USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

'Yakın tarihte iktidarın entrikaya bağlı olduğu başka coğrafya yok'

FSMVÜ Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kurşun, BAE hakkında, "Yakın çağlarda iktidarın entrikaya bağlı olduğu başka bir coğrafya yok." dedi.

'Yakın tarihte iktidarın entrikaya bağlı olduğu başka coğrafya yok'
28-12-2017 19:32
Google News

İSTANBUL - Mücahit Türetken

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMVÜ) Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, 7 ayrı emirlikten oluşmasına rağmen diğerlerinin isimlerinin hiç duyulmadığı Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) karşı geliştirilen söylemde dikkatli olunması gerektiğini belirterek, "Türkiye ile her zaman dost olabilecek kesimleri küstürmemek gerekir." dedi.

AA muhabirine, BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed'in Medine müdafisi Fahreddin Paşa aleyhindeki sosyal medya paylaşımlarının hiçbir esası olmayan, cehalete dayalı yanlış bilgi olduğunu anlatan Kurşun, bunun, Türkiye'ye yönelik bir karalama kampanyasının parçası olarak görülmesi gerektiğini kaydetti.

Devlet olarak köklü bir tarihe sahip olmayan BAE'nin 1971 yılında kurulduğunu, bölgenin İngiliz etkisi altında bulunduğunu dile getiren Kurşun, 19. yüzyıldan itibaren bölgeye gelen İngilizlerin, Osmanlı topraklarına varmadan önce buradaki bazı Arap kabileleriyle zorla veya ikna ederek ya da menfaatler sağlayarak yaptığı anlaşmalarla oluşturduğu The Trucial Coast sisteminin devamı olduğunu aktardı.

Birinci Dünya Savaşı'nda bölgeyi tamamen kontrolüne geçiren İngilizlerin, II. Dünya Savaşından sonra doğrudan işgali sürdürmeyi daha maliyetli bulduklarından bölgeyi tahliye etmeyi düşünürken bu süreçte bölgedeki Bahreyn ve Katar dahil 9 emirliği birleştirerek bir devlet yapmayı önerdiklerini belirten Kurşun, Bahreyn ve Katar'ın bu birliğe katılmadığını, geri kalan 7 emirliğin BAE devletini meydana getirdiklerini vurguladı.

"Yani bu devlet İngilizlerin elinde ve Körfez'deki menfaatlerine uygun olarak kurulmuştur" diyen Kurşun, BAE'yi meydana getiren emirliklerin bir tarihi bulunduğunu ancak onların daha çok kabile tarihi olarak değerlendirilebileceğini kaydetti.

BAE diye bir millet olmadığını, ülkenin kabile konfederasyonundan oluşan bir devlet olduğunu dile getiren Kurşun, şunları söyledi:

"Bu yüzden 7 emirliğin 5'i tamamen kendilerine ayrı bir tarih oluşturmuşlardır. Geri kalan ikisi, yani akraba olan Abu Dabi Emirliği ile Dubai Emirliği BAE'nin yönetimini sürdürmekte ve esasında kendi aralarında da tarihten getirdikleri gizli bir rekabeti sürdürmektedirler. Ancak bugünkü menfaat paylaşımı onları bir arada tutmaktadır. BAE, 7 ayrı emirlikten oluşmasına rağmen diğerlerinin isimlerinin hiç duyulmaması bir garabet değil midir? Acmani Şarıka, Resulhayme Ummulkavayın, Fusayra emirlikleri hiçbir şekilde gündemde değillerdir. Aslında bu 5 emirlik de diğer iki emirliğin tasarruflarını zorunlu olarak kabul etmektedir. Bu yüzden BAE'ye karşı geliştirilen söylemde dikkatli olunmalı ve esasında Türkiye ile her zaman dost olabilecek kesimleri küstürmemek gerekir."

