Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın, Rusya’nın desteği ile Halep’e operasyon yapılacağı haberlerinin üçüncü tur görüşmelerinin başlayacağı hafta ortaya çıkmasının enteresan olduğunu, Halep’ten gelebilecek muhtemel yeni göç dalgası ile ilgili endişeli olduklarını söyledi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın, düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin sorulara verdiği cevapların yanı sıra İstanbul’da yapılacak İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Zirvesine ilişkin bilgiler verdi. Kudüs meselesinin her zaman zirvenin önemli başlıklarından birisi olduğunu belirten İbrahim Kalın, “Bu zirvede de özellikle son dönemde Mescit-i Aksa’da yaşanan hadiseler, Filistin topraklarının genelinde cereyan eden hadiseler etraflı bir şekilde ele alınacak. Filistin davası ve Kudüs konulu kararda özellikle İsrail’in işgaline son vermesi, iki devletli çözümün hayata geçirilmesi ve Filistin’in bağımsız bir devlete kavuşması için gerekli çağrılarda yapılacak” dedi.
İslam dünyasının tamamını ilgilendiren, üye ülkelerin ortak gündemini oluşturan ana başlıklarla ilgili liderlerin katılımı ile 2 günlük yoğun bir çalışma yapılacağının altını çizen Kalın, “Güvenlik, terörle mücadele, radikalleşme, DAEŞ, El-Kaide gibi örgütlere karşı nasıl daha etkili mücadele edileceği, aynı zamanda İslam ülkeleri arasında işbirliğinin artırılması, ortak girişimler yapılması konularında müzakereler, çalışmalar yapılacak. İİT üyesi ülkelerde kanserle mücadele başlığı altında hanımefendilerin liderliğini esas alan bir çalışma yapılacak. Bunu Sağlık Bakanlığı ve Cumhurbaşkanımızın refikaları Sayın Emine Erdoğan’ın başkanlığında üye ülkelerin hanımefendileri ile birlikte bir kapsamlı toplantı yapılacak. Kanserle mücadele konusunda İslam ülkelerinde daha fazla neler yapılabilir bu konular ele alınacak” diye konuştu.
Zirve vesilesi ile Türkiye’ye yoğun bir talep olduğunu kaydeden Kalın, 50’yi aşkın ülkeden devlet başkanı, başbakan, meclis başkanı, bakan düzeyinde katılım olacağını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirve genelinde birçok ikili görüşmesi olacağını belirtti. Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz’in ziyaretinin dışında Çarşamba Günü Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in zirve öncesinde Türkiye’yi ziyaret edeceğini, zirvenin ardından İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ruhani’nin bir ziyaret gerçekleştireceğini ifade etti.
“BİZİM HALEP’TEN GELEBİLECEK MUHTEMEL YENİ GÖÇ DALGASI İLE İLGİLİ ENDİŞELERİMİZ DEVAM EDİYOR”
Yaptığı açıklamaların ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularına cevap veren İbrahim Kalın, Rusya’nın desteği ile Halep’e bir operasyon yapılacağı yönündeki iddialara ilişkin olarak, “Suriye’deki görüşmeler Cenevre’de siyasi geçiş sürecinin sağlanması amacıyla devam ediyor. Üçüncü tur görüşmeler bu hafta başlayacak. Burada Halep’le ilgili operasyon haberlerinin bugünlerde çıkıyor olması enteresan. Üçüncü tur görüşmelerin hazırlıkları yapılıyorken, bir siyasi geçiş sürecinin temel ilkeleri üzerinde çalışılırken sahada Halep’e yönelik ve diğer yerlerde de buna benzer operasyonlar ve saldırılar, kuşatma harekatları devam ediyor, bunların devam ediyor olması Suriye rejiminin barış ve geçiş süreci konusunda samimi olmadığını ortaya koymaktadır. BM Suriye Özel Temsilcisi 12 maddeden oluşan bir ilkeler bildirisi açıkladı. Bunun en temel maddelerinden birisi de mevcut atışmaların durdurulması, insani yardımların ulaştırılması, fakat maalesef sahaya baktığımız zaman bunların hiç birisinin gerçekleşmediğini, rejim tarafından bunların ihlal edildiğini görüyoruz. Müzakerelerde de özellikle siyasi geçiş süreci ile ilgili konulara rejim ve taraftarlarının ısrarla girmek istemediğini görüyoruz. Halbuki, gerek BM’nin çizdiği çerçeve, gerekse bugüne kadar yapılan müzakerelerin temel zeminini bu siyasi geçiş süreci oluşturuyor. Bir tarafta ‘çatışmalar dursun’ diye bütün uluslararası toplumun desteği ile bir anlaşmaya varacaksınız, öbür tarafta Halep’te başka yerlerde ‘DAEŞ’e karşı mücadele ediyoruz’ bahanesi ile bu operasyonları devam ettireceksiniz. Bunun kabul edilmesi mümkün değil. Bizim Halep’ten gelebilecek muhtemel yeni göç dalgası ile ilgili endişelerimiz devam ediyor. Oraya yönelik kapsamlı bir harekat yapılırsa bu insanlar doğal olarak en yakın sığınak olarak gördükleri Türkiye’ye gelecekler. Böylece ortaya belki yeni bir insani dram, yeni bir mülteci krizi çıkacak. Biz bunu arzu etmiyoruz, olması halinde gerekli tedbirleri almış durumdayız, bu yönde altyapımız müsait ama bu bizim arzu ettiğimiz bir şey değildir” dedi.
