Çocuk yaşta gittiği Almanya'da "Wing tsun" öğrenmeye ve öğretmeye başlayan sifu Salman Ataş, aynı disiplini 6 yıldır Türkiye'de sürdürüyor.
Ataş, "wing tsun"un yanı sıra "chi kung" ve "escrima" gibi sanatlara da ağırlık verirken, eğitimlerinde Türkçe ile beraber İngilizce, Almanca ve Fransızca dil seçenekleri sunuyor.
Adını, TRT 1'de yayımlanan "Payitaht Abdülhamid" dizisiyle duyuran Ataş, kendisi konuşmayan ama devleti için yumruklarını konuşturan "Kaşgarlı Nadir Bey" karakterini canlandırıyor.
Savaş ve sağlık sanatlarıyla oyunculuk serüvenini AA muhabirine anlatan Ataş, kimliğinde birkaç yaş büyük yazılmış olsa da 1969 doğumlu olduğunu ve 3 yaşında Almanya'ya gittiğini söyledi.
"Zamanı kırmaya çalışıyorsunuz"Ataş, orada inşaat mühendisliği eğitimi aldığını belirterek, "13 yaşında savaş sanatlarına başlamıştım, 6 sene önce Türkiye'ye dönüş yaptım. Amacım burada savaş sanatlarını gerçekten doğru bir enerjiyle beyaz perdeye taşımak. Uzak Doğu, Çin ve Hollywood'da bizim de yapabileceğimizi ifade etmekti." diye konuştu.
Yaklaşık 23 yıldır Uzak Doğu savaş ve sağlık sanatı ustası olduğunu vurgulayan Ataş, Türkiye'de ilk olarak "wing tsun" sanatıyla ilgili okullar açtığını ve eğitim vermeye başladığını dile getirdi.
Ataş, 300 yıllık bir geçmişi olan "wing tsun"un detaylarından bahsederek, şöyle devam etti:
"Amacım aslında çocukların, kadınların, görme ve bedensel engelli olan herkesin bu sanatı yapabileceğini ifade etmekti. Aynı anda 3 hareket yapabiliyoruz. Bu ne demektir? Tekme atabiliyorsunuz, korunabiliyorsunuz ve yumruk atabiliyorsunuz. Yani zamana karşı savaşıyorsunuz, zamanı kırmaya çalışıyorsunuz. Bu da 3 boyut içerisinde oluyor. Derinlik, genişlik, yükseklik, dördüncü boyut da zamanı ilave ediyoruz. Onun için rakibiniz sizi tanımadığı zaman size asla karşılık ya da tepki veremez."
"İlk sahnede yönetmen ve oyuncular şaşırdı"Profesyonel anlamda "Payitaht Abdülhamid"in ilk televizyon projesi olduğunu anlatan Salman Ataş, "Kaşgarlı Nadir Bey'in çok gizemli bir karakteri var. Aslında felsefe ve tasavvufa inanan bir karakter. Hiçbir şey ifade etmeden anında tepki ve karar veren, her şeyi öngören bir karaktere sahip. Çocukları çok seven, haksızlığa asla boyun eğmeyen biri. Hareketleri her zaman doğru yöndedir. Kaşgar Dağı'nda yaşadığı için orada bu sanatı öğrenmiş. Sonra Payitahta geri dönüp, yardımsever olduğundan birilerine yardım etme amacıyla bu yolu seçip yürümeye başlamış." ifadelerini kullandı.
Ataş, dizideki ilk aksiyon sahnesinde yönetmen ve oyuncuların, hareketlerinin hızına şaşırdığını ama daha sonra kamera önü ve kamera arkası ekibin bu duruma alıştığını belirtti.
Set arkadaşlarına fizik tedavi yapıyorBir ustadan aldığı "sifu" unvanının "Kungfu babası" anlamına geldiğini anlatan ve setteki çalışma arkadaşlarının sağlığıyla da ilgilendiğine dikkati çeken Ataş, şunları kaydetti:
"Omzum ağrıyor, kolum ağrıyor, belim ağrıyor derken ben onlara fizik tedavi uygularım. Bütün setin aşağı yukarı yüzde 99'una bir dokunuşum vardır. Hepsine bir tedavi yaparım. Herkes de çok memnun oluyor zaten. Benim istediğim aslında sete olumlu bir enerji vermek. Oradaki negatif enerjileri pozitife dönüştürmek. Bizim sanatımızda da ruh ve bedeni eşitlemek var. Bu çok mühim. Bu Uzak Doğu ya da Çin felsefesine ait olsa da bütün inançlarda pozitif ve olumlu her şey eşittir. Asla hiçbir ayrım yapılmaması gerekir. Orada mühim olan, sonunda iyi bir insan olmak."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com