Kiev
Ukrayna’yı yol ayrımına iten AB ile ilişkiler, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasından hemen sonra başladı. 2 Aralık 1991’de, AB ülkelerinin dışişleri bakanları, AB-Ukrayna Deklarasyonu'nu kabul etti. Ukrayna, aynı yıl AB’nin eski Sovyet cumhuriyetlerinde demokrasinin gelişmesi için teknik yardım kapsamında oluşturduğu mali destek programına dahil oldu.
Ukrayna, bağımsızlığını kazandıktan sonra stratejik hedefini "Avrupa’ya dönüş" olarak belirlemişti.
Ukrayna ile AB arasında ilişkilerin hukuki temeli 1994’te imzalandı
Ukrayna ve AB arasında cereyan eden en önemli olay, 1994'te siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarında ortaklık ve iş birliği anlaşmasının imzalanması oldu. Ukrayna, bu belgeye imza atan ilk eski Sovyet cumhuriyeti oldu. Anlaşma 1998'de yürürlüğe girdi.
Ukrayna ve AB arasındaki ilişkilerin hukuki temelini 1994’ten 2008'e kadar ortaklık ve iş birliği anlaşması oluşturdu. Bu anlaşma, Ukrayna ve AB arasında siyasi, ticari, ekonomik ve insani konularda geniş bir yelpazede iş birliğinin başlangıcı oldu. Artık Ukrayna’nın hedefi, AB üyesi olmaktı ancak AB, Ukrayna’nın bu istekli politikasına karşılık ihtiyatlı davranmayı sürdürdü.
Komşu Ülkeler Projesi ve Doğu Ortaklığı Programı sayesinde AB ile Ukrayna arasındaki ilişkiler 2009'da iyice gelişti. İş birliğinin temel öncelikleri, demokrasinin gelişmesi, serbest ticaret alanlarının oluşturulması ve serbest vize rejiminin uygulanması gibi konuları içeriyordu.
AB ile entegrasyona önem veren Ukrayna'nın eski Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç, bu yönde gereken protokolleri ve sözleşmeleri hayata geçirmeye çalıştı. Hatta Yanukoviç, 2011'de Wall Street Journal’da yayımlanan makalesinde, "Önümüzdeki 10 yılda Avrupa ailesiyle tekrar bir araya gelmek istiyoruz. Bu hedefe tek başımıza ulaşamayız. Avrupa'daki dostlarımızı, çabalarımıza destek vermeye çağırıyoruz. Geleceğimiz Avrupa ile yakın bağlar kurmaya ve sonunda AB'ye tam üye olmaya bağlı." ifadeleriyle AB üyelik hedefini ortaya koymuştu.
Aynı günlerde dönemin Rusya Devlet Başkanı Dmitriy Medvedev, Rusya, Kazakistan ve Belarus'un kurduğu Avrasya Gümrük Birliği'ne Ukrayna'nın da katılmasını talep etti. Ukrayna, böyle bir birlikteliğe AB ile Serbest Ticaret Anlaşması olasılığını ortadan kaldıracağı gerekçesiyle soğuk bakıyordu.
Bir yıl sonra taraflar arasında mart ayında Ukrayna ve AB Serbest Ticaret Alanı kurulmasına ilişkin hükümler de dahil olmak üzere bir Ortaklık Anlaşması paraf edildi. Yıl içerisinde bu kapsamdaki prosedürler hızla tamamlanarak Ukrayna’nın AB süreci şekillenmeye başladı.
Diğer taraftan Rusya, bu birlikteliğe karşı olduğunu sürekli vurgulayarak, Ukrayna üzerindeki baskısını artırdı. Baskıların gölgesinde Mart 2013'te Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşmede, Rusya-Kazakistan-Belarus Gümrük Birliği’ne (Avrasya Ekonomik Birliği) katılma yönünde sinyaller vermeye başladı.
AB, bu duruma tepki gösterdi. Dönemin AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Ukrayna’nın hem Avrasya Ekonomik Birliği'nin üyesi olup hem de AB Serbest Ticaret Anlaşması’na dahil olamayacağını ifade etti.
Eylül 2013'te Ukrayna hükümeti oy birliği ile AB Ortaklık Anlaşması projesini onayladı. Anlaşma, AB liderlerinin katılımıyla 28-29 Kasım 2013'te Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta yapılan Doğu Ortaklığı Zirvesi'nde imzalanmaya hazır hale geldi.
Ukrayna’nın AB ile yakınlaşmasına engel
Ukrayna’nın AB ile yakınlaşmasına engel olacak gelişmeler Kasım 2013'te yaşanmaya başlandı.