“BİRİLERİ ALMANYA VE TÜRKİYE ARASINDA YAKALANAN İVMEDEN RAHATSIZ”
Almanya’da Cumhurbaşkanı ile ilgili şiir okuyan komedyen ile ilgili Ankara’nın bu komedyenin yargılanmasına yönelik talebi Alman Dışişleri Bakanlığına yönelttiği iddialarına cevap veren Kalın, “Dışişleri Bakanlığımız Alman makamlarına gerekli girişimleri yaptı, Alman makamları da kendi hukuk kuralları çerçevesinde bir soruşturma başlattı. Bundan sonrası Alman makamlarının yürüteceği, Alman hukuk sistemi içinde ilerleyecek bir süreçtir. Bir ülkenin Cumhurbaşkanına bir halkı hedef alarak hakaret içeren, yapılan saldırıların ne ifade özgürlüğü ile ne basın özgürlüğü ile ilgisi yoktur. Dünyanın her yerinde bu hakarettir, bu bir suçtur. Alman makamları da süreci takip ediyor, bizde yakından takip edeceğiz. Türkiye ile Almanya arasında son dönemde yakalanmış iyi ivme var. Bu tür yayınları yapanlar, bu tür çirkinlikleri ortaya koyanlar Türkiye ile Almanya’nın yakınlaşmasından rahatsız olan çevreler. Sadece Türkiye ve Cumhurbaşkanımız ve Türkiye’yi değil, Merkel’i de hedef olan, son olarak Başbakanımızı da hedef alan ifadeler olduğunu görüyoruz. Birileri bu ivmeden rahatsız. Biz bunu dikkate alarak Alman makamları ile ilgili gerekli girişimleri yaptık” diye konuştu.
“ÜÇÜNCÜ ŞART GAZZE’YE KARŞI KONULAN ABLUKA MESELESİ”
Türkiye ile İsrail arasında bir anlaşma sağlanıp sağlanmadığı konusundaki sorulara da cevap veren İbrahim Kalın, Dışişleri Bakanlığının İsrail tarafı ile ortaklaşa yaptığı açıklamayı hatırlatarak, “Varılan noktayı karşılıklı mutabakat şeklinde kamuoyu ile paylaşalım diye. O çerçevede müzakereler devam ediyor. Henüz nihai olarak bir anlaşma metni masaya kondu ve artık imzalandı diyecek durumda değiliz. Birkaç görüşme daha yapılacak. Yakın vadede bazı görüşmeler yapılacak. Burada bildiğiniz gibi Türkiye’nin baştan beri ortaya koyduğu bir çerçeve vardı. Özür meselesi 2013 senesinde gerçekleşti, tazminat meselesinde bir noktaya gelindi, ama bir üçüncü nokta var ki, özellikle Gazze’deki insani yaşam şartlarının yeniden sağlanması konusudur. Biz bu konuda biz baştan beri kararlı ve ısrarcı olduk. Gazze’de açık hava hapishanesinde yaşayan 2 milyondan fazla insanın temel ihtiyaçlarının karşılanamıyor olması ne insani ne ahlaki ne vicdani ne de siyasi açıdan kabul edilebilir bir şey değil. Bugün Ortadoğu barış sürecinin, Filistin meselesinin merkezinde bu abluka var. Filistinlilere karşı uygulanan yıldırma, kuşatma, abluka faaliyetleri var. Bunların artık sona ermesi gerekiyor. Filistinliler de en az İsrailliler kadar temel insani yaşam şartlarını fazlasıyla hak eden insanlardır. Güvenlik, terör gerekçesi ile sivil insanları en temel insani ihtiyaçlarından mahrum bırakmak kabul edilemez. Bu çerçevede bizim anlaşmanın yapılabilmesi için ortaya koyduğumuz üçüncü şart Gazze’ye karşı konulan abluka meselesi. Burada da temel insani ihtiyaçların karşılanması çalışması devam ediyor. Bu neticelendiği zaman artık imza noktasına gelinecek bir metinden bahsedebiliriz. İİT’de de bu konu gündeme getirilecek. 