilerince öldürüldüğünün kanıtlanmadığı durumlarda etkili bir soruşturmanın ilgili devletçe yapılmaması halinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ikinci maddesi kapsamında yaşama hakkının ihlali nedeniyle ilgili devletlerin sorumluluğu söz konusu olabilmektedir. Bu tespit usul yükümlülüklerinin ihlaline dayanmaktadır" şeklinde konuştu.
"ÜLKEMİZ TERÖRDEN EN ÇOK MAĞDUR OLAN ÜLKELERDEN BİRİ"
Türkiye’nin terörden en çok mağdur olan ülkelerden bir tanesi olduğuna dikkat çeken Cirit, " 80 öncesindeki karanlık olanaklarca tezgahlanan terör 84’ten sonra da günümüze kadar devam eden ve hala devam etmekte olan, yine karanlık olanaklarca tezgah olan etnik terörden ülkemiz en çok mağdur olan ülkelerden bir tanesidir. Yaşama hakkı ile ilgili son dönemde İnsan Hakları Mahkemesi’nin Güneydoğu’daki yaralı olan teröristlerin bakım ve yaşama hakkının olduğuyla ilgili İnsan Hakları Mahkemesi’nin bazı müracaatları olmuştur. Bu müracaatlardan başta red kararı alınmasına rağmen daha sonra kabul kararı çıkmaya başlamıştır" değerlendirmesini yaptı.
"AMBULANSLARA DA SİLAHLI SALDIRI DÜZENLENİYOR"
29 Ocak 2016 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin açılış yıl dönümüne katıldıklarını ifade eden Cirit, şöyle devam etti:
"Biz Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Aslan, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör ile üçümüz birlikte gittiğimizde görüşmelerimizde orada kazılmış olan hendeklerden ve giden ambulanslara da silahlı terör örgütü üyeleri tarafından müdahale edilmesi nedeniyle bu yaralı teröristlerin sağlık kuruluşlarına götürülemediğini ve o ambulans şoförünün de, oradaki hemşirenin de, doktorun da yaşama hakkı olduğunu ifade ettik. Terörle ilgili de Avrupa’nın bize göre çok daha güvenlikli bir ortam olduğunu, bize göre steril olduklarını, güneylerinde bir Irak veya Suriye’nin olmadığını, Avrupa’nın çok güvenli bir ortamda olduğunu ama biz ülke olarak özgürlük ve güvenlik dengesini koruyarak terörle mücadele ettiğimizi ifade etme imkanı bulduk. Ertesi yıl orada yapılan yine terörizmle ilgili İnsan Hakları Semineri’ne katıldık. Orada bizim Yargıtay olarak görüşümüzü ifade eden 10 sayfalık bir bültenimiz vardı. O bülten orada kabul gördü. Yaşama hakkıyla ilgili ambulans şoförünün de, doktorun da, hemşirenin de yaşama hakkının olduğunu ve orada hendeklerle muhkem hale getirilen karşı terör örgütünün çalışması ve çabaları olduğunun ve bunlara karşı özgürlük ve güvenlik dengesi içerisinde hareket edilmesi gerektiğini söyledik ve orada daireden de red çıktı."
"TOPLUMLARIN GELİŞMİŞLİK SEVİYESİ İNSAN HAKLARINA DUYULAN SAYGIYLA ÖLÇÜLÜR"
Cirit, toplumların gelişmişlik düzeylerinin ekonomik ve siyasi bakımdan değil insan haklarına duyulan saygıyla ölçülebileceğinin altını çizerek, "Avrupa Birliği uyum sürecinde son 15 yıldan beri özgürlükler alanında kişinin birey özgürlüğü alanında özellikle bizim burada aramızda olan Türk Ceza Kanunu’nda çalışan hocalarımız da var. Yasalarımızda bireyi öne çıkaran, bireyin hak ve özgürlüklerini öne çıkaran bir yasa hazırlandı. Birçok temel yasamızda da 15 yıldan beri insan haklarına değer verildi. Avrupa uyum sürecinde bizim Anayasamızın 90. maddesinin özellikle son fıkrası bizim bu konuları düzenlememizde önemli bir etken oldu. Uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklere ilişkin sorumluluğumuzu yerine getirilmesinin ötesinde insan haklarına ilişkin evrensel ve öncü değerlerin korunması ve geliştirilmesine duyduğumuz samimi inançtan dolayı bunu yaptık. İnsan hakları konusu bizim devlet olarak insan haklarına verdiğimiz değer hiçbir zaman inkar edilemez, şu anda dahi savaş ortamından kaçan, yaşam hakları konusunda büyük sıkıntıları olan komşu ülkelerden 3 milyona yakın mülteciye kucak açtık ve ekmeğimizi, aşımızı onlarla paylaştık" ifadelerini kullandı.
"İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN"
Cirit konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Tarih boyuncada bu kurulmuş Türk devletlerinin insan hakları konusunda çok sabıkası yoktur. Çünkü Şeyh Edebali der ki: ’İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’. İnsansız, milletsiz, halksız bir devlet olabilir mi? Olamaz. İnsanın her türlü özgürlüklerine, her türlü haklarına teminat altına alan devletler tarih boyunca yükselmiştir ve ekonomik gelişmelerini de büyüterek büyük devletler olmuşlardır. Bu devletlerde adalete, bireysel haklara önem verilmiştir ve kamu görevlilerinin yurttaşlara hizmet ederek refah ve mutluluğu arttırmakla yükümlü olduğunu Şeyh Edebali’nin sözüyle de ifade etmiştim."
(İHA)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını değerlendirmek üzere kurulan İnsan Hakları Komisyonu’nun 9. toplantısı, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’in katılımıyla gerçekleşti. Yargıtay Başkanı Cirit, insan haklarının kişinin sırf insan olduğu için doğuştan sahip olduğu, devredilemez ve vazgeçilemez, insanı insan yapan haklar olduğuna dikkat çekerek, "Yaşama hakkı en temel haktır. Zira tüm hakların kullanımı ve devamlılığı insanın yaşamasına bağlıdır. Yaşama hakkı ile ilgili devletlerin pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre devlet, kanun yaptırım mekanizmasıyla desteklenen etkin ceza hukuku hükümlerini bir araya koymak suretiyle kendi yargı yetkileri içerisinde kişilerin yaşamlarını korumaya yönelik uygun adımlar atmalıdır. Bir bireyin ölümünde devletin doğrudan herhangi bir sorumluluğu olmaması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yaşama hakkını düzenleyen ikinci maddesinin uygulanmasına istisna oluşturmaz. Bununla birlikte ikinci maddeden kaynaklanan pozitif yükümlülükler yetkililere imkansız ya da orantısız bir hizmet getirmeyecek şekilde uygulanmalıdır" ifadelerini kullandı.
Yaşama hakkı ile ilgili devletlerin negatif yükümlülüklerinin de olduğunu hatırlatan Cirit, "Devlet organları aracılığıyla izin verilen istisnai durumlar dışında bir kişinin yaşamını hukuka aykırı olarak ortadan kaldırmamalıdır. Negatif yükümlülük sadece kasıtlı ölüm halinde değil, taksirle adam öldürme eylemlerini de içermektedir. Devlet doğal olmayan sebeplerden kaynaklanan ölüm olayını etkin bir biçimde soruşturmalıdır. Kişinin kamu görevlilerince öldürüldüğünün kanıtlanmadığı durumlarda etkili bir soruşturmanın ilgili devletçe yapılmaması halinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ikinci maddesi kapsamında yaşama hakkının ihlali nedeniyle ilgili devletlerin sorumluluğu söz konusu olabilmektedir. Bu tespit usul yükümlülüklerinin ihlaline dayanmaktadır" şeklinde konuştu.
"ÜLKEMİZ TERÖRDEN EN ÇOK MAĞDUR OLAN ÜLKELERDEN BİRİ"
Türkiye’nin terörden en çok mağdur olan ülkelerden bir tanesi olduğuna dikkat çeken Cirit, " 80 öncesindeki karanlık olanaklarca tezgahlanan terör 84’ten sonra da günümüze kadar devam eden ve hala devam etmekte olan, yine karanlık olanaklarca tezgah olan etnik terörden ülkemiz en çok mağdur olan ülkelerden bir tanesidir. Yaşama hakkı ile ilgili son dönemde İnsan Hakları Mahkemesi’nin Güneydoğu’daki yaralı olan teröristlerin bakım ve yaşama hakkının olduğuyla ilgili İnsan Hakları Mahkemesi’nin bazı müracaatları olmuştur. Bu müracaatlardan başta red kararı alınmasına rağmen daha sonra kabul kararı çıkmaya başlamıştır" değerlendirmesini yaptı.
