SAKARYA - EMRE AYVAZ
Türk siyasi tarihine "postmodern darbe" olarak geçen 28 Şubat sürecinde 3 yıl 9 ay hapisle cezalandırılıp bir süre cezaevinde yatan ve üniversitedeki öğrenimine ara vermek zorunda kalan Bünyamin Koçhan, "Umutlarımızın üzerinden tankları geçirdiler." şeklinde tarif ettiği o zor günleri hafızasından silemiyor.
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) İlahiyat Fakültesi'nde öğrenimine devam ederken arkadaşlarına destek olmak amacıyla başörtüsü ve benzeri eylemlere katılan Koçhan, 1999 yılında gözaltına alındı.
Yargılama sonucunda 3 yıl 9 ay hapis cezası verilen ve 2 yıl 10 ay 10 gün cezaevinde kalan Koçhan, bu sürede okuluna ara vermek zorunda kaldı.
Tahliye edildikten sonra çıkan aftan yararlanıp okulunu bitirerek diplomasını alan ve şimdi bir şirkette finans sorumlusu olarak görev yapan iki çocuk babası Koçhan, AA muhabirine 28 Şubat döneminde yaşadıklarını anlattı.
Dönemi hazırlayan faktörlerden ziyade arka tarafındaki aktörlerin önemli olduğunu belirten Koçhan, "28 Şubat dönemini, sindirme, yok etme Anadolu insanının var olma mücadelesini kırma olarak algılıyorum, bunu yaşayarak gördüm." dedi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) o dönemde kendisine alan açmak için 28 Şubat'ı yapanlarla yan yana durduğunu söyleyen Koçhan, bunun sürecin ne kadar büyük ve iyi tezgahlanmış olduğunu gösterdiğini kaydetti.
Koçhan, FETÖ'nün insanların dini duygularını istismar ettiğini, imam hatip okulları kapatılınca bazı ailelerin çocuklarını bu örgütün okullarına götürmek zorunda kaldığını vurgulayarak, o dönemde bazı insanların sorgu sırasında akli dengesini kaybettiğini, zor zamanlardan geçtiklerini anlattı.
Bünyamin Koçhan, bu zulme karşı durmak gerektiğine inandıklarını, okula başörtülü ve sakallı giden arkadaşlarının mücadelesine destek verdiklerini söyledi.
"15 gün hücrede kaldık"Koçhan, 1999 yılında gözaltına alındığını, yaklaşık 4 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldığını aktararak, cezasının onandığını ve 2 yıl 10 ay 10 gün cezaevinde yattığını kaydetti.
Bu süreçte hakim ve savcıların başkalarından emir aldığını, kendi davasında da bunun böyle olduğunu söyleyen Koçhan, "Bu süreçte okulumuzdan, ailemizden uzak kaldık. Bayrampaşa cezaevinde, Bandırma cezaevinde yattım. Çok zor zamanlardı. İlk gittiğimizde 15 gün hücrede kaldık." diye konuştu.
Medya araçlarının o süreçte aleyhlerinde yayın yaptığını aktaran Koçhan, insanların da zarar görecekleri düşüncesiyle kendilerinden kaçtığını dile getirdi.
"Yüksek lisans yapmak istiyordum"Koçhan, fiziksel bir işkenceye maruz kalmadığını fakat psikolojik olarak tepki ve davranışlar gördüğünü ifade ederek, sorgu ve yargılama sırasında boyunlarını hiçbir zaman eğmediklerini kaydetti.
O süreçte ceza alıp hala cezaevinde kalan insanların olduğunu, bazı mağduriyetlerin devam ettiğini vurgulayan Koçhan, şöyle devam etti:
"O zamanlar çok zordu, Rabbim bir daha göstermesin. Bugün insanlara anlattığınızda bunları anlaması çok zor çünkü yaşamanız lazım. Yaşadığınız zaman bazı şeyleri çok daha iyi anlıyorsunuz, çok daha farklı değerlendiriyorsunuz. Biz bugünlerin kıymetini çok daha iyi biliyoruz çünkü insanlar dinini, fikrini, özgürlüğünü, inancını bu kadar rahat yaşayamıyorlardı."
Koçhan, okulunu bitirdiğinde yüksek lisans, doktora yapmak istediğini fakat cezaevine girince bunu gerçekleştiremediğini dile getirdi.
"Umutlarımızın üzerinden tanklar geçirildi ama yine de yıkılmadık, yılmadık ve bugünleri o günlerden görmüş olmanın verdiği huzur içerisindeyiz." diyen Koçhan, "Yani o gün belki insanların umutlarını tükettiler ama Mevla'ya şükürler olsun bugün umutlarımız hala taze, ümitvarız. İnşallah ülkemiz, memleketimiz çok daha iyi olacak, çok daha iyi günler bizi bekliyor." ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com