49 yıldır devam eden Filistin’in işgalinin artık sürdürülebilir bir tarafı kalmamıştır. Bu işgalin sona ermesi gerekir. Bu yöndeki pozisyonumuz hiçbir zaman değişmedi, değişmeyecek, Filistin Başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devlete kavuşana ve Filistin toprakları üzerindeki işgal, abluka, kuşatma politikaları tamamen ortadan kalkana kadar” şeklinde konuştu.
Kalın, bu müzakereler sürerken Türkiye’nin Filistin’e her sahada destek vermeye devam ettiğini belirterek Türkiye’nin yaptığı çalışmaları anlattı.
“EĞER KASITLI BİR SAPTIRMA YOKSA YANLIŞ ANLAŞILMA OLDUĞU KANAATİNDEYİZ”
Nusaybin’de Vali’nin devre dışı kaldığı komutanın askere geçtiği yönünde yapılan haberlerin sorulması üzerine Kalın, bunun yeni bir uygulama gibi yansıtılmasının doğru olmadığını söyledi. Kalın, ”Eğer kasıtlı bir saptırma yoksa yanlış anlaşılma olduğu kanaatindeyiz. İl İdaresi Kanununu 11-D maddesine göre, Vali terör olayları ile ilgili olarak ilgili askeri birimden yardım talep eder, askeri birim o ile gelerek terörle ilgili mücadeleyi yürütür. Bu karar verildiği andan itibaren artık operasyon sorumluluğu oradaki en yüksek rütbeliye komutana aittir. Operasyon Vali’nin bilgisi, talebi ve koordinasyonu çerçevesinde yürür ama operasyonun günlük işleyişini yürüten oradaki en yüksek rütbeli komutandır. Bu yeni bir şey değil, bu hep böyle oldu. Şuanda da uygulama bu şekildedir. Vali mülki amir olarak buradaki çalışmayı koordine eder, çünkü kamu güvenliğinin sağlanmasından sorumludur, sahadaki operasyonu askeri anlamda kimin ne yapacağını en yüksek rütbeli komutan yönetir. Burada tam bir koordinasyon var. Bunun yeni bir uygulama gibi yansıtılması doğru değil, şuana kadar uygulama buydu. Terör belasından kurtulana kadar mücadele devam edecek. Biz bu konuyu her platformda dile getireceğiz. Bu hafta İİT’de de PKK terör örgütü ve onun uzantıları ile ilgili konuları gündeme getireceğiz. Bizim için iyi terör örgütü, kötü terör örgütü diye bir şey olamaz. PYD, PKK, YPG, DAEŞ, Ey Kaide, bunların hepsi birer terör örgütüdür, dünyanın da bunlara karşı tutarlı ve kararlı tavır içinde olması gerekir. Bir terör örgütü ile mücadele ediyor diye diğer terör örgütünü aklamaya çalışırsanız bu terör örgütü gelir sonunda sizi de vurur” ifadelerini kullandı.
