ANKARA - ECENUR COLAK/AHMET FURKAN MERCAN
ABD'nin terör örgütü PKK'nın elebaşları hakkındaki bilgi için ödül koyması yönündeki kararını değerlendiren güvenlik uzmanları, Washington yönetiminin bu adımının ihtiyatla izlenmesi gerektiğini belirtti.
Uzmanlar, ABD'nin terör örgütü PKK elebaşları Murat Karayılan, Cemil Bayık ve Duran Kalkan'ın kimlik ya da yer tespitini mümkün kılacak bilgiler karşılığında para ödülü verileceği yönündeki açıklamasını AA muhabirine değerlendirdi.
TOBB Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nihat Ali Özcan, ABD'nin Suriye'deki gelişmelere ve İran politikasına bağlı olarak tutumunu değiştirdiğini söyledi.
Türkiye'nin her geçen gün ABD'nin Suriye'deki tavrına ilişkin hem kamuoyunda hem de resmi düzlemde tepkisini artırdığına dikkati çeken Özcan, dolayısıyla mevcut durumuyla ABD'nin Suriye'de PKK ile iş yapmasının güvenilir bir pozisyon olmaktan çıktığını vurguladı.
Özcan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdi ABD'nin bunu değiştirmek üzere adım attığı anlaşılıyor. Görünen o ki bu dışarıya yansıyan kısmı. Ama kapalı kapılar ardında, muhtemelen Suriye'deki PKK unsurlarıyla PKK merkezi arasında bir ayrışmayı teşvik etmek için atılmış bir adım gibi duruyor. Bunun sonuç verip vermeyeceğini bilmiyoruz, bu biraz da Türkiye'nin tutumuna bağlı. Ancak bu açıklama Türkiye'yi tam tatmin etmese de şüphesiz ki ABD-PKK ilişkileri, PKK'nın kendi içindeki güven sorunlarını bundan sonraki süreçte ciddi manada tartışmaya açacak."
Dolayısıyla mevcut gelişmelerin sonucunu görmek için beklemek gerektiğini anlatan Özcan, "Yani bu açıklama doğrudan bu liderlerin ortadan kaldırılmasını belki sağlamaz, böyle bir adım belki atılmaz ama bu ABD'nin PKK'yla olan ilişkilerinde ciddi bir krizin tetikleyicisi olabilir." dedi.
Kararın bu haliyle baştan reddedilmesi veya Türkiye'nin fırsat alanları görüp kendi pozisyonunu değiştirmesinin farklı sonuçlar doğuracağına dikkati çeken Özcan, "Kararı doğrudan reddetmek yerine ihtiyatlı biçimde bekleyip ortaya çıkacak yeni fırsat alanları üzerinde çalışmak doğru olabilir." ifadelerini kullandı.
"Bir tasfiye süreci de şatafatlı bir kaydırma da olabilir"Terör ve güvenlik uzmanı Abdullah Ağar da PKK terör örgütüne mensup elebaşı Murat Karayılan'ın 2009 yılında Ali Haydar Kaytan ve Zübeyde Aydar'la zaten kara listeye alındığını anımsattı.
Benzer bir kara listeye alma durumunun 2011 yılında da yaşandığını belirten Ağar, ancak ABD'nin o zamandan bu yana geçen süreçte hiçbir şey yapmadığının altını çizdi.
Ağar, şöyle devam etti:
"Şimdi yeni bir süreç var, yeni bir konjonktür oluşuyor veya ABD yeni bir konjonktür oluşturmak istiyor. Bir diğer tarafıyla da Türkiye'yle ilişkilerini düzeltme ihtiyacı duyduğunu değerlendiriyorum. Onlar buna 'krizi soğutma' diyorlar. Böyle bir şey de bir jest hareketi gibi gözüküyor. Ama tabii sonuçları itibarıyla bakmak gerekiyor, ne olacak, nereye gidecek diye. Çünkü vermiş olduğum örneklere bağlı olarak bu da bir sürünceme olarak kendisini gösterebilir."
ABD için PKK'nın önce PYD/YPG ismini aldığını, daha sonra bu yapıya "Suriye Demokratik Güçleri" (SDG) ismi verildiğini hatırlatan Ağar, "Örgütün ve sürecin meşrulaştırılmasıyla ilgili bir süreç var. Buna yönelik engel de kendisinin geçmişte terör örgütü üyesi olarak tanımladığı kişilerin varlığı. Bu kişilerle ilgili bir tasfiye sürecinin başında da olabiliriz." dedi.
