Henüz 7 aylık bebekken annesi tarafından terk edilen Yağmur ile babası İsa Yıldırım, bir yandan harabe durumdaki tek odalı evlerinde yoksullukla mücadele ederken, diğer taraftan 9 yıldır adalete "baba-kız" olduklarını kanıtlamaya çalışıyor.
Kızına doğduğunda eşiyle sadece imam nikahlı olduğu için soyadını veremeyen ve ona yıllardır hem annelik hem babalık yapan İsa Yıldırım'ın tek isteği, kızının "kimliksiz" olması sebebiyle büyük zorluklarla başladığı ama başarılarla doldurduğu eğitim yaşamını hayırseverlerin desteğiyle iyi şartlarda tamamlayabilmesi.
Ankara'nın Altındağ ilçesinin arka sokaklarında, harabe durumdaki evlerinde çoğu zaman bir lokma ekmeğe muhtaç durumda olan ancak birbirlerini bir an olsun yalnız bırakmayan baba-kız, filmlere konu olacak hukuk ve yoksulluk mücadelelerini AA muhabirine anlattı.
Asıl mesleği garsonluk olan ama sağlık sorunları sebebiyle uzun süredir çalışamayan 48 yaşındaki İsa Yıldırım, imam nikahlı eşinin 2004'te dünyaya gelen kızları Yağmur'u ve kendisini terk ettiğini, ondan yıllarca haber alamadıklarını aktardı.
"Mumla cezvede mama ısıttım"
"Kızım 7 aylıkken bir akşam işten eve geldim ama kimse yoktu. Bebeğim kanepede kendi başına yatıyordu. Mama yapmayı, altını bezlemeyi bilmem, el kadardı ama sonra hepsini öğrendim." diyen Yıldırım, eşi evi terk ettiğinde kızını bırakacak kimse bulamadığı için bir süre işten ayrılmak zorunda kaldığını ifade etti.
Yıldırım, yaşadıkları yokluğu, "Isınmak için evde yatak odası takımlarını kırıp yakıyordum. Kızımı bağrıma sokup yatıyordum. Tüp alacak paramız yoktu. Bir mumla cezvede mamasını ısıttığımı biliyorum.
Bunlar söylenmeyecek şeyler ama çaresizim. Hayvan bile gittiği her yere yavrusunu ağzında taşıyarak gider. İnsanlığı yokmuş. Sonrasında bir bakıcı buldum, tekrar iş buldum. Günlük 20 liraya garsonluk yapıyordum, 15 lirasını bakıcıya ödüyordum. Allah ondan razı olsun çok da güzel baktı kızıma." sözleriyle anlattı.
İş bulamadığını vurgulayan Yıldırım, "Kızımla bir elmanın iki yarısı gibiyiz, ayrılmaz bir ikili olduk. Bana 'ver birine' dediler. Veremedim, o benim canım. Baktım, büyüttüm, yeri geldi yemedim yedirdim, giymedim giydirdim. Çabaladım ama buraya kadar, buradan sonrasında artık kilitlendim." diye konuştu.
"Yağmur hiç tanımadığı bir adamın soyadını taşıyor"
Kızı için nüfus müdürlüğüne gittiği esnada, sırra kadem basan eşinin bir başka adamla resmi nikahlı olduğu ve bu evlilikten üç çocuğun bulunduğu gerçeğini öğrendiğini aktaran Yıldırım, şunları öne sürdü:
"Annesi gittiğinde çok aradım, ulaşmaya çalıştım ama telefonları kapalıydı. Ancak bir sene sonra ulaşabildim. Çocuğum o esnada 1 yaşını doldurmuştu. Kimliğini soyadım tutmadığı için çıkarttıramadım.
2004-2007 arasında resmi nikahlı eşinden de boşanması sürüyormuş. Daha da kötüsü kızım 2004'te dünyaya geldiği için annenin eski eşinin üzerine kaydedilmiş. Hiç tanımadığı birinin."
Bir yıl sonra izini bulduğu annenin "Çocuğu alacağım zengin bir aileye vereceğim." sözleriyle şoke olduğunu vurgulayan baba, o süreçten sonra kızını nüfusuna alabilmek için hukuk mücadelesine başladığını söyledi.
Kızının kimliği olmadığı için ilkokul 4. sınıfa kadar kayıtsız okuduğunu ve ardından mahkeme kararıyla bir kimlik çıkartıldığını belirten Yıldırım, "Çocuğum 11 yaşına geldiğinde, annenin Antalya'da olduğunu öğrendik. Avukatım aracılığıyla ulaştık, mahkemeye getirttik.
Çocuğum annesini ilk defa o zaman gördü. Çocuğun benden olduğunu kabul etti ama 'Çocuk istemiyorum, ne yaparlarsa yapsınlar, sürekli gelemem' dedi. 9 yıldır mahkemeler devam ediyor." ifadelerini kullandı.
İsa Yıldırım, şöyle devam etti:
"Annenin mahkemeye getirtilmesiyle, kızımın ilk kez nüfus kağıdı çıktı ama annesiyle eski eşinin üzerine. Yani benim Yağmur'un üzerinde hiçbir hükmüm yok hala. Hiç değilse kimliği olsun, çocuğum kayıtlı olarak okulunu okusun dedim.