"AMBULANSLARA DA SİLAHLI SALDIRI DÜZENLENİYOR"
29 Ocak 2016 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin açılış yıl dönümüne katıldıklarını ifade eden Cirit, şöyle devam etti:
"Biz Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Aslan, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör ile üçümüz birlikte gittiğimizde görüşmelerimizde orada kazılmış olan hendeklerden ve giden ambulanslara da silahlı terör örgütü üyeleri tarafından müdahale edilmesi nedeniyle bu yaralı teröristlerin sağlık kuruluşlarına götürülemediğini ve o ambulans şoförünün de, oradaki hemşirenin de, doktorun da yaşama hakkı olduğunu ifade ettik. Terörle ilgili de Avrupa’nın bize göre çok daha güvenlikli bir ortam olduğunu, bize göre steril olduklarını, güneylerinde bir Irak veya Suriye’nin olmadığını, Avrupa’nın çok güvenli bir ortamda olduğunu ama biz ülke olarak özgürlük ve güvenlik dengesini koruyarak terörle mücadele ettiğimizi ifade etme imkanı bulduk. Ertesi yıl orada yapılan yine terörizmle ilgili İnsan Hakları Semineri’ne katıldık. Orada bizim Yargıtay olarak görüşümüzü ifade eden 10 sayfalık bir bültenimiz vardı. O bülten orada kabul gördü. Yaşama hakkıyla ilgili ambulans şoförünün de, doktorun da, hemşirenin de yaşama hakkının olduğunu ve orada hendeklerle muhkem hale getirilen karşı terör örgütünün çalışması ve çabaları olduğunun ve bunlara karşı özgürlük ve güvenlik dengesi içerisinde hareket edilmesi gerektiğini söyledik ve orada daireden de red çıktı."
"TOPLUMLARIN GELİŞMİŞLİK SEVİYESİ İNSAN HAKLARINA DUYULAN SAYGIYLA ÖLÇÜLÜR"
Cirit, toplumların gelişmişlik düzeylerinin ekonomik ve siyasi bakımdan değil insan haklarına duyulan saygıyla ölçülebileceğinin altını çizerek, "Avrupa Birliği uyum sürecinde son 15 yıldan beri özgürlükler alanında kişinin birey özgürlüğü alanında özellikle bizim burada aramızda olan Türk Ceza Kanunu’nda çalışan hocalarımız da var. Yasalarımızda bireyi öne çıkaran, bireyin hak ve özgürlüklerini öne çıkaran bir yasa hazırlandı. Birçok temel yasamızda da 15 yıldan beri insan haklarına değer verildi. Avrupa uyum sürecinde bizim Anayasamızın 90. maddesinin özellikle son fıkrası bizim bu konuları düzenlememizde önemli bir etken oldu. Uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklere ilişkin sorumluluğumuzu yerine getirilmesinin ötesinde insan haklarına ilişkin evrensel ve öncü değerlerin korunması ve geliştirilmesine duyduğumuz samimi inançtan dolayı bunu yaptık. İnsan hakları konusu bizim devlet olarak insan haklarına verdiğimiz değer hiçbir zaman inkar edilemez, şu anda dahi savaş ortamından kaçan, yaşam hakları konusunda büyük sıkıntıları olan komşu ülkelerden 3 milyona yakın mülteciye kucak açtık ve ekmeğimizi, aşımızı onlarla paylaştık" ifadelerini kullandı.
"İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN"
Cirit konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Tarih boyuncada bu kurulmuş Türk devletlerinin insan hakları konusunda çok sabıkası yoktur. Çünkü Şeyh Edebali der ki: ’İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’. İnsansız, milletsiz, halksız bir devlet olabilir mi? Olamaz. İnsanın her türlü özgürlüklerine, her türlü haklarına teminat altına alan devletler tarih boyunca yükselmiştir ve ekonomik gelişmelerini de büyüterek büyük devletler olmuşlardır. Bu devletlerde adalete, bireysel haklara önem verilmiştir ve kamu görevlilerinin yurttaşlara hizmet ederek refah ve mutluluğu arttırmakla yükümlü olduğunu Şeyh Edebali’nin sözüyle de ifade etmiştim."
(İHA)