PKK'nın elebaşları ve ABD arasında "çıkar ortaklığı" olduğunu belirten Ağar, şunları söyledi:
"Yakın zamanda Suriye'deki bazı PKK'lı yöneticilerden ABD'nin rahatsız olduğu ve bu yöneticilerin Suriye'den çıkartılarak Irak'a ya da Kandil'e gönderilmesiyle ilgili bir fotoğraf ortaya çıkmıştı. Bu PKK'nın içerisindeki İran kanadının Suriye'deki alanlardan uzaklaştırılmasıyla ilgili bir denklem olarak kendisini göstermişti. Böyle bir konu da olabilir. Sürekli müzakere halindeler. PKK'nın lider kadrosuyla ABD arasında bir çıkar ortaklığı var. Adı geçen 3 kişiyle bir pazarlık uyuşmazlığı olabilir. ABD bundan rahatsız olabilir. Örgüt liderleri üzerinde bir baskı oluşturmaya çalışabilirler veya onları tasfiyeyle ilgili bir başka süreç devreye girmiş olabilir. Bir de ayrıca bu isimler yaşlandı. Yaşları 65'e geldi, bir emeklilik süreçlerini de öngörmemiz gerekiyor. ABD yeni bir konjonktür oluşturmaya çalışıyor."
Hem Türkiye hem de Ortadoğu açısından PKK'nın Suriye'de konvansiyonel meşru bir hüviyete kavuşmasıyla ilgili tehlikeli bir sürecin yaşandığını kaydeden Ağar, bu adımın Türkiye'nin ortaya koyacağı tepkileri engellemeye yönelik bir süreç de olabileceğine dikkati çekti.
"Ayn el-Cezire" denilen jeopolitik adanın, bir terör örgütü üzerinden ABD, Avrupa ve İsrail gibi birtakım güç odaklarınca kontrol edilmesi meselesinin söz konusu olduğunu dile getiren Ağar, "Ayn el-Cezire'nin özelliği Irak'ta Telafer ve Sincar, Suriye'de Deyrizor, Türkiye'de de Nusaybin, hemen karşısında da Kamışlı. Burası Osmanlı döneminde de stratejik bir adadır, adı "Arap dünyasının gözü" anlamındadır." dedi.
Bu adanın Hazar'dan Akdeniz'e, Karadeniz'den Körfez'e bağlantıların tam geçiş noktası olduğunu belirten Ağar, buranın hem ekonomik, hem siyasi hem de askeri üs olarak nitelendirildiğini vurguladı.
Ağar, "Bu jeopolitik adayı Batı dünyasının yeniden kontrol etmesiyle ilgili önemli bir süreç var." ifadesini kullanarak şunları söyledi:
"İngilizler o dönemde kendilerine yar edememişlerdi, o yüzden parçaladılar. Bugün aynı adayı ABD'lilerin PKK üzerinden kendi gücünü kullanarak yeniden birleştirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Bunu zaten PKK kendi terminolojisinde söylüyor, PKK 'Irak'ı, İran'ı, Türkiye'yi, Suriye'yi parçalayacağım ve burada etnik kökenli bir garnizon terör devleti kuracağım.' diyor. Bu süreç ilerlerken göz boyama, şaşırtma, aldatma, oyalama politikalarına karşı Türkiye'nin çok dikkatli olması gerekiyor. Bu genel bir durum değil, 3 tane PKK'lı terörist için özel bir durum. Bu işin kadayıfı olmuş teröristler. Özel bir durum var. Bu jest de olabilir, ABD'nin iç hesapları ya da PKK'nın iç dizaynı da olabilir. Samimi midir, değil midir. Samimiyet testi genelle ilgilidir, samimiyet özelde değildir."
PKK'nın bölgedeki varlığını etkileyen ya da PKK'ya var olan desteğin kesilmesiyle ilgili bir durumun söz konusu olmadığını kaydeden Ağar, "Destek kesilse, o zaman 'ABD bir müttefik gibi davranmaya başladı.' diyebiliriz. Ama şu andaki özel bir durum. Bunlar ABD'ye devamlı ayak direyen 3 tane terörist. Belli ki bunlarla ilgili tasfiye süreci var. Bir diğer taraftan şatafatlı bir kaydırma da olabilir. Emekliliklerini kendileri de istemiş olabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com