11 Kasım’da Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’e iş dünyasını temsilen kaleme alınmış bir mektup gönderildi. Mektupta, Ukrayna sanayisinin güçlü ve rekabete dayanıklı bir yapıya sahip olmadığı vurgulanarak, AB ile ortaklık anlaşmasının ertelenmesi isteniyordu. Hemen ertesi gün, Sanayici ve İşletmeciler Birliği ve Ukrayna Sendikalar Federasyonu temsilcileriyle bir araya gelen Yanukoviç, söz konusu endişelere hak verdiğini ifade ederek, bu duruma bir an önce çözüm bulunması gerektiğinin altını çizdi.
İki gün sonra da Zaparojye’de düzenlediği basın toplantısında, Yanukoviç, Ukrayna sanayisini Avrupa standartlarında modernize edecek paraları olmadığını açıkladı. Yanukoviç’in tavrında değişiklikler sürerken, AB de tedbir almaya başladı.
AB dışişleri bakanlarının 18 Kasım’da yaptığı toplantıda, Vilnius’ta Ukrayna ile ortaklık anlaşması imzalanması hususunda kesin karar çıkmadı. Gerekçe olarak Ukrayna'nın tüm şartları yerine getirmemesi gösterildi. Anlaşmanın son güne kadar imzalanabileceğine dair yine de kapının açık bırakıldığı duyuruldu.
AB ile ortaklık süreci 2013’te askıya alındı, Meydan Olayları başladı
Ukrayna hükümeti, 21 Kasım 2013’te AB ile ortaklık sürecini askıya alan bir karar imzaladı. Kararın gerekçesinde Ukrayna’nın Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ve Rusya ile olan ticari ilişkilerinde yaşanabilecek olumsuzluklara dikkat çekiliyordu. Anlaşma sürecini askıya alan kararın, Rusya ve BDT ülkeleri ile ticaretlerinde oluşacak zararın tazmin edilmesine kadar yürürlükte kalacağı hükümet yetkililerince dile getirildi.
Bu karar, Ukrayna’da krizin başlamasına neden oldu. Aynı gün AB ile ilişkilere devam edilmesi istemiyle Kiev'deki Avrupa Meydanı'nda protestocular toplandı. Takip eden günlerde protestolar şiddetlenirken ülke karıştı.
Meydan olaylarıyla başlayan süreçte Yanukoviç devrilirken, Kırım’da kimliği belirsiz maskeli kişiler hükümet binalarını ele geçirdi. Daha sonra Rusya, Kırım’ı tek taraflı olarak ilhak etti.
Ülkenin doğusunda Rus destekli ayrılıkçılar, hükümet güçleriyle çatışmaya başladı. AB tercihinin Ukrayna’ya bedeli çok ağır oldu. Protestolar, Kırım'ın Rusya tarafından ilhakı ve ülkenin doğusundaki çatışmalar nedeniyle 14 binden fazla kişi hayatını kaybetti.
Doğu’daki krize ve Kırım’ın kaybedilmesine karşılık yine de Meydan Olaylarının galibi AB yanlıları oldu. Yanukoviç ülkeden kaçtı, AB yanlıları iktidara geldi. Geçici hükümeti Arseniy Yatsenyuk kurdu, devlet başkanlığına Petro Poroşenko seçildi. AB süreci gecikmeden tekrar başlatıldı.
Batı yanlısı hükümet, AB Ortaklık Anlaşması'nı imzaladı
Yeni dönemde AB ile ilk adım geçici hükümet tarafından atıldı. Yatsenyuk, Brüksel’de 21 Mart 2014'te Ortaklık Anlaşması'nın siyasi kısımlarını imzaladı. 27 Haziran 2014'te ise ülkenin yeni Devlet Başkanı Poroşenko, anlaşmanın ekonomik kısmını Brüksel’de imzaladı. Anlaşma, AB ile Ukrayna arasında Serbest Ticaret Alanı oluşturmasını öngörüyordu. Eylül ayında Ukrayna Parlamentosu ve Avrupa Parlamentosu anlaşmayı onayladı.
Rusya bütün bu gelişmelere karşı tepkisini gösterdi. Moskova yönetimi, her fırsatta anlaşmanın Rusya’nın aleyhine bir gelişme olduğunu vurguladı. Rusya, kendi ekonomik çıkarları açısından anlaşmanın riskleri konusunda iki tarafı da uyardı. Bu yüzden anlaşmanın uygulamaya girişi 1 Ocak 2016'ya ertelendi. Rusya, Ukrayna ve AB arasında anlaşmanın uygulanması ile ilgili görüşmeler yapılması kararlaştırıldı.
Ancak 11 Haziran 2014’te başlayan üçlü görüşmeler netice vermedi. Üçlü görüşmeler yaklaşık 18 ay sürdü ve 21 Aralık 2015'te son toplantı yapıldı. Bakanlar düzeyinde 15, teknik düzeyde 7 olmak üzere toplam 22 toplantı yapılmasına rağmen toplantılardan bir sonuç alınamadı.