“BİZ BU HAT ÜZERİNDE YPG VE BENZERİ ÖRGÜTLERİN BULUNMASINA MÜSAADE ETMEYECEĞİMİZİ İFADE ETTİK”
Türkiye’nin Suriye’de Azez-Cerablus hattının tamamında YPG ve benzeri örgütlerin bulunmasına müsaade etmeyeceğini söyleyen Kalın, “Bizim Suriye-Türkiye sınır hattında Azez-Cerablus arası olarak bilinen bölgede bir takım DEAŞ unsurları bulunmaktaydı, çok yakın bir zamana kadar. Gerek ABD gerek diğer uluslararası koalisyon güçleri ve sahadaki muhaliflerle yürüttüğümüz yoğun ve iyi koordine edilmiş çalışma neticesinde bu bölgede 15’den fazla köy muhalifler tarafından DEAŞ’tan geri alındı. Son olarak Çobanbey’in 11 Nisan’da DEAŞ’in tekrar eline geçmesi yeni bir gelişme ama sahada çok dinamik bir durumun olduğunu ifade etmeliyiz. Biz bu hat üzerinde YPG ve benzeri örgütlerin bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi ifade ettik. Alternatif olarak bu bölgede konuşlanabilecek, burada güvenliği sağlayabilecek muhalif grupların sahada bulunduğunu da bu son gelişmeler açık şekilde gösteriyor. Sahada DAEŞ dışında, YPG ve benzerleri dışında bu bölgeyi kontrol altına alabilecek, güvenliği sağlayabilecek, herkesin güvenebileceği muhalif gruplar bulunmaktadır. Bu muhalif grupların burada konuşlanması bizim öncelikli tercihimizdir, zaten fiilen sahada yaşanan budur. Bu konuda iyi bir mesafe aldık, iyi bir işbirliği ortaya koyduğumuzu düşünüyoruz. Umarız Azez-Cerablus hattının tamamında, Halep’in kuzeyindeki bütün bölgede bu durumu inşa edecek ve garanti altına alacak çalışmayı etkin bir şekilde devam ettiririz. YPG, PYD gibi örgütlerin gerek sahada gerekse siyasi olarak masada, Cenevre görüşmelerinde bulunması ile ilgili bizim tavrımız son derece açık ve nettir. PYD, YPG hala rejimle ve PKK terör örgütü işbirliği yapmaya devam ediyor. Bunları da artık gizlemiyorlar, herkesin gözü önünde oluyor. Bizim bu konudaki tezlerimizin ne kadar doğru olduğu bir kez daha görülmüş oldu. Birçok müttefikimizde ‘PKK ile PYD aynıdır, aralarında bir fark yoktur’ diye bunları dile getirmeye başladılar” açıklamasında bulundu.
“BİZİM MISIR KONUSUNDAKİ TUTUMUZ BELLİDİR”
Türkiye’den önce Mısır’ı ziyaret eden Suudi Arabistan Kralının Türkiye ile mısır arasında bir arabuluculuk girişiminde bulunabileceği iddialarına da cevap veren Kalın, ”Suudi Arabistan Kralı Mısır ziyaretini tamamlayarak ülkemize geliyor. Ülkemize yapacağı ziyaret daha önceden planlanmış, Sayın Cumhurbaşkanımızın daveti üzerine gerçekleşen bir ziyaret. Biz ağırlıklı olarak ikili ilişkilerimizi ve bölgesel konuları ele alacağız. Kendilerinin yarın ki görüşmede hangi konuyu gündeme getireceği yönünde benim kehanette bulunmam doğru olmaz. Bölgesel bütün konuları ele alacağımız ortada. Bizim Mısır konusundaki tutumuz bellidir” dedi.
“YENİ BİR BİNA SÖZ KONUSU DEĞİL”
Cumhurbaşkanlığının 650 milyon liralık yeni bir yatırım yapacağı yönündeki iddialara tepki gösteren ve bir medya manipülasyonu yapılmak istendiğini kaydederek, “Bizim daha önceden defalarca ilan ettiğimiz ve yapılacağını duyurduğumuz çok amaçlı salonlar ve Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi bu habere yeni binalar, yeni yatırımlar gibi konu edilmiş. Şuanda bitmiş olan Milet Camisinin hemen altına bütün vatandaşlarımızın kullanacağı bir toplantı salonu yapılacak, onun altına da bütün halkımıza açık olacak, ilk hedefi 5 milyon kitap olan, 24 saat açık bulunacak bir Cumhurbaşkanlığı kütüphanesi yapılacak. Bunların dışında yapılacak yeni bir bina söz konusu değil. Yıllık bütçe planlaması yapılırken DPT bunları bir bütçe kalemi olarak Maliye’nin kayıtlarına geçer. Burada yeni bir şey yok” diye konuştu.
