Türkiye Bilimler Akademisinin (TÜBA) "Covid-19 Pandemi Değerlendirme Raporu"ndan derlenen bilgilere göre, küreselleşme nedeniyle tüm dünyayı hızla etkisi altına alan Kovid-19’un geçmişteki diğer salgınlar gibi önemli yapısal, ekonomik, sosyal ve siyasal değişimlere neden olması bekleniyor.
Kovid-19 ile devletin ekonomideki ağırlığının giderek artması ve küreselleşme yerine daha içe kapanan milli yaklaşımların öne çıkacağı tahmin ediliyor.
Ulaşım, turizm ve hizmet sektörleri bu süreçten en çok etkilenen sektörlerin başında geliyor. Tarım ve gıda güvenliğiyle sağlık altyapılarının önemi giderek artarken, para ve kredi piyasalarında da dijital sisteme dönüşün sinyalleri göze çarpıyor.
Güven sorunu
Kovid-19 nedeniyle sadece finansal piyasalarda değil, hayatın her alanında güven sorunu ortaya çıkıyor. Güven probleminden orta ve uzun vadede en çok etkilenen ülkenin Çin olacağı değerlendiriliyor. Kovid-19 salgınıyla, tedarik zincirinde Çin'in üretimine bağlı birçok ülkede üretici ve tüketici firmalar aksaklıklar yaşıyor ve arz kaynaklarını çeşitlendirmeyi düşünüyor.
Ancak, zaman içinde arz yönlü başlayan kriz, virüsün tüm dünyaya yayılmasıyla küresel talep krizine dönüşüyor. Bazı tüketiciler Çin menşeli ürünleri tüketmek istemezken, büyük mağazalar da bu ülkeden aldıkları ürünleri Çin menşeli olmaktan çıkarmaya çalışıyor.
Son yıllarda ticaret savaşları nedeniyle ABD’de Çin ürünlerine karşı olumsuz algı, daha da negatifleşiyor. Kovid-19 krizi bittiğinde, Çin’in süreçten sorumlu tutulacağına dair sinyaller gözleniyor.
Türkiye üretim üssü olmaya aday
Kovid-19'un kısa vadede şirketlere olumsuz etkilerinin, Türkiye'de orta vadede fırsata çevrilebileceği değerlendiriliyor. Yerli sanayinin öneminin ortaya çıktığı bu dönemde Türkiye, sanayi kapasitesiyle diğer ülkelerden olumlu ayrışıyor.
Çin’e karşı oluşan arz ve talep yönlü olumsuzluklar sonucunda, üretimin hangi ülkelere kayabileceği düşünüldüğünde G20 ülkeleri arasında akla ilk Türkiye geliyor.
Esnek üretim kapasitesi, büyük piyasalara yakınlığı ve ucuz iş gücüyle Türkiye, çevre ülkelerin üretim üssü olmaya aday konumunda bulunuyor. Çin’in büyük ölçekli üretimi yerine daha küçük ölçekli ama kaliteli, güvenilir üretim ve dağıtım kanallarının öne çıkması bekleniyor.
Dünyada Türk ürünlerinin kalitesi yakından tanınıyor. Bu dönemde, Avrupa ve Afrika pazarlarına, Amerika pazarını da ekleyebilmenin, ihracatçılar için önemli bir kazanım olacağı değerlendiriliyor. Çin ve Uzak Doğu’dan kaynaklanan ticaret sapması nedeniyle Türkiye’deki firmaların karlı çıkacağı öngörülüyor.
Uluslararası iş birlikleri
Salgının etkilerini fırsata çevirmek sadece Türkiye'de değil, diğer ülkelerde de tartışılıyor. Dolayısıyla bu dönemde sadece ihracatı artırma planları yapmak yerine sermaye darlığı ortamında firmalara stratejik ortaklar alabilmek de önem taşıyor. Bu dönemde Türkiye’de, üretimde ve ticarette uluslararası iş birliklerini artırmanın düşünülmesi gerekiyor.
Bu yeni dönemde Çinli firmaların yanı sıra, Çin’de fason üretim yaptıran birçok uluslararası firma için de Türkiye’nin önemli bir üretim üssü olabileceğine dikkati çekiliyor.
Çin’in bozulan algısının sebepleri arasında kazan-kazan anlayışı yerine ülkenin kendi ekonomik çıkarlarını öncelediğini de göz ardı etmemek gerekiyor. Öte yandan Türkiye, sermaye ihtiyacı olan ama esnek, güçlü üretim ve iş gücüyle güçlü bir ortak olarak ön plana çıkıyor.
Üçüncü ülkelere sadece ihracat yapmayı değil, küresel eğilim olarak yerel üretimin ve üretim çeşitlendirmesinin artacağı düşünülerek, finansal gücü kuvvetli uluslararası ortaklarla diğer ülkelerde yatırım yapmak önem kazanıyor.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com