Ukrayna - AB Serbest Ticaret Bölgesi Anlaşması 1 Ocak 2016’da yürürlüğe girdi. Anlaşma, Ukrayna’nın AB’ye entegrasyonunda ve üyelik sürecinde önemli bir adım oldu. 10 yıl içerisinde Ukrayna’nın ekonomik açıdan AB’ye tam uyum sağlaması öngörüldü.
Anlaşmada, Avrupa’dan ithal edilecek ürünler ile ilgili olarak yeni düzenlemeler yer aldı. Bu sürede AB'den ithal edilen ürünlerin neredeyse yarısından gümrük vergisi kaldırıldı veya ciddi oranda indirildi. Sanayi ürünlerinde ise gümrük tarifesinin sıfırlanması öngörüldü.
Bu gelişmeler karşısında Rusya, 1 Ocak’tan itibaren Ukrayna’ya ticari yaptırımlar uygulayacağını duyurdu. Buna cevap olarak Ukrayna da eş zamanlı olarak Rusya'ya yaptırım kararı aldığını açıkladı.
Ukrayna vatandaşlarına Schengen bölgesine 90 günlük vize muafiyeti
Ukraynalı yetkililerin, "Avrupa ailesine geri dönüş" olarak nitelendirdiği önemli gelişmelerden bir diğeri de 2017'de yaşandı.
11 Mayıs 2017'de AB Konseyi, Schengen bölgesine seyahat edecek Ukrayna vatandaşları için vize zorunluluğunun kaldırılmasını onayladı. 17 Mayıs'ta vize muafiyeti sağlayan anlaşma, dönemin Ukrayna Devlet Başkanı Poroşenko'nun da katıldığı törenle Strazburg'da imzalandı.
Anlaşma gereği, aynı yıl Ukrayna vatandaşları vizesiz olarak Schengen ülkelerine seyahat edebilmeye başladı. Düzenlemeye göre, biyometrik pasaport sahibi tüm Ukrayna vatandaşları, turistik, iş amaçlı veya aile ziyareti olmak üzere her türlü ziyaretlerinde vizeden muaf hale geldi ve Schengen ülkelerinde 90 gün kalabilmesine imkan sağlandı.
Rusya’nın saldırısı üzerine Ukrayna, AB’ye üyelik başvurusu yaptı
2014’teki yönetim değişikliğinden sonra “Avrupalı Ukrayna” söylemi, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin 2019’da seçilmesinden sonra da ülkenin politikalarında önemli bir prensip olarak devam etti.
Rusya’nın Ukrayna’ya 24 Şubat’ta başlattığı savaşın gerekçelerinden biri, bu ülkenin tarafsızlık ilkesini ihlal etmeye yönelmesiydi. Rus ordusunun Kiev önlerine kadar geldiği günlerde 28 Şubat’ta Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, ülkesinin AB’ye katılım için başvuru dilekçesini Kiev’de imzaladı.
AB Konseyi, 7 Mart'ta AB Komisyonu'nu görüşünü sunmaya davet etti.
17 Haziran’da AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB'ye üyelik başvurusu yapan Ukrayna ve Moldova’ya "aday ülke" statüsü verilmesi yönünde görüş bildirdi.
Zelenskiy, söz konusu kararın "tarihi" olduğunu ve bunu memnuniyetle karşıladıklarını belirterek, "Bu, zaferimizi kesinlikle yakınlaştıracak AB üyelik yolundaki ilk adımdır." dedi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise AB’nin askeri bir örgüt olmadığını hatırlatarak, Ukrayna’nın AB üyeliğine karşı olmadıklarını dile getirdi.
Ukrayna’nın “Avrupa ailesinin parçası olduğunu” onayladılar
23 Haziran’da AB ülkeleri liderler zirvesinde, Ukrayna’ya Moldova ile “aday ülke” statüsü verilmesi kararlaştırdı. Karar, AB liderlerinin Brüksel'deki zirve toplantısı devam ederken açıklandı.
AB Konseyi Başkanı Charles Michel, kararı "tarihi" ve “AB yolunda önemli bir adım” olarak nitelendirdi.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de Ukrayna ve Moldova’nın “Avrupa ailesinin parçası” olduğunu ve liderlerin tarihi kararıyla bunun teyit edildiğini bildirdi.
AB’ye adaylık statüsü, bir ülkenin uzun yıllar sürecek AB'ye katılım sürecindeki ilk adımı oluşturuyor. Bir ülkeye "aday statüsü" verilmesinden sonra koşulların yerine getirilmesi şartıyla ilerleyen aşamalarda katılım müzakereleri başlıyor.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com