(İHA)
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın, düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin sorulara verdiği cevapların yanı sıra İstanbul’da yapılacak İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Zirvesine ilişkin bilgiler verdi. Kudüs meselesinin her zaman zirvenin önemli başlıklarından birisi olduğunu belirten İbrahim Kalın, “Bu zirvede de özellikle son dönemde Mescit-i Aksa’da yaşanan hadiseler, Filistin topraklarının genelinde cereyan eden hadiseler etraflı bir şekilde ele alınacak. Filistin davası ve Kudüs konulu kararda özellikle İsrail’in işgaline son vermesi, iki devletli çözümün hayata geçirilmesi ve Filistin’in bağımsız bir devlete kavuşması için gerekli çağrılarda yapılacak” dedi.
İslam dünyasının tamamını ilgilendiren, üye ülkelerin ortak gündemini oluşturan ana başlıklarla ilgili liderlerin katılımı ile 2 günlük yoğun bir çalışma yapılacağının altını çizen Kalın, “Güvenlik, terörle mücadele, radikalleşme, DAEŞ, El-Kaide gibi örgütlere karşı nasıl daha etkili mücadele edileceği, aynı zamanda İslam ülkeleri arasında işbirliğinin artırılması, ortak girişimler yapılması konularında müzakereler, çalışmalar yapılacak. İİT üyesi ülkelerde kanserle mücadele başlığı altında hanımefendilerin liderliğini esas alan bir çalışma yapılacak. Bunu Sağlık Bakanlığı ve Cumhurbaşkanımızın refikaları Sayın Emine Erdoğan’ın başkanlığında üye ülkelerin hanımefendileri ile birlikte bir kapsamlı toplantı yapılacak. Kanserle mücadele konusunda İslam ülkelerinde daha fazla neler yapılabilir bu konular ele alınacak” diye konuştu.
Zirve vesilesi ile Türkiye’ye yoğun bir talep olduğunu kaydeden Kalın, 50’yi aşkın ülkeden devlet başkanı, başbakan, meclis başkanı, bakan düzeyinde katılım olacağını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirve genelinde birçok ikili görüşmesi olacağını belirtti. Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz’in ziyaretinin dışında Çarşamba Günü Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in zirve öncesinde Türkiye’yi ziyaret edeceğini, zirvenin ardından İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ruhani’nin bir ziyaret gerçekleştireceğini ifade etti.
“BİZİM HALEP’TEN GELEBİLECEK MUHTEMEL YENİ GÖÇ DALGASI İLE İLGİLİ ENDİŞELERİMİZ DEVAM EDİYOR”
Yaptığı açıklamaların ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularına cevap veren İbrahim Kalın, Rusya’nın desteği ile Halep’e bir operasyon yapılacağı yönündeki iddialara ilişkin olarak, “Suriye’deki görüşmeler Cenevre’de siyasi geçiş sürecinin sağlanması amacıyla devam ediyor. Üçüncü tur görüşmeler bu hafta başlayacak. Burada Halep’le ilgili operasyon haberlerinin bugünlerde çıkıyor olması enteresan. Üçüncü tur görüşmelerin hazırlıkları yapılıyorken, bir siyasi geçiş sürecinin temel ilkeleri üzerinde çalışılırken sahada Halep’e yönelik ve diğer yerlerde de buna benzer operasyonlar ve saldırılar, kuşatma harekatları devam ediyor, bunların devam ediyor olması Suriye rejiminin barış ve geçiş süreci konusunda samimi olmadığını ortaya koymaktadır. BM Suriye Özel Temsilcisi 12 maddeden oluşan bir ilkeler bildirisi açıkladı. Bunun en temel maddelerinden birisi de mevcut atışmaların durdurulması, insani yardımların ulaştırılması, fakat maalesef sahaya baktığımız zaman bunların hiç birisinin gerçekleşmediğini, rejim tarafından bunların ihlal edildiğini görüyoruz. Müzakerelerde de özellikle siyasi geçiş süreci ile ilgili konulara rejim ve taraftarlarının ısrarla girmek istemediğini görüyoruz. Halbuki, gerek BM’nin çizdiği çerçeve, gerekse bugüne kadar yapılan müzakerelerin temel zeminini bu siyasi geçiş süreci oluşturuyor. Bir tarafta ‘çatışmalar dursun’ diye bütün uluslararası toplumun desteği ile bir anlaşmaya varacaksınız, öbür tarafta Halep’te başka yerlerde ‘DAEŞ’e karşı mücadele ediyoruz’ bahanesi ile bu operasyonları devam ettireceksiniz. Bunun kabul edilmesi mümkün değil. Bizim Halep’ten gelebilecek muhtemel yeni göç dalgası ile ilgili endişelerimiz devam ediyor. Oraya yönelik kapsamlı bir harekat yapılırsa bu insanlar doğal olarak en yakın sığınak olarak gördükleri Türkiye’ye gelecekler. Böylece ortaya belki yeni bir insani dram, yeni bir mülteci krizi çıkacak. Biz bunu arzu etmiyoruz, olması halinde gerekli tedbirleri almış durumdayız, bu yönde altyapımız müsait ama bu bizim arzu ettiğimiz bir şey değildir” dedi.