"Aileden emirlik görevini üstlenmiş sadece 1-2 kişi eceliyle ölmüştür"

Abu Dabi yönetici ailesinin tarihinin 18. yüzyılın ilk çeyreğine kadar indirilebileceğini, ailenin Umman sınırlarında çölde dolaşan göçebeler olduğunu ve 1760'larda Abu Dabi bölgesinde suyun bulunması ile buraya yerleşmeye başladıklarını ifade eden Zekeriya Kurşun, zamanla gelişip büyüyen şehrin aynı zamanda bugünkü yönetici ailenin ataları olan Albu Falah yönetimine girdiğini ve onların da zamanla etrafa yayıldığını belirtti.

Falahların ancak asıl güçlerini İngilizlerin bölgeye yerleşmesinden sonra ve özellikle 1850'lerden sonra elde ettiklerini kaydeden Kurşun, şöyle devam etti:

"Bu yüzden kendilerine ait neredeyse hiç yazılı kaynakları olmayan Albu Falah ailesi ile ilgili en detaylı bilgiler İngiliz arşivlerinde bulunmaktadır. Bu belgeler incelendiğinde de esasında iki şey ortaya çıkmaktaydı. Birincisi İngilizlerin bu aileler üzerinde kurdukları etki ve ikincisi bu etkinin sürdürülebilmesi için aile içi entrikaları nasıl destekledikleridir. Eldeki belgelere göre 1790'lı yıllardan 1966 yılına kadar bu aileden emirlik görevini üstlenmiş sadece 1-2 kişi eceliyle ölmüştür. Diğerleri kardeşleri, oğulları veya akrabaları tarafından öldürülmüş veya uzaklaştırılmışlardır. Yani yakın çağlarda iktidarın entrikaya bağlı olduğu başka bir coğrafya yok. Ancak 1966'da Şeyh Zayed iktidarı ele geçirdikten sonra ve 1971 yılında BAE kurulup veliaht sistemi oluştuktan sonra rekabeti değil, entrikayı terk eden bu yönetici sınıf istikrara kavuşmuştur. Bu sefer de çevreleri ile uğraşır hale gelmişlerdir."

Körfez ülkeleri arasındaki husumetin pek çok sebebi bulunduğunu bildiren Prof. Dr. Kurşun, "Bunların arasında İngilizlerin bıraktıkları sınır sorunları, kaynakların kullanımı ile ilgili sorunlar. Birbirine egemen olma yarışı ve müşterek bir tarihte uzlaşamama gibi sorunlar bulunmaktadır. Bunlara ben 'psikotarih vakalar' diyorum. Zaman zaman psikotarih ataklar bu ülkeleri birbirine karşı getirmektedir." dedi.

Osmanlı Devleti'nin Arap vilayetlerini İstanbul'dan İzmit'i yönettikleri gibi yönettikleri benzetmesini yapan Kurşun, İngilizlerin ise bölgeye sömürgeci olarak geldikleri için yönetimlerini azami menfaat sağlamak üzerine bina ettiklerini belirterek, sözlerini, "Bu yüzden iç yapıları da kendi menfaatlerini sürdürecek şekilde dizayn etmişlerdir. 1000 yıllık müşterek tarihe rağmen Türk-Arap ilişkilerindeki temel sorunlar son 100 yılda oluşan bu yeni anlayışlarda yatmaktadır. Arap coğrafyasının genelinde olmasa bile etkin kadrolar arasında bizim tanımadığımız ve bilmediğimiz yeni bir zihniyet var. Bütün gayretlere rağmen bazen Türkiye'nin sonuç alamaması bu zihniyeti bilmiyor olmasındandır. Türkiye bu yeni zihni yapıyı çözmek ve ona göre politikalar üretmek zorundadır. Eğer bu yeni zihinsel yapı aşılırsa Arap halklarının Türkiye ile ve müşterek tarihiyle bir problemleri olmayacaktır." diye tamamladı.

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