İstanbul
Sosyal Hizmetler Müdürlüğünde 14 yıl idareci ve öğretmen olarak görev yapan 68 yaşındaki Günay, Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji bölümünü bitirdi.
İstanbul'a tayini çıktığında ilk görev yaptığı Üsküdar Hasan Tan Çocuk Yuvası'nın kapısından adımını atar atmaz Günay'ı minik bir kız karşıladı. Kız çocuğu, evladı olmayan Günay'a kendi çocukluğunu hatırlattı ve aralarında derin bir bağ kuruldu.
Daha sonra kız çocuğunun ablası ve kardeşinin olduğunu öğrenen Günay, onları ayırmamak için üçüne de koruyucu aile oldu. Üç kızı da iyi bir eğitim alıp kariyer sahibi olan Günay'ın bir de torunu bulunuyor.
Günay, bu büyük ve mutlu ailenin hikayesini, koruyucu aile olmanın güzel ve zor yanlarını Anneler Günü'nde AA'ya anlattı.
"Eşime, 'Hemen bu çocuğa koruyucu aile olmalıyız' dedim"
Tüm kardeşlere koruyucu aile olmasına vesile olan ortanca kızıyla tanışma anının hayatının önemli bir dönüm noktası olduğunu aktaran Günay, şöyle konuştu:
"Üsküdar Hasan Tan Çocuk Yuvası iki katlı, yeşillikler içinde, bahçesinde havuzu olan çok şirin bir binaydı. O sevimli ve sıcak binanın kapısından adım atar atmaz beni karşılayan kız çocuğuyla aramda bir elektrik oluştu. Göreve başladıktan sonra, aramızda etkileşim oluşan bu küçük kızın iki kardeşi daha olduğunu, anne ve babasının çocuklara bakamadığı için kuruma bıraktıklarını öğrendim. Anne ve babaları çocukları görmeye dahi gelmiyordu. Bu yüzden ziyaret etmeleri için çok uğraştık ama başaramadık."
Günay, 12 yaşına gelen çocukların yuvadan ayrılıp, gençlerin olduğu merkeze alındığını belirterek, "Aramızda etkileşim olan kız çocuğunun ablası 12 yaşına geldiğinde kardeşlerinden ayrılarak, başka merkeze gitti. Sonra sıra benimle bağ kuran kız çocuğuna geldi. O, 12 yaşına geldiğinde ben yıllık izindeydim. Döndüğümde onun da gençler için olan bir merkeze gönderildiğini öğrendim. Çok üzüldüm. Eşime, 'Hemen bu çocuğa koruyucu aile olmalıyız' dedim." ifadelerini kullandı.
"Biz anne-baba olmayı, o da aile olmayı öğreniyordu"
Kızıyla aynı evde yaşamaya başlamalarının onun ergenlik dönemine denk geldiğini ve bunun bazı sorunları beraberinde getirdiğini aktaran Günay, "Biyolojik anne-babalar nasıl sorunlar yaşıyorsa biz de aynı sorunları yaşadık. Burada önemli olan anne baba olmaya, o sorunları birlikte aşmaya hazır olmak. Çocuk için de bizim için de çok zordu. Biz anne baba olmayı, o da aile olmayı öğreniyordu. Hiç çocuğunuz olmamış, ilk kez anne baba oluyorsunuz, hayatınıza ilk kez ergen bir çocuk giriyor. Birlikte yol almak çok kolay değildi." diye konuştu.
"Ayakları yere basan genç kadınlar olarak hayatlarına devam ediyorlar"
İlk kızlarına koruyucu aile olduktan sonra onu ablası ve kardeşinden ayırmak istemediklerini vurgulayan Günay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Diğer kardeşlerin boynu bükük kaldı, bu da yaralıyor insanı. Sonra küçük kardeşi ve ablayı da koruyucu aile olarak yanımıza aldık. Aile olmanın zorluklarını ve güzel yanlarını tecrübe ederek bugünlere geldik ve sonunda bir aile olmayı başardık. Çocukların eğitimine çok önem verdik, 'Bakın, anne babanız boşanmış, anneniz köye gönderilip, tekrar evlendirilmiş. Siz okuyun, kendi ayaklarınızın üzerinde durun. Hayatta kimseye muhtaç olmayın.' dedik. Üçü de okudu. Büyük kızım meslek lisesi mezunu oldu, askeriyeye ait bir dikimevinde çalışıyor. Ortanca ve küçük kızım üniversite mezunu oldu ve devlet memuru olarak çalışıyorlar. Üçü de ayakları yere basan genç kadınlar olarak hayatlarına devam ediyor. "
"Onlar bizim, biz de onların şansı olduk"
Günay, küçük kızından bir de torun sahibi olduklarını ve bundan büyük mutluluk duyduklarını ifade ederek, "Onlar bizim, biz de onların şansı olduk. Kızlar her zaman, 'İyi ki siz bizim anne babamız olmuşsunuz, sizinle karşılaşmasak böyle güçlü kadınlar olamazdık.' derler. Bize, 'anne baba' diye hitap ediyorlar. Aramızda çok sıcak bir bağ var. Karadenizli olduğum için geniş bir aileye sahibim. Kızlarım, ailemle de iyi ilişkiler kurdular. Anneanne, dede, teyze, dayı gibi kavramları da öğrendiler. Zira yurttaki çocuklar, bu tür akrabalık ilişkilerini hiç tatmadan büyüyor." diye konuştu.
Kızlar 18 yaşına geldiğinde evlat edindiklerini dile getiren Günay, "Kızları karşımıza alıp, 'Bizim sizden başka kimsemiz yok, öldükten sonra bütün mal varlığımız sizlere kalsın, bu yüzden sizleri evlatlık olarak almak istiyoruz, kabul eder misiniz?' diye sorduk, onlar da kabul etti. " dedi.
"Devlet koruyucu ailelere maddi olarak destek oluyor"
Günay, çocuklara devlet kurumlarında çok iyi bakıldığını ancak her çocuğun bir aile ortamını hak ettiğini belirterek, "Bu anlamda koruyucu aile çok önemli bir sistem. Her koruyucu ailenin hikayesi bizim gibi mutlu bitmiyor. Koruyucu aile olmak isteyenlerin, 'Yıllarca evimi açtım, çocuğum gibi baktım, büyüyünce ailesine giderse.' şeklinde endişeleri oluyor. Ancak buna da hazırlıklı olmak lazım. Kaldı ki kendi çocuğunuz da bunu yapabilir. Çocukla bağı sıcak tutmak ebeveynlere düşüyor. O yüzden bunu kaldırabilecek insanların koruyucu aile olması lazım." değerlendirmesinde bulundu.
Koruyucu aile olmak için maddi imkanların çok iyi olmasının gerekmediğini anlatan Günay, "Ben devlet memuruydum, eşim de tiyatro ve dizilerde oyuncu olarak yer alıyordu. Gelirimizi az çok tahmin edebilirsiniz. Bu koşullarda üç çocuğu hayata hazırlamak kolay değil. Ancak devlet koruyucu ailelere maddi olarak destek oluyor. Adayların bunu bilmesi lazım. Ekonomik yönünü devlet karşılıyor. Burada önemli olan çocuklara yuvanızı açmanız. Onları hayata hazırlamanız." diye konuştu.
Günay, sırf koruyucu aile olmanın maddi getirisinden faydalanmak için bu işe giren ailelerin de olabileceğini, bunun önüne geçmek için devlet tarafından çok sıkı denetimler yapıldığını sözlerine ekledi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com