“BİRİLERİ ALMANYA VE TÜRKİYE ARASINDA YAKALANAN İVMEDEN RAHATSIZ”
Almanya’da Cumhurbaşkanı ile ilgili şiir okuyan komedyen ile ilgili Ankara’nın bu komedyenin yargılanmasına yönelik talebi Alman Dışişleri Bakanlığına yönelttiği iddialarına cevap veren Kalın, “Dışişleri Bakanlığımız Alman makamlarına gerekli girişimleri yaptı, Alman makamları da kendi hukuk kuralları çerçevesinde bir soruşturma başlattı. Bundan sonrası Alman makamlarının yürüteceği, Alman hukuk sistemi içinde ilerleyecek bir süreçtir. Bir ülkenin Cumhurbaşkanına bir halkı hedef alarak hakaret içeren, yapılan saldırıların ne ifade özgürlüğü ile ne basın özgürlüğü ile ilgisi yoktur. Dünyanın her yerinde bu hakarettir, bu bir suçtur. Alman makamları da süreci takip ediyor, bizde yakından takip edeceğiz. Türkiye ile Almanya arasında son dönemde yakalanmış iyi ivme var. Bu tür yayınları yapanlar, bu tür çirkinlikleri ortaya koyanlar Türkiye ile Almanya’nın yakınlaşmasından rahatsız olan çevreler. Sadece Türkiye ve Cumhurbaşkanımız ve Türkiye’yi değil, Merkel’i de hedef olan, son olarak Başbakanımızı da hedef alan ifadeler olduğunu görüyoruz. Birileri bu ivmeden rahatsız. Biz bunu dikkate alarak Alman makamları ile ilgili gerekli girişimleri yaptık” diye konuştu.
“ÜÇÜNCÜ ŞART GAZZE’YE KARŞI KONULAN ABLUKA MESELESİ”
Türkiye ile İsrail arasında bir anlaşma sağlanıp sağlanmadığı konusundaki sorulara da cevap veren İbrahim Kalın, Dışişleri Bakanlığının İsrail tarafı ile ortaklaşa yaptığı açıklamayı hatırlatarak, “Varılan noktayı karşılıklı mutabakat şeklinde kamuoyu ile paylaşalım diye. O çerçevede müzakereler devam ediyor. Henüz nihai olarak bir anlaşma metni masaya kondu ve artık imzalandı diyecek durumda değiliz. Birkaç görüşme daha yapılacak. Yakın vadede bazı görüşmeler yapılacak. Burada bildiğiniz gibi Türkiye’nin baştan beri ortaya koyduğu bir çerçeve vardı. Özür meselesi 2013 senesinde gerçekleşti, tazminat meselesinde bir noktaya gelindi, ama bir üçüncü nokta var ki, özellikle Gazze’deki insani yaşam şartlarının yeniden sağlanması konusudur. Biz bu konuda biz baştan beri kararlı ve ısrarcı olduk. Gazze’de açık hava hapishanesinde yaşayan 2 milyondan fazla insanın temel ihtiyaçlarının karşılanamıyor olması ne insani ne ahlaki ne vicdani ne de siyasi açıdan kabul edilebilir bir şey değil. Bugün Ortadoğu barış sürecinin, Filistin meselesinin merkezinde bu abluka var. Filistinlilere karşı uygulanan yıldırma, kuşatma, abluka faaliyetleri var. Bunların artık sona ermesi gerekiyor. Filistinliler de en az İsrailliler kadar temel insani yaşam şartlarını fazlasıyla hak eden insanlardır. Güvenlik, terör gerekçesi ile sivil insanları en temel insani ihtiyaçlarından mahrum bırakmak kabul edilemez. Bu çerçevede bizim anlaşmanın yapılabilmesi için ortaya koyduğumuz üçüncü şart Gazze’ye karşı konulan abluka meselesi. Burada da temel insani ihtiyaçların karşılanması çalışması devam ediyor. Bu neticelendiği zaman artık imza noktasına gelinecek bir metinden bahsedebiliriz. İİT’de de bu konu gündeme getirilecek. 49 yıldır devam eden Filistin’in işgalinin artık sürdürülebilir bir tarafı kalmamıştır. Bu işgalin sona ermesi gerekir. Bu yöndeki pozisyonumuz hiçbir zaman değişmedi, değişmeyecek, Filistin Başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devlete kavuşana ve Filistin toprakları üzerindeki işgal, abluka, kuşatma politikaları tamamen ortadan kalkana kadar” şeklinde konuştu.
