Ankara
TEMA Vakfı Ankara Temsilcisi Nevzat Özer, "5 Aralık Dünya Toprak Günü" dolayısıyla değerlendirmede bulundu.
Bu günün toprağa yönelik sayısız tehdit altında kutlandığını ifade eden Özer, erozyon, kimyasal kirlilik, tuzlanma, asitleşme, mühürleme ve amaç dışı kullanımın bunlardan birkaçı olduğunu söyledi.
Özer, toprağın, iklim değişiminden biyolojik çeşitliliğin korunmasına, su varlığından toplumsal barışa kadar birçok hizmet sunarak yaşam üretmeye devam ettiğini dile getirdi.
Tüketilen gıdanın yüzde 95'inin doğrudan ya da dolaylı yollarla topraktan geldiğine dikkati çeken Özer, sağlıklı ve yüksek kaliteli gıdanın ancak sağlıklı topraklarda yetiştirilebildiğini bildirdi.
Özer, toprağın okyanuslardan sonra en büyük karbon deposu olduğu bilgisini verdi.
Toprakta meydana gelen çok küçük değişimlerin bile atmosfer ve küresel ısınma üzerinde devasa etkileri olabildiğini vurgulayan Özer, şöyle konuştu:
"Dünya topraklarından 66 milyar ton karbon sadece yapılaşmanın yol açtığı nedenlerle atmosfere salındı.
Günümüzde yüz milyonlarca insan su kıtlığı yaşıyor, 2025 yılında bu rakamın 3,5 milyar insanı bulması bekleniyor. Suyun en iyi depolanacağı yer toprağın içidir, depolamanın kapasitesi ise toprağın sağlığına bağlıdır.
Su sıkıntısı çekilen alanlar, toprak bozulumunun en fazla olduğu alanlardır. Toprak yoksa su da yok."
"Toprakların yüzde 90'ında organik madde yetersiz"
Toprağı bereketli, ekonomisi güçlü, insanları mutlu bir ülke olunması için toprak bozulumunun önüne geçilmesi gerektiğine vurgulayan Özer, bozulmuş topraklar için iyileştirme çalışmalarının hızlandırılmasının önem taşıdığını söyledi.
Özer, yapılacak çalışmalardan ilkinin toprak erozyonunun en aza indirilmesi olduğunu belirterek, "Türkiye'de orman arazilerinin yüzde 54'ünde, meraların yüzde 64'ünde, tarım arazilerinin ise yüzde 58'inde erozyon söz konusu. Çünkü ormanlarımızın yarısı bozuk orman durumda, meralarımızın yüzde 70'inde yeterli bitki yoğunluğu bulunmuyor." ifadelerini kullandı.
Yanlış arazi kullanımı ve hatalı tarım tekniklerinin yol açtığı sıkıntılara işaret eden Özer, "Türkiye her yıl 1 milimetre, 10 yılda 1 santimetre kalınlığında toprağını kaybediyor. 1 santimetre kalınlığında bir toprak tabakasının oluşması için en az 300 ile 1000 yıl gerekiyor." dedi.
Özer, toprak kalitesini artıran en önemli unsur olan organik madde içeriğinin de hızla kaybedildiğini, Türkiye topraklarının yüzde 90'ında organik madde içeriğinin yetersiz olduğunu belirterek, toprakların bu bakımdan zenginleştirilmesi gerektiğini dile getirdi.
"Tarım alanlarımız hızla kaybediliyor"
Toprak kirliliği, asitleşme ve tuzlanmanın de önlenmesi gerektiğini vurgulayan Özer, fosil yakıtların oluşturduğu kirlilik, yanlış ve fazla kullanılan gübreler, bitki koruma amaçlı kimyasallar, arıtılmadan kontrolsüz şekilde doğaya salınan atıkların topraklar üzerinde ciddi tehditler yarattığını söyledi.
Özer, toprak mühürlenmesinin asgari seviyelere çekilmesinin de önemli bir unsur olduğuna işaret ederek, "Tarım alanlarımız kentleşme, sanayileşme, turizm gibi nedenlerle hızla kaybediliyor. Bu alanların büyük bölümü kentlerin çevresindeki birinci ve ikinci sınıf verimli tarım alanlarıdır." ifadelerini kullandı.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının küresel ölçekte herkese hatırlattığı en önemli unsurlardan birinin sağlıklı yaşam için gıda güvencesine, tarımsal üretime, tarımsal üretim için de verimli tarım topraklarına duyulan ihtiyaç olduğunu belirten Özer, bu nedenle toprak bozulumuna karşı önlemler almanın hem bugünün hem de gelecek kuşakların haklarını koruyabilmek için herkesin ortak sorumluğu olduğunu kaydetti.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com