Çünkü kimliği çıkmasaydı ortaokula gidemeyecekti çocuğum. Bu yüzden kabul ettim, kimliği çıksın ama biz diğer taraftan babalık davasına devam edelim dedim."
Adalete "baba-kız" olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlar
İsa Yıldırım, kızının öz babası olduğunu ispat edebilmek için ilk tuttuğu avukatın yanlış dava açması, DNA testini hukuksal süreç nedeniyle uzun süre yaptıramaması, annenin ve eski resmi nikahlı eşin kendilerine yardımcı olmaması nedeniyle hukuk sürecinin uzadığını kaydetti.
En sonunda kızı 6'ncı sınıfa başladığında DNA testiyle öz babası olduğunun ispat edildiğini ama hukuksal sürecin hala sürdüğünü belirten Yıldırım, şöyle konuştu:
"Yağmur'un velayetinin üzerimde olmaması çok büyük sıkıntılar yaratıyor. Psikolojik olarak hem ben hem de çocuğum için yıkım oluyor. Kızım akşamları gelip, 'Soy ismim ne zaman Yıldırım olacak, ben bu soyadı taşımak istemiyorum. Okulda bazı arkadaşlarım benimle dalga geçiyor' diyor.
Kızımı hastaneye götürdüğümde, bir işlem yaptırmak istediğimde büyük zorluklar yaşıyoruz. İmza yetkim yok. Allah göstermesin acil bir şey olsa, ameliyata alınacak deseler, imza yetkim yok. Kime anlatabilirim bunu. Çok bir şey istemiyorum, sadece öz kızımı nüfusumda görmek istiyorum."
"Çocuğumu okutmalarını rica ediyorum"
Yetkililere seslenen Yıldırım, "Her anne baba çocuğunun kendisinden daha iyi bir hayatı yaşamasını ister. Ben de bunu istiyorum. Anne sevgisinden yoksun büyüdü ama bunu hissettirmemeye çalıştım. Yetkililere, hayırsever vatandaşlara sesleniyorum, çocuğumu okutmalarını rica ediyorum.
Cumhurbaşkanımızdan, sayın devlet büyüklerimizden çocuğumun daha iyi şartlarda okutulması, daha iyi bir şekilde yaşaması için yardım istiyorum." dedi.
Çok zor durumda olduklarını anlatan Yıldırım, şunları kaydetti:
"Kredi kartı borcum biriktiği için bankalar sürekli arıyor. Onlara ne cevap vereceğimi bilemiyorum, 'ödemek zorundasın' diyorlar. Evet haklılar belki ama bir amaç uğruna o kartları kullandım.
5 sene boyunca bakıcı baktı çocuğuma. Bize kalan günlük 5 lira da yetmiyordu, kredi kartlarından sütü, bezi gibi ihtiyaçlarını aldım. Kumarda yemedim, içki içmedim, kötü yollarda kullanmadım. Hep iyilik yönünde kullandım, ödeyecektim ama imkanlarım yıllar geçtikçe daha da kötüleşti."
Yıldırım, iki senedir aylık 250 lira olan ev kirasını çalışamaması sebebiyle ödeyemediğini, belediyenin kendilerine 6-7 ayda bir yiyecek kolisi verdiğini ama evinde buzdolabı olmadığı için bu yiyecekleri muhafaza etmekte çok zorlandığını, evinde tüpünün bile bulunmadığını dile getirdi.
Evine haciz memurlarının da geldiğini söyleyen Yıldırım, eşya sıkıntılarından dolayı sadece çalışmayan iki televizyonunu kayıt altına alabildiklerini aktardı.
Baba İsa Yıldırım, "Çocuğumun annesine de seslenmek istiyorum; nasıl bir annelik duygusu var bilemiyorum. İnsan bir kere bile mi aramaz çocuğunu. Allah ıslah etsin." şeklinde konuştu.
"Annem bıraktı gitti ama babam hep yanımdaydı"
Derslerindeki başarısından dolayı evini takdir ve teşekkür belgeleriyle süsleyen, 14 yaşındaki Yağmur da 8. sınıfa gittiğini, en çok resim dersini sevdiğini dile getirdi. Evde de resim yaptığını anlatan Yağmur, "Resim öğretmeni ya da aşçı olmayı çok istiyorum. Daha iyi okullarda, şartlarda okuyabilmeyi çok isterim." ifadelerini kullandı.
Yağmur, annesinin kendisini terk etmesine ilişkin bir şey söylemek istemediğini, onu affetmeyeceğini vurgulayarak, şunları söyledi:
"Arkadaşlarım 'Neden babanın soyadıyla seninki aynı değil' diye soruyorlar. Ben de söylemiyorum, sadece yakın arkadaşlarım biliyor. Bazı arkadaşlarım dalga geçiyor, bir şey demiyorum, cevap vermiyorum. Babam doğduğum günden beri benim hep yanımda oldu.
Annem bıraktı gitti ama o benim hep yanımdaydı. Kendi başına büyüttü, yedirdi, içirdi. Zar zor çalışarak beni bugünlere getirdi. Onu çok seviyorum." dedi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com