Kalın, bu müzakereler sürerken Türkiye’nin Filistin’e her sahada destek vermeye devam ettiğini belirterek Türkiye’nin yaptığı çalışmaları anlattı.
“EĞER KASITLI BİR SAPTIRMA YOKSA YANLIŞ ANLAŞILMA OLDUĞU KANAATİNDEYİZ”
Nusaybin’de Vali’nin devre dışı kaldığı komutanın askere geçtiği yönünde yapılan haberlerin sorulması üzerine Kalın, bunun yeni bir uygulama gibi yansıtılmasının doğru olmadığını söyledi. Kalın, ”Eğer kasıtlı bir saptırma yoksa yanlış anlaşılma olduğu kanaatindeyiz. İl İdaresi Kanununu 11-D maddesine göre, Vali terör olayları ile ilgili olarak ilgili askeri birimden yardım talep eder, askeri birim o ile gelerek terörle ilgili mücadeleyi yürütür. Bu karar verildiği andan itibaren artık operasyon sorumluluğu oradaki en yüksek rütbeliye komutana aittir. Operasyon Vali’nin bilgisi, talebi ve koordinasyonu çerçevesinde yürür ama operasyonun günlük işleyişini yürüten oradaki en yüksek rütbeli komutandır. Bu yeni bir şey değil, bu hep böyle oldu. Şuanda da uygulama bu şekildedir. Vali mülki amir olarak buradaki çalışmayı koordine eder, çünkü kamu güvenliğinin sağlanmasından sorumludur, sahadaki operasyonu askeri anlamda kimin ne yapacağını en yüksek rütbeli komutan yönetir. Burada tam bir koordinasyon var. Bunun yeni bir uygulama gibi yansıtılması doğru değil, şuana kadar uygulama buydu. Terör belasından kurtulana kadar mücadele devam edecek. Biz bu konuyu her platformda dile getireceğiz. Bu hafta İİT’de de PKK terör örgütü ve onun uzantıları ile ilgili konuları gündeme getireceğiz. Bizim için iyi terör örgütü, kötü terör örgütü diye bir şey olamaz. PYD, PKK, YPG, DAEŞ, Ey Kaide, bunların hepsi birer terör örgütüdür, dünyanın da bunlara karşı tutarlı ve kararlı tavır içinde olması gerekir. Bir terör örgütü ile mücadele ediyor diye diğer terör örgütünü aklamaya çalışırsanız bu terör örgütü gelir sonunda sizi de vurur” ifadelerini kullandı.
“BİZ BU HAT ÜZERİNDE YPG VE BENZERİ ÖRGÜTLERİN BULUNMASINA MÜSAADE ETMEYECEĞİMİZİ İFADE ETTİK”
Türkiye’nin Suriye’de Azez-Cerablus hattının tamamında YPG ve benzeri örgütlerin bulunmasına müsaade etmeyeceğini söyleyen Kalın, “Bizim Suriye-Türkiye sınır hattında Azez-Cerablus arası olarak bilinen bölgede bir takım DEAŞ unsurları bulunmaktaydı, çok yakın bir zamana kadar. Gerek ABD gerek diğer uluslararası koalisyon güçleri ve sahadaki muhaliflerle yürüttüğümüz yoğun ve iyi koordine edilmiş çalışma neticesinde bu bölgede 15’den fazla köy muhalifler tarafından DEAŞ’tan geri alındı. Son olarak Çobanbey’in 11 Nisan’da DEAŞ’in tekrar eline geçmesi yeni bir gelişme ama sahada çok dinamik bir durumun olduğunu ifade etmeliyiz. Biz bu hat üzerinde YPG ve benzeri örgütlerin bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi ifade ettik. Alternatif olarak bu bölgede konuşlanabilecek, burada güvenliği sağlayabilecek muhalif grupların sahada bulunduğunu da bu son gelişmeler açık şekilde gösteriyor. Sahada DAEŞ dışında, YPG ve benzerleri dışında bu bölgeyi kontrol altına alabilecek, güvenliği sağlayabilecek, herkesin güvenebileceği muhalif gruplar bulunmaktadır. Bu muhalif grupların burada konuşlanması bizim öncelikli tercihimizdir, zaten fiilen sahada yaşanan budur. Bu konuda iyi bir mesafe aldık, iyi bir işbirliği ortaya koyduğumuzu düşünüyoruz. Umarız Azez-Cerablus hattının tamamında, Halep’in kuzeyindeki bütün bölgede bu durumu inşa edecek ve garanti altına alacak çalışmayı etkin bir şekilde devam ettiririz. YPG, PYD gibi örgütlerin gerek sahada gerekse siyasi olarak masada, Cenevre görüşmelerinde bulunması ile ilgili bizim tavrımız son derece açık ve nettir. PYD, YPG hala rejimle ve PKK terör örgütü işbirliği yapmaya devam ediyor. Bunları da artık gizlemiyorlar, herkesin gözü önünde oluyor. Bizim bu konudaki tezlerimizin ne kadar doğru olduğu bir kez daha görülmüş oldu. Birçok müttefikimizde ‘PKK ile PYD aynıdır, aralarında bir fark yoktur’ diye bunları dile getirmeye başladılar” açıklamasında bulundu.
“BİZİM MISIR KONUSUNDAKİ TUTUMUZ BELLİDİR”
Türkiye’den önce Mısır’ı ziyaret eden Suudi Arabistan Kralının Türkiye ile mısır arasında bir arabuluculuk girişiminde bulunabileceği iddialarına da cevap veren Kalın, ”Suudi Arabistan Kralı Mısır ziyaretini tamamlayarak ülkemize geliyor. Ülkemize yapacağı ziyaret daha önceden planlanmış, Sayın Cumhurbaşkanımızın daveti üzerine gerçekleşen bir ziyaret. Biz ağırlıklı olarak ikili ilişkilerimizi ve bölgesel konuları ele alacağız. Kendilerinin yarın ki görüşmede hangi konuyu gündeme getireceği yönünde benim kehanette bulunmam doğru olmaz. Bölgesel bütün konuları ele alacağımız ortada. Bizim Mısır konusundaki tutumuz bellidir” dedi.
“YENİ BİR BİNA SÖZ KONUSU DEĞİL”
Cumhurbaşkanlığının 650 milyon liralık yeni bir yatırım yapacağı yönündeki iddialara tepki gösteren ve bir medya manipülasyonu yapılmak istendiğini kaydederek, “Bizim daha önceden defalarca ilan ettiğimiz ve yapılacağını duyurduğumuz çok amaçlı salonlar ve Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi bu habere yeni binalar, yeni yatırımlar gibi konu edilmiş. Şuanda bitmiş olan Milet Camisinin hemen altına bütün vatandaşlarımızın kullanacağı bir toplantı salonu yapılacak, onun altına da bütün halkımıza açık olacak, ilk hedefi 5 milyon kitap olan, 24 saat açık bulunacak bir Cumhurbaşkanlığı kütüphanesi yapılacak. Bunların dışında yapılacak yeni bir bina söz konusu değil. Yıllık bütçe planlaması yapılırken DPT bunları bir bütçe kalemi olarak Maliye’nin kayıtlarına geçer. Burada yeni bir şey yok” diye konuştu.
(İHA)